Gandhi'den Kılıçdaroğlu'na adalet yürüyüşü

Kılıçdaroğlu'nun adalet yürüyüşüne başlaması barışçıl eylemlerin öncüsü Gandhi'nin 'Tuz Yürüyüşü'nü akıllara getirdi.

Gandhi'den Kılıçdaroğlu'na adalet yürüyüşü

GÜNCEL - CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun, CHP Milletvekili Enis Berberoğlu'nun tutuklanmasının ardından bugün başlattığı 'Adalet Yürüyüşü', Mahatma Gandhi'nin 1930 yılında gerçekleştirdiği 'Tuz Yürüyüşü’ ile birlikte anılmaya başladı. Hatta bazı CHP'li vekiller sosyal medya üzerinde 'Gandhi yürüyüşe başlıyor' paylaşımı yaptı. Peki Gandhi'nin Tuz Yürüyüşü nedir?

Şiddet içermeyen direniş eylemleri ile tarihte iz bırakan Mahatma Karamçand Ghandi (asıl adı Mohandas Karamçand) 2 Ekim 1869 tarihin de Hindistan’da doğar. Hindistan Bağımsızlık Hareketinin ruhani lideri olarak öne çıkan Ghandi’nin görüşleri Gandizm olarak bilinir. İyi ve kötü, doğru ve yalan arasında ki gerilime yönelik aktif ama şiddet unsuru içermeyen direniş çizgisi ile ilgili olan tanımladığı ‘Satyagraha’ felsefesinin öncüsüdür.

Ghandi Hindistan’da ve daha sonra Dünya’da ‘yüce ruh’ anlamına gelen ‘Mahatma’ ve ‘baba’ anlamına gelen ‘bapu’ adları ile anılır. Doğum günü olan 2 Ekim tarihi, 15 Haziran 2007'de Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda oybirliği ile "Dünya Şiddete Hayır Günü" olarak ilan eder.

SİVİL İTAATSİZLİĞİN BAŞLANGICI GHANDİ EYLEMLERİ

Gandi ilk olarak Güney Afrika’da Hint topluluğunun vatandaşlık hakları için barışçıl başkaldırı uyguladı. Hindistan Ulusal liderliğini üstlenerek yoksullukla mücadele, kadın hakları, farklı din ve etnik gruplar arasında kardeşlik, kast ayrımcılığının kaldırılması ve yabancı hegemonyasına karşı ülkenin bağımsızlığını savunurken bunu pasif eylemlilik (sivil itaatsizlik) olarak sonradan tanımlanacak görüşleriyle eylemselleştirdi.

Gandi Hindistan'da alınan Britanya tuz vergisine karşı 1930'da yaptığı 400 kilometrelik Gandi ‘Tuz Yürüyüşü’ ile ülkesinin Britanya'ya karşı başkaldırmasına öncülük etti. Dünya tarihinin en önemli ilk şiddetsiz yürüyüşünün de böylece öncüsü oldu. Britanya’nın acilen ülkesinde yaptığı sömürüye son vermesini isteyen Ghandi, pek çok kez hapse atılmış bir lider olarak tarihe geçti.

18 yaşında 4 Eylül 1888'de Gandi hukuk okumak üzere University Collage Londan'a girdi. Aynı dönem etten, alkolden ve seksten uzak durma gibi Hindu kurallarını hayatına geçirdiği dönemdir bu. Ghandi daha sonra ruhani lider olarak tanımlanmasına sebep olan Hindu yaşam tarzına İngiltere’de başlar.

İş birliği yapmama ve barışçıl karşı koyma Gandi'nin siyasal öz savunma yöntemi olarak gelişir. Yerli malı kullanımı, belirli ürünlerin boykot edilmesi gibi başlattığı pasif eylemleri kapsayan bu süreç "İş birliği yapmama" kampanyası olarak tanımlanır. Kampanya Hint toplumunda her kesimin aktif desteği ile büyüyen bir harekete dönüştü. Hareketin en zirve döneminde, Şubat 1922'de, Uttar Pradeş'in Chauri Chaura şehrinde devletin müdahalesi ile başlayan şiddetli çatışmalar sonucunda, eylemliliğin şiddete dönüşme riskinden çekinen Gandi ulusal itaatsizlik kampanyasını sona erdirir.

GHANDİ'NİN ŞİDDETSİZ EYLEMLERİ

İlk şiddetsiz direnişini Hindistan'da değil, bir Hint şirketinde avukat olarak çalışmak üzere 1893'te gittiği Güney Afrika Cumhuriyeti'nde başlattı. Çünkü GüneyGandhi'den Kılıçdaroğlu'na adalet yürüyüşü - Resim : 1 Afrika'da sadece Afrikalılara değil Hintlilere de ayrımcılık yapılmaktaydı. Gandhi, 1906'da, Güney Afrika Hükümeti, Hint kökenlilerin farklı bir kimlik taşımalarını öngören bir kararnameyi kabul edince düzenlenen büyük bir protesto gösterisinde ilk kez Satyagraha ilkesine atıfta bulunur ve taraftarlarını şiddet içermeyen eylemlere davet eder.

