Dünya Anadil Günü'nde 'Kürtçe yelek' yasak
Diyarbakır'da Dünya Anadil Günü'nde, açıklama yapılmasını yasakladı, üzerinde anadilinin önemine vurgu yapan ifadeler bulunan yeleklerle yürünmesine izin verilmedi.
Remzi BUDANCİR
ARTI GERÇEK - Bugün 'Dünya Anadil Günü' günü. UNESCO'nun 1999'da 21 Şubat'ı Uluslararası Anadil Günü ilan etmesinden bu yana, her yıl 21 Şubat'ta anadilinin önemine dikkat çeken etkinlikler düzenleniyor. Bu etkinliklerin adreslerinden biri olan Diyarbakır, anadili ile ilgili taleplerin yükseldiği yerlerden. Ancak açık alanda eylem ve etkinlikle valilik kararı ile yasaklandığı için, açıklamalar kapalı alanda yapılıyor.
Dünya Anadil Günü'nde Diyarbakır'da polis yoğun güvenlik önlemi aldı. Önlemin amacı Kürt dilinin geliştirilmesi, resmi dil olması ve okullarda öğretilmesi amacıyla 10 Kasım 2018'de 9 Kürt partisinin kurduğu Kürt Dili Platformu'nun, 'Dünya Anadil Günü' kapsamında yapacağı etkinlikti. Etkinlik kapsamında aralarında HDP milletvekillerinin de olduğu grup Ofis semtinde bulunan AZC Plaza önünde basın açıklaması yapacaktı, ardından anadilinin önemini anlatan bildiri dağıtacaktı.
POLİS AÇIK ALANDA BASIN AÇIKLAMASINA İZİN VERMEDİ
Polis, etkinliğin yapılacağı Ofis semtinde sabahın erken saatlerinden itibaren önlem aldı. Bölgeye çok sayıda TOMA konuşlandıran polis, valiliğin açık alanda etkinlik yapılmasını yasakladığını gerekçe göstererek, açıklama yapılmasına izin vermeyeceğini söyledi. Bunun üzerine açıklama Kürdistan Sosyalist Partisi (PSK) İl binasında yapıldı. Basın açıklamasına HDP Milletvekilleri, Kürdistani parti temsilcileri yanı sıra Artvin, Rize, Trabzon, Samsun, Tokat, Sinop ve Zonguldak'tan Leyla Güven'i ziyarete gelen HDP yöneticileri de katıldı.
'ZAZAKİ RİSK ALTINDA'
Basın açıklamasını okuyan Kürt Dili Platformu sözcüsü Şerefhan Cizîrî, anadilinin önemine vurdu yaptı. Her alanda Kürtçe'nin geliştirilmesi gerektiğini söyleyen Cizîrî, dil üzerindeki baskıların kaldırılmasını talep etti. Özellikle Zazaki'nin yok olma tehlikesi altında olduğunu vurgulayan Cizîrî, anadiline sahip çıkılması ve hayatın her alanında konuşulması yönünde çağrı yaptı.
POLİSTEN YELEK ENGELİ
Açıklamanın ardından bildiri dağıtmak için parti binasından ayrılan HDP'li vekillerin de aralarına bulunduğu grubu, kapıda polisler karşıladı. Polisler, vekiller ve partililerin bildiri dağıtacakları yere kadar üzerinde bulunan Kürtçe 'Kürt Dili varlığımızdır' yazılı önlükleri çıkararak, yürümelerini istedi. Uzun süren tartışma sonunda partililer üzerindeki önlükleri çıkardı, Ofis semtinde bulunan AZC Plaza önüne giderek bildiriler dağıttı.
