Erdoğan'ın Öcalan-Demirtaş çıkışı: 'Bu atraksiyonlarla Kürt seçmenin tercihi değişmez'
Doç. Dr. Vahap Coşkun, Prof. Dr. Fazıl Hüsnü Erdem ve araştırmacı Yüksel Genç, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarını +Gerçek için analiz etti.

Remzi BUDANCİR
+GERÇEK - Türkiye, adı konmasa da bir seçim atmosferine girmiş bulunuyor. Muhalefet partilerinin erken seçim çağrılarını arttırdığı bu günlere AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın "Edirne'deki, en büyük hesabı İmralı'dakine verecek" sözleri gündeme damgasını vurdu. Erdoğan bu sözleri ile isim vermeden Abdullah Öcalan’ın HDP Eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’tan rahatsız olduğunu ifade ediyordu. Erdoğan’ın bu sözlerinin Öcalan’la görüşmelerin sürdüğünün en süt merciden teyit edildiği yönünde yorumlara neden olurken, bu açıklamanın zamanlaması ve amacı ile ilgili tartışmalar da başlamış oldu.
Erken seçim tartışmalarının tırmandığı bu günlerde hedef Kürt seçmen miydi? Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Vahap Coşkun, Prof. Dr. Fazıl Hüsnü Erdem ve Sosyo Politik Saha Araştırmaları Merkezi Koordinatörü Yüksel Genç Erdoğan’ın açıklamalarını +Gerçek’e değerlendirdi.
AÇIKLAMALAR SEÇİMLERE YÖNELİK
MHP ile ittifak halinde olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2015 yılından bu yana Kürt meselesinde güvenlikçi politikaları sürdüren, siyasi söylemini HDP karşıtlığı üzerinde kuran ve milliyetçi dili kullanan bir isim. HDP’nin kapatılmasına yönelik açılan dava devam ederken, en son HDP Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel’in dokunulmazlığının kaldırılması için süreç başlatıldı. HDP üzerindeki baskıları sürdüren, Kürt meselesinde güvenlikçi politikaları devam ettiren, CHP ve İYİ Parti’yi HDP üzerinden bile eleştiren Erdoğan’ın Öcalan ve Demirtaş çıkışındaki amacı neydi? Neden böyle bir açıklama yapma gereği duydu?
Doç. Dr. Vahap Coşkun’a göre Erdoğan’a bu açıklamayı yaptıran seçimler ve bu saatten sonra yapılacak her türlü hamlenin seçimle bağlantılı hamleler olduğu görüşünde. "Bu aşamadaki hamlelerin gayesi Kürt meselesini çözmek, Kürtlerin demokratik taleplerini karşılamaktan ziyade, Kürt seçmenin desteğini yanına almak veya Kürt seçmenin desteğini en azından kendisine zarar verecek bir noktadan uzak tutmaktır. Dolayısıyla Erdoğan’ın hamlelerini de bu bağlamda düşünmek gerekiyor."
ERDOĞAN AKP İLE ARASI AÇILAN KÜRT SEÇMENİ TUTMA ARAYIŞINDA
Erdoğan’ın bu çıkışının arkasında yatan nedenin olası seçimler görüşü oldukça fazla. Kuşkusuz İmralı üzerinden verilen bu tür mesajların asıl hedefi Kürt seçmenler. Kürt seçmen dendiğinde ilk akla gelen HDP seçmeni olsa da, AKP’ye de ciddi oranda destek veren bir Kürt seçmen kitlesi var. Coşkun’a göre MHP ile olan ittifakı, Kürt meselesinde demokratik çözümü parantez içerisine alması, Kürt kimliğini önemseyen, Kürt kimliğine vurgu yapan AKP’ye destek veren Kürt seçmende ciddi bir hayal kırıklığı yaratmış durumda.
