'Kameralar kapandı, işkence başladı'

Nusaybin’de gözaltına alınan çocuklar yaşadıkları işkenceleri anlattı

'Kameralar kapandı, işkence başladı'

HABER MERKEZİ - Mardin'in Nusaybin ilçesinde 'sokağa çıkma yasakları' sırasında çatışma bölgesinden çıktıktan sonra tutuklanan 17'si çocuk 67 kişi hakkında açılan dava görülmeye başlandı. Bir buçuk yıl sonra kapalı görülen duruşmada savunma yapan çocuklar, kameralar kapandıktan sonra maruz kaldıkları işkenceyi anlattı.

Mardin Nusaybin'de 26 Mayıs 2016 tarihinde ilan edilen 'sokağa çıkma yasağı' devam ederken, ilçeden tahliye edildikten sonra gözaltına alınıp, tutuklanan 17'si çocuk 67 kişi, haklarında hazırlanan iddianame kapsamında bir buçuk yıl sonra 9 Ocak günü ilk kez hakim karşısına çıktı. Haklarında 19 ayrı suçtan iddianamenin kabul edildiği Mardin 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşma, tutuklu yakınları ve gazeteciler alınmayarak kapalı görüldü.

ÇOCUKLAR SEGBİS’İ KABUL ETMEDİ

N.A, B.E, B.M, Ç.K, D.A, E.T, H.A ve H.E duruşmaya getirilirken, Ş.A, F.A, S.P, D.K, E.D, N.K, K.B, G.M ve H.B ise SEGBİS aracılığıyla hazır edildi. Tutuklu çocukların avukatlarının da hazır bulunduğu duruşma, Nusaybin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından gönderilen belgelerin okunmasıyla başladı. Yapılan kimlik tespiti ardından çocuklar savunmalarını Kürtçe yapma talebinde bulunması üzerine tercüman getirildi. Farklı cezaevlerinde bulunan 7 çocuk SEGBİS ile ifade vermeyeceğini beyan etti.

'GİZLİ TANIK BEYANLARI İŞKENCE İLE ALINDI'

Duruşma tutanağı ise, iki gün sonra avukatlara verildi. Duruşmada savunma yapan H.A., sokağa çıkma yasağı boyunca bodrum katında kaldıklarını ve çatışmalara katılmadığını ifade etti. Çatışma bölgesinden çıktıktan sonra ise güvenlik güçleri tarafından şiddete maruz kaldıklarını anlattı. Dosyada bulunan, hakkındaki gizli tanık beyanlarının rızaen verilmediğini, işkence yoluyla alındığını ifade eden H.A, "İfadelerin altına sadece imza atılmıştır. Hakkımdaki beyanları kabul etmiyorum, bulunduğumuz yer çatışma içerisindeydi bu sebeple kıyafetlerimde atış artığı olması normaldir" dedi.

'ASKERLER DİZİLİP İŞKENCE UYGULADI'

Tutuklu H.E. ise, savcılık aşamasında verdiği ifadeyi kabul etmedi. "Bodrumda bulunan 25 kişi teslim olduk. Biz teslim olacağız dedikten sonra bizi almaya gelen kolluk kuvvetleri bizi kameraya aldılar. Bizi ailemize teslim edeceklerini söylediler, ancak bizi aldıktan sonra başka bir yere götürdüler. Sekize sekiz şekilde dizilmiş askerler bize işkence yaptı. Benim sırtımda sopa kırdılar, zorla teşhis tutanaklarında geçtiği gibi teşhis yaptırdılar" diyen H.E., bunu gözaltına alındıktan sonra çıkarıldığı ilk mahkemede de söylediğini, ancak zapta farklı bir şekilde geçirildiğini ifade etti.

‘ÜZERİME SALDIRIP TECAVÜZ ETMEK İSTEDİLER’

Teslim olmaları ardından güvenlik güçleri tarafından işkence ve sözlü tacize uğradıklarını dile getiren tutuklu N.A. da, savcılık aşamasında iken baskı altında ifade vermek zorunda kaldığını belirtti.

