İstanbul Barosu’ndan ‘kuyu tipi’ cezaevlerine ilişkin açıklama
İstanbul Barosu İnsan Halkaları Merkezi, “kuyu tipi” cezaevlerinde tutukluların 23 saate kadar havalandırmasız hücrelerde tutulduğunu belirterek, kelepçeli muayene gibi birçok ihlalin de yaşandığını kaydetti.

Artı Gerçek - İstanbul Barosu İnsan Hakları Merkezi, Çorlu Karatepe Yüksek Güvenlikli Cezaevi’ne gerçekleştirdikleri ziyaret ve "kuyu tipi" olarak adlandırılan cezaevlerine ilişkin Beyoğlu’nda bulunan binalarında açıklama gerçekleştirdi.
Açıklamaya, İstanbul Barosu Başkan Yardımcısı Rukiye Leyla Süren ve İnsan Hakları Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyesi avukat Yağmur Kavak katıldı.
Burada konuşan Yağmur Kavak, “kuyu tipi” cezaevlerinde en önemli sorunlardan birisinin havalandırmanın olmaması olduğunu belirtti. Kavak, tutukluların günün 22,5 veya 23 saatini hücrede geçirdiğini vurgulayarak, “Yazlık ve kışlık havalandırma alanlarının yerleri farklıdır. Mahpuslar, yazlık havalandırma alanının beton duvarlardan ibaret olması nedeniyle çok sıcak olduğunu, kapısı açılır açılmaz sıcak hava dalgasının çarptığını, yazlık havalandırmanın fırından farksız olduğunu; 1-1,5 saat süreyle beton bir alanda tutularak hava alma hakkının kullanılmasının mümkün olmadığını ifade etmişlerdir” dedi.
Çorlu Cezaevi’ndeki tutukluların ya oturmak ya da uzanmak zorunda kaldıklarını, hareket alanlarının dar olduğunu söylediklerini belirten Yağmur Kavak, “Mahpuslar günün en az 22,5 saatini havalandırmasız hücrede, ağırlıklı olarak da tek kişilik hücrelerde tutuluyor. Bu durum hem iç hukuktaki kanunlara hem de uluslararası hukuk kurallarına ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına açıkça aykırı olarak hücre cezasının tüm mahpuslar için uygulanarak olağanlaştırılmasıdır” diye belirtti.
AÇLIK GREVİNDELER
Yağmur Kavak, 153 gündür açlık grevinde olan Fikret Akar ve 293 gündür açlık grevinde olan Serkan Onur Yılmaz’ı ziyaret ettiklerini belirterek, “Açlık grevindeki tutsakların talepleri ‘kuyu tipi’ cezaevlerinin kapatılmasıdır. Hücrelerde pencerelerin önünde hava akışını kesen metaller bulunuyor. Demir parmaklık, demir parmaklığın önünde ise tutuklular tarafından ‘fens teli’ olarak tarif edilen metal üzerinde küçük delikler olan bir levha bulunmaktadır. Avukat görüş yerlerindeki koridorda bulunan pencerenin de aynı şekilde kapatılmış olduğu, bu pencereden hava akışının sağlanmasının oldukça zor olduğu gözlemlenmiştir. Hücrelerin kendi havalandırma alanlarının bulunmadığı da dikkate alındığında hücrelerde hava akışının sağlanması için tek imkan olan pencerelerin bu şekilde kapatılmış olmasının hava almada yaratacağı sorun daha iyi anlaşılabilir” diye konuştu.
HÜCRELER KAMERAYLA İZLENMEKTE
Çorlu Karatepe Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nin hücrelerinin bir veya üç kişilik şeklinde dizayn edilmiş olduğunu vurgulayan Yağmur Kavak, “Görüştüğümüz mahpuslar tarafından üç kişi tutulan hücrelerin diğer tiplerdeki hapishanelere göre daha dar olduğu tarafımıza aktarılmıştır. Üç kişilik hücrelerin içinde yaşam alanını izleyen ve kaydeden kameralar bulunmaktadır. Hapishanenin başka bir bölümünde olan kontrol odasından kapının açılması gerekmektedir. Tutukluların aktardığına göre, elektrikli sistemin arızalanması veya çalışmaması durumunda ya da elektrik kesintisi halinde kapının fiziken açılmasının imkanı yoktur. Mahpusların kalp krizi geçirmesi gibi acil sağlık müdahalesine ihtiyaç duyması durumunda kapının açılması için önce arızanın giderilmesi beklenecektir” dedi.
‘KELEPÇE İLE MUAYENE’
Çorlu’da görüşülen tutukluların, sohbet hakkının hiç uygulanmadığını söyleyen Yağmur Kavak, “Aynı genelgeyle düzenlenen spor hakkının ise ayda bir defa bir saatliğine uygulandığını iletmişlerdir. Bu durum mahpusların bir araya gelerek sosyal ilişki kurma hakkını ortadan kaldırmaktadır. Tutsaklar hastaneye götürülürken jandarma aramasından geçiriliyor. “Öncesinde gardiyanlar tarafından aranan mahpuslar jandarma tarafından tekrar arama yapılmasını veya arama esnasında ayakkabılarını çıkarmayı kabul etmezlerse hastaneye gidememektedir. Hastaneye gidebilenler ise kelepçe ile muayene edilmeyi kabul etmezlerse yine tedavi olamamaktadır” diye konuştu.
KEYFİ ‘YASAK’ UYGULAMALARI
Tutukluların on kitaptan fazlasının bulunmasına izin verilmediği ve mektup yasaklarının keyfi uygulama olduğunu söyleyen Yağmur Kavak, “Hücrede yalnızca bir mavi ve bir siyah tükenmez kalem bulundurmalarına izin verilmesinden, yayınevleri tarafından gönderilen kitapların kendilerine verilmemesinden, tahliye olan tutukluların gönderdikleri hediyelerin daha önce aynı hapishanede kalmış olmaları nedeniyle verilmemesinden, kantin çeşitliliğinin sınırlı olmasından şikayet etmişlerdir” dedi. (MA)