İHD güncel verileri açıkladı: Bin 412 hasta tutuklu var, atılacak en önemli yasal adım tahliye edilmeleri olmalı
İHD’nin açıkladığı güncel rapora göre; cezaevlerinde en az 335’i ağır, bin 412 hasta tutuklu bulunuyor. İHD Eş Genel Başkanı Küçükbalaban DEM Parti ile Adalet Bakanı Yılmaz Tunç görüşmesini hatırlatarak, en önemli adımın hasta tutukluların tahliye edilmesi olduğunu söyledi.

Artı Gerçek - İnsan Hakları Derneği (İHD) Merkezi Hapishaneler Komisyonu, “Hasta Mahpuslar Raporu”nu açıkladı. İHD Diyarbakır Şubesi’nde yapılan açıklamada, ilk olarak İHD Eş Genel Başkanı Hüseyin Küçükbalaban değerlendirmelerde bulundu.
Küçükbalaban, hasta tutuklulara ilişkin Adalet Bakanlığı’nın sağlıklı veri paylaşmaktan imtina ettiğini belirterek, bundan kaynaklı paylaştıkları verilerin güncel ve önemli olduğunu vurguladı. Küçükbalaban, “Hapishaneler bu ülkenin temel insan hak ihlallerinin en ağır yaşandığı yer. Veriler, sadece buz dağının görünen kısmı” dedi.
DEM PARTİ İLE ADALET BAKANI GÖRÜŞMESİ
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”na dikkat çeken Küçükbalaban, şu ifadeleri kullandı: “40 yıllık savaşın ortaya çıkardığı tahribatlar var. Bu tahribatların giderilmesi için Abdullah Öcalan tarafından bir çağrı yapıldı. O günden bugüne bizler ve tüm kamuoyu devletin ne yapacağına ilişkin beklenti içerisinde ama devletin henüz bir yol haritası ortaya koymadığını görmekteyiz. Geçtiğimiz hafta DEM Parti heyeti ile Adalet Bakanlığı bir görüşme yaptı. Bu görüşmede Kürt meselesinde çözüm noktasında atılması gereken yasal adımların gündeme geldiğini biliyoruz. Bu yasal adımlardan en önemlisi bir an önce hasta mahpusların tahliye edilmesi.”
Ardından İHD Genel Merkez Yöneticisi Nuray Çevirmen ile İHD Merkezi Hapishaneler Komisyonu Üyesi Yusuf Erdoğan, raporu açıkladı.
Raporda, İHD’ye gelen bilgiler, avukat müvekkil görüşmeleri, mektuplar, aile ve yakınlarının başvuruları, cezaevi ziyaretlerinde yapılan görüşmeler sonucunda tutukluların yaşadığı sağlık sorunlarına dair tespitler yer aldı.
Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nün açıklamış olduğu istatistiğe göre Türkiye cezaevlerinde 7 Nisan 2025 tarihi itibari ile 395 açık ve kapalı cezaevin de 403 bin 60 tutuklu ve hükümlünün bulunduğunun hatırlatıldığı raporda, cinsiyete, infaz durumuna, hastalık çeşidine ve cezaevlerine göre kategorize edilen veriler yer aldı.
BİN 412 HASTA TUTUKLU
Tespit edilen hasta tutukluların sağlık durumlarına dair bilgilerin hekimler tarafından değerlendirildiğinin belirtildiği raporda, cezaevlerinde 161’i kadın, bin 251’i erkek olmak üzere en az bin 412 hasta tutuklunun bulunduğu aktarıldı.
Raporda, “Ağır olarak tarif edebileceğimiz 335 mahpus bulunmaktadır. Bunlardan 230’u tek başına yaşamını devam ettiremiyor ve 105’inin de desteğe ihtiyacı bulunmakta, 188 mahpusun ise hastalıkları nedeniyle sürekli olarak kontrol edilmesi gerekmektedir. 515 mahpusun hastalıkları belirtilmesine rağmen değerlendirme için gereken detaylar olmadığından ve 2 mahpusun da ne gibi hastalıkları olduğuna dair bilgi edinilemediğinden 517 mahpusun durumlarının ağır olup olmadığına dair değerlendirme yapılamamıştır” aktarımlarında bulunuldu.
