İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararı Danıştay’da: Savcı fesih işleminin iptalini istedi
Seda TAŞKIN
ARTI GERÇEK- İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının iptali için açılan davanın 10’ncu duruşması Danıştay’da görüldü. Cumhurbaşkanlığı avukatları savunmalarında davanın reddini talep etti. Danıştay Savcısı, "Dava konusu işlemin iptalinin gerektiğini düşünüyorum" diyerek, fesih işleminin iptalini istedi. Duruşma kararın ertelenmesiyle sonlandı.
DURUŞMADA NELER YAŞANDI?
İstanbul Sözleşmesi’ni savunan kadınlar, çekilme kararından sonra 495 kadının katledildiğini belirterek, "Tarihi bir gün ve tarihi bir sorumluluk. 42 milyonun yaşam hakkı ile ölüm arasında bir karar. Kadınların yaşam hakkı ile tek adamın kararı arasında bir karar olacak" dedi.
DURUŞMA SALONU TAMAMEN DOLDU
Duruşmaya katılmak için çok sayıda avukat yetki belgesi alırken, kadınlar duruşmaya yoğun katılım gösterdi. Duruşmanın yapılacağı salon tamamen dolarken, salonda öldürülen kadınların aileleri için yer ayrıldı.
Duruşmayı Pervin Buldan, CHP Kadın Kolları Genel Başkanı Aylin Nazlıaka, CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Bektaş ve çok sayıda kadın örgütü ile baro izliyor. Mahkeme heyeti, ilk duruşmada 10 dosyayı ele aldı ve her davacı için 3 kişiye söz hakkı verdi.
İlk savunmayı Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği Başkanı Müjde Tozbey Erden yaptı. Tozbey, mahkeme heyetine "Görmeniz, anlamanız için bugün buraya öldürülen 20 kadının ailesi ile geldik" diyerek, "İzmir’de kızı Gizem Filiz öldürülen anne Bahriye Filiz bugün burada. Öldürülen ve çocukların Remziye Tüysüz’ün kardeşi Mutlu burada. Öldürülen Fatma Hülya Yıldız, kocasından kaçtı, çocukları ile yaşıyordu. Ama kocası koruma kararına rağmen evi bastı Fatma’yı öldürdü. Abisi Ekrem bey burada. Bu aileler ve bizim için o kadınlar önce insandı" dedi.
Tozbey, salonda öldürülen kadınların aileleri, çocuklarının fotoğraflarının yer aldığı afişleri mahkeme heyetine göstermesi üzerine uzun uzun alkış aldı. Tozbey şöyle konuştu:
"İstanbul Sözleşmesi olmasaydı da sözleşmenin içeriği yani devletlerce yapılması gerekenler idare hukukunda, insan hakları hukukunda ve diğer insan hakları sözleşmelerine göre tümüyle devletlerin pozitif yükümlülükleri arasında kabul ediliyordu. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin çeşitli kararlarında ve CEDAW Komitesinin 2017 yılında kadına yönelik şiddetle mücadeleye ilişkin almış olduğu 35 No.lu Genel Tavsiye Kararında belirttiği gibi önleme, koruma, kovuşturma, bütüncül politikalar konusunda benimsenen ilkeler ve devletlerin pozitif yükümlülükleri uluslararası teamül hukukuna dönüşmüştür, evrilmiştir."
‘GÜVENDE HİSSETMEDİĞİMİZİ ANLAYACAKSINIZ’
"Bizim yüzümüze, bu salondaki kadınların gözüne iyi bakın, arkamızdan takip edilme, öldürülme veya cinsel saldırıya uğrama korkusundan hayatını yaşayamayan, her an tetikte nefes alan kadınlara bakın, cinsel taciz baskısı altında avukatlık stajını yapan meslektaşlarımızın gözlerine bakın... Bu korkuyu yaşadığımız için, hiçbirimiz kendimizi güvende hissetmediğimiz için burada olduğumuzu anlayacaksınız."
Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği adına savunma yapan Avukat Hülya Gülbahar ise, "Hukuki bir karmaşa yaratılmaya çalışılıyor. Anayasa'nın 90. maddesi gayet açık. Sözleşmeden çıkıldığı günden beri bütün kadınlar 90. maddeyi okuyor. Uluslararası sözleşmeler Meclis tarafından kabul edilir ve çıkılır. Kanunla yürürlüğü girer ve kanunla yürürlükten kaldırılır. Uluslararası sözleşmelerde Meclis'i bypass edemeyiz. Cumhurbaşkanı Kararnamesi hukuka aykırı" dedi. Gülbahar şöyle devam etti:
"Biz bütün sözleşmeleri savunuyoruz. Biz aynı zamanda Anayasa'yı savunuyoruz. Bu sorumluluk heyetinizin üzerinde. Sözleşmeden çıkıldığından beri kadın cinayetleri arttı. Net bilgi yok ama her gün kadınlar öldürülüyor. İzmir'de 12 günde 12 kadın öldürüldü. Covid-19 affıyla birçok erkek serbest bırakıldı. Basına yansıyan kadarıyla afla çıkan erkekler 10 kadını, 3 çocuğu öldürüldü."
PERVİN BULDAN'DAN HEYETE: SADECE VİCDANLI OLMANIZI TALEP EDİYORUM
Başvurucular arasında bulunan HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, savunmasında, "Bugün sadece HDP'li kadınlar adına savunma yapmayacağım. Bütün kadınlar ve LGBTİ+'lar adına savunma yapacağım. Erkek hukuku değil gerçek yargı diyoruz. Sayın heyet öyle bir karar verin ki, ileride sizlerden vicdanlı yargıçlar olarak bahsedilsin" dedi. Buldan konuşmasını şöyle sürdürdü:
"İstanbul Sözleşmesi kadınların uzun soluklu mücadelesinin sonucu kazanılmış ve erkek şiddetine karşı mücadelenin yollarını adım adım örmüş temel bir sözleşmedir. Sözleşme din, dil, ırk farkından dolayı kapsadığı kesimlerin mağdur edilmemesini ister. Yine kapsadığı kesimlerin din, dil, ırk farklılıklarından dolayı mağdur edilmemesini esas alır. Bu esasın önemini daha önce maalesef Fatma Altınmakas davasında gördük. Evli olduğu erkek tarafından katledilen Fatma’nın Türkçe bilmediği için jandarma karakolunda kendisini ifade edemediği ortaya çıkmıştı. Bugün ülkede Türkçe bilmeyen belki milyonlarca kadın bulunmaktadır. Özellikle ülkede son dönemlerde kamu kurumlarında ve toplumda körüklenen ırkçılık Türkçe bilmeyen kadınların ölümüne de sebep olmaktadır. Ülkenin bu kadar dış göç aldığı ve kadınların savaş sonrası göç sürecinden en çok etkilenen kesim olduğu gerçeği göz önünde bulundurulunca İstanbul Sözleşmesi’nin devleti sorumlu kıldığı tercüme konusu hayati bir önem kazanmaktadır."
Buldan konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bugün partimize açılmış Kobanî Kumpas Davası'nda, Gezi Davası'nda, 8 Mart ve 25 Kasım yürüyüşlerinin yargılandığı davalarda ve yüzlerce başka davada çok sayıda kadın ağır cezalarla yargılanmaktadır. Kadına yönelik şiddetle mücadele eden kadın dernekleri ya ağır baskılar altında ya da kapatma davalarıyla sindirilmek istenmektedir. Kadınlar; demokratik toplumu savundukları için yargılanmaktadır. Kadınlar; tekçi erkek zihniyetin kendilerine çizdiği sınırları kabul etmediği, bu sınırlarla yaşamak istemediği için yargılanmaktadır. Kadınlar; 'artık ölmek istemiyoruz', 'şiddet, baskı altında yaşamak istemiyoruz', 'özgür ve eşit bir yaşam istiyoruz' dedikleri için yargılanmaktadır."
