Dilipak: İktidar bizim, biz de suçlarının ortağıyız

Abdurrahman Dilipak, bugünkü yazısında, 'Mücahidlikten müteahhitliğe savrulanlarımız oldu. İktidar bizim, biz de iktidarın suçlarının ortağıyız' dedi.

Dilipak: İktidar bizim, biz de suçlarının ortağıyız

Akit yazarı Abdurrahman Dilipak, bugünkü yazısında, "Mücahidlikten müteahhitliğe savrulanlarımız da oldu, muvahhidlikten münafıklığa savrulanlarımız da. Evet, iktidarı suçlayabiliriz, ama itiraf edelim ki, tek suçlu iktidar değil. İktidar bizim, biz de iktidarın suçlarının ortağıyız. İçimizdeki beyinsizlere yakamızı kaptırdık gidiyoruz" ifadelerini kullandı.

Dilipak'ın 'İktidarı suçlamak' başlıklı yazısının bazı bölümleri şöyle:

"Evet, iktidarı suçlayabiliriz, ama itiraf edelim ki, tek suçlu iktidar değil. İktidar bizim, biz de iktidarın suçlarının ortağıyız.

Tek başına bir suçlu bulup, onu 'Günah Keçisi'ne dönüştürmek mümkün. Önemli olan 'İnni küntü minezzalimiyn' diyebilecek miyiz? Tamam, iktidar görevini yapmadı, bürokrasi de. Peki, 'Cemaat' dediğimiz yapılar görevini yaptı mı? Üniversiteler, basın görevini yaptı mı? İşadamlarımız görevini yaptı mı? STK dediğimiz, oda, vakıf, dernek, sendikalarımız görevlerini yaptılar mı?

Herkes iktidarı kullanmaya çalıştı, iktidar da herkesi.

Çok egosantrik oldu. Herkes 'kendine bağlanmamızı, itaat etmemizi' istiyor. Tarikatı de öyle, siyaseti de. Vatandaş da kendi çıkarına bakıyor. Adeta, kimse doğru-dürüst birini istemiyor. Kim onun işini görürse, o ondan yana. Onun işi görülsün de gerisi ne olursa olsun. Yiyecekse yesin, ama kendi işini yapsın. Çünkü kendi de haksız ve usulsüz bir işe talipse başkasında nasıl hukuk ve usule bağlılık talep edebilir ki!

Kuşkusuz sonuçta herkes gücü kadar sorumlu. Bu anlamda devletin sorumluluk payı çok yüksek. Devlet dediğiniz şey yasama, yürütme ve yargı erkinden oluşuyor, ama burada da hiyerarşi söz konusu, sadece sorumluluk olarak bakmayalım, sorumluluk ne kadar büyükse, makama göre vebal de, övgü de o kadar büyük olacaktır. Bu konuda mizanı tutturmak önemli. Mizanı tutturamayanların vay haline.

Mücahidlikten müteahhitliğe savrulanlarımız da oldu, muvahhidlikten münafıklığa savrulanlarımız da. Kimi zenginken cömertti, fakirleşince sapıttı, kimi fakirken daha cömertti, zenginleşince savruldu. Başörtüsü forumunda istişare kurulu üyeliği yapan birileri bugün çok farklı vadilerde kâm alıyor dünyadan.

Evet, ulaşamadıkları hazlara 'murdar' deyip, o hazlara ulaşınca, dünyayı ve toplumu değiştirmek için çıktıkları yoldan değişip dönüp meşrulaştırırlar. Paranın, makamın ve fuhuşun dönüştürücü gücü onları da dönüştürmüş.

Bugün daha rasyonalist, daha pragmatik, daha determinist düşünüyoruz. Daha liberal, daha rekabetçi, daha hedonist olduk.. Daha egosantriğiz. Ben 'ene' demek ayıptı. Nefsimizi terbiye edecektik, ama şimdi ene'miz kabardı. Kendi boyumuzun yetmediği yerde, benim liderim, benim şeyhim, benim örgütüm, benim futbol takımım var. Ben ben ben!

Kardeşlik hukuku, istişare ve şura, ehliyet ve liyakat, adil şahidlerden olmak modası geçmiş şeyler bunlar.

Kur'an'dan bir kıssadan yola çıkarak bir nasihat ya da eleştiride bulunacak olsan, 'hard' kaçıyor. Onlar 'dünde kalmış', 'basit' şeyler gibi anlaşılıyor. 'Asri'lik moda şimdi. 'Kifayetsiz muhterisler'in 'Muhafazakâr asri'liği başımızın belası. Yeşilin her tonu var atık. 'Yeşil Kemalist'ler, 'Yeşil Kapitalist'e, 'Yeşil Çağdaş'tan, 'Yeşil ulusalcı'lığa kadar! Tekin Erer diye biri, 1970'lerin başında biz 'Ne sağdayız, ne solda, Hak yoldayız Hak yolda' diye slogan atınca bize 'Yeşil Komünist' diye saldırmıştı. Dünden bugüne biz de evrildik (gerçekte bir tereddiye uğradık) ve artık 'Yeşil Kapitalist' olduk herhalde!

Sivil-siyaset farketmiyoruz. Biz birbirimize benziyoruz. Batacaksak birlikte batacağız, çıkacaksak birlikte çıkacağız. İçimizdeki beyinsizlere yakamızı kaptırdık gidiyoruz. Eğer kurtulmak istiyorsak, önce yakamızı bunların elinden kurtarmamız gerek. Yoksa içimizdeki beyinsizlerin işledikleri helakımız için yeter."

akp akit Abdurrahman Dilipak İktidar