Bu politikalardan dolayı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisinin de, partisinin de Kürtlerle olan mesafesi açılmış durumda. Tüm kamuoyu yoklamalarında bu farkın daha da açıldığı görülüyor. Bu seçmenin AKP ile arasındaki mesafenin açıldığına işaret eden Coşkun, "Dolayısıyla bu mesafeyi kapatmadığı müddetçe AK Parti’nin de, Erdoğan’ın da yapılacak bir seçimde zafere ulaşması zor. O nedenle bu seçmene yönelik bir hamlesi olduğunu düşünüyorum" diyor.
ERDOĞAN İKTİDAR KARŞITLIĞINI YUMUŞATMA HEDEFİNDE
İktidarın 2015 yılından bu yana uyguladığı güvenlikçi politikalar Kürtlerde rahatsızlığa neden olduğu bir gerçek. AKP’ye destek veren Kürt seçmende hayal kırıklığına neden olan bu politikaların partisi iktidarın hedefinde olan HDP seçmeninde yarattığı tepki ise oldukça yüksek. Prof. Dr. Fazıl Hüsnü Erdem, Erdoğan’ın bu açıklamalarından Öcalan'la devletin bir diyalog içine girdikleri ve müzakere yürüttükleri sonucu çıkmadığını, ancak Erdoğan’ın Kürt seçmen nezdinde böyle bir algı yaratmak isteyebileceğine işaret etti. Özellikle Kürtlerde oluşan iktidar karşıtlığına dikkat çeken Erdem, şöyle devam etti:
"HDP seçmeni nezdinde iktidar karşıtlığı çok çok sert. Biz bunu 3 sene önceki yerel seçimlerde gördük. Aradan geçen süre içerisinde kemikleşmiş iktidar karşıtlığını yumuşatacak herhangi söylem, herhangi bir icraatta olmadı. İktidar karşıtlığının zaman içerisinde derinleştiği, daha da kemikleştiğini söylemek mümkün. Çünkü mevcut iktidar seçimi alabilmek için Kürtlerden destek alma zorunluluğunun farkında. Benim kişisel kanaatim, HDP’nin iktidar karşıtlığı yapısını yumuşatmaya yönelik bu tip atraksiyonların herhangi bir karşılığı olmaz. İktidarın bugünkü koşullarda MHP ile ittifak ilişkisi içerisinde olduğu dikkate alındığında, mevcut koşullarda Kürt meselesinin çözümüne dair önemli, ciddi adımları atma imkânı yoktur."
Kürtlerde, HDP seçmeninde iktidar karşıtlığı oldukça sert bir noktada. Sadece bir açıklama ile giderilebilecek değil. Erdoğan’ın bunu bilip bilmediği sorusuna Erdem, "Hiç şüphesiz bilmesi gerekiyor" dedi ve şöyle devam etti:
"Ama siyaset biraz da böyle bir şey. 31 Mart İstanbul seçimlerinin iptal edilmesi halinde farkın çoğalacağını bilmiyorlar mıydı? Bilmeleri gerekiyordu. AK Parti içerisindeki önemli isimler bu seçimlerin iptal edilmesinin yanlış olduğunu söylüyordu kapalı kapılar ardında. Seçimlerin iptal edilmesi halinde farkın artacağını söylüyorlardı. Fakat hangi akıl bilemiyoruz, sonuçta cumhurbaşkanı da o akla uyarak seçimlerin iptalini sağladı. Beklenenin ötesinde bir farkla İmamoğlu seçimi kazanmış oldu. 200-300 bin fark bekleniyordu, 800 bine çıktı. Bu gün içinde aynı şey geçerli. Cumhurbaşkanın kendisi mi, yoksa manipüle etmeye çalışan çevresindeki insanlar mı bunu söyletiyor bilemiyoruz. Ama bunun tutmayacağını, tutma ihtimalinin de çok çok zayıf olduğunu söyleyebiliriz."
