Onur Yaser Can davasında ara karar: İşkenceyle ilgili suç duyurusu hükümle birlikte değerlendirilecek

Onur Yaser Can davasında ara karar: İşkenceyle ilgili suç duyurusu hükümle birlikte değerlendirilecek
Onur Yaser Can’ın intiharı sonrası dört polis ve bir bilirkişi hakkında başlatılan yargılamanın ikinci duruşması görüldü. Mahkeme, işkence ile ilgili suç duyurusunun hükümle birlikte değerlendirilmesine karar verdi.

Yağmur KAYA


İSTANBUL- Gözaltında kötü muamele ve çıplak aramaya maruz bırakıldıktan sonra yaşamına son veren Onur Yaser Can’ın ölümüyle ilgili davanın ikinci duruşması Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi'nde, 41'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Duruşma sonunda ara karar açıklandı.

Duruşmaya, Onur Yaser'in kardeşi Ezgi Sevgi Can, Türkiye İşçi Partisi (TİP) Milletvekili Ahmet Şık, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, müdafi avukatları ve çok sayıda kişi izleyici olarak katıldı.

Bir önceki celsede mazeret bildirerek katılmayan Narkotik Şube Amiri Hakan Aydın SEGBİS yoluyla duruşmaya katıldı. Meslekten ihraç edilen Hakan Aydın, “resmi belgede sahtecilik” ve “resmi belgeyi yok etmek” suçundan yargılanıyor.

SANIK POLİS SÜREKLİ 'HATIRLAMIYORUM' DEDİ

Hakan Aydın, kendisine yöneltilen suçlamaları kabul etmediğini ve Onur Yaser Can’ın fiziki takibini yaptığını, tutanakta imzasının olmadığını söyledi. Aydın, dava ile ilgili takipsizlik kararı verildiğini, tekrar neden ifade verdiğini bilmediğini ve davada yeni bir delil olmadığını iddia etti.

Bunun üzerine Can ailesinin avukatı Çınar Aksoy, sanık polis S. G.’nin Onur Yaser Can’ın ifadesindeki değişikliği aralarında H. A.’nın olduğu amirlerinin bilgisi dahilinde yaptığını söylediğini hatırlattı ve Hakan Aydın'ın da değişikliği amirlerinin bilgisiyle yapıp yapmadığını sordu.

Sanık Aydın, "Hayır benim bilgim yok” diye cevap verdi.

Sanık Hakan Aydın'ın bir çok soruya “Hatırlamıyorum” cevabını vermesinin ardından, Avukat Çiğdem Şat Onur Yaser Can’ın karakola getirildiği sırada yanında Hakan Aydın'ın olduğu kamera görüntülerini ekrandan gösterdi. Sanık Aydın'a görüntülerdekinin kendisi olup olmadığını sordu. Soruya “Hatırlamıyorum. Olabilir, benim böyle bir tişörtüm vardı” diyerek cevap verdi.

TANIK: ÇIPLAK ARAMA YAPILDI

Hakan Aydın'ın ardından tanık ifadelerine geçildi. Onur Yaser Can ile aynı zamanda gözaltına alınarak çıplak aramaya maruz bırakılan tanık Yavuz Koç’un ifadesi dinlendi. Tanık ifadesinde çıplak aramaya maruz bırakıldığını aktararak, doktor muayenesinde iki polisin de yanında olduğunu söyledi.

TANIK AVUKAT KAPLAN: CAN'A TUTANAK VERİLMEDİ, POLİSLERDEN ÇOK ŞÜPHELENDİM

Onur Yaser Can’ın gözaltına alındıktan sonra ulaştığı Avukat Candan Kaplan’ın tanık beyanı dinlendi. Kaplan, Onur Yaser Can’ın “Ailesine ulaşırız” denilerek tehdit edildiğini ve çok korktuğunu ifade ettiğini söyledi.

Kaplan, Can’ın ikinci kez ifadeye çağırıldığı sırasında ifadesine “Hacı” isimli tanımadığı birisinin eklendiğini ve ifadeyi imzalamaya mecbur bırakıldığını söyledi. Kaplan,emniyet binasından çıktıktan sonra Onur Yaser'e ifadeyi okuduğunu çünkü Onur Yaser Can’a ifade tutanağının verilmediğini ve polislerin tavrından çok şüphelendiğini söyledi.

