İnsan Hakları Haftası'nda Diyarbakır'dan Kürt sorunu için çağrı: Diyalog ve müzakereyle çözülsün

İnsan Hakları Haftası'nda Diyarbakır'dan Kürt sorunu için çağrı: Diyalog ve müzakereyle çözülsün
İnsan Hakları Haftası'nda Diyarbakır'da sivil toplum kuruluşları ve meslek örgüleri bir araya geldi. Açıklamada, Kürt Sorunu için demokratik çözüm, tecrit, basın özgürlüğü, cezaevlerindeki işkenceler ve kadın cinayetlerinin önlenmesi için çağrı yapıldı.

Rojhat ABİ


DİYARBAKIR - İnsan Hakları Haftası Programı Kapsamında, Diyarbakır'daki sivil toplum kuruluşları ve meslek örgütleri Ofis semtinde bulunan Konuk Evi'nden İnsan Hakları Anıtı'na yürüdü. Yürüyüşte 'Daxuyanameya gerdûnî 75 salî ye… Aştî bi mafên mirovan pêkan e' (Evrensel bildirge 75 yaşında, özgürlük insan haklarıyla mümkündür) pankartı açılırken, yürüyüşte 'jin, jiyan, azadi' (Kadın, yaşam özgürlük) ve 'Hak, hukuk, adalet' sloganları atıldı.

İnsan Hakları Anıtı önündeki açıklamaya Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Diyarbakır Temsilcisi Murat Aba, Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren, Diyarbakır Tabip Odası Başkanı Elif Turan, HEDEP İl Eşbaşkanları Abbas Şahin ve Pınar Sakık, Rosa Kadın Derneği, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği ile birçok sivil toplum kuruluşunun temsilcisi katıldı.

'SAVAŞLAR VE HAK İHLALLERİ SÜRÜYOR'

Ortak açıklamayı Diyarbakır Tabip Odası Başkanı Elif Turan okudu. İnsan Hakları Haftasında Filistin, Suriye ve Ukrayna başta olmak üzere birçok ülkede savaşların devam ettiğini ve hak ihlallerinin sürdüğünü vurgulayan Turan, "Bir kez daha, temel amacı dünya ve toplumlar arasında barış ve güvenliği sağlamak, olan uluslararası toplumu insancıl hukukun gereği olarak sivil ölümlere ve yıkımlara sebep olan savaş ve çatışmalara karşı göreve davet ediyoruz. Kentimizin insan hakları örgütleri ve bu alanda çalışan meslek örgütleri olarak bütün saldırı ve yargı tacizlerine rağmen tarihsel tutumumuzla uyumlu olarak insan hakları ihlallerine karşı mücadelemizi büyük bir kararlılıkla sürdürüyoruz. Bu vesileyle, insan hakları mücadelesinde yaşamını yitiren tüm değerli yol arkadaşlarımızı bir kez daha saygı ve minnetle anıyoruz" dedi.

'DEMOKRATİK DEĞERLER YOK SAYILDI'

Türkiye'de de çatışmalı sürecin sürdüğünü dile getiren Turan, antidemokratik uygulamaların yükseldiğine işaret etti. Turan, şöyle devam etti:

"100 yıllık cumhuriyet tarihi boyunca toplumsal sorunlar çözümsüz bırakılmış, uygulanan güvenlikçi politikalarla insan hakları ihlalleri normalleştirilmiş, demokratik değerler yok sayılmıştır. Özellikle 90'lı yıllarda yaşanan ağır insan hakları ihlallerinden sonra Kürt meselesinin barışçıl çözümüne yönelik 2012 yılında başlayan diyalog ve müzakere süreci sonlandırılmasının ardından 2015 yılında başlayan çatışmalı süreçle birlikte antidemokratik uygulamalar artmış, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL ile birlikte temel hak ve özgürlükler alanı daraltılmış hukuk adeta rafa kaldırılmıştır" diye konuştu.

