Halay gözaltıları ve düğün baskınları: 'Govend ve stranlarımız kriminalize edilmek isteniyor'
Rojhat ABİ
DİYARBAKIR - Kürtçe şarkılarla halay çekenlerin gözaltına alınmasıyla başlayan süreç düğünlere düzenlenen baskınlar, gözaltı ve tutuklamalarla sürdü. Van'ın Bahçesaray ilçesinde kaymakamlık düğünleri izne tabi tuttu. Öte yandan Diyarbakır, Van, Batman, Mardin'de DEM Partili belediyelerin yollara yazdığı Kürtçe trafik uyarıları silindi. Kürtçeye ve Kürt kültürüne yönelik bu saldırılar Kürtçe şarkılarla, halaylarla protesto edildi.
Artı Gerçek'e konuşan sivil toplum örgütü temsilcileri Kürtçeye ve Kürt kültürüne yönelik saldırıları değerlendirdi ve çözüm önerilerini sıraladı.
'AMAÇ KÜRTLERİ KİMLİKSİZLEŞTİRMEK'
Mezopotamya Dil ve Kültür Araştırmaları Derneği (MED-DER) Yönetim Kurulu Üyesi Dilan Güvenç, Kürtçe ve Kürt kültürüne yönelik saldırıların kayyım politikasının devamı olduğunu vurguladı. Güvenç, şunları söyledi:
"Son günlerde artan saldırılar Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan günümüze, uygulanan asimilasyon politikalarının devamıdır. İki dönemdir DEM Partili belediyelere atanan kayyımların ilk hedefi dil-kültür kurumlarını kapatmak ve asimilasyonu derinleştirmekti. DEM Partili belediyelerin çok dilli, çok kültürlü belediyecilik çalışmalarının engellenmesi tek dil, tek kültür, tek millet politikasını devam ettirme projesidir.
Kayyımlarla yıktıklar şimdi devletin diğer kurumları üzerinden baskı oluşturmayı hedefliyorlar. Amaç Kürde dair tüm değerleri ortadan kaldırmak, kimliksizleştirme politikasını uygulamak. Kültürel öğelerimiz olan govend ve stranlarımız kriminalize edilerek toplumda korku yaratmak istiyorlar. Kürtler kapatılan kurumları tekrar açtılar, tüm yok sayma politikalarına karşı direndiler ve çalışmalarına devam ettiler."
'KÜRTÇE RESMİ DİL OLARAK TANINMALI'
Anadilde eğitim hakkı ve Kürtçenin resmi dil olarak tanınması gerektiğini belirten Güvenç, şöyle devam etti:
"Kürt ve Kürdistan kimliklerinin yok edilmesi, düşman sayılması üzerine kurulan yüz yıllık siyasetten vazgeçilmelidir. Bir an önce savaş politikalarının, operasyon ve çatışmaların sona ermesi tüm toplumun asli talebi ve ihtiyacıdır. Kürt sorunu başta olmak üzere tüm toplumsal meselelerin çözümü için sivil ve demokratik siyasetin önündeki engellemeler bir an önce kaldırılmalıdır.
Kalıcı bir barış, onurlu bir yaşam ve demokratik bir ülke için tarihten günümüze yaşanan 'uluslararası ve evrensel hukuk ve sözleşmelerde suç sayılan' sorunların çözümüne yönelik tüm dil, kültür, inanç, yaşam biçimi, etnik özellikler ve tarihi gerçeklikleri göz ardı etmeyen, ülke tarihi boyunca yaşanan olumsuzlukları ortadan kaldıran bir toplumsal sözleşmenin hem mevcut iktidar hem de devlet adına topluma deklare edilmesi yaşamsal bir gerekliliktir. Kürtçe diline yönelik engellemelere son verilmeli, eğitimin her kademesinde anadilinde eğitim hakkı tanınmalı ve Kürtçe resmi dil olarak kabul edilmelidir."
'TEKÇİ ANLAYIŞ CUMHURİYET KURULDUĞUNDAN BERİ DEVAM EDİYOR'
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi Başkanı Ercan Yılmaz da Kürtçeye ve Kürt kültürüne yönelik saldırıların tarihsel arka planına dikkat çekti. Yılmaz, şöyle konuştu:
"2015'ten bu yana çok ciddi anlamda hem Kürtlere hem Kürt diline hem de Kürt siyasi hareketine yönelik çok yoğun bir devlet baskısıyla karşı karşıyayız. Bu, cumhuriyetin kurulduğundan beri devam eden bir baskı yöntemi. Bazen zaman zaman daha gevşediği dönemler yaşadık. Ancak cumhuriyet kurulduğundan sonra o tekçi anlayış tüm dil ve yaşayışlara, gruplara yönelik temelde tekçi anlayış Kürtlere yönelik de gerçekleşti.
Çarşı ve pazarda Kürtçenin konuşulmasının yasaklanması, Kürtçe alfabenin kullanılmasının yasaklanması ve Kürtlerin anadilde eğitim hakkının sürekli devlet eliyle engellenmesi yüzyıllık bir sorun. Ama bugün geldiğimiz aşamada özellikle AKP ve MHP'nin kurmuş olduğu bu iktidarda Kürtlerin yaşam tarzına, konserlerine, kültür-sanat etkinliklerine çok ciddi saldırılar söz konusu oldu."