Şiddet içermeyen eylemleri Satyagraha kavramında toplayan Ghandi’ye göre; ‘kitleler hukuksal çerçeve içinde suç olarak nitelendirilmeyecek eylemleri seçip, hükümetin haksız müdahale ve tutuklama girişimlerini delecek eylemliliklerle ilerlemelidir. Böylece hükümet durumun sürdüremez hale gelmesi ve tutukluları serbest bırakmasını sağlayacaktır görüşleri ile başlattığı eylem sonucunda söz konusu ayrımcı yasaya karşı Hükümet Ghandi ile masaya oturur. Ghandi bu küçük başarının ardından 1918 yılında ülkesine geri döndü.

Geliştirdiği yöntemi izleyerek ülkesinde de başlattığı sivil itaatsizlik eylemleri, on binlerce fakir çiftçi, köylü ve serfi örgütleyerek gelişme kaydetti. İngiliz sömürgelilerin dikkatini çeken Ghandi, tutuklandı. Ancak halkın Ghandi’yi sahiplenen tutumuyla serbest bırakılır. İşte o zaman Mahatma (Yüce Ruhlu) diye halk tarafından isimlendirildi.

Gandhi, bu eylemlilikler nedeni ile altı yıl hapse cezasına çarptırıldı ve iki yıl sonra serbest bırakıldı. Hindistan Ulusal Kongresi Ocak 1930 yılında bağımsızlık ilan etti ve 12 Mart 1930'da Gandhi ve 78 yoldaşı (satyagrahis) ünlü Tuz Yürüyüşü'ne başladı. Yürüyüş Biritanya’nın Hindistan üzerinde ki sömürüsünün temel kaynağı olan ve yılda 25 milyon pound'luk vergiye kaynaklık eden Tuz Yasası'nı (Britanya'nın tuz tekelini) deşifre etmek ve yasayı delerek denizden tuz çıkarmaktı.

BİR AVUÇ TUZ

Hintliler tarafından Dhandi Yatra (dhandi = deniz, Yatra = yol) deniz yürüyüşü olarak tarif edilen eylemine başlamadan önce Ghandi, Britanya Genel Valisi Lord Irwin'e mektup yazar ve sivil direniş eylemine hatırlatarak yasanın kaldırılmasını talebini iletir. Ardından halkı yürüyüşe çağırır. Yürüyüşe yüzbinlerce insan katılır.

Gandhi'den Kılıçdaroğlu'na adalet yürüyüşü - Resim : 2Eyleme Gujarat eyaletinin yakınlarındaki Sabarmati Aşram'dan başlayan Ghandi, çıplak ayakla 24 günde 388 kilometreyi yürür. Hint Okyanusu kıyısındaki Dandi köyüne geldiklerinde 61 yaşındaki Gandhi, önce denize yürüyüp, çamura karışmış bir topak tuzu avuçlarına alarak tatlı suda yıkayarak ufalar. "Bununla, britanya imparatorluğu'nu temellerinden sarsıyorum" diyerek İngiliz polisine rağmen gerçekleştirdiği bu eylemiyle Hindu kökenlilerin tuz çıkartmasına engelleyen yasayı da kırmış olur. Eylemi, Ghandi ile yürüyen binlerce köylü de denizden tuz çıkararak izler. Ghandi 60 bin eylemci ile birlikte gözaltına alınır.

1934 yazında başarısız üç suikast girişimine uğrayan Ghandi, o yıllarda partisinden üyelikten de istifa etmiş, gerekçe olarak kendi varlığının partinin gelişmesine engel oluşturduğunu söylemiştir.

Gandhi 2. Dünya Savaşı’nın demokrasi mücadelesini önemsese de samimi bulmamış, İngiliz sömürgeciliği Hindistan’dan bitmediği sürece de, 2. Dünya Savaşına taraf olacak söylemlerden kaçınmıştır. Savaşa sadece manevi destek veren Ghandi daha sonra bu tutumu nedeniyle eleştirilmişti.

Sonraki yaşamında Ghandi, tam bir sufi hayat tarzını benimseyerek, eylemliliklerini geri çeker. Yerleştiği bir köyde ekolojik ve kendi kendine yeterli bir yaşam kurarak, bazen aylarca süren oruçlar tutar. Kişisel arınma hem de protesto amacıyla gerçekleştirdiği bu pasif eylemler de defalarca tutuklanan Gandhi’nin direnişlerine karşılık olarak Britanya Başbakanı ülkeyi ikiye bölme planını resmen açıklar.

Dinsel birlikten yana olan Gandhi İngilizlerin kararını 'akli trajedi' olarak tanımlamıştı. 15 Ağustos 1947'de uygulanmaya başlayan karar gereği Hindistan ve Pakistan ulus-devletleri kurulur. Buna karşılık Ghandi, 5 Ocak 1948'de dini bir törende, kardeşliğin simgesi olarak, herkesin bir Müslüman'la gelmesini önerince radikal Hindular Gandhi'yi öldürmeye karar verdiler.

Gandhi, 30 Ocak 1948'de 500 kişinin katıldığı dua etkinliği esnasında Hindu bir gazeteci tarafından üç kurşunla öldürüldü.

adalet yürüyüşü sivil itaatsizlik