TESPİTLER
Raporun devamında şu tespitlere yer verildi:
“*Hastane sevkleri, tek kişilik ebatlarda bölmelerde ve insanlık onuruna yakışmayan nakil araçlarıyla yapılmakta ve bu durum sağlık hakkı bakımından ciddi sıkıntılara neden olmaktadır. Bu araçlar özellikle epilepsi, astım ve atak geçirme riski yüksek hastalıkların yanı sıra kronik hastalıkları bulunan mahpuslar için ciddi riskler teşkil etmektedir. Ring araçlarında yazın klimaların açılmaması, kışın ısıtılmaması, araçların içi aşırı kirli ve hijyen kurallarına uygun olmaması nedeniyle hastalıkları tetiklemektedir. Mahpuslar polikliniğe çıkarılana dek ve hapishaneye dönünceye kadar bu ring araçlarının içinde saatlerce bekletiliyor.
*Kelepçeli muayene dayatması ve hasta-doktor mahremiyetini yok sayan muayene odasına jandarma ve infaz koruma memurlarının girmesi de sağlık hakkı ihlali oluşturmaktadır.
*Son yıllarda jandarma tarafından yapılan insanlık onuruna aykırı bir şekilde ağız içi arama dayatması ve çeşitli insan onurunu yok sayan uygulamalar nedeniyle de hasta mahpuslar hastanelere gidemiyorlar.
*Hasta mahpuslar zamanında revire çıkarılmıyor, revirlerden polikliniklere ve polikliniklerden 3. basamak sağlık hizmetlerine sevk işlemlerinde ise aylarca sırada bekletiliyorlar.
*Ağır olan mahpuslar dahi olmak üzere, mahpuslar yatağa kelepçeleniyor. Diş çekimleri, kan alımı ve tüm muayeneler esnasında kelepçeler çıkartılmıyor.
*Hastane polikliniğinde hasta-doktor mahrem ilişkisinin askerlerce ihlal ediliyor ve doktorların tedavi protokolünü işletmiyor.
*Mahpusların bulundukları koğuş ve hücreler yeterince ısıtılmıyor, havalandırılmıyor. Havalandırma saatleri kısıtlanıyor.
*Temiz suya ve sıcak suya erişim imkanları kısıtlanıyor. Şebeke suyu temiz olmadığı için mahpuslar içme suyunu kantinden almak zorunda kalıyor. Maddi imkanı olmayanlar kirli ve sağlıklı olmayan suyu tüketmek zorunda kalıyor.
*Mahpusların iaşe bedelleri yetersiz, yemekler besleyici değil, miktarı az olmasına tutuluyor.
*Kimi hapishanelerde mahpuslar aşırı kalabalık koğuşlarda tutuluyor. Bu durum sağlık sorunlarını olumsuz etkilemektedir. Yeteri kadar ısınma, hijyen, kişiye ait özel alanın olmaması ve beraberinde birçok sorunu beraberinde getirmektedir.
*Hapishanelerde yemekler plastik kaplarda veriliyor, plastik kapların sağlığa uygun olmadığından dolayı mahpusların metal kap verilmesi talepleri kabul edilmiyor.
*Yüksek Güvenlikli Kapalı Hapishanelerde mahpuslar tek başlarına hücre tipi odalarda tutuluyor. Hasta mahpuslar ve engelli mahpusların da bir kısmı tekli odalarda tutulmaya devam edilmekte, bu da yaşam hakkı ihlallerini beraberinde getirmektedir. Bu hapishanelerde mahpuslar, çamaşırlarını bulundukları odalarda yıkamak ve kurutmak zorunda kalmaktadırlar. Tek bir oda içinde banyo, tuvalet ve yaşam alanının iç içe bulunması ortamın nemli ve mikrobik olmasına yol açacak ve bu nedenle çeşitli hastalıklar meydana gelmesi kaçınılmaz olmaktadır. Yüksek Güvenlikli Kapalı Hapishanelerde avluya açılan tek penceresinin parmaklarının üzeri de de tel kafeslerle kapatılmıştır. Bundan dolayı alınacak temiz havanın azlığı ve aydınlatmanın yetersizliği de sağlık sorunlarına yol açmaktadır.”
SONUÇ VE ÖNERİLER
Raporun son kısmında ulusal ve uluslararası sözleşmelere dikkat çekilerek, şu öneriler sıralandı:
"*Türkiye hapishanelerinde bulunan hasta mahpusların acil ve kalıcı tedavileri yapılmalı, hapishane koşullarında tedavisi yapılamayan/yapılmayan hasta mahpusların da acilen infazları durdurulmalıdır.
*Hapishanelerde bu durumda olan mahpusların sağlık durumları evrensel ve bilimsel ölçütlere göre değerlendirilmeli ve halen hapishanelerde bulunan ağır hasta mahpusların tümü tam teşekkülü herhangi bir hastane raporuna istinaden derhâl salıverilmeli, tedavileri ailelerinin yanında sürdürülmeli ve sağlık sigortası devlet tarafından karşılanmalıdır.