İşkence gördüğünü söylediği savcının, 'Dua et ölmemişsin' dediğini paylaşan N.A., teslim oldukları sırada yaşadıklarını şöyle anlattı: "Erkeklerin bütün elbiselerini çıkardılar, benim de sadece üst elbisemi çıkarmamı istediler. Çıktığımız zaman orda polisler ve askerler konuşlanmış durumdaydı. Sırayla çıktığımız zaman kameralar bizi tespit ediyordu. Kamerayı geçtikten sonra arka kısımda bizi yüz üstü yere yatırdılar ve bize o şekilde işkence yaptılar. Bizi teslim aldıktan sonra elimizi ters kelepçe ile kelepçelediler. Bizi oradan alıp, bir okula götürdüler. Zaten polis ve askerler o okulu işkence yeri olarak kullanıyorlardı. Beni sürükleyerek götürmüşlerdi, saçımdan tutarak, bu şekilde bilincimi kaybettim. Okulda başımıza poşet geçirdiler. Bizi ölüme terk ettiler. Kameralar önünde ve sağlık ekiplerinin geldiği zamanda bize iyi davranıyor süsü vererek bize yardımcı olduklarını belirtmeye çalışıyorlardı. Kamerayı kapattıkları zaman işkenceye devam ediyorlardı. Okulun içerisinde başka bir bölüme beni aldılar, diğer bölümden haykırışlar sesler geliyordu ve işkence yapıyorlardı. Beni aldıkları tek olduğum yerde iki üç kişi üzerime saldırdı, bana tecavüz etmek istediler. Bu kişilerin başındaki kişi geldi siz bu kızın başınıza bela olmasını mı istiyorsunuz bırakın dedi. Daha sonra beni bıraktılar."

'BANA YAPILANLAR ARKADAŞLARIMA DA YAPILDI'

Tutuklu çocuklardan D.A. da benzer şekilde teslim olmalarının ardından bir okula götürüldüklerini, burada güvenlik güçlerinin silah dipçikleri ile yüzüne vurmasıyla şiddete maruz bırakıldığını söyledi.

Savunmasında işkenceye maruz kaldığı için daha önce ifade vermediğini ve polisler tarafından ailesine ait bireylerin fotoğrafları gösterilerek tehdit edildiğini söyleyen B.E. ise yaşadıklarını şu sözlerle anlattı: "Askerler bana küfür ettiler. Ellerimi ters bir şekilde plastik kelepçe ile kelepçelediler. Bizi okula götürdüler, okula götürüldükten sonra 50-60 tane asker bize saldırdılar. Fotoğraflarda da görünmektedir, yüzüm gözüm dağılmıştı. N.'ye saldırdılar, daha sonra beni farklı bir odaya koydular ve tecavüzcü bir eyleme maruz kaldım. Bu sebeple onların utanması gerekir. Asıl suçlu onlardır, benden bazı suçları kabul etmemi istediler. Ancak ben suçlamayı kabul etmiyorum. Bana yapılanlar diğer arkadaşlarıma da yapıldı, onlar utandıkları için söylemiyorlar."

'HASTANEDE MÜDAHALE EDİLMESİNE İZİN VERİLMEDİ'

Yaşanan çatışmalardan dolayı gözüne şarapnel parçası isabet ettiğini belirten N.K. de, askerler tarafından götürüldüğü hastanede kendisine müdahale edilmesine izin verilmediğini kaydetti.

N.K., "Şarapnel parçası gözümün içinde kaldı. Bizi götürdükleri bir apartmanın içinde çok sayıda asker bize saldırdı, şiddet uyguladılar. Ondan sonra kapalı spor salonuna götürdüler. Orada baskı yapıp ifade almaya çalıştılar" diye belirtti.

'İDDİANAME OLASILIKLAR ÜZERİNDEN HAZIRLANDI'

Yapılan bu sanık beyanlarının ardından söz alan ve iddianamenin olasılıklar üzerinden hazırlandığını vurgulayan avukat Kamuran Tanhan, "Tamamı suçlu gibi gösterilmek istenmiştir. Maddi gerçek araştırılmadan düzenlenen bir iddianame var" diyerek, yargılamanın tutuksuz yapılmasını istedi.

