İstanbul Baro başkan adayı Karagülle: 'Temsilde adaleti ve değişimi sağlayacağız'

İstanbul Baro başkan adayı Karagülle: 'Temsilde adaleti ve değişimi sağlayacağız'
İstanbul Baro Başkan adayı Mert-Er Karagülle, mevcut baro yönetimin avukatlardan ve sorunlarından giderek uzaklaştığını belirterek, “Avukatlar aidiyet sorunu yaşıyor” dedi. Karagülle, yönetimdeki yüzde 12 olan temsil oranını yükselteceklerini kaydetti.

Müzeyyen YÜCE


İSTANBUL - Yaklaşık 63 bin avukatın kayıtlı olduğu İstanbul Barosu, bu hafta sonu yapılacak genel kurulla yeni başkanını belirleyecek. Haliç Kongre Merkezi’nde 19-20 Ekim tarihlerinde yapılacak olan seçimde avukatlar yeni yönetimi seçmek için sandık başına gidecek. 11 aday arasında Değişim İçin Güçlü Baro adına seçimlere Mert-Er Karagülle girecek. Karagülle genel kurul öncesi Artı Gerçek’in seçim sürecine, vaatlerine ve yargı sistemine ilişkin sorunlara ilişkin sorularını yanıtladı.

‘BARO YÖNETİMİ YÜCEL SAYMAN DÖNEMİ ÜZERİNE TAŞ KOYMADI’

- İstanbul Barosu hafta sonu seçime gidiyor. Siz de Değişim İçin Güçlü Baro Grubu’nun adayısınız. Öncelikle mevcut baro yönetimine ilişkin eleştirileriniz neler? Neden aday oldunuz?

"Kitlesel desteği başlangıç itibariyle eksik olan ve faaliyetleriyle daha doğrusu durağanlığıyla her geçen gün avukatlardan uzaklaşan bir baro yönetimi var. Önceki yirmi yılda olduğu gibi son iki yılda da kendilerinden önceki Yücel Sayman döneminde oluşan kurumların ve sistemin üzerine taş koymayan bir yönetim. Hatta, bu kurumların, amaçlarından ve işlevselliğinden gitgide uzaklaştığı uzun bir dönem. Ülke için de bir tespit yapmak gerekiyor. Toplumsal ilişkileri düzenleyen kurallar bütünü olan hukuk; ekonomiden, siyasete, aile ilişkilerinden barışa birçok konuda hayatımızı düzenler ve güvence altına alır. Siyasi iktidarların iradesi doğrultusunda şekillenen hukuk kurallarının denge mekanizması adalet ilkesidir. Maalesef son yıllarda ülkemizde; devletin siyasi rejiminden sosyal medyaya kadar her alanda, “adaleti sağlamak” kaygısından uzak, iktidarın ajandasına uygun düzenlemeler hayatımıza hâkim olmaya başladı. Savunmanın kurumu olan baroların ve özellikle İstanbul Barosu’nun söyleyeceği “sözler” ile hayata geçmesi için mücadele edeceği “nitelikli üretimler” olmak zorundadır. Yalnızca görünen soruna odaklanmayan, sorunun kaynağını da irdeleyen, özgür ve özgün fikirler üreten bir yaklaşıma ihtiyaç var. Buna karşılık; mevcut yönetimi böylesi bir tavırdan tamamen uzak bir anlayış sergiliyor. Bu yaklaşımın ortaklaşabileceği, verilerin en uygun şekilde değerlendirilebileceği, demokratik bir ortamda en fazla seçeneğin tartışılabileceği ve seçilen çözümlerin güçlü biçimde hayata geçirilebileceği bir İstanbul Barosu'nu yaratabiliriz diye yola çıktık."

‘BAROLAR YARGI MEKANİZMASINI KENDİNE ÇEKİDÜZEN VERMEYE ZORLAMALIDIR’

- Türkiye’deki yargı sistemine ilişkin sorunlara değindiniz ancak yargı bağımsızlığı ve adaletin sağlanması noktasında da güven duygusunun git gide zedelendiği bir süreç de yaşıyoruz. Bu noktada barolara düşen görev nedir?