'MUHALİFLER YARGI ELİYLE BASKI ALTINA ALINMAK İSTENİYOR'

Anayasaya aykırı bir şekilde HDP’li siyasetçilerin tutuklandığını ve seçilmiş belediye eş başkanlarının görevden alınarak hukuksuzla yerine kayyım atandığını vurgulayan Turan, şu ifadeleri kullandı:

"AİHM tarafından Demirtaş ve Kavala hakkında verilen ihlal kararları ise hâlâ uygulanmamıştır. Anayasa Mahkemesinin milletvekili Can Atalay hakkındaki bireysel başvuruya istinaden vermiş olduğu hak ihlali kararının yargı eliyle uygulanmaması bizleri temel hak ve özgürlüklere yönelik güvenceler açısından fazlasıyla kaygılandırmaktadır.

Yakın zamanda Türk Tabipler Birliği Merkez Konsey üyelerinin mahkeme kararıyla görevden alınması ve yerlerine kayyım atanması iktidarın bir kez daha muhalif kişi ve grupları yargı eliyle baskı altına alma ve kendi isteği doğrultusunda dizayn etme istediğini göstermiştir. Yargının, tarafsız ve bağımsızlığını hiçe sayan kararlarıyla sürece dahil olmasının hukuk devleti açısından kabulü mümkün değildir."

'İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ ORTADAN KALDIRILDI'

Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ile örgütlenme ve ifade özgürlüğü tamamen ortadan kaldırıldığına dikkat çeken Turan, şöyle devam etti:

"Birçok siyasetçi, insan hakları savunucusu ve yurttaş hukuka aykırı şekilde gözaltına alınmış, tutuklanmış ve ağır cezalar ile mahkum edilmişlerdir. Türkiye'de ifade ve toplantı özgürlüğünün önündeki engellemelerin en çarpıcı örneklerinden biri Cumartesi İnsanları'nın barışçıl bir şekilde sürdürdükleri oturma eylemlerinin idari makamların keyfi yasaklama kararları ile yaklaşık altı yıl boyunca engellenmesidir.

Anayasa Mahkemesi'nin ihlal kararlarına rağmen altı aydan fazla bir süre yapılamayan bu barışçıl gösteri gerek Cumartesi İnsanları'nın gerekse hak savunucularının ısrarlı mücadelesi sonucunda kısa bir süre önce sınırlı sayıda kayıp yakını ve hak savunucusunun katılımı şartı ile tekrardan yapılmaya başlanmıştır."

KÜRT MESELESİNİN ÇÖZÜMÜ İÇİN ÇAĞRI

Kürt meselesinin çözümü için çağrıda bulunan Turan, "Ülkenin en acil gündemi olan Kürt meselesi bir an önce demokratik zeminde diyalog ve müzakere yöntemleriyle çözülmesi çağrısında da bulunuyor, toplumun barış hakkının bir an önce tesis edilmesini istiyoruz. Son yıllarda bölgede yaşanan çatışmalarda yaşamını yitirenlerin cenazelerin ailelerine teslim edilmesi sürecinin uzaması ve cenazelerin teslim ediliş şekli, hukuk ve vicdan yok sayılarak cenazeye saygı ve gömülme hakkı açıkça ihlal edilmektedir. Türkiye'de basın özgürlüğü üzerindeki baskı artmış, çok sayıda basın emekçisi gözaltına alınmış ve tutuklanmıştır. Bugün hâlâ onlarca gazetecinin hapishanelerde olması, ülkedeki basın hürriyeti üzerindeki baskı politikalarının ne düzeyde olduğunu ortaya koymaktadır" diye konuştu.

'İMRALI'DA AVUKAT VE AİLE GÖRÜŞÜ SAĞLANSIN'

Sağlık hakkının en temel insan hakkı olduğunu vurgulayan Turan, cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine ve İmralı’da süren tecride dikkat çekti. Turan, şöyle dedi:

"Hasta mahpusların nitelikli sağlık hizmetine erişim hakları ihlal edilmekte ve hapishane süreci mahpuslar açısından sürekli bir işkenceye dönüşmektedir. Özellikle hapishanelerde çeşitli gerekçelerle yapılan çıplak arama, kelepçeli muayene, keyfi gerekçelerle verilen disiplin cezaları ile yapılan sürgün ve sevk uygulamaları yaygınlaşmıştır. Çıkarılan yönetmeliklerle süregelen infazdaki adaletsizlik derinleştirilmiş, idari gözlem kurulu raporuna istinaden cezasının infazını tamamlamış yüzlerce mahpus keyfi idari kararlar ile hapishanede tutulmaya devam edilmektedir.