'KÜRTÇE YASAĞINDA 1940'LARA GERİ DÖNÜYORUZ'
Bildiri dağıtanlar arasında yer alan HDP Diyarbakır Milletvekili İmam Taşçıer ve HDP Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkan adayı Selçuk Mızraklı anadilin önemi ve dil üzerindeki baskıları Artı Gerçek'e değerlendirdi. Tüm halkların, özellikle Dünya Anadil Günü'nde dillerini özgürce konuşması gerektiğini belirten İmam Taçıer, Türkiye'de anadili üzerindeki baskılara değindi. Türkiye'de 25 milyon Kürt yaşadığını, Kürtlerin kendi anadillerini özgürce kullanamadığını ifade eden Taşçıer, "Bu gün dahi kendimizi özgürce ifade edemiyoruz. Yasaklar o kadar sinmiş ki her tarafa. Bu gün eş başkanlarımız da katılacaktı bu etkinliğe. Açık alanda açıklama yapılmasına izin verilmedi. Bakın talep sadece anadil ile ilgili bir talep. Meclis kürsüsünden birkaç kelime Kürtçe konuşmak istedim, bütün partilerin milletvekilleri tarafından saldırıya maruz kaldım. Meclisin tutanaklarında ise hiç Kürtçe ismi geçmiyor. Öyle bir ülkede yaşıyoruz. Biz 1940'lı yıllara doğru gidiyoruz. 1940'lı yıllarda yine Diyarbakır'da, Amed'de Kürtçe konuşmak yasaktı. Kürtçe konuşan cezalandırılıyordu. Bunu denediler Kürtleri yok edemediler. Edemeyecekler. Bu doğru bir yol ve yöntem değil" dedi.
'BU COĞRAFYADA ŞARK ISLAHAT PLANLARI UYGULANDI'
HDP Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkan adayı Selçuk Mızraklı ise dilin özgürce kullanımı ve geliştirilmesinin bir insan hakkı olduğunu söyledi. Dillerin insanlığın ortak değeri olduğunu ifade eden Mızraklı, "Sevgili Hrant Dink'in çok güzel bir lafı vardı. 'Dil, bir toplumun üreme organıdır' derdi. Buna benzer, Çinlilere 'Bana bir dil verin, o dilin üzerinden bir halk tarifi yapayım' demiş. Her halk bu dünya içinde yaşarken kendi kimlikleriyle, kendi dilleriyle, kendi kültürleriyle ve bunu geliştirme hakkına sahiptir. Ama öyle bir ülkede yaşıyoruz ki, 1925'li yıllarda, Şark Islahat Planları ile sokaktan eve kadar anadilinin kullanılmasını yasaklamaya çalıştılar. Bu gün Türkiye'de Kürtler başta olmak üzere halkların dillerini kullanma ve geliştirme önünde çok ciddi engeller var. Bu engellerin aşılaması insanlık tarihine katkı olacaktır. Ülke barışına katkısı olacaktır" dedi. Mızraklı, Diyarbakır'da çok renkli, çok dilli ve çok kültürlü belediyeciliği tekrar hayata geçireceklerini kaydetti.
'DİLLERİN EŞİTLİĞİ OLMADAN HALKLARIN KARDEŞLİĞİ SAĞLANAMAZ'
PSK'de yapılan açıklamaya katılan Kardeniz'den gelen heyet de anadil ile ilgili taleplerini dile getirdi. Trabzon'dan gelen HDP'li Hüseyin Taka, Leyla Güven'i ziyaret için kente geldiklerini söyledi. Kendisinin Türk olduğunu, anadilinin de Türkçe olduğunu hatırlatan Taka, Karadeniz'de yaşayan halkların da dil sorunu yaşadığını aktardı. Karadeniz bölgesinde Rumca, Hemşince ve Lazca'nın bastırıldığını ifade eden Taka, "Dillerin kardeşliği, eşitliği sağlanmadan, halkların kardeşliği ve eşitliği sağlanmayacağını düşünüyorum. Bu nedenle bütün dillerin özgürleşmesi gerekiyor. Bu çerçevede bu etkinliğe katıldık. Anadile baskı, insanlık dışı bir uygulamadır. Bu egemenlerin ortaya koyduğu bir anlayıştır. Egemenler iktidarını sürdürmek için her alanda tekçiliği öne sürmüşlerdir. Son dönemde alttan yukarıya doğru çok ciddi itirazlar var. Herkes kendi dilini yeniden keşfetmeye başladı" dedi.
