'Hükümet kendi barolarını oluşturmak istiyor'
Diyanet’in eş cinselleri hedef alarak toplumun bir kesimine yönelik hutbesinin suç olduğunu hatırlatan Ankara Barosu’nun açıklaması sonrası AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından gündeme getirilen baro ve meslek odalarının seçim yöntemiyle ilgili düzenleme tartışmaları devam ediyor. Yargıçlar Sendikası eski Başkanı Mustafa Karadağ, söz konusu tartışmaların 2014 yılında gündeme getirildiğini ve o günlerde, Gülen cemaati-AKP birlikteliğinin devam ettiğini hatırlattı.
Mezopotamya Ajansı’ndan Berivan Altan’a konuşan Karadağ, iktidarın ele geçiremediği tek alanın sivil toplum örgütleri ve meslek odalarının olduğunu belirterek, "Bu meslek kuruluşları ciddi bir muhalefet yaratıyor. Odalardan barolara kadar hükümetin hiç beklemediği bir anda çok hukuki zorlamalar yapıyorlar. Onun içinde hükümet bunu kaldıramıyor" dedi.
Meslek odaları ve baroların hukuki gerekçelerle hükümete muhalefet rolünü gerçekleştirdiğini söyleyen Karadağ, hukuki yollardan yapılan karşı çıkışlarda birçok kez kazanımlar elde edildiğini ekledi.
‘ANKARA BAROSU GÖREVİNİ YAPTI’
AKP’nin, dini devletin temeline yerleştirmek istediğini ve bunu direk yapamadığı için zaman zaman açıklamalarla denediğini belirten Karadağ, "Özellikle kadınların cinsiyeti üzerinden, çocuklardan, toplumdan, transseksüeller üzerinden halkı tahrik ederek, bu işi yapmak istiyorlar. En son Diyanet İşleri Başkanı’nın hutbesi sonrası Ankara Barosu’nun bir çıkışı oldu. Doğru bir tepkiydi. Anayasa’nın barolara verdiği bir görev var ve Ankara Barosu o görevi yerine getirdi" diye konuştu.
‘ELE GEÇİRME OPERASYONU; HEZEYAN, HIRS, KİN…’
Barolara müdahaleyi "ele geçirme operasyonu" olarak tanımlayan Karadağ, baroların ya da meslek örgütlerinin seçim usullerinde bir sorun olmadığını, katılımcı ve temsil düzeyi yüksek bir yöntemle yapıldığını ifade etti. Karadağ, "Şimdiye kadar da bu hiç sorun olmamıştı, bunu iktidar kendine sorun ediyor. Yoksa baronun içindeki yapılar, TBB ya da diğer meslek odalarının böyle bir sorunu yok. Tamamen iktidarın hezeyanı, hırsı ve kini olarak yapılan bir iştir" diye konuştu.
Tecrübeli hukukçu Mustafa Karadağ
‘SAVUNMANIN ÖZÜ ZEDELENECEK’
Avukatların hak ihlalleri ve hukuka aykırı işlemlere sessiz kalmasının düşünülemeyeceğini dile getiren Karadağ, "Bu nedenle, değişiklikler savunma hakkının özünü zedeleyecektir. Yargının bağımsızlığı, avukatların, yargıçların bağımsızlığından geçer. Bağımsız ve özgür olmayan bir savunma, hukuksuzluklara karşı ya da siyasi iktidarın müdahalelerine karşı duramaz" diye belirtti.
‘FEYZİOĞLU İKTİDARLA MUTABAKAT YAPTI’
Karadağ, benzer tartışmalar gündeme geldiğinde TBB Başkanı Metin Feyzioğlu’nun Ankara’da avukatlarla bir araya gelerek, karşı çıkışta bulunduğunu hatırlattı. O dönemler Feyzioğlu’nun iktidar tarafından kabul görmediğini ifade eden Karadağ, "Şimdi iktidarla bir mutabakata vardılar. Anadolu barolarının temsiliyetinin artması gibi bir şey söz konusu değil. Buradaki temsil düzeyi, coğrafyanın temsil edilmesi mi yoksa avukatların haklarının temsil edilmesi mi önemli. Şöyle denilemez; 40 avukatın temsili ile 15 bin, 20 bin, 60 bin avukatın temsili aynı olmalıdır. Şimdiki sistemde 40’a kadar avukat olan yerler fazlasıyla temsil ediliyorlar. Örneğin, 40 avukatı olan bir yerde, TBB’de 3 avukat temsil ediyor. Aşağı yukarı 13-14 avukatı, bir avukat temsil ediyor" şeklinde anlattı.
‘DİSK VE KESK’E KARŞI YAPILAN OLUŞUMLAR BAROLARDA YAPILACAK’
Karadağ, KESK ile Memur-Sen, DİSK ile Hak-İş üzerinden yapılan benzer oluşumun, barolara da uygulanmaya çalışıldığına işaret etti. Karadağ, barolara müdahaleyle birden fazla baro kurulması halinde, bunun avukatlık hakları ve savunma açısından zor bir durum yaratacağını kaydetti. Karadağ, şunları söyledi:
‘HÜKÜMET BAROLARI’
"Örneğin toplu sözleşme döneminde, neredeyse Hak-İş ya da Memur Sen, ‘maaşlara zam yapmaya gerek yok. Zaten maaş veriliyor noktasındalar’, diğer özlük hakları, sosyal ve siyasal anlamındaki temel hakların korunması için hiçbir çalışmaları yok. Diğer sendikalar ise bir özlük mücadelesi içerisindeler. Aynı şeyi barolara uyguladığınız da o zaman hükümetin baroları olacak. Ki bu tecrübe ile sabit. Hükümetin karşısına çıkan aynı sendikalardaki gibi şöyle denilecek, ‘en çok üyesi olan baro temsil eder’ denilecek. Çok sayıda üyeye sahip baro da; ‘her şey çok güzel, iyi ki varsınız Sayın Başkanım’ diyecek ve mesele bitecek. İktidar da bunu istiyor."