İşçi servisleri kırılan cam bardak, işçiler ise cam kırıkları
İsa Uğur ERDOĞAN
ARTI GERÇEK-Trafik kazaları haberi ile yük taşımacılığı arasında söylem yönünden benzer öğeler vardır: Düştü, devrildi, kaydı, sürüklendi...
İşçi servisleri kazalarında ise durumun niteliği değişir. Habere işçi kelimesi serpiştirilir. Her haberin sonuna, olayla ilgili soruşturma başlatıldı, cümlesi konulur. Fakat hiç bir soruşturmanın sonunu bir sonraki haberde okuyucu öğrenemez. İşçi servisleri kırılan cam bardaklar gibi verilir. İşçiler cam kırıkları gibi toplanır, hastanelere süpürülür.
Yaralanan işçilerin bir daha çalışıp çalışamayacağı, işten çıkarılıp çıkarılmadığı, ölenlerin ailelerinin geçimlerini nasıl sağlayacağı, borçları varsa ne olacağı bilinmez. Muhalif ve alternatif basının gündemidir bu. Ancak fikri takip için yeterli imkan yoktur. Ajanslardan alınan bilgiye, iş cinayeti ibaresi konulur.
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi verilerine göre 2019 yılında 356 işçi, ekmeklerini kazanmak için çıktıkları yollarda yaşamını yitirdi. Binlercesi ise yaralandı
Ajans haberlerinden iş cinayetlerinin bu özel kısmını 1 Ocak 2019 ve 2020 Mayıs ayı sonuna kadar inceledik. Anadolu Ajansı (AA), Demirören Haber Ajansı (DHA) ve İhlas Haber Ajansı’nın (İHA)’nın Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın Ocak ayı verilerine göre 13 milyon 856 bin kayıtlı hergün işe gidip gelen işçileri ilgilendiren meseleye yaklaşımını irdeledik. Bu sayı üç kişilik bir aile üzerinden hesap edildiğinde ülke nüfusunun yarısına yakınını ilgilendiriyor anlamına geliyor.
Üç haber ajansı bir buçuk yıllık zaman dilimi içerisinde işçilerle ilgili 188 trafik kazası haberi yaptı.
Görüldüğü üzere ikisi holding biri kamusal olma niteliği taşıyan ajansların bu tür haberlere olan ilgisi gelişmiş alt yapılarına rağmen grafikteki düzeyde kaldı. Türkiye’nin en köklü ve devlet kuruluşu olan Anadolu Ajansı’nın diğer ajanslara nazaran performansı ayrıca dikkat çekmekte.
Haberlerden derlediğimiz bilgilere göre 178 kazada, 131 işçi yaralandı. 67 işçi ise iş cinayetinde yaşamını yitirdi.
Üç haber ajansıda da kaza sebepleri belli başlıklar içinde sıralandı. Burada teknik nedenler olarak belirtilen fren patlaması, aracın yanması gibi yüzde 7,3’lük dilimde yer alan nedenler ölüm ve yaralanmaların sorumluluğu noktasında ip ucu vermekte. Yine 3,9 olarak belirtilen işçi servislerinin bir birleriyle yaptığı kazalar ise sermayeye iş gücü götürülürken ki tabloyu ortaya koyuyor.
Kazaların en çok yaşandığı ilk beş il ise Manisa, İzmir,Çorum, Kayseri ve Bursa gibi sanayi faaliyeti yoğun iller oldu. Çorum ise sanayi yönünden diğerlerine göre gelişmiş olmasa da tarım sektöründeki kazalarda öne çıktı.
Mersin Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü Başkanı Doç. Dr. Aslıhan Ardıç Çobaner'e trafik kazaları ile ilgili gazetecilik tutumunu, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği(İSİG) Meclisi ‘nden Murat Çakır’a ise işe giderken yaşanan ölümleri sorduk.
GAZETECİ KIYIMI HABERCİLİĞİ GERİLETTİ
İSİG Meclisi verileri ile üç haber ajanstan elde ettiğimiz veriler arasındaki uçurumu sorduğumuz Murat Çakır, "Açıkçası Demirören evveli Doğan Haber Ajansı’yken, bu konuda daha hareketliydi. Haber değeri taşımamaması düşüncesi olabilir belki. Daha çok iş kazalarının çok fazla duyulmaması isteği var.
Birde son 4-5 yılda özellikle bir gazeteci kıyımı yapıldığı için bu ajanslar eskiden daha iyiydi. Nasıl akademinin vasıfı tasfiyelerden sonra geriledi habercilikte de bu şekilde oldu" şeklinde değerlendirdi.