"Az önce her alanda, “adaleti sağlamak” kaygısından uzak, iktidarın ajandasına uygun düzenlemelerin hayatımıza hâkim olmaya başladığını belirtmiştim. Adalet arayışında sığınılacak liman olan yargı sisteminde de adaletsizlik giderek artıyor. En kötüsü de toplumun tüm bireylerine yayılan güvensizlik ve onun halkalarından biri olan yalnızlık duygusu. Önceki yıllarda da adalete güvensizlik vardı. Yücel Sayman başkanlığındaki yönetimimiz döneminde Adli Yargıda Yolsuzluk algısına ilişkin bir araştırma yapmıştık, Adalet Bakanlığı ve adliye mekanizması ayağa kalkmıştı. Halbuki o araştırma algıya yönelikti, somut iddia içermiyordu. Bugün ise, medyada, sosyal medyada sayfalarca yolsuzluk öyküleri en azından iddiaları ortaya dökülüyor. Halkın, yargıya inancı tamamen ortadan kalkıyor. Barolar; aktif denetim, sorgulama yaparak, yargı mekanizmasının sistemsel olarak kendine çekidüzen vermesini zorlamalıdır. "

ANAYASA TARTIŞMASI: ‘BU OYUNA GELMEYECEĞİZ’

- Yargı bağımsızlığını, adaletsizliği ve sonuç olarak cezasızlığı konuştuğumuz günlerde ‘yeni anayasa’ tartışmaları yapılıyor. Tüm bu tartışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?

"Türkiye'nin 12 Eylül ürünü olan antidemokratik bir anlayışla hazırlanmış 1982 Anayasa'sından kurtulması gerektiği tartışmasızdır. Ancak, bu nasıl olacak? Mevcut iktidar; İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmeye, Hayvan Hakları Yasası'na kadar hiçbir düzenlemede müzakereci bir yöntem izlemedi. Bundan sonra da izlemeyeceğini rahatlıkla tahmin edebiliriz. Böyle bir ortamda, mevcut iktidar ile anayasa yapma veya anayasa müzakeresine girmek içeriğe ilişkin tezler üretmek; sonunda mağlubiyetle sonuçlanacak bir süreçte iktidara meşruiyet kazandırmak demektir. Biz bu oyuna gelmeyeceğiz. İleride Anayasa yapmak veya değiştirmek üzere oluşturulmuş demokratik bir ortama sunmak, orada tartışmak üzere bir anayasa taslağı hazırlatacağız ve günü geldiğinde onu hayata geçirme mücadelesi yapacağız."

- Türkiye’nin bir diğer sorunu ise giderek artan kadın ve kız çocuklarına yönelik şiddet, taciz ve cinayet haberleri. Suçluların cezasız kaldığı eleştirileri sıkça yapılıyor. Sizce kadına şiddet neden önlenemiyor?

“Bu ülkede dört şey olmayacaksın; kadın, çocuk, ağaç, sokak hayvanı” demiş Yaşar Kemal. Bu tespite engelli, cinsel yönelimi farklı vb. ötekileştiren grupları da ekleyebiliriz. Toplumun kılcal damarlarına yerleşmiş bu amaca bir de cezasızlık politikasını ekleyin. İşte sorunuzun cevabı. Yönetim Kurulumuz, Komisyon ve Merkezlerimiz ile bu sözün söylenmesine neden olan toplumsal iklimin değiştirilmesi mücadelesini sürdüreceğiz."

‘TEMSİLDE ADALETİ SAĞLAYARAK DEĞİŞİMİ GERÇEKLEŞTİRECEĞİZ’

- Baro seçimlerinde diğer adaylardan farklı olarak ‘temsilde adalet’ sloganıyla genel kurulda ikinci gelen grup için yönetim kurulu ve TBB delegasyonu listesinde temsil olanağı sağlayacağınızı açıkladınız. Neden böyle bir düzenlemeye gerek duydunuz? Tam olarak nasıl bir uygulama olacak?

