Göçmenin de göçmeni: Domlar
Suriye savaşından sonra Türkiye’ye yaklaşık 50 bin Dom göç etti. Ortadoğu’nun romanları olarak bilinen Domlar, izbe evlerde yaşıyor ve en ucuz iş gücü olarak çalıştırılıyor.

Aynur TEKİN
ARTI GERÇEK - Suriyeli göçmenler arasında Roman kimlikleri dolayısıyla ötekileştirilen Domlar, yıkılmak üzere olan evlerde ya da merkezden uzak bölgelerde kurdukları çadırlarda yaşıyor. Çingene kimlikleri sebebiyle nefret söylemine maruz kalan Domlar, güvencesiz işlerde çalışıyor ve koruyucu sağlık hizmetlerine erişemiyor.
Avrupa Komisyonu tarafından desteklenen "Lübnan, Ürdün ve Türkiye'ye Sığınan Suriyeli Dom ve İlgili Diğer Grupların Haklarının Desteklenmesi Projesi" kapsamında "Kırkayak Kültür- Dom Araştırmaları Atölyesi tarafından hazırlanan; Domlar: Suriye’nin "Öteki" Sığınmacıları, "Ayrımcılık, İzolasyon ve Sosyal Dışlanmışlık: Çapraz ateş arasında Suriyeli Dom Sığınmacılar" raporu yayınlandı. Rapor, üç ülkeye sığınan Suriyeli Dom topluklarının karşılaştıkları, ayrımcılık, izolasyon, sosyal dışlanmışlık ve yaşam koşullarına dikkat çekiyor. Ayrıca geçen yıl da Kalkınma Atölyesi bu konuda bir rapor yayımlamıştı. Bu iki araştırmaya da Danışman olarak katılan Avrupa Roman Hakları Merkezi Gözlemcisi Hacer Foggo ile konuştuk. Göçmen çocuklarla ilgili çalışmalar yapan Çimenev’de buluştuğumuz Foggo, Ortadoğu’nun Romanları olarak bilinen Domların, çingene kimlikleri sebebiyle Suriyeli mülteciler arasında da ötekileştirildiğini söyledi.
KAMPLARDA KALMAK İSTEMİYORLAR
27 ayrı grupla 400’ün üzerinde Domla yapılan görüşmelerin yer aldığı raporun Türkiye’deki saha çalışmalarını yürüten Foggo, araştırmanın 1 yıl gibi bir sürede tamamlandığını ifade ederek şöyle dedi: "Çingene grubu olarak adlandırdığımız Romlar, Domlar ve Lomlar var. Bu üç etnik grubunda dilleri ve kültürleri farklı. Domlar, Hatay’da ve Diyarbakır’da yüzyıllardır yaşıyor. Yerel Domların dışında, Suriye’den gelen bir grup daha var. Onlar da İstanbul, Mersin, Adana, Antep gibi şehirlerde yaşıyorlar ve kamplarda kalmayı tercih etmiyorlar. Çünkü Suriye’de ya da Irak’ta mezhepleri ve kültürleri sebebiyle maruz kaldıkları ayrımcılığı kamplarda da yaşıyorlar. Suriye’de Dom oldukları için nasıl bir önyargı varsa, aynı önyargıyı Türkiye’deki mülteci kamplarında da yaşıyorlar."
YIKILMAK ÜZERE OLAN EVLERDE YAŞIYORLAR
Şehir merkezlerinde yaşayan Domlar, düşük kiralar sebebiyle kentsel dönüşümün yaşandığı mahallelerde ev tutuyor. Kırsal kesimlerde yaşayanlarsa, merkezden uzak suya yakın bölgelerde çadır kuruyor. Foggo, bu tercihin sebebini şöyle anlatıyor: "Mersin, Adana, Urfa ve Antep’te bir arada ve 100-200 ailelik çadırlarda yaşayan gruplarla görüştük. Domlar, kendi atalarının da tercihi olan su kenarlarında yaşıyor. Suya erişim açısından kolay olsa da şehirden ve şehirdeki yerel halktan uzaklar."
GÜVENCESİZ ÇALIŞIYORLAR
Kimlikleri sebebiyle hem iş hayatında hem de sosyal alanda dışlanan Domlar, güvencesiz işlerde çalışmak durumunda kalıyor. Kırsal alanlarda görüşülen Domların büyük bir çoğunluğu mevsimlik tarım işçiliği, hamallık, tarla ve bahçe temizliği, budama gibi işler yapıyor. Şehirlerde yaşayan Dom grubuysa kâğıt toplayıcılığı, su satıcılığı ve inşaat işlerinde çalışıyor. Yine şehirlerde yaşayan Domların bir kısmı tekstil, trikotaj ve ayakkabı atölyelerinde çalışıyor.