'KÜRTLERİN ANADİLİ HAKKI ENGELLENİYOR'
Kürterin anadili hakkının engellendiğini dile getiren Yılmaz, "Valilik ve kaymakamlık, polis gözetiminde Kürtçe uyarı yazılarını engellemeye çalıştı. Birçok kentte herkesin dikkatini çekti. Kürtçe yazılan 'Pêşî Peya' (önce yaya) yazıları silindi, karartıldı. Akabinde belediyenin bunu tekrar yazdı. Ardından idari personelin ve kolluğun bu yazıları tekrar silmesiyle karşı karşıya kaldık. Ve yine halay ve sloganlar nedeniyle son bir ayda yaşanan gözaltılar ve tutuklamaların ardından direkt emniyet görevlileri tarafından gözaltına alınan kişilere yapılan kötü muameleleri, ırkçı marşların dinletilmesini aynı zihniyetin, aynı tekçi anlayışın tezahürü olarak değerlendiriyoruz. Buradaki amaç Kürtlerin en doğal, tartışmaya bile mahal verilmeyen ana dillerinin engellenmesidir" diye konuştu.
'90'LARDA KÜRTÇE KASET NEDENİYLE KÖY BASKINLARI YAPILIRDI'
Yaşananları 'trajikomik' olarak nitelendiren Yılmaz, şöyle devam etti:
"Hatırlarsanız 90'larda bir Kürtçe kasetin dinlenmesi bir evin, bir köyün basılıp insanların gözaltına alınmasına sebep oluyordu. Ancak bu artık inkâr edilemeyecek bir realiteye dönüştüğü için, hükümet bir dönem bu konuyu kendi siyasi menfaatleri için kullandı. Kürtçe konserler, kurslar düzenledi. Ancak Kürt dilinin korunmasına yönelik çalışmaları Kürt siyasi hareketinin temsilcileri veya Kürt siyasi hareketine bağlı belediyeler yapmak istediği zaman buna izin vermiyor. 'Yaparsam ben kendi kadrolarımla, çizdiğim çerçevede yaparım' mantığıyla yapılıyor. Aslında bu bütün Kürdistan'da insanları bir çizgiye, bir sınırlandırmaya tabi tutmak isteyen hükümet 'sen DEM Parti belediyesi olarak yapamasın ama ben valilik olarak yaparım' diyor ve gerçekten artık trajikomik bir hal almaya başladı."
'MHP İLE İTTİFAKIN ETKİSİ'
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Diyarbakır İl Koordinasyon Kurulu (İKK) Sekreteri ve İnşaat Mühendisleri Odası Şube Eşbaşkanı Mahsum Çiya Korkmaz ise Kürtçeye ve Kürt kültürüne yönelik saldırılarda AKP'nin iktidar ortağı MHP'nin etkisi olabileceğine dikkat çekti. Korkmaz, "İktidarın son dönemlerde Kürtlere, kültürlerine ve dillerine yönelik baskıcı yönelimi bizi derinden endişelendirmektedir. Bir yandan 'tek dil demedik' diyen bir Erdoğan varken, bir yandan da TRT Kurdî gibi bir gerçeklik varken bugün Kürtçeye ve Kürt kültürüne yönelmeleri bizim açımızdan da üzerinde düşünülmeye değer bir durum. MHP ile ittifakın da bu meselelerin üzerinde etkisi olabilir. Kürtlere karşı yeni bir karşıt cephe açma girişi olabilir. Bunu bize zaman gösterecek" dedi.
'TOPLUMSAL HAK İHLALİNE KARŞI DAYANIŞMALIYIZ'
Kürtçeye yönelik saldırıların toplumsal bir hak ihlali olduğunu belirten Korkmaz, şöyle devam etti:
"Bu toplumsal yapının zeminine dinamit koymaktır. Yüz senedir devam eden inkâr ve imha politikalarının devamıdır. Fakat Kürtlerin yüz senedir ödediği inanılmaz bedellere rağmen hiçbir asimilasyon politikasından etkilenmediği de gözden kaçırılmamalıdır. Bundan sonra da hiçbir politika Kürtleri kimliklerinden, dilinden ve kültüründen vazgeçiremeyecektir. Bu nedenle toplumsal barışı hedef alacak girişimler derhal durdurulmalıdır.
Kürt halkının ve bölge halklarının hakları gözetilmelidir. Bir arada yaşam kültürünün tesis edilmesi için her kesimin bu haksızlıklara ses çıkarması gerekmektedir. Toplum dediğimiz olgu yaşayan bir organizma gibidir. Bir parçası haksızlığa, hukuksuzluğa, huzursuzluğa uğradığında diğer parçaların da aynı veya benzer huzursuzluğa uğrayacağı unutulmamalıdır. Burada kilit kavram dayanışmadır. Bu saldırıları ancak dayanışmayla ve toplumsal muhalefetle engelleyebiliriz."
Siirt'te halay çektikleri için tutuklanan dört kişi tahliye edildi
Halay gözaltıları ve düğün baskınları: 'Kürtçe ıslıktan halaya, yok etme çabası'
Halay tutuklamaları: 'Irkçı müzikler dinletildi, çıplak arama ve ayakta sayım dayatıldı'