"ERDOĞAN ‘ÖCALAN’LA GÖRÜŞECEK BİRİ VARSA O DA BENİM’ MESAJI VERİYOR"
Sadece Erdem değil, Coşkun da Erdoğan’ın bu hamlesi ile HDP’li seçmeni de hedeflediği görüşünde. Erdoğan açısından, HDP seçmenini Cumhur İttifakı’nın yanına çekmek mümkün olmasa bile en azından Millet İttifakından uzak tutmanın oldukça önemli olduğunu belirten Coşkun, ancak bu hamle ile bu hesabın tutmasının pek mümkün olmadığını belirtiyor:
"Bu açıklamaların ima ettiği bazı şeyler var. Birincisi biz Öcalan’la görüşmeye devam ediyoruz diyor Erdoğan. İki, yine Kürt seçmene ‘Bakın yine Öcalan’la görüşecek biri varsa o da yine benim’ diyor. Muhalefet hala HDP ile bir araya gelemezken, HDP ile bile olmayı kendisi için çok ağır bir hamle olarak nitelendirirken, Erdoğan çok rahatlıkla Öcalan’ın adını telaffuz edebiliyor. Onunla yeni bir ilişki içine girebileceğini söyleyebiliyor."
ASIL MESELE İZLENEN SİYASET
Erdoğan’ın açıklamasında Öcalan’ın Demirtaş’tan rahatsız olduğu vurgusu da vardı. Ancak kamuoyuna yansıyan bu yönlü bir tartışma yok. "Öcalan Demirtaş ikiliği üzerinden bir oyun kurduğunuzda bundan istediğiniz sonucu elde edemezsiniz" tespitinde bulunan Coşkun, "Çünkü Kürtler ile sizin aranızı açan temel sorun Öcalan ile Demirtaş arasındaki ikilik değil. Öcalan ile Demirtaş arasındaki mücadele değil. Burada asıl problem Erdoğan’ın izlemiş olduğu siyaset. Asıl problem Erdoğan’ın girmiş olduğu ittifaklar. Bunlar problem yaratıyor. Erdoğan’ın hem içerde, hem dışarda izlemiş olduğu siyaset. Örneğin Irak ve Suriye’de izlemiş olduğu siyaset. Erdoğan içeride demokratik alanı daraltan, siyasal alanı daraltan siyaseti, bunlar problem. Bunları değiştirmediği müddetçe Erdoğan, sadece Öcalan üzerinden bir hamle ile bunu elde etmesinin mümkün olmadığını düşünüyorum" ifadelerini kullanıyor.
'CHP’NİN KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜMÜNE DAİR NİYETİNİ SORGULAMAYA AÇIYOR'
Erdoğan’ın olası seçimlerde kaybetmek istemediğini hatırlatan Sosyo Politik Saha Araştırmaları Merkezi Koordinatörü Yüksel Genç, Erdoğan’ın seçime "Kader seçimi" nazarıyla yaklaştığına dikkat çekti.
Erdoğan’ın önümüzdeki seçimlerde kaybederse salt bir hükümet kaybetmiş olmayacağını ifade eden Genç, kaybetmemesinin en önemli koşullarından birinin Kürt seçmenin millet ittifakına destek vermemesini sağlamak olduğuna işaret etti. Bu açıklama ile Erdoğan’ın Kürt sorunu ve çözüm kartını masaya koyabileceği imasında bulunduğunu hatırlatan Genç, bu hamlenin aynı zamanda muhalefete yönelik de olduğuna işaret ediyor:
"Kürt sorununda çözüm için İmralı’yı, Öcalan'ı muhatap alabileceği imasını güçlendiriyor. Böylece CHP’nin Kürt sorununun çözümüne dair hem niyetini sorgulamaya açıyor, hem de samimiyet testine zorluyor. Aynı zamanda CHP dahil bütün muhalefete ve Kürt sorununda çözüm niyeti olanlara aşmak zorunda oldukları sınırlara işaret ediyor. Zira CHP ve İYİ Parti gibi muhalefet partilerinin Kürt sorununu kabul ve çözüm algılarına dair sınırlılıklarını biliyor, bagajlarındaki doluluğu görüyor.