*Mahpusları ruh ve bedensel bütünlüklerine yönelik tehditler ortadan kaldırılmalı, insan onuruna yaraşır uygulamalar geliştirilmelidir. Gerekli önlemi almayan ve etkisi olan kişiler varsa etkin soruşturmalar yapılmalı ve yaptırımlar uygulanmalıdır.
*Yeterli ve sağlıklı beslenmek temel insan hakkıdır. Sağlık sorunları olan mahpuslar, doktorlarca reçete edilmiş yiyecekleri alma hakkına sahiptirler. Cezaevi idareleri tarafından hasta tutuklu veya hükümlülere diyete uygun yemek sağlanmalıdır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Ebedin Abi/Türkiye (B.No: 10839/09, 13/3/2018) bireysel başvurusunda hasta tutuklu veya hükümlüye diyete uygun yemek sağlanmaması ile ilgili olarak insanlık onuruyla bağdaşmayan muamele yasağının ihlal edildiğine hükmetmiştir.
*Hastaların revire çıkarılmaları, hastaneye sevkleri hızlandırılmalıdır. Teşhis, tedavi ve kontrollerinin uzman hekimler tarafından yapılması sağlanmalıdır. Hapishanelerdeki sağlık personeli sayısı arttırılmalıdır.
*Hastaların havasız, kışın soğuk, yazın sıcak ringler ile hastaneye sevk edilmesi, hastane önlerinde ringler içerisinde saatlerce bekletilmesi uygulamalarına son verilmelidir. Ağır hastaların ring araçları ile değil ambulansla hastanelere sevki sağlanmalıdır. Tek kişilik ring aracı tamamen kaldırılmalıdır.
*Kelepçeli muayene ve tedavi yöntemi uygulamasından vazgeçilmelidir. Güvenlik ihtiyaçlarını yeterli bir şekilde karşılayacak başka yollar bulunabilir ve bulunmalıdır; bu tür hastanelerde bir gözetim biriminin oluşturulması bu çözümlerden bir tanesi olabilir.’
*Her hasta mahpusun tıbbi etik gereği, her hastaya uygulanması gerektiği gibi, mahremiyetine saygı gösterilen bir ortamda, insan onuruna yakışır bir şekilde sağlık hizmeti alma hakkı vardır. Dünya Tabipler Birliği ve Türk Tabipler Birliği de yayınladıkları birçok metinde, hekimlerin mahpusları muayenesi esnasında kişinin içinde bulunduğu her türlü kısıtlılığın ortadan kaldırılmasını ve kişiyi kelepçeli, yatağa bağlı ve benzeri bir durumda muayene ve tedavi etmemelerini salık vermektedir. Türk Tabipler Birliği, Aralık 1994’te konuyla ilgili yayınladığı bildirgede kelepçelerin açtırılmasını ‘hekimin görevi’ olarak nitelendirmekte, bu tür muayenelerin hekimlik meslek etiği ilkelerine aykırı olduğunu bildirmektedir.
*Adli Tıp Kurumu sağlık sebebiyle infazın ertelenmesi raporlarında son ve tek merci olmaktan çıkarılmalı ve tam teşekküllü hastaneler ve Üniversite hastanelerinin raporları da kabul edilmelidir.
*Sağlık sebebiyle infazın ertelenmesi kararlarında cumhuriyet savcılarının takdir yetkisi kaldırılmalı, hastanelerin verdiği raporlar esas alınarak cezaların infazları ertelenmeli, hasta mahpusların infaz ertelemesi önündeki “toplum güvenliği bakımından tehlike” kriteri kanundan çıkarılmalıdır. Sağlık durumu nedeniyle ceza infazının tehiri konusunda kişilerin mevcut tıbbi durumu dışında hiçbir kısıt yer almamalıdır.
*AİHM’in Gurban/Türkiye grup kararları uyarınca mahpusların müddetnamelerinde yaşları ve sağlık durumları dikkate alınarak tahliye olabilecekleri uygun bir tarih yer almalıdır.
*Cumhurbaşkanının sağlık sebebi ile mahpusları af yetkisini düzenleyen genelgesi değiştirilmeli, Cumhurbaşkanı ağır hasta mahpuslar ile ilgili yetkisini ayrım gözetmeksizin kullanmalıdır.
*Türkiye’nin mevcut infaz rejimi BM Mandela Kurallarına uyumlu hale getirilecek şekilde değiştirilmeli, TMK bakımından infazda ayrımcılığa son verilmelidir.” (MA)