Umut Kitapevi bombalamasında verilen beraat kararı Yarıtay'a taşındı
Hakkari’nin Şemdinli ilçesinde Umut Kitapevi’ni bombalayarak bir kişinin yaşamını yitirmesine neden olan, suçüstü yakalanan ve dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın "Tanırım, iyi çocuktur" dediği astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz ile itirafçı Veysel Ateş hakkında, "insan öldürmek", "örgüt kurmak" ve "insan öldürmeye teşebbüs" nedeniyle açılan davada verilen beraat kararı, Van Barosu tarafından Yargıtay'a temyiz edildi.
Davanın karar duruşmasından 9 ay sonra 26 Ağustos'ta gerekçeli kararını açıklayan Van 1. Ağır Ceza Mahkemesi, kamu personelinin ve kamu kurumlarının bu şekilde bir eylem içerisine gireceğinin akla, mantığa ve hukuka uygun olmayacağını savundu.
MAHKEMENİN BERAAT GEREKÇESİ
Olay günü atılan bombaların sanıklar tarafından gerçekleştirildiğine ilişkin hiçbir kanaatin oluşmadığı iddia edilen gerekçeli kararda, araçta bulunan kroki, silah ve diğer suç aletlerinin örgüt tarafından konulduğu ileri sürüldü. Kararda, şu ifadelere yer verildi:
"Poşet içerisinde isim ve telefon numaralarının yazılı olduğu iki adet not defteri ile bagajda fermuarlı çanta içerisinde iki adet el bombası bulunduğu, tespit tutanaklarından görüleceği üzere; örgüte yakın olan şahısların bu süre içerisinde araç üzerinde fiili hakimiyet kurdukları, örgüt mensupları tarafından aracın yakılması talimatı verildiği, ancak saat 21.10 sıralarında adli makamlar tarafından güvenli bir şekilde aracın bulunduğu yerde keşif yapabildiği, bu nedenle TSK envanterinde kayıtlı olmayan, örgüt tarafından kullanılan Alman yapımı el bombalarının sonradan aracın bagajına konulduğuna ilişkin terörle mücadelede görevli olan sanıkların savunmalarına itibar edilmesi gerektiği."
DELİL BULUNAMADIĞI BELİRTİLDİ
Şemdinlililer tarafından aracın bagajında bulunan ölüm listeleri, bombalar, krokiler ve diğer birçok delile rağmen sanıkların üzerine atılı olan suçların maddi ve manevi unsurlarının oluştuğuna ilişkin herhangi bir delil bulunmadığı iddia edilen kararda, "Ülke bütünlüğünü bozmaya yönelik eylemlerde bulunan bölücü terör örgütü ile mücadelede görev alan sanıkların, bu örgütün işlediği suçlarla aynı suçu işledikleri şeklinde suç vasfına ilişkin nitelendirmenin tamamen varsayımlara dayalı hukuki değerden yoksun bir sonuç anlamına geleceği, terörle mücadelede görevli kamu personelinin ve kamu kurumlarının bu şekilde bir eylem içerisine gireceğinin akla, mantığa ve hukuka uygun olmayacağı kanaatine varılmıştır" ifadelerine yer verildi.
'KİŞİSEL HUSUMETLERİNİN DE BULUNMADIĞI NAZARA ALINDIĞINDA...'
Sanıkların bilgi toplama amaçlı Şemdinli’ye gittikleri savunulan kararda, şunlar kaydedildi: "Bu nedenle terörle mücadelede görevli olan sanıkların, istihbarı bilgi toplama amacıyla olay günü bulundukları Şemdinli ilçesinde maktul ve katılanlara yönelik öldürme, öldürmeye teşebbüs ve yaralama eylemlerini gerçekleştirmelerini gerektirecek, olay öncesine dayalı ayrıca kişisel husumetlerinin de bulunmadığı nazara alındığında, sanıkların üzerine atılı olan dosya içerisindeki delillere göre kanaat uyandırmayan Seferi Yılmaz’ın iddiaları dışında sanıkların atılı suçu işlediklerine ilişkin her türlü şüpheden uzak, kesin, somut ve inandırıcı delili bulunmadığı kanaatine varılarak beraatları yönünde karar verilmiştir."
VAN BAROSU'NDAN TEMYİZ BAŞVURUSU: ADALETE OLAN İNANÇ YOK EDİLDİ
Gerekçeli kararın çıkmasının ardından Van Barosu adına avukat Hamza Çiftçi, beraat kararına karşı Yargıtay'a temyiz başvurusunda bulundu. Başvuruda, mahkemenin somut delillerin hiçbirini dikkate almayarak tamamen sanıklar lehine bir hüküm kurduğuna dikkat çekildi. Sanıkların işledikleri suçun mahkeme tarafından aklandığının ancak yargının da bu kararla karalandığı belirtilen başvuruda, "Yerel mahkeme kararında ve beraat kararına tutarlı bir gerekçe yazılmalıydı. Bu karar Şemdinli halkı başta olmak üzere tüm Türkiye halkıyla dalga geçmektir, aklımızla alay etmektir. Bu karara imza atan hakim ve savcı, görev ve yetkilerini açıkça kötüye kullanmışlardır. Bir halkın gözleri önünde, güpegündüz gerçekleştirilen bombalama eyleminde, suçluluğu kesin delillerle ispatlanmış sanıkların, afaki ve soyut değerlendirmelerle beraat ettirilmiş olmaları, yargının karalanması ve toplumun adalet inancının yok edilmesine hizmet etmiş, cezasızlık politikasında çığır açmıştır" denildi.
‘SANIKLAR SUÇÜSTÜ YAKALANDI’
Sanıkların olayda örgütlü bir davranış içerisinde olduğuna dikkat çekilen başvuruda, "Bu kişiler yıldır korkutma/adam öldürme gibi halkı sindirme amacı gütmektedir. Ne yazık ki ayırma kararları ile örgütün diğer bazı üye ve yöneticileri bu yargılamaya dahil edilmemiş ve haklarındaki soruşturma işlemleri askeri/sivil adliyelerin koridorlarında kaybolmuştur. Halk tarafından suçüstü yakalanan sanıkların salıverilmesi, daha sonra tutuklanmaları ve haklarında sahte belgeler düzenlenmesi, ceza almaları sonrasında cezalarının kesinleşmesi ve en nihayetinde beraat ettirilmesi, toplumun adalet duygularını ortadan kalkmasına sebebiyet vermiştir. Şemdinli halkının gözleri önünde, onlarca tanığın görgü ve duyumuna dayalı yemin beyanlar, keşif, otopsi raporları, kriminal raporlar, sanıkların aracında bulunan el bombaları, silahlar, krokiler, isim listeleri, fotoğraflar ve diğer tüm materyallere usule uygun bir şekilde elde edilmişken, kendi kararları içerisinde tutarlılığı dahi bulunmayan, dosya içeriğine ve yargı içtihatlarına aykırı afaki ve sübjektif değerlendirmelere istinaden tüm suçlardan ayrı ayrı verilen beraat kararının bozulması gerekmektedir" ifadeleri yer aldı. (MA)