'DOSYA İŞKENCE ALTINDA HAZIRLANDI'

Avukat Rengin Ergül ise, yaptığı savunmada mahkeme heyetinin dikkatini müvekkili ve diğer sanıklara uygulanan işkenceye çekti. Ergül, "Müvekkilimiz işkence sonucunda yüzünde eskimoz oluşmuştur. AİHM kararlarına bakıldığında bu yasalara aykırıdır. İşkence altında alınan çocukların ifadelere dayanılarak dosya hazırlanmıştır. Kanuna aykırı olarak elde edilmiş delillerin bu dosyada kullanılması AİHM kararlarına ve Anayasa Mahkemesi’nin 38. Maddesi'ne göre hukuka aykırıdır. Müvekkilimiz silah kullandığı söylenmektedir, ancak swap örneği temizdir. Antimon maddesinin çıkmasının sebebi ise bulunduğu bodrum ortamındandır. Bir kişinin çatışma olmuş bir yerden geçmesi sonucunda bile antimon maddesinin bulaşması ihtimali vardır. Bu nedenle ve işkence altında alınan çocukların ifadelerine dayanılarak dosyanın hazırlanması hususu kanuna aykırıdır" dedi.

Avukat Ali Kahraman da iddianamede maddi imkansızlıklar nedeniyle her bir fiilin failinin tek tek tespit edilemediği bildirildiğine dikkat çekerek, yaşanan bütün olaylardan çocukların sorumlu tutulduğunu söyledi.

SAVCI TUTUKLULUĞUN DEVAMINI İSTEDİ

Çocuklar ve avukatlarının yaptıkları savunmalar ardından mütalaa veren savcı, "Çocukların üzerine atılı suçları işledikleri yönünde kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin olması, delillerin henüz tamamen toplanmamış olması ve çocukların delilleri karartma ihtimalinin bulunması" gerekçeleriyle tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesini istedi.

TOPLU MÜTALAAYA İTİRAZ

Mütalaaya ilişkin söz alan avukat Bünyamin Şeker ise, mütalaanın dosya açısından geçerli olmadığını ifade ederek, "Çocuklar için tek tek değerlendirme yapılması gerekirken, toplu bir şekilde mütalaa verilmiştir. AİHM'in kararlarına bakıldığında Türkiye aleyhine bu hususta çok fazla karar vardır. Delillerin tek tek gösterilmesi gerektiği bildirilmiştir. İddianamede bulunan ve anlatılan olayların hiçbiri çocukların hepsi hakkında ilişkilendirilmemiştir. Ayrıca iddianamede fiillerin faillerle tek tek ilişkilendirilmediği şeklinde ibare geçmiştir, gözaltına verilen ifadelerden yola çıkarak hazırlanan bir iddianame vardır" dedi.

Davaya katılan diğer avukatlarda tek tek söz alarak, mütalaayı kabul etmediklerini belirterek, itirazda bulundu.

TALEP REDDEDİLDİ

Yapılan savunmalar ardından mahkeme heyeti, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gerekçe göstererek, 17 çocuğun tutukluluk halinin devamına karar verdi. Mahkeme, avukatların çocukların teslim oldukları ana dair görüntülerin dosyaya eklenmesi talebine, TSK'nın sokağa çıkma yasağı sırasında hangi mühimmatların kullandığına dair müzekkere yazılması talebini reddetti. Ayrıca mahkeme, SEGBİS aracılığıyla savunma yapmayan çocukların gelecek duruşmada hazır edilmesine karar vererek, duruşmayı 10 Nisan'a erteledi.

MİZANSENİ GÖRÜNTÜLER AÇIĞA ÇIKARMIŞTI

Çocukların duruşma salonundaki anlatımlarını daha önce kamuoyuna yansımış olan görüntüler de doğrulamıştı.

Sosyal medyada paylaşılan görüntülerde, çekilen 'teslim olma' görüntülerinin kurgu olduğu ortaya çıkmıştı. Görüntülerde askerlerin yere yatırılan kişilere nasıl poz vereceğiyle ilgili yönlendirme yaptığı görülürken, bu 'mizansene' dahil edilmek istenen kadın ise müdahale edilmeyerek yaralı halde sedyede bekletilmişti.

Görüntülerde kaydı yapan askerin bir diğer askere; el işaretiyle, "Tamam böyle kal" dediği ve talimatı verdikten sonra ise, "Çıkın görüntüden" diye seslendiği duyulurken, yerde uzanan bir kişinin yanına 'beyaz bayrağı' koyduğu da görülüyordu. (Mezopotamya Ajansı)

PKK nusaybin TSK Mardin polis kck Askerler güvenlik güçleri