Diyarbakır Barosu'ndan 'yeni adli yıl' açıklaması
OHAL ile özgürlüklerin kullanılamaz hale getirildiğini belirten Diyarbakır Baro Başkanı Ahmet Özmen, muhaliflerin yargı eliyle susturulmak istendiğini söyledi.
Remzi BUDANCİR
ARTI GERÇEK - Diyarbakır Barosu, yeni adli yıl açılışına ilişkin Diyarbakır adliye binası önünde basın açılması yaptı. Basın açıklamasına Diyarbakır Barosuna bağlı avukat ve STK temsilcileri katıldı. Baro Başkanı Ahmet Özmen, basın açıklamasına Tahir Elçi'yi anarak başladı. Tahir Elçi'nin onlarca kamera önünde katledilmesine rağmen hâlâ faillerinin bulunmadığını ifade eden Özmen, "Geçen bunca süre içerisinde soruşturma dosyasında henüz tek bir kişi bile şüpheli sıfatıyla sorgulanmamıştır. Bu durum dahi tek başına adli mekanizmaların halini yeterince ortaya koymaktadır. Tahir Elçi cinayeti için etkin bir soruşturma yürütülmesi ve faillerin ortaya çıkarılması, toplumsal barışa çok büyük fayda sağlayacağı gibi, yargıya olan güvenin artmasını sağlayacak ve yargıdaki en ciddi problem alanlarından biri olan cezasızlık uygulamalarının son bulmasına da büyük bir katkı sunacaktır. Bu bağlamda yetkililere sorumluluklarını hatırlatarak yetkilileri bir kez daha göreve davet ediyoruz" dedi.
'OHAL İLE ÖZGÜRLÜKLER KULLANILAMAZ HALE GETİRİLDİ'
Geçen adli yılda ülkede birçok hukuksuzluk yaşandığına dikkat çeken Özmen, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL ile birlikte temel hak ve özgürlüklerin birçoğunun askıya alındığını ve birçoğunun da kullanılamaz hale getirildiğini söyledi. Bu süre zarfında binlerce yurttaşın mesleklerinden ihraç edildiğini, basın yayın organları ve derneklerin kapatıldığını, birçok insanın haksız gözaltı ve tutuklamalarla karşı karşıya kaldığını ifade eden Özmen, "Bu dönemde halk iradesi ile seçilmiş olan milletvekilleri, belediye başkanları ve siyasetçiler hukuksuz bir şekilde tutuklanmış, tutukluluk halleri sürdürülmüş ve belediyelerde kayyum atanması uygulamalarına devam edilmiştir. Temel hak ve özgürlükler alanındaki bu ihlallerin birçoğu yargı denetimi dışında bırakılmış birçok alanda da yargı işlevsiz bırakılmıştır" dedi.
'OHAL FİİLEN UYGULANIYOR'
Yargı erkinin güvenilirliği üzerinde yaratılan tahribatın, toplum barışını ve huzurunu bozacak düzeye ulaştığını ifade eden Özmen, "Her ne kadar Temmuz 2018 tarihinde OHAL kaldırılmış olsa da olağanüstü hal rejimi ülke genelinde varlığını devam ettirmektedir. Özellikle OHAL kaldırıldıktan sonra çıkarılan Kanunlar ve Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri ile fiilen OHAL uygulamaları ve kuralları işletilmektedir. Cumartesi annelerinin 700 hafta gibi uzun bir süre kesintisiz yapmış oldukları barışçıl etkinliğin bile yasaklanmış olması bu durumun en son somut örneğini teşkil etmektedir. Böylesi bir atmosferde, insan hak ve özgürlüklerini koruyup geliştirmekle yükümlü olan biz baroların bile faaliyet alanları kısıtlanmaya çalışılmaktadır. Her geçen gün adalete ve hukuk devletine aykırı olan uygulamalar artarak devam etmektedir. İnsan hak ve özgürlüklerini hatta yaşam hakkını bile hiçe sayan uygulamaların, keyfiliklerin sürdüğü ve toplumsal barışın bozulmasına sebebiyet veren uygulamaların olduğu bir süreçte, yeni adli yılı buruk ve kaygılı bir şekilde karşılıyoruz" diye konuştu.
'SORUNLARIN KAYNAĞI KÜRT MESELESİDİR'
Demokratikleşme, toplumsal barış ve refah başta olmak üzere birçok sorunun merkezinde Kürt meselesinin bulunduğunu ifade eden Özmen, açıklamasını şu sözlerle sürdürdü:
"Kürt meselesine nihai bir çözüm getirilemediği sürece ülkenin diğer sorunlarının çözülmesi de mümkün değildir. Toplumda ciddi bir beklenti ve umut yaratan, destek gören çözüm sürecinden sonra daha önce denenmiş ve sorunu daha da derinleştiren güvenlikçi politikalara geri dönülmüş, çatışmalı süreç yeniden başlamış ve Kürt meselesi yeniden şiddet sarmalına itilmiştir. Geçmiş tecrübelerle de sabit olduğu üzere güvenlikçi politikaların ve çatışmalı ortamın bir çözüm getirmeyeceği açıkça ortadadır. Kürt meselesini kalıcı bir çözüme kavuşturmanın yegâne yolu barıştır, demokrasidir, diyalogtur.
'MUHALİFLER YARGI ELİYLE SUSTURULMAK İSTENİYOR'
Demokratik ve hukukun üstünlüğünün sağlandığı insan haklarına dayalı bir devlet düzeninde, bireyin ve toplumun en temel güvencesi bağımsız ve tarafsız yargıdır. Ülkemizde yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı hep sorunlu bir alan olmuştur. Geçmişten bu güne siyasi iktidarların, yargıyı taraf olma konumuna sürükleyen baskı ve uygulamaları herkesçe bilinmektedir. Maalesef yargı üzerindeki bu baskı ve uygulamalar son dönemde artarak devam etmektedir. Siyasetçiler, milletvekilleri, gazeteciler, akademisyenler başta olmak tüm muhalif kesimler yargı eliyle susturulmak istenmektedir. Yürütme ve diğer tüm erk ve gruplardan bağımsız ideolojik ve politik olmayan bir yargının derhal bugünden inşası elzem hale gelmiştir.
'YARGI TAM BAĞIMSIZ OLMALI'
Toplumun bir arada ve barış içinde yaşamasına ihtiyaç duyduğumuz bu dönemde; 'Adalet bir kutup yıldızı gibidir, geri kalan her şey onun etrafında döner' özdeyişiyle adaletin önemini ifade etmek istiyoruz. Nitekim yargılama faaliyetinin yerine getirildiği mahkeme salonlarında yazılı olan 'Adalet mülkün temelidir' sözüyle de adaletin bir toplumsal örgütlenme olan devletin temelini oluşturduğu ifade edilmektedir. Yargılama faaliyeti yapan ve adaleti yerine getirmekle görevli mahkemelerin her türlü otorite ve güç odağından bağımsız olması ve tam bir tarafsızlık içinde görevini yapması tüm kesimlerin en çok önemsediği konu haline gelmiştir."