"Kadınlar; doğasına-suyuna, yaşam alanlarına sahip çıktığı için yargılanmaktadır. Kadınlar; en kutsal mücadele olan barış mücadelesini yürüttüğü için yargılanmaktadır. Kadınlar; kadın özgürlükçü, demokratik bir toplumu savundukları için yargılanmaktadır. Kadınlar; faşizme biat etmedikleri için yargılanmaktadır. Kadınlar; faşizme, tekçiliğe, ırkçılığa ve nefret siyasetine karşı öncü bir mücadele yürüttükleri için yargılanmaktadır."
'EŞİTLİĞİN ÜSTÜNLÜĞÜNÜ GÖZETEN BİR YARGI SİSTEMİ DİYORUZ'
"Sözleşme etkin bir şekilde uygulanıncaya kadar mücadelemize devam edeceğiz. Yani kadınlar; mücadeleleriyle İstanbul Sözleşmesi'ni somut olarak uygulamaya çalıştıkları için yargılanmaktadır. Bu nedenle her zaman söylediğimiz gibi erkek yargı değil, gerçek yargı diyoruz! Güçlülerin hukuku değil, haklıların hukuku diyoruz! Erkeklerin üstünlüğünü değil, eşitliğin üstünlüğünü gözeten bir yargı sistemi diyoruz! Eşitlik gözetilsin ki adalet olsun diyoruz! Bu nedenle; eşitlik için, adalet için, yaşam için İstanbul Sözleşmesi'ni bugüne kadar her alanda ve platformda nasıl savunduysak bugün de en inançlı ve kararlı şekilde savunuyoruz. İstanbul Sözleşmesi’ni savunmaya da etkin bir şekilde uygulanıncaya kadar mücadele etmeye de devam edeceğiz. Ortak kadın mücadelemiz engellenemez, durdurulamaz! Türkiye’de milyonlarca kadın adına sizden sadece vicdanlı olmanızı talep ediyorum."
Daha sonra konuşan Eşitlik için Kadın Platformu (EŞİK) adına savunma yapan Şenal Sarıhan, bugün 28 Nisan tarihinde olduğunu gibi yine aynı şeyleri anlatmaya çalıştıklarını söyledi. Sarıhan, "Bir avukat ve davacı olarak bugün yeni ne söyleyebilirim diye düşündüm ve sizin görmediğiniz sahne dışarıda ve Danıştay’ın önünde" dedi. Sarıhan şöyle devam etti:
"Danıştay’ın önündeki kadınlar sırf bu duruşmayı takip etmek için başka başka kentlerden buraya geldiler. Birbirlerini tanımıyor olmalarına rağmen sarıldılar. Bu sahne ortak bir talebin sahnesidir. Hukukçular, yasaların sokakta yazıldığını söylerler. İstanbul Sözleşmesi, kadınların yaşamına sahip çıkması için sokaklarda yazıldı.
'YAŞAMLARINA SAHİP ÇIKMAK İÇİN KADINLARIN SOKAKLARDA YAZDIĞI YASALARDAN BİRİ'
Eski bir hukukçu olarak denir ki yasalar sokakta yazılır işte İstanbul sözleşmesi kadınların aslında kendi yaşamlarına sahip çıkmak için sokaklarda yazdığı yasalardan biridir" dedi. Sarıhan, mahkeme heyetinde 6 erkek arasında sadece bir kadın olmasının da, kadın erkek arasında yaşanan eşitsizlikten kaynaklandığını söyledi.
Aylin Nazlıaka ise İstanbul Sözleşmesi’nden sonra 7-24 çağrı merkezi kurduklarını söyleyerek, "Ancak 20 Mart tarihinde İstanbul Sözleşmesi’nin fesih kararının ardından, bu şiddetlerin arttığını biliyoruz. Failler bu süreçte en çok ‘öldürürüm, yatar çıkarım’ sözlerini söylediğini biliyoruz. Bütün kadınlar kendini bu ülkede güvencesiz hissediyor" dedi.
