Ertuğrul Kürkçü yazdı: Bahçeli'nin tokası

Ertuğrul Kürkçü yazdı: Bahçeli'nin tokası
Ertuğrul Kürkçü, MHP lideri Bahçeli'nin DEM Parti sıralarına yaklaşmasına dair, "Onun için kurgulanmış bir 'iletişim operasyonu' olduğunu düşündürecek nedenler var" dedi.

Artı Gerçek - MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Meclis'in yeni yasama yılı açılışında DEM Parti sıralarına giderek Eş Genel Başkan Tuncer Bakırhan ve milletvekilleriyle tokalaşması ve ardından "Dünyada barış isterken kendi ülkemizde barışı sağlamak lazım" açıklaması yapmasına dair tartışmalar sürüyor.

HDP Onursal Başkanı Ertuğrul Kürkçü, Yeni Yaşam'daki 'Bahçeli'nin tokası' başlıklı yazısında, Bahçeli'nin yaptıklarını analiz etti.

Bahçeli'nin bir ay önce DEM Parti için "PKK7nin milis unsuru" dediğini ve kapatılmasını istediğini hatırlatan Kürkçü, "Bahçeli’nin DEM Parti’nin TBMM’deki temsilcilerine yönelik bu iki farklı tutumunu nasıl açıklamalı?" diye sordu ve şöyle devam etti:

Bahçeli’nin tutumunu ve daha önemlisi bu tutumunu açıklamak üzere başvurduğu “barış” söylemini “sözlük anlamları” üzerinden tartmak yüzeysel bir değerlendirme olur. MHP’nin Kürt inkarcılığına dayalı temel yönelişlerinde bir ay içinde hiçbir şey değişmezken iletişim kodlarının değişmesi, “hayatın olağan akışı”yla tutarlı bir ilişki olarak görülemez.

Doğrusu, TBMM’de Salı günü değiş tokuş edilen gülümsemeler, hatır sormalar, el sıkışmalar tek bir fotoğraf veya klip olarak kalsa içinden çıkılması zor bir muammayla karşı karşıya kalmış olurduk. Ancak, Bahçeli’nin Kürtlerin siyasal temsilcileriyle kamuoyu önünde verdiği fotoğraf ve kliplerin ve her bir görüntüyle bir sonraki arasında geçen zamandaki icraatının oluşturduğu sahici tarihin içinden baktığımızda, bu görüntülerin genel akışta hiçbir değişiklik yaratmayan birer andan ibaret olduğunu anlamak hiç zor değil.

Geriye doğru gidersek, TBMM’ye geldiği sayılı anlardan biri olan 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi’nin görüşüldüğü TBMM oturumunda Devlet Bahçeli’nin HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Sezai Temelli ile tokalaşmasının 2019 yıl sonunun “sürpriz”lerinden biri olduğunu görüyoruz.

Bu el sıkışmada bir haber kokusu sezen Habertürk yazarı Muharrem Sarıkaya, üniversitede “hocası” olan Bahçeli’ye ne konuştunuz diye sorunca Bahçeli “geçmiş olsun” dediler demiş. Sarıkaya, bu fotoğraftan bir “şövalyelik” öyküsü çıkartmayı başarmış ama: “[…] bunlar MHP lideri Devlet Bahçeli’nin şövalye tavrının ne ilk ne de sonuncusu olacak. Nereden mi biliyorum; üniversiteden hocam… Öğrencilerinin ayrım yapmadan hepsine, hem üniversite döneminde hem de sonraki yaşamlarında hep aynı tutumu sergiledi. Hatta öğrencilerinden bazılarına çok kızdığı da oldu, ama son tahlilde o şövalye ruhunu sergilemekten geri durmadı.”

Bu zorlama öyküde “şövalyelik”in neden hatır soran Buldan ve Temelli’ye değil de Bahçeli’ye düştüğü ayrı bir muamma ama, bu fotoğrafın haber değeri bu kadar.

Onun öncesinde 23 Nisan 2008 resepsiyonunda Bahçeli’nin o dönem eş başkanlık partiler yasasında henüz kabul görmediği için protokolün dışarıda bıraktığı DTP Grup Başkan Vekili Ahmet Türk’ü muhalefet liderleri grubuna dahil etmesinin öyküsü Hürriyet’te “Devlet farkı” olarak yer almış.

2007’de de TBMM milletvekil yemin töreninde Ahmet Türk, Aysel Tuğluk, Sırrı Sakık, Osman Özçelik ve Hasip Kaplan’ın, Bahçeli’nin yanına giderek “Hayırlı olsun” dileğinde bulunmaları ve Bahçeli’nin ayağa kalkarak Türk ve Tuğluk’un ellerini sıkması var.