CAN'IN İNTİHAR ETMESİNİN ARDINDAN GARİP ŞEYLER DE YAŞANDI'

Kaplan, "Polisin tavırlarından şüphe duydum. Uyuşturucu kullanan birisi polisler için çok önemsizdir. 'Candan Hanım benim size anlatmadığım bazı şeyler var' dedi. Olayın olduğu sabah buluşmak üzere sözleştik. Sabah babasının telefonuyla uyandım. Ama arkasında da garip olaylar yaşadık." dedi.

TANIK ÖZDEMİR: ÇOK BAŞARILI, ÖZENLİ, DİKKATLİ BİRİYDİ

Onur Yaser Can’ın çalıştığı yerden tanık Elif Özdemir de, Onur Yaser Can’ın çıplak aramaya maruz bırakıldıktan sonra iştahını ve dikkatini yitirdiğini söyledi. Özdemir, “Kasım ayından Haziran'a kadar tüm projelerde Yasin'in emeği vardı. Ankara'dan İstanbul'a yeni gelmişti. Çok enerji dolu bir çocuktu. Çok iştahlı bir çocuktu. Çok iyi bir Türkçesi vardı. Sabahtan bir keyifsizdi. 'Bir şey mi var?' diye sordum. Sonraki 10-15 gün boyunca bütün konsantresi bozuldu. İştahı tamamen kapanmıştı. Tabağına dokunmuyordu. Arkasından avukat Candan'a ulaştım. Pazartesi ofise gittimizde de panik haldeydi. Ofise gittik, sana bir şey yaptılar mı diye sordu avukat yine anlatmadı" dedi.

ARKADAŞI ANLATTI: EMNİYETE GİTMEKTEN KORKUYORDU

Duruşmada Cihan Pehlivan tanık olarak dinlendi. Pehlivan tanıklığında özetle şunları söyledi: "22 Haziran akşamı Yaser ile buluştuk. Çok şaşırdım. Gözlerindeki ışık sönmüştü. Psikolog arkadaşım, ben ve o vardı. Dolaşmaya çıktık. Çıplak aramayı anlatmaya başladı. Korkutmaya çalışmışlar. Galatasaray Lisesi'nin orada oturduk. Kağıt kalem verdim. Yazmaya başladı. Ben daha farklı şeyler de yapıldığı düşündüm. Yağmur yağdığı için yazısına devam edemedi. Ben de onunla gittim çok kötü olduğu için. Evde yer olmadığı için karşı eve geçtim. Korkuyordu emniyete gitmekten. Sabah işe gittiğini söylediği mesajı attı. Ben çok kötü olduğunu düşündürdüğü için Evrim'i aradım. Belki de daha anlatmadıkları var. Tanıdığım insandan tamamen farklılaşmıştı. Bu olaydan dolayı çok korkmuştu. Bir şekilde satıcı ya da alıcı olarak suçlanmaktan korkuyordu."

KARDEŞİ KONUŞTU: İŞKENCEYE DAİR MAHKEMENİN DUYARLI OLMASINI İSTİYORUM

Tanık dinlemelerin ardından Onur Yaser Can'ın kardeşi Ezgi Sevgi Can konuştu. Can, "O binlerce insanın takip ettiği bu dava konusunda işkenceye dair mahkemenin duyarlı olmasını rica ediyorum. Hem adli hem idari yargıda ardı ardına verilen takipsizlik kararları, onlarca savcı, emniyet müdürü, müfettişi, vali var bu işin içinde. Nedense hepsi FETÖ'den yargılandı. Bu tesadüf mü? Onur Yaser Can sorgulanırken bir anda sorgu odasında kamera mı bozuldu? Madem çok iyi davrandınız Onur Yaser Can'a kanıtlayın o zaman. Yok kanıtlayamıyorlar!” dedi.

