Halay gözaltıları ve düğün baskınları: 'Kürtçe ıslıktan halaya, yok etme çabası'
Zelal Sahidenur SARİ
VAN - Son dönemde Kürtçe müzikle halay çekenlere ve Kürt düğünlerine yönelik baskı ve gözaltılar sürerken, Artı Gerçek'e konuşan Vanlılar, iktidarın baskı ve sindirme politikalarına karşı kültürlerine sahip çıkacaklarını söyledi.
‘HALAY BİZİM RENGİMİZ’
Kürtlerin dertliyken bile halay çektiklerine dile getiren Kewe Çeri, "Düğünlerimize kısıtlama getirmeyi bıraksınlar. Bizim için düğünler neden önemli biliyor musunuz? Biz halay çekmeyi çok seviyoruz. Biz heyecanlı ve dirençli insanlarız. Başka milletler gibi yorgun halsiz değiliz. Kürtler derdi, tasası varken bile oynuyor. Halayımızı kısıtlayacaklarına düğünlerdeki başlık parasını ve silahları kısıtlasınlar. Kıyafetlerimizi yasaklamasınlar. Şal û şepik, fistan û kiras Kürtler için önemli. Bunlar bizim renklerimiz. Düğünlerde zaten öyle güzel oluyor" dedi.
'HALAYLARIMIZ, DÜĞÜNLERİMİZ DEVAM EDECEK'
Halayın yaşamakta ısrarın sembolü olduğunu aktaran Zeynep Tağtekin, şöyle konuştu:
"Halay Kürtler açısından bir araya gelme, yeni yaşam, demokrasi ve umuda olan özlemi, iktidarın savaş politikasıyla senelerdir yok edemediği Kürt kültürünün kendini yaşatmasındaki ısrarın bir sembolüdür. Bugün bu yaşananlar erkek egemen iktidarın senelerdir bölgede yürüttüğü savaş politikasından bağımsız değil elbette. Kürtçe ıslıktan halaya kadar uzanan bir yok etme çabası. Ancak bu çaba karşısında halaylarımız, düğünlerimiz ve kültürümüz tüm egemenlere karşı mücadelemizin yöntemi olmaya devam edecek."
'HALAYIN KİME, NASIL ZARARI OLABİLİR?'
Kürtler kültürüne yönelik artan baskılara tepki gösteren Mehmet Sevinç, "Düğünler mesele değil aslında, bizim her şeyimiz batıyor göze" diyerek tepki gösterdi. Sevinç şöyle devam etti:
"Ama bizimde elimizde bir tek düğünlerimiz kaldı. Biz her şeyimizi yitirdik. Benliğimizi, kendimizi kaybettik. Cigerxwin’in dediği gibi 'Eger hûn nebin yek, hûnê herin yek bi yek'. Eğer birlik olmazsak tek tek gideceğiz biz de. Halayımızın kime, nasıl bir zararı olabilir. Dilimize, rengimize, kıyafetimize karşılar, varlığımıza karşılar. Düğünler Kürtlerin sembolüdür. Kürtler geçmişten bu yana savaşlara bile halay çekerek gitmişlerdir. Bu yasaklamalar doğru değil."
'SİNDİRME POLİTİKASINI KINIYORUZ'
Baskıların, iktidarın sindirme politikasının sonucu olduğunu belirten Cebrail Demir, "Kültürel olarak yapılan tüm baskıları kınıyoruz. Nihayetinde bu halkın gelenekleri, örfü ve adeti var. Bununla alakalı iktidarın bir sindirme politikası var. Biz iktidarın bu sindirme politikalarını kınıyoruz. Kendi kültürümüzü yaşatmaya devam edeceğiz" diye konuştu.
'KÜRT HALKI BUNU KABUL ETMEZ'
"Bizi kıskanıyorlar" diye söze başlayan Hüseyin Akdağ da Kürt halkının diline ve kültürüne saygı duyulmasını istedi. Akdağ, "Bu halkın bir kültürü var. Bu kültürü onların elinden almaya çalışmak bir gaflettir. Bunların yapacağı bir şey kalmadı diye bu halka bir düğünü bile çok görüyorlar. Halkın düğününe, eğlencesine göz dikmesinler. Nitekim halkta bunu kabul etmez. Biz geniş bir kültüre sahip bir halkız, tarihten bugüne de geniş bir coğrafyada yaşıyoruz. Kültürel öğelerimiz de çok. Düğünlerimiz de bize özgü. Dünyanın hiçbir yerinde yok. Bu baskılar o yüzden" dedi.
NE OLMUŞTU?
Mersin'de sahilde Kürtçe şarkılar söyleyerek halay çeken 9 genç 22 Temmuz'da gözaltına alındı. Gözaltında 'ölürüm Türkiyem' şarkısı dinletilen gençler 'örgüt propagandası yapmak' suçlamasıyla tutuklandı.
Sosyal medyada başlatılan linç dalgasıyla İstanbul, Siirt, Batman, Hakkari ve Ağrı'da Kürtçe şarkılarla halay çeken onlarca kişi ve düğün müzisyenleri gözaltına alındı, tutuklandı. Aydın'da ise askerlik eğlencesinde Kürtçe şarkıya eşlik eden ve halay çeken B.S. isimli asker bile tutuklandı.
Son olarak 11 Temmuz'da İstanbul Esenyurt'ta bir Kürt düğününe düzenlenen baskında düğün sahipleri ve müzisyenlerin yanı sıra yoldan geçenler bile gözaltına alındı. Van'ın Bahçesaray ilçesinde ise düğünler jandarma iznine bağlandı.
MUSA ANTER'İN 'KÜRTÇE ISLIK' DAVASI
Kürtçeye ve Kürt müziğine yönelik baskıların tarihte en sembolik örneklerinden biri, Musa Anter'in başına gelmişti. Anter yaşadıklarını şöyle anlatmıştı:
"İstanbul'da 1943 yılında Dicle Talebe Yurdu Müdürü idim. Bir gün iki polis beni 1. şubeye götürdüler. İçeri girer girmez üç beş polis ve komiser bana saldırdı. Sebebini sordum, komiser: "Ulan hain oğlu hain. Kusurunu bilmiyor musun?”, "Yok" dedim... "Radyonuz yok mudur?”, “Var...”, “Peki pikabınız?”, "Var”. Komiser: "'Peki it oğlu it, bu kadar güzel Türkçe plak varken ne bok yemeye yurtta Kürtçe ıslık çalıyorsunuz?'"
Mahkemeye çıkarılan Musa Anter savunmasında Kürtçe şarkı söylemediğini, sadece ıslık çaldığını söylese de, mahkeme başkanı, olmayan bir dilde şarkı söylenmeyeceği imasında bulunarak, “hepi topu 20 sesten oluşan bir şeye dil denilemez zaten” der. Bunun üzerine Musa Anter, “Çocukken dinlediğim tavuklar bile 20’den fazla ses çıkarıyordu hakim bey… bizim tavuk kadar da mı beynimiz yok” cevabını verir. Nihayetinde mahkeme Musa Anter’e Kürtçe ıslık çaldığını gerekçe göstererek hapis cezası verir ve Musa Anter’i hapishaneye gönderir.
Düğünde Kürtçe şarkı söyleyen müzisyenlere hapis cezası
İstanbul Havalimanı'ndaki HD İskender'de çalışanların Kürtçe konuşmasına engel
Kürtçe konuşmaları yasaklanınca işten ayrıldılar
Halay tutuklamaları: 'Irkçı müzikler dinletildi, çıplak arama ve ayakta sayım dayatıldı'