Halay gözaltıları, Kürtçeye yönelik saldırılar... Bülent Küçük: Devlet içindeki rekabet Kürtlere şiddet olarak dönüyor

Halay gözaltıları, Kürtçeye yönelik saldırılar... Bülent Küçük: Devlet içindeki rekabet Kürtlere şiddet olarak dönüyor
Sosyolog Bülent Küçük, son dönemde Kürtçeye yönelik saldırıları Artı Gerçek'e değerlendirdi: Devlet içindeki rekabet Kürtlere şiddet olarak dönüyor. Her durumda demokratik mücadelenin sürdürülmesi ve hak talebinin güçlü kalınması gerekiyor.

Rojhat ABİ


DİYARBAKIR - Mersin'de sahilde Kürtçe şarkılarla halay çeken gençler sosyal medyada hedef gösterildikten sonra gözaltına alınarak tutuklandı. Gözaltı sırasında gençlere 'Ölürüm Türkiyem' şarkısının dinletildiği görüntüler sosyal medyadan servis edildi. Sosyal medyada hedef göstermeyle başlayan gözaltılar İstanbul'dan Siirt ve Batman'a, Aydın'dan, Hakkari'ye kadar Türkiye'nin dört bir yanına yayıldı. Sadece halay çekenler değil düğün müzisyenleri ve düğün sahipleri de gözaltına alındı. Gözaltına alınanların görüntüleri polis tarafından servis edildi.

DEM Partili Belediyelerin yaya geçitlerine yazdığı "Pêşî Peya (Önce Yaya)", "Hêdî (Yavaş)" gibi Kürtçe uyarı yazıları da önce Van'da ardından Diyarbakır, Mardin-Dargeçit ve son olarak Batman'da da polis eşliğinde silindi. Bu durum birçok kentte tepkilere ve protestolara neden oldu. Sosyolog Bülent Küçük ile Kürtçeye yönelik tahammülsüzlük ve sosyal medya linci ile başlayan gözaltıları konuştuk.

'TAHİR ELÇİ VE HRANT DİNK'İN KATLEDİLMESİNDE DE GÜNDEM BÖYLE OLUŞTURULDU'

- Son günlerde sosyal medya üzerinden halay çekenleri ve DEM Partili belediyeler tarafından yollara yazılan Kürtçe uyarıları hedef gösteren bir linç furyası başladı. Sizce bu saldırıların arka planında ne var?

"Tarihsel olarak Türkiye'deki çeşitli linç meselelerine veya linçin tarihine baktığınız zaman, linç ve korku iklimi yaratmak için, çoğu zaman ilkin medyada bir tartışma fitilleniyor. Belli konuşma boruları (Almanca bir deyim) denilen, kimi gazeteci görünümündeki operasyonel failler, ilk olarak gündemi oluştururlar. Ondan sonra da devletin güvenlik kuvvetleri ve adli kuvvetleri mobilize edilir. Böyle bir durum Türkiye'de uzun süredir var. Tahir Elçi ve Hrant Dink'in katledilmesinde de gündemin bu şekilde oluşturulduğunu hatırlamak lazım. Devlet içinde konumlanmış çeşitli bürokratik merkezlerin bir bilgisi, bir deneyimi var bu konuda."

'DEVLET ELİNİ KİRLETMEK İSTEMEDİĞİ DURUMLARDA TROLLERİ MOBİLİZE EDİYOR'

- Devletin bu 'deneyim' mekanizması nasıl işliyor?

"Dikkat ederseniz, legal çerçeve içerisinde kalması gereken ilgili devlet kurumları yapılmasını kendisine yakıştırmadığı, elini kirletmek istemediği durumlarda, informel olarak, dolaylı olarak kendisine bağlı olan veyahut da gönüllü olarak kendisinin faili olmayı kabul etmiş çeşitli insanların, kimi zaman parayla, kimi zaman ikna olduğu için mobilize olabilen belli troll grupları var. Bu trollerin farklı formları vardı geçmişte, bugün sanki daha çok dijital medya üzerinden organize oluyorlar. Bu çok farklı ve önemli bir yönetim teknolojisi. Kendisini yasanın içerisinde tutmuş gibi görünen, ellerini bulaştırmamış, kirletmemiş bir devlet rasyonalitesinin bir tezahürü olarak görmek mümkün. Sinan Ateş cinayetinde torbacıların rolü gibi."

137198.jpg
Bülent Küçük

'YAŞANANLAR TOPLUMSAL ÇEŞİTLİLİĞE TAHAMMÜLSÜZLÜKTÜR'

- Süregelen linç kampanyasıyla birlikte başlatılan süreç bize geçmişten farklı bir şey gösteriyor mu?

"Türkiye'ye genel olarak da toplumsal çeşitliliğe olan tahammülsüzlüğün, o tek partinin, tek kimlik üzerine kurmaya çalıştığı ulusal kimliğin dışındaki bütün farklara tahammülsüz kalan devlet aklının farklı versiyonlarını görüyoruz. Ben burada yeni bir şey göremiyorum. Ama şunu da belirteyim, biz devlet aklı ya da troll gruplarından bahsederken burada yekpare bir devlet yapısından bahsetmiyoruz. İttihatçı ve tek partili dönemlerden bugüne kadar aslında devlet içerisinde çeşitli çıkar gruplarının birbiriyle zaman zaman rekabet ederek zaman zaman ittifak içinde etkili olduklarını, bir araya gelip dağıldıklarını görüyoruz."

'ÖZEL HAREKAT BAŞKANIN, BAHÇELİ'NİN ELİNİ ÖPMESİ DEVLET İÇİNDE MHP'YE BAĞLI GRUPLAR OLDUĞUNU GÖSTERİYOR'

- Peki mevcut rejime bakacak olursak nasıl bir manzarayla karşı karşıyayız?

