İHD Van Şubesi'nden mülteci raporu: 'Mültecilerin yüzde 98'i başına gelenleri anlatamıyor'
İHD Van Şubesi, kentteki mültecilerin yaşadıkları sorunlar ve hak ihlalleriyle ilgili hazırladığı raporu açıkladı. Artı Gerçek’e konuşan İHD Van Şubesi Yönetim Kurulu üyesi Hamdi Bayhan, mültecilerin yüzde 98’sinin başına gelenleri anlatamadığını söyledi.
Şenol BALI
VAN - İnsan Hakları Derneği (İHD) Van Şubesi, bir yıl süren çalışmada 39’u kadın olmak üzere 58 mülteci ve aileleriyle görüşerek mültecilerin sorunlarını raporlaştırdı. İHD Van Şubesi Yönetim Kurulu üyesi Hamdi Bayhan, mültecilerin statüden çalışma koşullarına, sağlıktan barınmaya kadar birçok konuda hak ihlaline maruz kaldığını anlattı.
Görüştükleri mültecilerin yüzde 53.4'ünün Afganistanlı olduğunu, bunu Suriyeli ve İranlıların takip ettiğini belirten Bayhan şu bilgileri verdi:
'DÜZENLİ VE GÜVENCELİ İŞLERİNİN OLMAMASI İHLALLERİ BERABERİNDE GETİRİYOR'
"Görüşülen mültecilerin hukuki statüleri, hizmetlere erişimden, iş piyasasına erişime ve ücretlere kadar hayatlarının her yönünü doğrudan etkilemektedir. Görüşülen kişilerin yüzde 95’inin çalışma izni bulunmamaktadır. Çalışma durumları sorusuna yanıt vere katılımcının yüzde 81’i çalışmadıklarını beyan etmiştir. Burada toplumsal cinsiyetin etkisini anlayabilmek için cinsiyete dayalı ayrıştırma yapıldığında ise, soruya yanıt veren 19 erkeğin 10’unun ve yine soruya yanıt veren 39 kadının 37’sinin çalışmadığı görülmektedir. Görüşülen kişilerin yüzde 45’i devlet veya sivil örgütlerden yardımla yaşarken, yüzde 15’i aile ve akraba yardımı ile yaşamaktadır. İş karşılığı aldıkları ücret ile geçimini sağlayan yaklaşık yüzde 39’un büyük bir bölümü ise düzensiz çalışabilmektedir. Düzenli ve güvenceli işe erişimin düşük olması beraberinde hak ve hizmetlere erişim problemlerini zincirleme olarak getirmektedir."
'BARINMA PROBLEMİ BÜYÜYOR'
Raporda dikkat çekilen bir başka konu ise mültecilerin barınma konusunda yaşadıkları sorunlar. Rapora göre mültecilerin yüzde 65’i müstakil evlerde yaşıyor. Bayhan, "Yüksek kira bedellerinin yanı sıra ‘seyreltme politikası’ gibi şehrin belirli mahallelerini mültecilere kapatan politikalar sebebiyle barınma problemi büyümektedir. Gelirin düşüklüğü ve barınma hakkına erişimi destekleyici politikaların olmayışı, kötü koşullarda barınmak zorunda kalmayı da beraberinde getirmektedir. Katılımcıların büyük kısmı müstakil evlerde yaşamaktadır. Bu müstakil evler şehrin sosyo-ekonomik koşullarının kötü olduğu mahallelerde bulunmakla birlikte rutubetli, bir-iki bölümden oluşan eski toprak evler ve iklim koşullarına karşı elverişsiz yapılardır” diye konuştu.
‘SAĞLIK HAKKINA ERİŞİMDE SORUN YAŞANIYOR’
Mültecilerinin yüzde 35’nin sağlık hizmetine erişmekte sorun yaşadığı belirten Bayhan, yüzde 22’sinin sağlık güvencesi , yüzde 50’sinin ise tercüman sorununa dikkat çekti.
SAVAŞ VE POLİTİK NEDENLERLE GÖÇ EDİYORLAR
Mültecilerin ülkelerini terk etme nedenleri sorulduğunda ise katılımcıların yüzde 46’sı savaş koşullarına, yüzde 32’si ise Taliban baskısına dikkat çekti. Raporda öne çıkan diğer nedenler din baskısı ve aile içi sorunlar oldu. Bayhan, "Ülkelerinden ayrılma nedenlerine bakıldığında savaş ve politik koşullar başta gelmektedir. Ayrılma sebebi olarak aile içi sorunlar ve eş şiddetini belirten toplamda yüzde 6.9’un dışında gösterilen sebeplerin tamamı, kişilerin güvenli bir hayat yaşamalarına imkân vermeyen savaş ve siyasi sebepleri işaret etmektedir” dedi.