Bu partilerdeki milliyetçi ve Kemalist damarın ne denli tutucu, güçlü ve dönüşme konusunda ne denli dirençli olduğunu biliyor. Daha pragmatist bir parti olarak muhalefete oranla eli çok daha rahat. Üstelik, 2013-2015 sürecinde açıkça, İmralı’da Öcalan’la müzakere kapısına gelmiş ve bunu seçmen kitlesine kabul ettirmiş, bu konudaki bariyeri bir kere yıkmış biri olarak Kürt sorununda çözümün muhataplarına ulaşabilme, bu konuda gündem kurma gücünü elinde bulundurduğunu da ima etmiş oluyor. Öcalan adına söylem kurarak CHP ve diğer muhalefet partilerinin sahip olduğu bariyere sahip olmadığını gösteriyor."
'LİDERLİK -MUHATAPLIK KRİZİ YARATABİLMEYİ UMUYOR OLABİLİR'
Genç, Erdoğan’ın aynı zamanda Kürt seçmende Öcalan’la görüştükleri, Kürt sorununu çözme anlayışını bir bütün terk etmedikleri algısı kurmaya çalıştığını hatırlatarak, sözlerini şöyle sürdrüdü:
"Ancak diğer yandan Öcalan isminin karşısına Demirtaş ismini çıkartarak Kürtler arasında bir tür liderlik -muhataplık krizi yaratabilmeyi de, bu noktada Kürt tarafını zayıflatabilmeyi de umuyor olabilir. Günün sonunda Öcalan'ın zayıflatılmasının da Demirtaş'ın zayıflatılmasının da işine gelebileceğini düşünüyor olması muhtemel. Öcalan zayıflatılırsa Kürt sorununu daha zayıf bir muhatapla 'Hal yoluna' koymasının kolaylaşacağını, Demirtaş zayıflatılırsa 2015 sürecinin rövanşını kendince almış olacağını da düşünüyor olabilir. El zayıflatmak bu tür süreçlerin doğasında var biraz.
Bu hamleler karşısında Kürtlerin iç birliklerini korumaları, popülist heveslerle zayıflık göstermemeleri, bütünlüklü durarak muhataplık müessesesini güçlendirmeleri lehlerine olacaktır. Nihayetinde Kürt sorunu bir gün mutlaka konuşulacak, devleti ve toplumu temsil iddiasında olanlar Kürt meselesini çözmek zorunda kalacaktır. Ama zayıf bir muhatapla ama güçlü bir muhatapla! Hele hele ‘Kader seçimi’ misyonuyla yaklaşılan bu seçimin kilidi Kürtler iken, bu kaçınılmazdır."
ERDOĞAN KENDİ KİTLESİNİ İKNA EDEBİLİYOR
Muhalefetin Kürt meselesi ve HDP’ye yönelik tutumu eleştiri konusu. Muhalefet partilerinin iktidara çözüm süreci üzerinden yüklenmesi Kürt seçmen nezdinde olumlu karşılanmıyor. Özellikle Kürt meselesinde atılan her bir adımın muhalefetin pozisyonunu ortaya çıkarmaya yaradığına dikkat çeken Coşkun, şu noktalara dikkat çekiyor:
"Mesela dokunulmazlık dosyalarını getirdiğinizde muhalefetten bir tavır bekliyorsunuz. Dokunulmazlıklara evet mi diyeceksiniz, hayır mı diyeceksiniz? Yada çözüm sürecini dile getirdiğinizde. Çözüm sürecine evet mi, hayır mı diyeceksiniz? Örneğin Öcalan'la görüşme. Öcalan’la görüşmeye evet mi, hayır mı diyeceksiniz. Bütün bunlar da muhalefette ciddi bir problem var. Erdoğan’ın avantajı şu. Erdoğan buna kendi kitlesini ikna edebiliyor. Bugün Öcalan'la görüşse de kendi kitlesine bunun doğru olduğuna ikna edebiliyor. Oysa muhalefetin bu konuda ciddi çekinceleri var, ciddi korkuları var. Muhalefet hala HDP ile bile görüşemiyor. Bunu da gösteriyor Erdoğan aynı zamanda Kürt seçmene. Yine söyleyeyim, bütün bunların kısa vadeli hamleler olarak düşünmek lazım. Bunların Kürt meselesinin çözümünde atılacak adımlardan ziyade, seçime endeksli bir hamle olarak düşünmek gerekiyor."
