Esin Koman: Hak temelli bir çocuk politikası üretmek gerekiyor
FİSA Çocuk Hakları Merkezi’nden Koman, İHD Çocuk Komisyonu’ndan Koçak ve HDP’li Gergerlioğlu yaşanan çocuk hakları ihlallerinde devletlerin nasıl bir yol izlemesi gerektiğini anlattı.
Rozerin Yüksel
+GERÇEK- Fikir ve Sanat Atölyesi Derneği Çocuk Hakları Merkezi’nin (FİSA) yayınladığı "Türkiye’de Çocuğa Yönelik Ayrımcılık Raporu’nda devletlerin çocuk hakları açısından üç temel yükümlülüğü olduğu belirtiliyor. Bunlardan ilki devletlerin çocukların hakkını ihlal etmemesidir. Örneğin bir polisin herhangi bir gösteri sırasında "orantılı" ya da orantısız güç kullanarak çocukları öldürmemesi, yaşam hakkını güvence altına almasıdır. Özgürlüğünden yoksun bırakılarak, tutuklanmış bir çocuğun kurumda infaz koruma memuru tarafından işkenceye maruz kalmaması, okuldaki bir öğretmenin çocuğa şiddet uygulamamasıdır.
‘CEZAEVLERİ BEBEKLER VE ÇOCUKLAR İÇİN YAPILMAZ’
2020 yılında infaz indirim yasasının çıkması ile birlikte hamile ve 6 aylık bebeği olanların infaz ertelemesinin 18 aylığa kadar yükseltildiği belirtiliyor. Fakat HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu bu durumun bir şey değiştirmediğini 2-3 yaşındaki bebeklerinde dört duvar arasında ve olumsuz şartların olduğu bir ortama maruz bırakıldığını belirtti.
Cezaevlerinde, gelen yemek içine sinmediği için yıkayan annelerin ve verilen yatağa güvenmediği için çocuğuyla yatan annelerin var olduğunu belirten Gergerlioğlu, cezaevlerinin bebekler ve çocuklar için yapılmadığını vurguladı. Gergerlioğlu cezaevlerinin çocuklara uygun, beslenme ve bakımları için hijyenik ortamlar yaratılması gerektiğini aktarırken mahpus ebeveynlerini ziyaret etmek isteyen çocuklar için ulaşım imkanı sağlanması gerektiğinin de önemli olduğunun altını çizdi.
ÇOCUĞA YÖNELİK AYRIMCILIĞIN ÖNLENMESİNDE YÜKÜMLÜLÜK SAHİBİ DEVLETLERDİR
İkinci yükümlülük ise devletlerin çocukların haklarını üçüncü kişilerin ihlalinden korumasıdır. Yani bir babanın çocuğuna şiddet uygulamasını, bir çocuğun bir çatışmada yaşamını kaybetmesini, asker olarak yer almasını, yakınları tarafından cinsel şiddete maruz bırakılmasını, evlendirilmesini ve çalıştırılmasını engellemesidir.
İHD Çocuk Hakları Komisyonu’ndan Sevinç Koçak, devletin çocuk haklarını gözetmesi gerektiğini fakat söz konusu durumun tam tersi olduğunu, ihlal eden mekanizmanın devlet olduğunu vurguladı. Devletin ihlal eden pozisyonda olmasından dolayı önleyici politikaların uygulanmadığını aktardı.
Üçüncü olarak ise devletler çocukların hak ve özgürlüklerinin yaşama geçmesi için gerekli düzenlemeleri yerine getirmekle yükümlüdür. Çocuğa yönelik ayrımcılığın önlenmesinde de yükümlülük sahibi devletlerdir. Bunun için öncelikle devletlerin hem kamu idaresinin uygulamaları hem de mevzuat yoluyla ayrımcılık yapmaması gerekmektedir.
HAK TEMELLİ BİR ÇOCUK POLİTİKASI ÜRETMEK GEREKİYOR
Fikir ve Sanat Atölyesi Derneği (FİSA) Çocuk Hakları Merkezi’nden Esin Koman, "Çocuk insandır ve bireydir hak ve özgürlükleri vardır bunu görmek duymak ve anlamak gerekiyor ve yaşamın içine çocuğu dahil etmek gerekiyor. Eşit ilişki üzerinden evin içinde, okulda, hastanede, kapalı kurumlarda çocuklar var, çocuğu görmezden gelemeyiz." diyerek çocukların bir birey olarak algılanması gerektiğinin altını çizdi.
Koman, "Türkiye içinde uygulamalara ve sonuçlarına baktığımızda Aile ve sosyal politikalar bakanlığının uyguladığı şeylerin sonuçlarını gördüğümüzde maalesef çarpık, tahakküm kuran, baskıcı, otoriter, çocuğu nesneleştiren bir algı ile karşı karşıya kalıyoruz o yüzden hak ihlallerinin olmaması kaçınılmaz oluyor. O yüzden ekonomiden sağlık sistemine, barınma hakkından beslenme hakkına kadar hak temelli bir çocuk politikası üretmek gerekiyor."
‘MÜLTECİ ÇOCUKLAR İÇİN ORYANTASYON PROGRAMINA İHTİYAÇ VAR’
Mülteci olma, ekonomik durum yetersizliği, etnik farklılıklar, dinsel farklılıklar ve engelli olma durumu ve daha birçok ayrımcılık durumu üzerinden incelenen "Türkiye’de Çocuğa Yönelik Ayrımcılık Raporu’nda ayrımcılıklar üzerinden yaşanan hak ihlalleri beraberinde yaşam hakkı, din ve vicdan özgürlüğü, çocuğun güvenliği ve eğitim hakkı ihlal edilerek istismara yol açtığı da belirtiliyor. Türkiye bu ayrımcılık türlerinin sıklıkla yaşandığı ve çözüm üretilmediği ülkelerden birisi. Mülteci çocukların okullarda baskı görmemesi için oryantasyon programına ihtiyaç olduğunu söyleyen Koman, "Öncelikle hazırlık yapmak gerekiyor, böyle bir durumu çocuğa uygun şartlarda anlatmak başka bir ülkede zorluklar yaşayan bir arkadaşın gelecek ve artık beraber eğitim sürecine devam edeceksiniz. Onun dili farklı kültürel özellikleri farklı giyinmesi farklı olabilir zamanla birbirinizi tanıyacaksınız gibi bir hazırlık olabilir" dedi.
Koçak ise özel gereksinimli çocuklar için öğretmenlerin donanımlı hale getirilmesi gibi birtakım gereklilikler olduğunu belirtirken Milli Eğitim Bakanlığının bütün bu gereksinimleri yerine getirmeden sorumluluğu sadece öğretmene yıkan bir pozisyonda durduğunu ifade etti. Sadece okullarda değil özel gereksinimli çocukların yaşam alanlarının onlar için uygun hale getirilmesi ve bu yapılandırılmalarda özne olarak yer almaları gerektiğini vurguladı.