Başvurucular arasında bulunan Özgür özel ise savunmasında İstanbul Sözleşmesi’nin sadece kadınlar değil, Türkiye için de kritik bir mesele olduğunu söyledi. Özel savunmasında şu sözlere yer verdi:
"Bu mesele sadece kadın meselesi değil bu mesele Türkiye açısından çok önemli bir mesele. Anayasal yargı bağımsızlığı ayaklar altına alınmış durumda. Size anayasal sorumluluğunuzu hatırlatmak üzere buradayım. 90. Madde Uluslararası Sözleşmelere dair durumu net olarak anlatmıştır. ‘Uluslararası Sözleşme, ancak Meclis tarafından feshedilir’ diyor. Tek adamın ben bu kanunu yürürlükten kaldırdım demesi, bizim yemin metinlerimizle çelişmektedir. Egemenliğin millete ait olduğunu hatırlatmak istedim.
Gün gelir cumhurbaşkanları değişir, yürütme yetkisini eline almış kişilere yetki veremeyiz. Uluslararası anlaşmaların bazılarının tartışmaya açılması beka sorunudur. Yüce mahkemenin burada vereceği karar sadece İstanbul Sözleşmesi’ne dair değildir.
'EĞER BU SÖZLEŞMEDEN ÇIKILIRSA ARDINDAN BAŞKA DÜZENLEMELER DE GELECEK'
Ben buraya siyaset yapmaya gelmedim. Hiç mi iyi bir şey yapmıyor diye sorarsanız, İstanbul Sözleşmesi’ni imzaladılar. İstanbul Sözleşmesi kaldırıldıktan sonra cinayetler arttı.
Sadece İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıldı bilgisinin kolluk kuvvetlerinde, yargıda beyninde yarattığı etkidir bu artan 80 cinayet.
Eğer bu sözleşmeden çıkılırsa arkasından başka düzenlemeler gelecek. İşte o zaman asıl kıyamet kopacak.
Sizin sırtındaki yükümlülük belki de kendilerini ifade etmeyen kadınların, belki de gerçekten dilsiz kadınların, belki hiçbir böyle hakkı olduğunu bilmeyen kadınları savunmanın önemini sırtınızda olduğunu biliyorum. Bir kız babası olarak, yaşanan her şiddet vakasından utanç duyan bir erkek şiddet Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak, elinizdeki yetkiyi, kamu adına, kadınlar adına karara bağlayacağınızı ümit ediyorum."
Duruşma, aranın ardından avukatların savunmasıyla devam etti.
İstanbul Sözleşmesi’nin feshine ilişkin Danıştay’da süren davada, Danıştay Savcısı fesih işleminin iptalini istedi. Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığı Hukuk ve Mevzuat Genel Müdürlüğü Anlaşmalar Daire Başkanı Emre Topal, feshin iptalini isteyen kadınların savunmalarına karşı "Gayri ciddi iddialar" dedi. Topal’a yanıt veren avukat Özge Yücel, "Nasıl bu karardan vazgeçildiğini anlattı ama neden olduğunu anlatmadı" diye vurguladı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla İstanbul Sözleşmesi’nin feshine ilişkin Danıştay’da açılan davaların ikinci dizisi bugün yapılıyor. Danıştay 10. Daire bugün fesih kararının iptali için dava açan Önce HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, Kadınlar ve Çocuklar Derneği, SOL Parti, Yargıçlar Sendikası, Malatya, Zonguldak, Çanakkale, Kars, Artvin, Denizli, Kırklareli, Tokat, Aksaray ve Şırnak barolarının başvurularını görüşüyor.
Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığı Hukuk ve Mevzuat Genel Müdürlüğü Anlaşmalar Daire Başkanı Emre Topal, "Bir milletler arasın anlaşmayı sonuçlandıran asıl işlem onay işlemidir" diyerek, bu yetkinin Cumhurbaşkanı’nda olduğunu ve TBMM’nin de sadece "milletler arası yetkisinin onaylamayı uygun bulma" yetkisinin olduğunu söyledi.
Topal’ın konuşması sırasında yargıç hızlı savunma yapmasını istedi. Topal, "Biraz sürece çünkü çok gayri ciddi iddialar var" dedi. Topal, "Biz hep şunu savunduk, milletler arası anlaşmalar uluslararası hukuk işlemidir. TBMM’nin kabul ettiği iç hukuk kanunu değildir" diye konuştu.
