Enkaz altında kalan hatıralar: Burada öleceğim
Nurdağı artık hayalet şehre dönüştü, şehrin sokakları ıssız. Bavulunu, sağlam kalan eşyasını alanlar göç için yollarda. Fakat ne olursa olsun şehirde kalmak isteyenler de var. Depremzedeler devletin verdiği 10 bin TL için ise “neye yeter” diyor.

Osman ÇAKLI
ANTEP- Depremin 13’üncü gününde 40 bin nüfuslu Nurdağı sokakları ıssızlaştı. Kentin hemen hemen yarısının başka şehirdeki akrabalarının yanına gittiği Nurdağı’nda, çadır kentler dolu. Çadır bulamayanlar, ya da çadır bulsa da kentten ayrılmak için bekleyenlerin yüzlerinde çaresizlik ifadesi hakim. Nurdağı’nda ağır hasarlı binalarından sağlam kalan eşyalarını alıp gitmek isteyenlerin önündeki en büyük engel fırsatçılar.
60 kilometrelik Osmaniye’ye nakliye fiyatı kentte 15 bin liralara kadar çıkıyor. Nakliyeciler ise şehir dışından gelmiş, konuştuğumuz depremzedeler “bu kadarda olmaz artık ne yapacağımızı bilmiyoruz” diyor.
‘NURDAĞI’NI TERK ETMEYECEĞİM’
Hasan Kaya, Nurdağı’nda doğmuş, Antep-Nurdağı arasındaki dolmuşları kullananların yakından tanıdığı isimlerden. Kaya’nın evi yıkılmasa da hasar almış. Kaya’nın bulunduğu caddede esnaf olarak neredeyse kimse yok. Alpaslan Türkeş Bulvarı’ndaki enkaz kaldırma çalışmalarını işaret ederek, “çok arkadaşım öldü, yakın çevremde kimse kalmadı” diyor. Ancak Kaya’nın Nurdağı’nı terk etmeye niyeti yok. Nedenini kendi şöyle açıklıyor, “Devlet bu sabah 10 bin lira yatırmış hesabıma. Bu para neye yeter? Devletin yardım yapmasını bekliyoruz. Ben buralıyım. Çocuklarım ‘Antep’e gel’ diyorlar. Ben gitmek istemiyorum. Bütün anılarım, arkadaşlarım burada. Ben de burada öleceğim.”
Kaya, “toplanan paralar boşa heba edilmezse buraya on tane şehir kurarlar” deyince, sizce kaynaklar boşa mı harcanıyor? Sorusuna “Siz gazetecisiniz ne olduğunu benden daha iyi biliyorsunuz” yanıtını veriyor.
‘MECBUR KÖYÜME DÖNECEĞİM’
Nurdağı merkezde kurulan çadır kentte yaşayan başka bir depremzede Ahmet Kaplan’ı dinliyoruz. Kaplan, yarının belirsizliğinden dem vurarak ne yapacağına karar verememiş. Pazarcılıkla geçinen Kaplan’ın sigortası olmaması nedeniyle emekliliği de yok. Eşi haftanın belirli günleri diyalize girmek zorunda. Kara kara düşünen Kaplan, aslen Maraşlı. Köyüne dönmek isteyen Kaplan, “Orada da evim yok. Burada kiracıydım. Güvenli bulduğum için köye gideceğim ama orada ne yapacağım bilmiyorum. Bir şeyler olur herhalde…” diyerek depremde ailesinden kimseyi kaybetmemesi nedeniyle şanslı olduğunu düşünenlerden.
‘BUNDAN SONRASI KARANLIK’
“Hiçbir şey yok. Altı çocuğum var ama evlenmeyen bir çocuğum kaldı. Maraş’ın Kale Mahallesi’ne dönmeyi düşünüyorum ama diyaliz işi zor. Geçim de yok. Kırsal bölge ama gidecek başka yerimiz yok.”
Devletin depremzedelere yardım için vereceğini açıkladığı para yalnızca nakliye masrafını karşılayabiliyor. Bundan sonrası için insanların parası yok. Kaplan, sonrası için “karanlık” diyor. Nurdağı’nda dışardan gelen nakliyeciler, depremzedelerin bütçesini aşan fiyat politikası izlediği için kentte mahsur kalanlar da var. Kaplan, soğuk olsa da köyünde çadır kurmaya dahi razı olduğunu belirtiyor. 21 yıldır Nurdağı’nda yaşayan Kaplan, “Burada kız aldık kız verdik. Bağlarımızı koparmak istemiyoruz burada çok anımız, hatıramız var. Aslında buradan gitmek istemiyorum ama kalacak bir yer yok” ifadelerini kullanıyor.
‘GİTSEK NE YAPACAĞIZ?’
Ahmet Kaplan ile aynı çadır kentte komşu olan Eyüp Özkan da depremzede. Yaşı 60 olan Özkan, depremzede olmasına rağmen eşya indirmeye yardımcı oluyor. Sekiz bin liraya yalnızca evin kapısına eşyaların indirildiğini söyleyen Özkan, Nurdağı’ndaki nakliyecilerin üç bin liraya kadar insanlara yardımcı olduğunu da ekliyor. 17 bin liraya kadar fiyat verildiğini sözlerine ekleyen Özkan, “Bu insanlık dışı” diyor.
Özkan, hayatta olduğu için kendini şanslı hissediyor. Ancak geride kalanların zor koşullar içerisinde yaşadığını ancak ilk günlere göre durumun daha iyi olduğunu belirtiyor. “Siz gidecek misiniz?” sorusuna Özkan, “Gitsek ne yapacağız? İş mi var” diyor. Kalıp ustası olan Özkan, Kaplan gibi pazarcılıkla geçimini sürdürüyordu. Özkan, son çare olarak Nurdağı’nda kalıp şehrin yeniden yapılmaya başlamasıyla birlikte inşaat sektöründe çalışmak isteyenlere istihdam oluşacağını söylüyor. Manevi kaybın yanına eklenen maddi kayıplar, afetin şiddetini çok boyutlu hale dönüştürüyor. Cenazelerini defnedenler artık ekonomik ihtiyaçlarını nasıl karşılayacaklarının derdinde. Bir anda herkesin beş parasız kaldığını anlatan Özkan yalnızca bir örnek olsa da kent genelinde binlerce insan aynı durumu paylaşmak zorunda.
Depremlerde can kaybı 40 bini geçti
Antakya'da bir kişi depremin 278. saatinde enkazdan kurtarıldı