İlahiyatçı Kılıç: Cemaatler ve tarikatlar arası çatışmanın yaşanması olasılık dahilinde

İlahiyatçı Kılıç: Cemaatler ve tarikatlar arası çatışmanın yaşanması olasılık dahilinde
Kara’nın cemaat evinde yaşamına son vermesi üzerine tartışmalar devam ediyor. Kılıç, cemaat ve tarikat arası çatışmalara değinirken, 'bu çatışma silahlı çatışmaya dönüşebilir' vurgusu yaptı.

Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi ikinci sınıf öğrencisi Enes Kara’nın yurt olarak kaldığı cemaat evinde gördüğü baskıları anlattığı bir video çektikten sonra yaşamına son vermesi Türkiye'nin gündemine oturdu. İlahiyatçı Yazar Cemil Kılıç, ülkeyi kuşatan cemaat ve tarikatların acilen yasadışı örgüt kapsamına alınması gerektiğini vurguladı. Akademisyen Durak ise gericiliğin panzehrinin laik ve kamucu bir program olduğuna dikkat çekti.

 BirGün’den Mustafa Bildircin’in haberine göre İlahiyatçı Yazar Cemil Kılıç, cemaat ve tarikatların artan etkisine ve cemaat ve tarikatlara karşı atılması gereken adımlara yönelik değerlendirmelerde bulundu. Tarikat ve cemaatlerin, "677 Sayılı Devrim Yasası" kapsamında kapatıldığının altını çizen Kılıç, "Dolayısıyla bu yapılar yasa dışıdır. Hiçbir tarikat ve cemaat de tarikat ve cemaat adıyla faaliyet icra etmiyor. Birtakım vakıflar, dernekler yoluyla çalışıyorlar. Vakıf ve dernek adı altında örgütleniyorlar. Devletin içinde tarikat ve cemaatlerin varlığı ancak bu çerçevede değerlendirilebilir" dedi.

‘SİLAHLI ÇATIŞMAYA DÖNEBİLİR’

Türkiye’de devlet erki zayıfladığından cemaatler ve tarikatlar arası yoğun bir çatışmanın yaşanmasının olasılık dahilinde olduğunun altını çizen Kılıç, şunları söyledi: "Hatta bu çatışma silahlı çatışmaya bile dönüşebilir. Emniyette, orduda ve genel anlamda bürokraside hiçbir tarikatın cemaatin örgütlenmesine izin verilmemeli, buna göz yumulmamalıdır. Artık günümüzde pek kullanılmayan ancak kullanılması bence icap eden irtica ile mücadele kavramının yeniden devreye sokulması gerekiyor. Hatta tıpkı, ‘FETÖ gibi terör örgütü’ kapsamına alınmalıdır" ifadelerini kullandı.

GERİCİLİĞİN PANZEHRİ LAİK PROGRAM

Akademisyen Yasin Durak, cemaat ve tarikat örgütlenmelerine karşı tüm yönleriyle laik ve kamucu bir mücadele hattının geliştirilmesi gerektiğinin altını çizdi. "Düzen muhalefetinin çok ciddi bir yanılgısı var. Gerici restorasyon programında laikliğin esamesi okunmuyor" diyen Durak, "Sadece AKP'nin gidişine ve iktidarı ele almaya odaklanmış durumdalar fakat içinde bulunduğumuz düzlem AKP'nin gidişiyle kolayca çözülebilecek bir düzlem değil. Muhalefet bugün dindar taban dedikleri ve çekindikleri insanlar nedeniyle laik programı önermiyor. Bugün gelinen noktada laiklik gerçekten dindar tabanın bile talebi haline gelmeye başladı" ifadelerini kullandı.

Özel yurtların kamulaştırılması ve denetlenerek seküler ve laik esaslarca tekrardan düzenlenmesinin belirli grupların etkinliğine son verilmesi büyük ölçüde meseleyi çözebileceğine vurgu yapan Durak’ın değerlendirmesi şöyle:

"Siyasal İslam doğrudan yaşamın örgütlenmesine taarruz etmiş durumda. Kılıçdaroğlu’nun çıkıp ‘Hiçbir şey demiyorum’ gibi refleks göstermesi artık bunların neredeyse normal kılındığı gibi bir anlama geliyor. Gerçekten özgürlüğü, kamuyu dert eden bir irade burada ebeveyn sömürüsünü bile tartışmaya açmadı. 20 yaşında ailesine mecbur kalan bir yurttaştan bahsediyoruz. Bu insan belirli olanaklar bulabilseydi belki ailesinin taassubundan da sıyrılacak başka tercihleri söz konusu olabilecekti. Kamucu bir yurttaşlık politikasıyla, önermelerle karşılaşmadığı için çaresiz kılıyor."

Bildircin’in haberine göre iktidarın desteğiyle etki alanını genişleten tarikat, cemaat ve vakıfların kamu kuruluşlarındaki yapılanmaları şöyle:

SÜLEYMANCILAR

Dini vakıf ve derneklerin Milli Eğitim Bakanlığı’ndaki etkisi, Ziya Selçuk’u istifaya kadar götürdü. İstifa etmeden kısa bir süre önce çevresine, "Çift başlılıktan" yakındığı öğrenilen Selçuk’un, dini dernek ve vakıflarla imzalanan protokollerin önüne geçememekten şikayetçi olduğu iddia edildi. Milli Eğitim Bakanlığı ve Süleymancılar arasında imzalanan, "Değerler Eğitimi Protokolü'' kapsamında tarikatın, gerici ideolojisinin okullarda düzenlediği seminerlerde çocuklara aktarılmasına olanak sağlandı.