SEÇİM HAMLELERİ İŞE YARAR MI?
Erdoğan’ın uyguladığı politikaların şu anda Kürt seçmende karşılık bulması pek mümkün görünmüyor. Ancak kısa vadede atılacak adımların durumu değiştirebileceğine işaret eden Coşkun, şunları aktarıyor:
"HDP seçmenin bir kısmı için temel motivasyon artık AK Parti ve Erdoğan’ın kaybetmesidir. Dolayısıyla Erdoğan’ın bundan sonra yapacağı hamle bile, çok ciddi bir hamle bile bu Kürt seçmenin oyunun Erdoğan’a dönmesine, HDP seçmeni nezdinde Erdoğan’a dönmesine sebebiyet vermez. Fakat bunun yanında hem HDP seçmeni içerisinde, birde genel Kürt seçmeni içerisinde meseleye daha esnek bakan, Kürt meselesinde alacağı tavra göre kendi oyunun rengini belli edecek bir seçmen kitlesi de var. Bu seçmen kitlesini eğer Erdoğan bir şekilde etkilemek istiyorsa burada yapacağı en önemli iş Kürt meselesinde bu güne kadar izlemiş olduğu siyasetten ciddi bir değişikliğe gitmesi.
Mesela Suriye'de Kürtlerin Suriye’nin geleceğindeki rolünü kabul eden ve buna imkan tanıyan bir görüşme trafiğinin açılmasıdır. Suriye’de Türkiye’nin politikası nedir şu ana kadar. Kabul etmeyiz. Sürekli kabul etmeyiz. Peki kabul edeceğin ne? Neyi kabul edersin? Kürtlerin oradaki hangi yapısını kabul edersin, buna ilişkin herhangi bir sözü yok. Oradaki özerk bir yapıya mı, federatif bir yapıya mı, hangi formül içerisindeki Kürtlerin Suriye’nin geleceğindeki yerini görüyorsun? Erdoğan’ın ya da Ak Parti'nin söylediği bir söz yok. Dolayısıyla bu politikanın bir değişikliğe gitmesi gerekiyor.
Özellikle Suriye ve Irak politikasında bir değişikliğe gitmesi gerekiyor. ikincisi de, Türkiye’nin içerisindeki politikada bir değişikliğe gitmesi gerekiyor. Şu anda Kürtlerin çok önemli bir kısmının seçme hakkı iptal edilmiş durumda. Gidiyorsunuz siz bir seçimde, kurallara göre seçimlere girmiş olan bir adayı seçiyorsunuz. Daha sonra o görevden alınıyor ve onun yerine bir memur (kayyım) atanıyor. Kürtlerin en temel hakları bile bir şekilde ellerinden alınmış durumda. Bunları değiştirmeniz gerekiyor sizin.
Bu siyaseti ciddi manada değiştirmeniz gerekiyor. Bu sorunu demokratik mekanizmalarla çözeceğinize dair güçlü bir irade ortaya koymanız gerekiyor. Ancak bunu yaparsa Erdoğan belki bir Kürt seçmenin görüşünde, siyasal tercihinde bir değişiklik olur. Yoksa bu siyasal atraksiyonlarla, işte Öcalan Demirtaş farklılığı, Öcalan Demirtaş ayrılığı, Demirtaş'a karşı Öcalan'ın yanında durma pozisyonu ile bu seçmenin tercihi değişmez."
Erken ya da zamanında yapılsa bile Türkiye'nin en önemli gündem maddesinin seçimler olduğu görülüyor. Kürt meselesi ise hem iktidar hem de muhalefet açısından sırtını dönebileceği bir mesele değil. Erdoğan’ın uyguladığı politikaların şu anda Kürt seçmende karşılık bulması pek mümkün görünmüyor.