DEVLET BU KONULARIN YERİNE SURVİVOR İZLENSİN İSTİYOR
Çakır, devlet ajansı olan AA'nın durumuna ise, "Kurulduğu dönemden beri siyasi iktidar kimde ise sonuçta kamu kurumu olduğu için onun politikaları geçerli oluyor. 61 Anayasası ile kısmi özerklik var. Ama özellikle bu son 18 yılda iktidarın bu kadar uzun sürede, tek bir siyasi eğilimi içinde toplaması. Her dönem kadrolaşma oluyordu. Ama kadrolaşma hiç bu kadar olmamıştı. Bunun sonucu olarak devlet çok fazla bu konuların görünmesini istemiyor..
Akşamları Survivor programı var. Pandemi dolayısıyla birçok insan evde kalırken haftada yedi gün gösterilmeye başladı. Hatta İçişleri Bakanı ziyarete gitti programı. Bir devlet politikası: İnsanlar bunu izlesin isteniyor" açıklamasında bulundu.
TARIM İŞÇİLERİNİN BULUNDUKLARI KAZALAR İŞ KAZASI KABUL EDİLMİYOR
İSİG Meclisi ‘nden Murat Çakır’a yollarda yaşanan iş cinayetlerini ve nedenlerini sorduk. Tarım sektöründe çiftçi ve mevsimlik tarım işçilerinin yaşadığı kazaların ikiye ayrıldığını söyleyen Çakır, "Normalde mevsimlik tarım işçilerinin taşınmasına dair2011’den beri yönetmelikler bulunmakta. Ama bu böyle olmuyor. Mevsimlik tarım işçileri dayıbaşı aracılığıyla, bir kısmı da kendi imkanlarıyla toplu halde memleketlerinden çalıştıkları bölgelere geliyorlar. Bir kısmıda gezici tarım işçiliği yapıyor. Onlar için bu sorun ikiye katlanıyor. Kazaların hepsi yani işe gidiş gelişleri teorik olarak iş kazası. Fakat istatistiklere girmiyorlar. Çünkü yasalarda illaki işverenin tahsis ettiği araç ibaresi denildiği için" ifadelerini kullandı.
Tarım işçilerinin servis yerine kamyonet veya traktör römorku gibi hayvan ve yük taşımak için kullanılan araçlarla yola koyulduğunu ifade eden Çakır, servis olduğunda ise 20 kişilik minübüslere 30-35 kişinin bindirildiğini ve servislerin standartlara uygun olmadığını vurguladı.
İŞÇİYE MESAİDEN SONRA SERVİS DE SÜRDÜRÜLÜYOR
Tarım işçilerinin çalışmakla kalmayıp uzun mesai sonrası şoförlükte yaptığını kaydeden Çakır, "Bu insanlar sabahın köründe kalkıyorlar, 12 saat çalışıyorlar. Araçların uygun olmamasının yanında uzun çalışma saati ve birlikte bu işi de yüklediğin zaman işçiye trafik kazasına neden oluyor dikkatsizlik diyorlar. Ne yapsın insanlar? 14 saat çalışsınlar da bakalım, o dikkat nasıl oluyormuş" şeklinde sorguladı.
Çiftçilerin ise standartlara uygun olmayan 40-50 yıllık traktörle tarlaya gidip geldiğini ifade eden Çakır, ölüm ve yaralanmaların sürücü mahalinde koruyucu demir kasanın olmamasının önemli bir etken olduğunu işaret etti.
ŞOFÖRLER TIRDA KOLTUK ARKASINDA, OTOBÜSTE BAGAJDA UYUYOR
Taşımacılık sektöründe ise, uzun yol şoförlerinin tek çalıştığını, GPS gibi takip cihazlarının şoförlerde kaygı yaratarak 16 saate varan çalışma temposuna ittiğini ifade etti. Çakır, "Şoför tırda koltuğun arkasında olan bölümde, otobüslerle bagajın arasında bir yerde uyuyor. Bu koşullarda dinlendirilirmeyen şoförle kazalar oluyor" dedi.