Topal’ın sözlerinin ardından avukat Özge Yücel, "Nasıl bu karardan vazgeçildiğini anlattı ama neden olduğunu anlatmadı" dedi.
Avukat Hülya Gülbahar, Topal’a "Anayasa’nın 90’ıncı maddesi çok açık. Bunu yorumlamaya gerek yok. Arkadaşların okuması ve okuduğunu anlaması gerekiyor" diye eleştiride bulundu. Gülbahar insan haklarıyla ilgili olan uluslararası sözleşmelerin kendisiyle çelişen kanunları bertaraf edeceğini söyledi.
Avukat Şenal Sarıhan, taleplerinin yaşam hakkının korunması olduğunu ifade ederek, "Kadınlar yaşama haklarının güvence altın alınmasını, şiddete uğramamak, ikinci sınıf olmamak istiyorlar. Temel haklarla Cumhurbaşkanlığı makamının kararname çıkarma yetkisi yok" diye konuştu.
Sarıhan, "Esas olması gereken şey yaşam hakkına sahip çıkmasıdır bu mahkeme kararının" diye vurguladı.
'ALLAH KİMSEYE SAHİBİNİN ADINA SAVUNMA YAPMAYI NASIP ETMESİN'
Malatya Barosu adına konuşan avukat Sibel Suiçmez, Topal’a "Allah kimseyi sahibinin adına savunma yapmayı nasip etmesin" dedi.
Cumhurbaşkanlığı avukatları davanın reddini talep etti. Danıştay Savcısı, "Dava konusu işlemin iptalinin gerektiğini düşünüyorum" diyerek, fesih işleminin iptalini istedi.
Daire, ileri tarihte karar verilmek üzere duruşmayı sonlandırdı.
DURUŞMA ÖNCESİNDE YAŞANANLAR
Duruşma öncesi Danıştay binası önünde HDP Eş Başkanı Pervin Buldan, CHP milletvekilleri Aylin Nazlıaka, Özgür Özel açıklama yaptı.
Danıştay’ın, kararın iptal edilmesi yönünde sunulan mütalaa kararı beklenirken diğer duruşmalar bugün (7 Haziran 2022, Salı) görülüyor.
Duruşma öncesinde kadınlar adliye önünde açıklama yaptı. İlk olarak EŞİK adına avukat Selin Nakıpoğlu açıklamayı okudu. Bir kişinin verdiği kararla sözleşmenin iptal edilemeyeceğini söyleyerek, "‘İstanbul Sözleşmesi’nden imzayı çekiyorum, çektim’ kararının iptali için sivil toplum kuruluşları, barolar, muhalefet partileri ve yüzlerce kadın süreci yargıya taşıdı. İstanbul Sözleşmesi’nden Vazgeçmiyoruz demek için 28 Nisan'da buradaydık. 650 kişilik konferans salonunda sayımız 1000’i aştı. Kadın örgütleri, kadınlar, LBGTİ+'lar ve avukatlar salonu doldurduk, Sözleşme’yi savunduk" dedi.
"Bugün yine burada, ülkenin dört bir yanından yüzlerce kadın birlikte, hukuksuz fesih bildiriminin yargılanmasına tanıklık edecek, İstanbul Sözleşmesini birlikte savunacağız" diyen Nakıpoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Mahkeme salonu içeresindeki onlarca, adliye önündeki yüzlerce, ülke çapında ise milyonlarca kadının meşru talebi karara bağlanacak. Bir tarafta tek kişilik kararlar varsa diğer tarafta biz milyonlarız. Biz imzanın çekildiği günden önce de sonra da ‘İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz’ diyoruz.
"Her daim söylediğimiz gibi, eşit yurttaşlık kavramına tahammülleri olamayanların yapmış olduğu karalama ve saptırmalarla Sözleşmesi’nden imza çekildi.
"Ve şimdi sıra ‘ben istedim oldu’ kararına karşı açtığımız davaların duruşmasına katılmaya geldi. Neden bu kadar emek? Neden bu kadar mücadele? Çünkü bu kavga karanlıkla aydınlığın kavgası. Hukukun gücüne, adalete, toplumsal cinsiyet eşitliğine inananların mücadelesi. Bu değerlere inanan herkesin bu mücadelede olması gerekir.