'YASAKLAR MÜCADELE İLE KALKAR'
Zonguldak HDP İl Eş Başkanı Mehmet Zeki Salmanoğlu, öğretmen kökenli olduğunu belirterek, Kürtçe üzerindeki yasaklarla ilgili anısını anlattı: "1980 darbesi sonrasında Urfa'ya sürgün edilmiştim. Bilecik Ayran beldesinde çalıştığım okulun müdürü o beldeden Kürt'tü. Okuldaki tüm öğrencilere okul bahçesinde Kürtçe konuşmayı yasaklamış, para ve dayak cezası koymuştu. Ben bunu öğrenince, 'Kimse benim sınıfıma karışamaz' dedim. Kendi sınıfımdan başladım. Okuldaki diğer öğretmenler de demokrattı. Ama korkmuşlardı. Baktılar bana bir şey olmuyor, onlar da benzer tutum aldı. Okuldaki Kürtçe yasağı bu şekilde çözüldü. Bu karşı duruşumuzla tüm okulda yasağı kaldırmıştık." Salmanoğlu, mücadele ile yasakların kalkabileceğini söyledi.
'DİLİNİ AKTARAMADIĞIN ZAMAN ÖLÜRSÜN'
Artvin HDP il yönetiminden Ensar Topaloğlu, Karadeniz bölgesinde birçok dilin yok olma tehlikesiyle yüz yüze olduğuna dikkat çekti. Yaşadığı coğrafyada üç farklı dil kullanıldığını anlatan Topaloğlu, "Bizim orada Gürcüce, Lazca ve Hemşince konuşulur. Lazca ve Hemşince'nin temsilcisi olduğumu söyleyebilirim. Çünkü annem Laz, babam ise Hemşin. Devletin asimilasyon politikasından tatbikî bu diller yoğun bir şekilde nasibini aldı. Bizler bile bu dilleri sonraki kuşağa aktaramayacağımızı görüyoruz. Kendi ölümümüzü görüyoruz aslında. Bir ebeveyn için acı olan şudur. Kendi kimliğini bir sonraki kuşağa aktaramadığı zaman, kendi ölümünü çocuğunda görüyor. Çünkü kendi dilini kültürünü aktaramadığı zaman ölüyorsun. Sen daha önce ölüyorsun. Yaşarken öldüğünü görüyorsun aslıda. Kültür böyle bir şey" dedi.
'DİL İNSANIN ÖZ KİMLİĞİDİR'
Hemşincenin UNESCO'nun kaybolan diller listesinde yer aldığını hatırlatan Topalloğlu, şunları söyledi:
"Devletin ve üst kimliğin dayattığı Türkçe ve Türklük motifi dillerin bir sonraki kuşağa aktarılmasının önünde en büyük engel. Bölgede de gençlerin çoğu, yeni kuşaklar kendi anadilini öğrenmeden büyüyor. Diller insanların öz kimliğidir. Bu var olması gereken doğal haktır. Çünkü kimse doğarken nerede doğduğunu, nerede yaşayacağını, hangi dili kullanacağını seçerek gelmiyor. Ama dil kimliği oluyor. Diller kimliğin ispatıdır. Bu coğrafyada diller kayboldukça, bu kimliklerde kaybolacak. Bu insanlarda kaybolacak.
'TÜRKÇE KONUŞAN İLE AYNI HAKKI İSTİYORUM'
Okullarda eğitimi yok. Kürtçe'nin bu konuda çok daha ilerde olduğunu görüyoruz. Daha derli toplu, daha akademik alt yapısı da var ve mücadelesi de var. Hemşince ve Lazca alanında da biraz daha Kürtçe'den etkilenerek derli toplu çalışmalar yapıldığını söyleyebiliriz. Ama yeterli değil. Çünkü Hemşinceyi benden sonraki kuşağa taşımam çok zayıf bir ihtimal. Ben de çoğunu hatırlamıyorum. Asimilasyon politikasından vaz geçilmesi gerekir. Devletin eğitim politikalarını gözden geçirmesi gerekiyor. Bu dillerin sürdürülebilecek eğitimde akademik araştırma ve çalışmaların desteklenmesi gerekir. Yoksa bu diller kaybolacak. Devletler özellikle bu dillerin kaybolmaması için bir program ortaya koymalı. Biz bunu bekliyoruz. Aynı coğrafyada yaşıyoruz. Türkçe konuşan hangi haklara sahipse, bende aynı hakları istiyorum."