‘YÜZDE 84’Ü HAKLARINI BİLMİYOR’
Rapora göre mültecilerin yüzde 74’ü düzensiz yollardan ülkeye giriş yaptı. 'Neden Türkiye?' sorusuna ise yüzde 60.3’ü 'güvenli bulduğum için' cevabını verdi. Sınıra yakınlığı ve daha önce burada yaşayan akrabalarının olması da Türkiye’nin tercih edilmesinde etkili olan diğer sebepler olarak sıralandı. Mültecilerin yüzde 84’nün sahip olduğu hakları bilmediği vurgulandı.
'KENDİ OLMAKTAN ÇIKTIKLARI BİR SÜREÇ YAŞIYORLAR'
Raporu Artı Gerçek’e değerlendiren İHD Van Şubesi Yönetim Kurulu üyesi Hamdi Bayhan, "Mültecilerin yüzde 98’si başına gelenleri anlatamıyor. Kendi pozisyonlarına güvenmiyorlar, kendileri için sorun olacağını düşünerek başlarına gelenlerle baş etmeye çalışıyorlar. Bu travmalara neden oluyor. Topluma anlatılanlardan çok daha trajik şeyler var. Göç, keyif için çıkılan bir yolculuk değil. Onlar için bir umut yolculuğu ancak fiziken amacına ulaşsa bile birçok değerinin tükendiği bir süreç yaşıyorlar. Kendi olmaktan çıktıkları bir süreç yaşıyorlar" diye konuştu.
'VAN’DA GÖÇ KARŞITIĞI YOK ANCAK DİĞER SORUNLAR BENZER’
Mültecilerin Van’daki duruma da değinen Bayhan, göçmen karşıtlığının yaşanmadığını ancak mültecilerin ülke genelinde yüz yüze kaldığı diğer sorunları burada da yaşadığına dikkat çekti:
“‘40-50 yıldır adı konmayan bir savaş yürüyor. Bu savaştan dolayı bölgede yerinden edilme durumu oldu. Cumhuriyetten önce de son 30 yılda da iç göçler yaşandı. Binlerce köy boşaldı. İnsanlar, göç deneyimini biliyor ve empati kurabiliyorlar. Kentin nüfusunun çoğu zorunlu göç sonucu kente gelmiş insanlar. Linç girişimleri, göçmen karşıtı refleks gelişmiyor. Van’da da emek sömürüsü var, okula giden çocuklar zorbalığa maruz kalıyor. Ekonomik, sağlık, entegrasyon gibi sorunlar burada da benzer bir şekilde yaşanıyor. Hayatın her alanında sorunlarla mücadele ediyorlar."
‘İKTİDAR DA MUHALEFET DE MÜLTECİLERİ PROPAGANDA ÖZNESİ HALİNE GETİRDİ'
Mültecilerin, siyasi bir özne olarak görüldüğünü kaydeden Bayhan, muhalefetin tavrını eleştirdi. Bayhan, "Türkiye’de hem iktidar hem muhalefet, oy devşirmek amacıyla mültecileri bir propaganda öznesi haline getirdi. Muhalefet, ‘Mülteciler çok iyi şartlarda yaşıyor, iktidar sermaye kaynaklarını onlara ayırıyor’ şeklinde propaganda yapıyor" diye konuştu.
'TÜRKİYE MÜLTECİLER İÇİN DEPO OLARAK GÖRÜLÜYOR'
Mülteciler konusunda insan hakları merkezli bir bakış açısına ihtiyaç olduğunu dile getiren Bayhan, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Türkiye ile yapılan Geri Kabul Anlaşması, Cenevre Sözleşmesi’ne de İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ne de aykırı. Devletler, işine gelmediğinde insan haklarını çekip çekiştiriyorlar. Altına imza attıkları sözleşmelere uymuyorlar. Şu an birçok ülkede kamplar oluşturuldu. Türkiye’de bir depo olarak görülüyor. Mültecilerin aslında en büyük ihlali burada kaynaklanıyor. Geçici olarak kaldıkları süre bazen 20 yılı buluyor. Bir araf hali, bu en büyük ihlal. Kendisi, çocuğu ve geleceği ile ilgili bir planlama yapamıyor. Ne olacağını bilmeden sadece nefes alabiliyor. Tüm bunların tek çözümü insan hakları merkezli bir bakış açısı. Devletlerin doğası buna çok uygun değil. Toplumda da durum böyle. Mülteci karşıtlığı Avrupa’da seçim kazandırıyor. Oysa devletin ve toplumun yapabileceği esas şey göçün yaşandığı ülkelerdeki sorunların çözümüne katkı sunmak. Örneğin Afganistan’daki insan hakları ihlallerini iyileştirmekle yükümlüler. Savaş ve ekonomik sorunları da eklediğinizde bu göç kaçınılmaz oluyor."
Bakanlıktan yılbaşı gecesi operasyon: 121 mülteci göç idarelerine gönderildi
Mülteci kadınlar anlatıyor: 'Çocuklarıma özgür bir hayat sunmak en büyük hedefim'