‘İLK HAKARET DEĞİLDİ’
"Kadına yönelik erkek şiddetinin en yaygını en çok yaşanılanıdır; küfre, hakarete maruz kalmak, aşağılanmak… Örneğin birkaç gün önce Cumhurbaşkanı’nın geziye katılan vatandaşlar için sarf ettiği sözü duyunca şaşırmadık. Evet duyduklarımızın en kötüsüydü ama ülkenin yarısına yöneltilen ilk hakaret değildi."
Daha sonra konuşan CHP Kadın Kolları Genel Başkanı Aylin Nazlıaka, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasına karşı açılan davaların yapılacağı Danıştay önünde, "Bugün burada bir tarih yazılıyor. Çıkacak olan karar, yaşamla ölüm arasında bir tercihtir. Çıkacak olan karar, hukuk üstünlüğü ile üstünlerin hukuku arasında bir tercihtir. Çıkacak olan karar, bu ülkede yaşayan 42 milyon kadınla, tek adam arasında bir karardır" açıklamasını yaptı.
‘YAŞAM HAKKIMIZA SAHİP ÇIKMAK İÇİN BURADAYIZ’
Nazlıaka, "Bugün burada Eşitlik Platformu’yla, siyasi partilerle, barolarla, kadın örgütleriyle ve 81 ilden gelen CHP Kadın Kolları’yla hep birlikte bulunuyoruz. Halk da burada biz de buradayız. Gelme sebebimiz, yaşam hakkımıza sahip çıkmak. İstanbul Sözleşmesi, bir günde imzalandı. İstanbul Sözleşmesi bir günde feshedildi. Ama İstanbul Sözleşmesi, bir günde yazılmadı. İstanbul Sözleşmesi, son nefesinde katilinin adını kanıyla yazan kadınların yaşam boyunca sağlanamayan adalet mücadelesini hiç değilse ben öldükten sonra katilim ceza alsın diyerek mücadele etmesiyle kazanıldı. Yüz yıllardır süren kadınların eşitlik mücadelesi sonunda yazıldı bu sözleşme. Onun için bizler kadınların bu eşitlik mücadelesi hakkına da, yaşam hakkına da sahip çıkmak için buradayız ve adalet arayışımızı bu konudaki talebimiz bir kez daha yükseltmek için buradayız" dedi.
Nazlıaka, şöyle devam etti:
"Geçen hafta Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun duruşmasındaydık. Bu ay aynı zamanda. ayın 14’ünde ve 23’ünde yapılacak davalarda da yine burada olacağız. Bugün burada bir tarih yazılıyor. Çıkacak olan karar, yaşamla ölüm arasında bir tercihtir. Çıkacak olan karar, hukuk üstünlüğü ile üstünlerin hukuku arasında bir tercihtir. Çıkacak olan karar, bu ülkede yaşayan 42 milyon kadınla, tek adam arasında bir karardır. Onun için diyoruz ki, sevgili Nazım Hikmet’in dediği gibi, eğer hak haksızlıktan yüze, sevgi nefretten üstün, aydınlık karanlıkta güçlüyse çaresi yok dostlar. Biz kazanacağız. Biz kazanacağız. Biz kazanacağız. Çünkü haklıyız."
‘YOK SAYILACAK BİR SÖZLEŞME DEĞİLDİR’
HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasına karşı açılan davaların yapılacağı Danıştay önünde basın açıklaması yaptı. Bir erkeğin sözüyle İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılamayacağını söyleyen Buldan, şöyle konuştu:
"Hepinizi HDP adına sevgiyle saygıyla selamlıyorum. Kadınların uzun yıllar verdiği mücadele sonucu emekleriyle, bedenleriyle, sözleriyle ve ödemiş oldukları bedellerle kazandıkları bir hak olan İstanbul Sözleşmesi’nin bir gece yarısı bir erkek tarafından feshedilmesini asla kabul etmediğimizi her yerde ifade ettik, bugün burada bir kez daha söylüyoruz. İstanbul Sözleşmesi bir erkeğin iki dudağı arasından çıkacak bir sözle, attığı bir imza ile asla feshedilecek ve yok sayılacak bir sözleşme değildir. Bugün Türkiye’de binlerce kadın erkek şiddetine maruz kalırken, binlerce kadın canını verirken, katledilirken yaşamını yitirirken böylesi önemli bir sözleşmenin bir gece yarısı feshedilmesini asla kabul etmeyeceğiz ve İstanbul Sözleşmesi’ni savunmaya her yerde devam edeceğiz.