MENZİLCİLER

Nakşıbendiliğin kolu olan Menzil Tarikatı, AKP-Gülen Cemaati ilişkilerinin bozulmasının ardından adını ciddi biçimde duyurmaya başladı. Çok sayıda radyo ve televizyon kanalı açtı. Özellikle esnaflar arasında örgütlenen Menzil, Adıyaman kökenli bir tarikat olmasına karşın bütün ülkeye yayıldı. Tarikatın, "Semerkand Öğrenci Yurdu'' adı altında ülke genelinde açtığı yurtların sayısı 150’ye yaklaştı. Diyanet İşleri eski Başkanı Mehmet Görmez’in görevden ayrılmasında pay sahibi olduğu söylenen Menzil, İçişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı’nda etkili olsa da asıl etkisini Sağlık Bakanlığı’nda gösterdi.

İSMAİLAĞA

AKP’li bürokratların, Mahmut Ustaosmanoğlu’yla verdiği pozlarla akıllarda kalan İsmailağa Cemaati, 15 Temmuz’un ardından pastadan en büyük pay alan cemaatlerden oldu. İsmailağa Cemaati, Türkiye’nin birçok yerinde "Marifet Derneği'' adı altında öğrenci yurdu açtı. Cemaat mensupları devlet kadrolarında etkili görevler üstlenemese de dernek adı altında açılan yurt ve Kuran kurslarıyla etki alanını büyüttü.

HAMİYET VE İRFAN VAKFI

 2006 yılında Ankara’da kurulan Hamiyet ve İrfan Vakfı (AHİ) Gülen-AKP ilişkilerinin bozulmaya başladığı 2013 yılından bugüne etki alanını genişletmeye devam etti. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve Ankara Milli Eğitim Müdürlüğü’yle protokol imzalayan vakfın gelirlerinin büyük oranda Ankara, İstanbul, Konya ve İzmir’deki öğrenci yurtlarından toplanan paralardan oluştuğu belirlendi.

MALATYALILAR CEMAATİ

Gülen Cemaati ile beraber, AKP iktidarından en fazla, "nemalanan" grupların başında bu cemaat geldi. Gülen Cemaati gibi eğitim ve kadrolaşmaya özel önem veren grup, boşalan kamu kadrolarını doldurma konusunda diğer cemaatlere oranla öne çıktı. Ahmet Davutoğlu’nun Başbakanlığı döneminde TRT ve Dışişleri Bakanlığı’nda kadrolaştıkları bilinen Malatyalılar, İnönü Üniversitesi’nde uzun süre etkisini hissettirdi.

ENSAR VAKFI

Darbe girişimi ardından ülke genelinde Gülen’e ait okullar ve kurslar kapatılırken AKP eğitimi vakıflar eliyle yürütmeye devam etti. Milli Eğitim Bakanlığı, Karaman’daki yurdunda çocuklara yönelik yaşanan tecavüz olaylarıyla tepki çeken Ensar’a imzaladığı protokolle eğitimde büyük alan açıyor. Protokolün açtığı yoldan Ensar, ortaokul ve liselerin yanı sıra üniversiteye giriş kursundan Kuran kursuna kadar istediği her alanda eğitim verebiliyor

TÜGVA

AKP’nin öğrencileri "emanet ettiği'' bir diğer vakıf ise Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA). AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın kurucusu olduğu vakıf, ilkokullardan üniversitelere kadar geniş bir zeminde varlık gösteriyor. TÜGVA’nın çocuklara ve gençlere yönelik bazı faaliyetleri arasında şunlar yer aldı: ''Namaz Ağacı’ Projesi, ''Çizimlerle Hadis’ Yarışması, Okuldan Sonra Camiye’ etkinliği.

İLİM YAYMA CEMİYETİ VE BİRLİK VAKFI

MEB, Ensar’a olduğu gibi İlim Yayma Cemiyeti ve Birlik Vakfı’na da e-yaygın sistemdeki öğretim programlarını kullanarak her düzeyde öğrenciye yönelik sosyal, kültürel, sportif, mesleki ve teknik kurslar düzenleme olanağı verdi. İlim Yayma Cemiyeti’nin başta İstanbul ve Bursa olmak üzere toplam 142, Birlik Vakfı’nın ise ülke genelinde 200’e yakın öğrenci yurdu bulunuyor.

HAKYOLCULAR

Nur Cemaati’nin en etkili kolu olan Hakyolcular Sağlık Bakanlığı ve MEB’de kadrolaştı. MEB politikalarına yön verdiği iddia edilen ve bir devlet tarikatı olarak ifade edilen grubun Sağlık Bakanlığı kadroları için Menzil Tarikatı ile çıkar çatışmasına düştüğü biliniyor. Hakyolcular’ın geliri büyük oranda esnaftan toplanan para ve ülke genelinde eğitim faaliyeti yürüten medreselerden sağlanıyor.

Öne Çıkanlar