Bu durum anayasanın kanunilik ilkesine aykırı olduğunu gibi kişi özgürlüğü ve güvenliğe hakkının ağır ihlaline sebep olmaktadır. Hapishanelerle ilgili bir diğer önemli ihlal konusu ise, başta İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Kapalı Cezaevi olmak üzere birçok cezaevinde süregelen tecrit uygulamalarıdır. İmralı ada hapishanesinde bulunan Abdullah Öcalan, Veysi Aktaş, Ömer Hayri Konar. Hamili Yıldırım'ın gerek avukat gerekse aile görüşlerinin ivedilikle yaptırılması yönünde çağrıda bulunuyoruz."

'İŞKENCE KRONİK BİR SORUN HALİNE GELDİ'

Gözaltında işkence ve kötü muameleye değinen Turan, “Yasadışı sorgu ile muhbirlik dayatmasına da yaygın ve sistematik bir biçimde maruz kalmaktadırlar. Bu ihlallerin yaygınlaşmasının en önemli nedeni, yargının kamu görevlilerinin işlediği ağır insan hakları ihlallerine yönelik dosyalardaki cezasızlık politikasıdır. Anayasanın ve Türkiye'nin de bir parçası olduğu evrensel hukukun mutlak olarak yasaklamasına ve insanlığa karşı bir suç olma vasfına rağmen işkence olgusu Türkiye'de çözülemeyen bir kronik sorun olarak ciddiyetini korumaktadır” diye konuştu.

'KADIN CİNAYETLERİ ARTARAK DEVAM EDİYOR'

Türkiye'nin kadınları şiddete karşı koruyan İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmesini kabul edilemez olduğunu belirten Turan, şunları söyledi:

"Hiçbir toplumsal norm veya gelenek kadına yönelik şiddeti aklayamaz, meşrulaştıramaz. Kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet; devletin gücüyle önlenebilir, kamu gücü bu konuda üzerine düşen sorumluluğunu yerine getirmelidir. Öte yandan kadınların iş yaşamına katılımları önündeki engeller kaldırılmalı, kadınların iş yaşamına katılımını teşvik edici girişimlerde bulunulmalı ve toplumsal cinsiyet eşitliği çerçevesinde yeni yasal düzenlemeler yapılmalıdır.

Toplumsal cinsiyet eşitliğine aykırı politikalar ekseninde LGBTİ+ bireylere yönelen nefret söylemi ve saldırıların bu yıl da yoğunlaştığına tanık olmaktayız. Özgür ve eşit bir toplumun temsili, çok taraflı ve adil politikaların uygulanmasıyla mümkündür. Kimliklerin eşit, özgür ve toplumsal yaşamda bir özne olarak temsiliyetinin sağlanması, hak temelli ve çoğulcu politikaların uygulanması ile mümkündür."

'ÇOCUK HAPİSHANELERİ DERHAL KAPATILMALI'

Çocuk haklarının ihlallerine de değinen Turan,"Çocuk hapishaneleri derhal kapatılmalıdır. Çocuk haklarının bariz bir ihlali olan bu uygulamaya son verilmeli ve ceza kanunu ile itilafa düşmüş çocuklara mahpusluk dışında bir tedbir uygulanabilmesi için konunun uzmanları tarafından bir çalışma yürütülmelidir. Çocuk ceza hukuku kapsamında, çocuğun üstün yararı ilkesini temel alan uygulamalar güçlendirilmeli ve kalıcılaştırılmalıdır. Bu konuda devletin tüm idari ve adli organları sivil topluk kuruluşları ile koordine bir şekilde çalışmalıdır. Çocuk hakları konusunda gerek ulusal mevzuat gerekse uluslararası sözleşmeler her alanda sıkı bir şekilde uygulanmalıdır" diye konuştu.

Sivil toplum kuruluşları ve meslek örgütleri basın açıklamasının ardından kayıp yakınlarının 774 haftadır süren eylemine destek verdi.

Öne Çıkanlar