"İstanbul Barosu’nun 2022 yılında yapılan genel kurulunda seçime katılım oranı yüzde 42,75’ti. Mevcut yönetim de göreve yüzde 29,66 oy oranıyla geldi. Filiz Saraç yönetiminin baro üyelerini temsil oranı yüzde ise 12,75 olarak karşımıza çıkıyor. Bu tablo ‘temsilde adalet’ sorunu yaratıyor. Bu durum aynı zamanda İstanbul Barosu ile avukatların büyük çoğunluğu arasında aidiyet ilişkisinin neredeyse tamamen ortadan kalkmasına yol açıyor. Her seçimde katılım oranının daha da düşmesi bu döngünün bir sonucu. Aynı zamanda; kitlesel desteğini yitirmiş, hatta hiç kazanamamış olan baro yönetimi de kamuoyu önünde etkisini yitiriyor. Temsilde adaleti sağlayabilmek, kitlesel desteği olan güçlü baro oluşturabilmek ve birlikte çalışmak, üretmek için listemizin bir kısmını boş bırakarak seçimde ikinci gelen gruba yönetim kurulunda, diğer kurullarda ve TBB delegasyonunda temsil edilme olanağı sağlıyoruz. Bugün önerdiğimiz seçim yöntemi geçen seçimde uygulansaydı İstanbul Barosu Yönetimi’nin, kullanılan oy bazında seçilme oranı yüzde 56, 67, üye temsil oranı da yüzde 24,23 olacaktı. Gerçek değişimi gerçekleştirerek, temsilde adaleti sağlayabilmek için çalışacağız."

‘AVUKAT HER GEÇEN GÜN DAHA DA YOKSULLAŞIYOR’

- Sayıları 190 binlere ulaşan bir avukat popülasyonu var. Bu sayının büyük bir bölümünü de genç avukatlar oluşturuyor. Bu noktada özellikle genç avukatların öne çıkan sorunları nelerdir? Avukat sayısındaki bu artış hangi sorunlara gebe?

"Avukat her geçen gün daha da yoksullaşıyor; öyle ki ya yoksulluk onu yok ediyor ya da yoksulluk karşısında o kendini yok ediyor. Bu duruma dayanacak bir saniyesi bile kalmadı… Biz alanda olan avukatlar olarak bu temel/yakıcı gerçeği görüyor, hissediyor ve üzerinde düşünmek ve yoğun çalışmak gereken önceliğimiz olarak görüyoruz. Elbette evrensel hukukun ve Avukatlık Kanunu’nun baroya, bu toplumun İstanbul Barosu’na yüklediği görevleri biliyoruz ve onları da yerine getireceğiz. Ancak gündemimizin ilk maddesi bu ve çözüm önerilerimiz de bu soruna odaklı."

‘AVUKATIN EKONOMİK REFAH SEVİYESİNİ YÜKSELTMEK İÇİN ÇALIŞACAĞIZ’

- Peki sizin avukatların sorunlarına ilişkin ne gibi çözümleriniz olacak?

"Avukatın ekonomik refahının yükseltilmesi için; bir yandan mevcut, faaliyet alanı kapsamında kalan enstrümanları kullanacağız. Zorunlu Avukatlık, CMK Ücretlerinin Artırılması, Adli Yardım sisteminin yeniden organize edilmesi, işçi/bağlı çalışan avukatların asgari ücretlerinin belirlenmesi, sosyal güvenliklerinin teminat altına alınması ve bunların uygulamanın denetlenmesi yapacaklarımızdan sadece birkaçı. Diğer yandan ‘Sosyal Ekonomi’ yani ticari şirketlerden farklı olarak ‘maksimum kâr” amaçlı değil, “dayanışma, eşitlik, katılım ve sürdürülebilirlik” gibi değerlere dayanan bir ‘Dayanışma Ağı’nı avukatlar arasında yaşama geçireceğiz. Baro, sadece bozuk ya da uygulanmamış yasaların değil, avukatların onurlu yaşam haklarının, onurlu bir toplumsal yapının savunucusu olmalıdır. Biz de bu hedefe yönelik çalışacağız. Bunun yanı sıra Avukatın mesleğini sürdürülebilir kılacak şekilde, başta mahkemeler ve icra daireleri olmak üzere faaliyet alanındaki kalitenin aratılması için durmaksızın mücadele edeceğiz. Her bir soruna ilişkin çözüm önerimiz var, web sitemizde yayınlanmaktadır."

Öne Çıkanlar