'BU KARARIN BUGÜN DANIŞTAY’DAN OLUMLU BİR ŞEKİLDE ÇIKMASI SADECE BİZİM DEĞİL BU ÜLKEDE YAŞAYAN MİLYONLARCA KADININ TALEBİDİR'
Biz HDP olarak Danıştay’a bir başvuruda bulunduk İstanbul Sözleşmesi’nin feshini kabul etmeyeceğimize dair. Bu kararın bugün Danıştay’dan olumlu bir şekilde çıkması sadece bizim değil bu ülkede yaşayan milyonlarca kadının talebidir ve biz milyonlarca kadını temsilen bu duruşmayı izlemek üzere buradayız. Bu hukuksuzluğu asla kabul etmeyeceğimizi bir kez daha belirtiyoruz. Burada gözü yaşlı anneler var, kızlarını erkek şiddetiyle kaybeden annelerimiz var ama bu ülkede yaşayan milyonlarca annenin aynı durumu düşmemesi için hep birlikte bu sürecin takibi olacağız. Milyonlarca kadının bu sürecin takipçisi olması için elimizden geleni yapacağız ve asla bunun mücadelesini bırakmayacağız. İstanbul Sözleşmesi hepimizin kırmızı çizgisidir, biz bu kırmızı çizgimizden asla vazgeçmeyeceğiz, asla taviz vermeyeceğiz."
????İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararı Danıştay’da görülüyor
— +GERÇEK (@artigercek) June 7, 2022
????Özgür Özel: Bir siyasi partinin sözcüsü olarak değil, İstanbul Sözleşmesinin koruduğu tüm gruplar için buradayız.
Seda Taşkın'ın haberi @sedaa_tskn https://t.co/rpYJFWsRT4 pic.twitter.com/GoZuRdnQAv
‘CUHMURBAŞKANI DEĞİLİŞİKLİK YAPAMAZ’
Daha sonra konuşan CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel ise, "Bir siyasi partinin, sözcüsü olarak değil, Türkiye’de kadına şiddet uygulamayan hemcinselerinin uyguladığı şiddetten, işlediği cinayetlerden utanç duyan, kadınlarla birlikte, kadın hakları için, çocuk hakları için İstanbul Sözleşmesi’nin koruduğu tüm dezavantajlı grupların yaşam hakkını savunmak için dayanışma ruhuyla buradayız. Hep birlikteyiz. 20 Mart 2021 gecesi, büyük bir travmayı hep birlikte yaşadık. Cumhurbaşkanı yetkileri, kanunları bırakın yürürlükten kaldırmak; üzerinde değişiklik yapamaz" dedi.
Özel; şöyle devam etti:
"Cumhurbaşkanı’nın tek imzasıyla nasılsa önümde hiçbir engel olamaz, nasılsa ben kanunları çiğnerim dediğimi yaparım diyen bir anlayışla, bir tek adam iradesiyle yürürlükten kaldırılmaya çalışıldı. Burada Danıştay’a bu işlemin tamamen hukuksuz olduğu için yok hükmünde olduğunu söylesin diye başvurduk. Eğer bu yokluğu ilan ederse, bu andan itibaren İstanbul Sözleşmemize kavuşmuş olacağız. Yokluk kararını vermediği taktirde Anayasa’ya tamamen aykırı olan bu işlemin iptalini talep ediyoruz. Bu işi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne bırakırsanız, biz bu davayı oralarda kazanırız ama o günlere kadar çok fazla kadının ölümünden, kadın cinayetlerinden sorumlu olursunuz."