Aynı Devlet Bahçeli, 2011’de sol ile ittifak ederek TBMM’ye giren “Emek Demokrasi ve Özgürlük Bloku”nun öncüsü olan Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın elini sıkmayı düşünmediğini ise şu sözlerle ifade etmişti: “Bir önceki yasama döneminin başında Ahmet Türk’le tokalaşmıştık. Yine aynı kareyi göreceğinizi zannetmiyorum, hayır elimizi uzatma gibi bir ortam oluşmaz. Meclis’te buna ihtiyaç hissedileceğini de sanmam. Çünkü, seçimler biter bitmez, zafer çığlıkları içerisinde söylenen çok şeyler var. Bunları dikkate alarak hareket etmek durumundayız. Bu söylemler çerçevesinde TBMM’ye gelmiş olanlara el uzatmak olmaz.”

Özetle, bu kısa arşiv gezintisi, Bahçeli’nin Kürtlerin TBMM’deki temsilcileriyle el sıkışması veya sıkışmamasının kendisini “şövalye” olarak göstermeye yardımcı olması dışında geniş zamanlı, siyaset açısından tutarlı, derin, belirgin hiçbir anlamı bulunmadığı konusunda yeterince ipucu veriyor. Çoğu kez bu “şövalyelik” görüntüsünün Kürt vekillerin geleneksel nezaketleri ve hatırbilirliklerini esirgememelerinden doğduğuna bakarak, bu kısa “barışçı” kesintilerin dahi başlı başına Bahçeli’nin eseri olmadığını görmek zor değil.

Gene de Salı günkü açılışta Bahçeli’nin bu kez kendiliğinden DEM Parti sıralarına yaklaşmasının bu kez onun için kurgulanmış bir “iletişim operasyonu” olduğunu düşündürecek nedenler var.

Sinan Ateş cinayetinin açık bir yargılamada en yakın iki yardımcısının çevresinde geçen bir olay örgüsüne bağlanmasının, Bahçeli’yi umarsızca bir gündem değişikliğine muhtaç kıldığı gün gibi ortada. Güne, Sinan Ateş cinayeti davası dolayısıyla CHP ve Halk TV ile ağız dalaşına girerek başlayan Devlet Bahçeli için yeni bir gündem ve yeni hevesler uyandırmak bakımından DEM Parti’nin ipine sarılmak karşılıksız bir adım olarak görülemezdi; nitekim TBMM Başkanlığının bir Erdoğan şovu olarak tasarladığı TBMM açılışında bu adımıyla baş rolü Erdoğan’dan çalmayı başardı, günü kurtardı.

Ancak 17 yılda iki kez TBMM’de MHP oylarıyla dokunulmazlıkları kaldırılan ve seçmenlerini dürüstlük ve cesaretle temsil edişlerini cezaevlerine kapatılarak ödeyen Kürt vekiller için bu anlık gülümsemeler ve el sıkışmalar süregiden tarihsel mücadelede göz açıp kapayıncaya kadar süren “sivil mütareke” anları, çatışmadan medet ummayışlarının gözle görünür kılınabildiği enstantanelerden ibaret.

Bahçeli’nin “barış”ının “son teröristin ortadan kaldırılması”nda somutlaştığını unutanlar için MHP Genel Başkanı’nın kendisine bahşedilmiş “şövalyelik” anlarından birinde “barış”ı telaffuz edişinin anlamının o gün için Sinan Ateş cinayetinin baskısından kurtulmaktan ibaret olduğunu kavramak kolay olmayabilir. Ancak, yanılgılardan uzak bir siyaset için TBMM’nin ülkenin en büyük gösteri mekanı olduğunu hiç akıldan çıkartmamak ve MHP’nin hakikatini tıpkı bütün öteki ırkçı partiler gibi MHP’li yerel görevlilerin, akademisyenlerin, gazetecilerin, yargıçların, bürokratların, kaymakamların, cezaevi müdürlerinin ve kolluk görevlilerinin her günkü icraatıyla ölçmekten şaşmamak gerekir.

Elbette size elini uzatanla el sıkışırsınız, ama sapandan taşı eksik etmemek kaydıyla… DBP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in TBMM’de önünden geçip giden Bahçeli’ye bakışlarını zamanın ötesine taşıyan fotoğraf karesi, daha çok sözü gereksizleştiriyor.

Öne Çıkanlar