"Şu andaki rejim, tek parti ve tek adam etrafında örgütlenmiş harmonik, tek elden idare edilen bir devlet görüntüsü veriyor olsa bile bu durumun hiç de göründüğü gibi olmadığını söyleyebiliriz. Cumhur İttifakı içerisinde ismi geçen Polis Özel Harekat Başkanı Süleyman Karadeniz, gidip Devlet Bahçeli'nin elini öpebiliyor. O durumda bile eğer ordunun, jandarmanın veya özel kuvvetlerin içerisinden birisi gidip kendi sadakatini bir parti liderine karşı onun elini örterek gösteriyor. Demek ki devlet içinde MHP'ye bağlı veya onunla iltisaklı olan çeşitli gruplar var. Demek ki bu güçler bürokrasi içerisinde çok etkili bir şekilde organizeler. Demek ki herkese eşit mesafede durması beklenen, farklılığa karşı kör devlet diye bir yapı söz konusu değil. İşin tuhaf tarafı böylesi antidemokratik, öngörülemez bir devlet bürokrasisi yapısında yapılan yanlışların ve hukuksuzlukların sorumluluğu da kimse üstlenmiyor. Bir yandan tek adam rejimi görüntüsü arkasında lokal düzeylerde bir derebeylik sistemi kurulabiliyor. Her lokal kurumun başına küçük bir başkan küçük, derebeyi atanıyor. Bu rejimler sona erdiğinde ve sorumlu kişiler mahkeme önüne çıkarıldıklarında bu kişiler 'ben karar vermedim, bana söyleneni ben yaptım' diyerek sorumluluktan kaçabiliyorlar."

'KÜRTLER HER ZAMAN ŞİDDETİN HEDEFİNDE

- Bu tür yapıların devlet içerisindeki mevcudiyeti toplum tarafından nasıl algılanıyor?

"Devlet, kendi içinde konumlanan grupların ve egemenlerin mensup olduğu siyasal konumlanmalar uzun yıllardır kendi içerisindeki çatışmalardan müteşekkil bir yapıdan ibarettir. İnsanların sandığı gibi çok güçlü, her şeye hükmedebilen, her şeyi istediği şekilde geliştirebilip organize eden, bunu bir amaç için yerine getirebilecek bir kapasiteden yoksundur."

- Bu bahsettiğiniz Türkiye'deki devlet yapısı içinde konumlanmış, farklı güç dinamiklerinin sık sık birbiriyle çatışma hali Kürtlere nasıl yansıyor?

"Böyle çatışmalı ve karmaşık dönemlerde her durumda, her zaman korunaksız, siyasal olarak güçsüzleştirilmiş, nüfus olarak da az olan topluluklar bu şiddete maruz kalırlar. Yani birbiriyle rekabet eden, devlet içerisinde konumlanmış olan ve devletin çeşitli mekanizmalarını kontrol eden belli yapılar, bugün Türkiye'de ülkücüler, AK Parti ve çeşitli tarikatların olduğunu düşünürsek, bu rekabet döne döne en korunaksız, siyasal olarak en zayıf bırakılmış topluluklara şiddet olarak dönüyor. Geçmişte olduğu gibi bugün de örgütlü görünen ve hak ve eşitlik talep edilen Kürtler bu şiddetin hedefi haline geliyor."

'ZIRHLARINIZI' İNDİRDİĞİNİZDE SALDIRILARA AÇIK HALE GELİRSİNİZ'

- Bu şiddet karşısında nasıl pozisyon almak gerekir?

"Siz, sizden beklenen her şeyi, onların istediği şekilde yaptığınız zaman daha güvenli bir duruma gelmiş olmuyorsunuz. Çoğu zaman daha fazla saldırıya açık hale gelebiliyorsunuz. Yani siz kent hayatında yaşayan insanlar olarak örgütlü, güçlü bir şekilde demokratik siyasette ısrar ettiğiniz sürece, kendinizi daha korunaklı hale getirebilirsiniz. Siyasette, medyada, ekonomide veya düşüncede zayıf düştükçe, onların dediklerini onların istediği şekilde yaptığınızda ve 'zırhlarınızı' indirdiğiniz zaman daha fazla saldırıya açık hale gelirsiniz. Dolayısıyla bizim zayıflığımız ötekinin çok güçlü olmasıyla ilgili olmayabiliyor. Ötekinin de yani egemen olanın da kendi içerisinde çok çatışmalı, çatışıklı bir yapıya sahip olduğunu bilmek, verilen demokratik mücadeleyi daha güçlü kılacaktır. Her durumda demokratik mücadelelerinin sürdürülmesi, kamusal alandaki hak talebi ve görünürlük meselesindeki o örgütlülüğün sürdürülmesi ve güçlü kalınması gerekiyor.

BÜLENT KÜÇÜK KİMDİR?

Doçent Doktor Bülent Küçük, 1991’de ODTÜ de başladığı sosyoloji eğitimine Berlin Humboldt Üniversitesi’nde devam etti. Burada siyaset bilimi ve sosyoloji alanlarında yüksek lisans ve doktora çalışmalarını 2007'de tamamlayan Küçük, bir süre Sabancı Üniversitesinde doktora sonrası araştırmacı olarak bulundu. Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümünde öğretim üyesi olan Küçük, siyaset sosyolojisi, kültürel çalışmalar ve medya, çok kültürlü yurttaşlık gibi konularda dersler veriyor. Küçük’ün ulusal ve uluslararası indeksli dergi ve kitaplarda yayınlanmış çok sayıda makalesi bulunuyor.

Öne Çıkanlar