FİRMALAR BAKIM MASRAFINDAN KAÇINIYOR
Araçlarda teknik nedenlerle yaşanan kazaları sorduğumuz Çakır, rekabet için nelerin feda edildiğini; "Yeterli bakım yapılmıyor. Şoförler bunun farkında aslında. Çalışma koşullarının kötü olmasının yanında, araçlarında kötü durumda olması; kıran kırana rekabet varken maliyetler düşürülmek istenildiği için. Örneğin bir fabrikanın servis işini alıyor firma. Birkaç firma var ve 10 bin alması gerekirken 5 bine fiyatı indiriyor. Servis masrafları, şoför maaşı derken diğer sorumluluklarını yapmamaya başlıyor. Araçların yetersiz olması, şoförlerin çok yoğun çalışması özellikle gıda ve tekstil sektörlerinde yoğun olarak ölümlü kazalara yol açıyor. Yetersiz yol dizaynları: OSB’lerde özellikle ana yola çıkışta yeterli uyarıların ve levhalarının olmaması, uygun yolların olmaması; iki, üç mesaiye emek gücünü yetiştirme hareketliliği aynen hava alanlarındaki gibi yoğunluk bu kazalara yol açıyor" şeklinde anlattı.
MEDYA KAMUSAL SORUMLULUĞU GÖRÜNMEZ KILIYOR
İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü Başkanı Doç. Dr. Aslıhan Ardıç Çobaner ise, ‘çözüm gazeteciliğini’ işaret ederek, "Trafik kazaları elbette haber olmaya devam edecektir, ancak daha önemlisi trafik kazalarının nedenleridir. Bu nedenlerin üzerinde durulması ve nedenlerin ortadan kaldırılması için çaba harcanması çözüm gazeteciliğinin bir görevidir" dedi.
Doç. Dr. Ardıç Çobaner Çözüm gazeteciliğinde basının temel görevi toplumun sorunlarına ışık tutmak ve bu sorunların çözümünde sadece karar alıcıları değil toplumu da harekete geçirmektir. Çözüm gazeteciliği, sıradan insanların sorunlarına ve bu sorunların çözümüne odaklanmasıyla geleneksel gazetecilik anlayışından ayrılmaktadır.
Çalışanların işe giderken yer aldıkları kazaların iş kazası mı yoksa trafik kazası mı olarak değerlendirileceği konusunda ikilem yaşadığını kaydeden Doç. Dr. Ardıç Çobener, "Medya genel olarak halk sağlığı ve iş güvenliği gibi kamusal sorumluluk gerektiren konuları bireysel sorumluluklara indirgeyerek vermekte ve kamusal sorumlulukları görünmez kılmaktadır" belirlemesinde bulundu.
DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ HALK SAĞLIĞI SORUNU OLARAK GÖRÜYOR
Hukuk ve kanun mevzuatında ki kaza tanımına dikkat çeken Doç. Dr. Ardıç Çobener "Haberlerde de çalışanların işe giderken ve dönerken yaptığı kazalar ile ilgili olarak kullanılan "trafik kazası" tanımlamasının sorgulanması önemlidir. Dünya Sağlık Örgütü bu tartışmanın bağlamını bir halk sağlığı sorunu olarak görüp "Trafik ve Yol Güvenliği" olarak adlandırmayı tercih etmektedir" dedi.
Trafik kazalarının haberleştirilmesinde bazı sorun alanları bulunduğunu söyleyen Doç. Dr. Ardıç Çobaner, bunları şu şekilde sıraladı:
* Olay merkezli ve olumsuzluk üzerine kurulu bir habercilik anlayışı ile gazetelerin kaza haberlerini verirken bilgilendirmek yerine olayı sansasyonelleştirecek ifadeler ve fotoğraflar kullanması,
* Daha çok ilgi çekmek ve sansasyonellik için klişe ifadelerin ve haber başlıklarının kullanıldığı, haber içerikleri ile başlıkların örtüşmediği haberler,
* Haber içeriklerinde kaza nedenleri üzerinde yeterince durulmaması ,
* Haberlerin büyük çoğunluğunda trafik güvenliği mesajı, kural ihlali ve yol-trafik sorunlarına yer verilmediği, ölümlü kazaların daha çok haber değeri taşıdığı, kaza haberlerinin genellikle üçüncü sayfa haberi olarak verildiği, haberde dehşet ve trajedi boyutlarının ön plana çıkarıldığı,
* Trafik ve yol güvenliği konularında olayları irdeleyen, tartışan haberler oranı düşüktür. Haberler genelde kazayı anlatmanın, yaralı ve ölü sayısı belirtmenin ötesine geçmemektedir. Haberler nesnel, sorgulayıcı, bilgi veren nitelikten daha çok trajik öyküleme, sansasyonel ve rakamlar içine sıkıştırılmış biçimde yer almaktadır.