ARA KARAR AÇIKLANDI

Duruşma savcısı da o dönem Narkotik Şube Müdürlüğü’nde görevli polislerle ilgili ‘ağırlaştırılmış işkence’ ve ‘görevi kötüye kullanma’ suçlamalarıyla yapılan şikayetlerin dosyasının istenmesini talep etti. Mahkeme, ara kararında bu dosyanın istenmesine karar verdi.

'İşkence' iddiasıyla ilgili suç duyurusunun hükümle birlikte değerlendirilmesine hükmetti.

Bir sonraki duruşma 3 Şubat 2023 tarihi saat 14:00'e ertelendi.

Duruşmanın ardından adliye önünde açıklama yapıldı.

AVUKAT ŞAT: BUNUNLA BİR İŞKENCE DAVASI OLDUĞUNU ISRARLA TEKRARLADIK

Açıklamada konuşan Avukat Çiğdem Şat, "Mahkeme heyetinden işkence hakkında suç duyurusunda bulunmasını talep ettik. Bunun bir işkence davası olduğunu ısrarla tekrarladık. Mahkeme bu konudaki kararını hükümle beraber vereceğini açıkladı” dedi.

AVUKAT ERDEM: TANIK BEYANLARI BU DAVANIN BASİT BİR EVRAKTA SAHTECİLİK DAVASI OLMADIĞINI GÖSTERDİ

Avukat Mehmet Ümit Erdem de şunları dedi: "Tanık beyanları da bu davanın basit bir evrakta sahtecilik davası olmadığını gösterdi. Bir sonraki duruşmada çağıracağımız diğer tanıklar da dinlenecek ve karara doğru ilerlenecek.”

Davada dört polise “Kamu Görevlisinin Resmi Belgede Sahteciliği, Resmi Belgeyi Bozma, Yok Etme veya Gizleme”, bir bilirkişiye de “Gerçeğe Aykırı Bilirkişilik veya Tercümanlık Yapma, Kamu Görevlisinin Resmi Belgede Sahteciliği, Resmi Belgeyi Bozma, Yok Etme veya Gizleme” suçlamaları yöneltiliyor.

NE OLMUŞTU?

ODTÜ Mimarlık Fakültesi mezunu Onur Yaser Can, 2 Haziran 2010’da İstanbul Harbiye'de esrar satın aldığı iddiasıyla karakola götürüldü. Nöbetçi savcının "İfadesini alıp bırakın" talimatıyla serbest kaldı. İki gün sonra tutanaklarda eksiklik olduğu gerekçesiyle yeniden çağrıldı. Can, ifade vermek için üçüncü kez şubeye çağırıldığı 23 Haziran 2010 tarihinde intihar etti. Can’ın intiharının ardından bulunan notta, "Narkotik Şube’de çırılçıplak soyulup yere çöktürülüp öksürtüldüm. Onurumla oynadılar. Korkuyordum" yazıyordu.

Anne Hatice Can da acısına dayanamayarak 2014 yılında intihar etti. Baba Mevlüt Can ise sağlık sorunlarından dolayı 2019 yılında vefat etti.

Can'ın ölümünün ardından polisler hakkında "resmi belgede sahtecilik" suçundan dava açıldı ancak duruşma sırasında çıplak aramayı itiraf etmelerine rağmen polisler hakkında işkence ve kötü muameleyle ilgili kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi. İki polis memuru, evrakta sahtecilik suçundan iki yıl altı ay hapis cezasına çarptırıldı. Yargıtay kararı bozunca dava yeniden görüldü ve 2019 yılında altı yıl beş ay 15'er gün hapis cezasına çarptırıldılar.

İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen dava sırasında dört polis ve bir bilirkişinin daha verileri yok ettiği ve kayıtları sildiği ortaya çıktı. Mahkeme, olayda sorumluluğu bulunan beş kişi hakkında da suç duyurusunda bulundu. Ancak İstanbul Valiliği iddiaların soyut olduğu gerekçesiyle iki kez soruşturma izni vermedi. İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin valiliğin soruşturma izni vermemesine ilişkin kararı kaldırılmasının ardından dördü polis beş kişi hakkında "gerçeğe aykırı bilirkişilik yapma", "resmi belgede sahtecilik", "resmi belgeyi bozma, yok etme" suçlarından 12 yıl aradan sonra dava açıldı.

Öne Çıkanlar