"SURİYELİLER 3 LİRA ALIYORSA, DOMLAR 1 LİRA ALIYOR"
Domların ucuz iş gücü olarak görüldüğünü ve bir haksızlığa uğradığında buna karşı çıkacak bir durumda olmadığını belirten Foggo, şöyle konuşuyor: "Mevsimlik işlerde tercih edilen öncelikle oranın yerel halkı, yerel halk yoksa Suriyeliler, Suriyeliler yoksa Domlar tercih ediliyor. Diyelim ki siz 5 lira alıyorsanız, Suriyeliler 3 lira alıyorsa, Domlar 1 lira alıyor. O yüzden günü kurtarmak ve tencereyi kaynatmak derdinde oluyorlar."
Tükiye’de geçici koruma altındaki olan Suriyeliler, yabancı tanıtım kartlarıyla sağlık hizmetlerinden faydalanabiliyor. Tanıtım kartlarının sadece verildiği ilde geçerli olması sebebiyle, sık sık yer değiştiren Domlar sağlık hizmetlerinden yararlanamıyor ve kamplara gönderilme endişesi sebebiyle, çok acil durumlar dışında kamuyla ilgili bir işlem yapmaktan kaçınıyor.
BESLENME YETERSİZLİĞİ VE SALGIN RİSKİ
Araştırmaya göre, kadınların, bebeklerin ve çocukların koruyucu sağlık hizmetlerine erişimi sınırlı. Çocuk aşıları konusunda sorunlar yaşanıyor. Özellikle çocuklarda aşırı beslenme yetersizliği görülüyor, hamile kadınların düzenli sağlık takiplerinin yapılması, bebeklerin ve çocukların sağlık durumlarının takip edilmesi ve tıbbi bakımlarının karşılanması sorunlarıyla karşılaşılıyor. Barınma koşulları dolayısıyla, topluluk üyelerinde salgın hastalık riski bulunuyor. Görüşmelerin yapıldığı ailelerde, tifo, nefes darlığı, astım ve bronşit gibi hastalıklar yaygın.
"GEZİCİ EĞİTİM MERKEZİ KURULABİLİR"
Dom çocukların temel sorunları arasında okul devamsızlığı ve öğrenim hayatına katılımın düşük olması bulunuyor. Eğitim için okullara kayıt yaptıran çocuklar kısa süre sonra ayrımcılık ve dışlanma yüzünden okula devam edemiyor. Araştırma kapsamında ziyaret edilen kırsal bölgelerde, tek bir çocuğun bile okula gitmediğini kaydeden Foggo, "STK’ların ya da kamunun bu konuda hiçbir çalışması yok. O çadırların bulunduğu yerlerde gezici eğitim merkezleri kurabilir. Orada bir hazırlık süreci olabilir, böylece. Sonra bir yıl sonra o çocuklar, taşımalı sistemlerle okula götürülebilir. Bununla beraber öğretmenlerin de Domlarla ilgili bir bilgisi yok. Mesela öğretmenler onların Dom olduğunu ya da Domların kültürel özelliğini bilmiyor" ifadelerini kullanıyor.
KAMU BİR STRATEJİ OLUŞTURMALI
Bir yıl süren saha araştırmalarını bir arayan raporun kamu kurumlarıyla da paylaşıldığını belirten Foggo, Domlarla ilgili bütüncül bir politika oluşturmak için şu adımların izlenmesi gerektiğine dikkat çekiyor:
"Acil olarak barınma, gıda, eğitim, sağlık gibi temel hizmetlere ihtiyaçlarının giderilmesi gerekiyor. Yerel yönetimler mahallede aşevi kurarak düzenli sıcak yemek dağıtabilir mesela. Çok az STK Domlarla ilgileniyor. Katıldığımız uluslararası toplantılarda, Domlarla ilgili ayrı bütçe ayrılması gerektiğini belirtiyoruz. Ayrıca Göç İdaresi’nin de özel çalışmalar yapmasına ihtiyaç var. Kamunun bir strateji oluşturması için bu işe kafa yoran insanları ve bu alanda çalışan STK’ları dinlemesi lazım. Özellikle MEB’in "Bu çocukları nasıl okullu yapabiliriz" diye programlar yapması gerekiyor."