Katledilen gazeteciler anıldı: Gazeteciler eskiden olduğu gibi şimdi de açıkça hedef halinde
Narlıdere Emek ve Demokrasi Platformu’nun düzenlediği panelde Ocak ayında katledilen gazeteciler anıldı. Gazeteci Semra Turan, "Geçmişte gazeteciler faili meçhul şekilde veya JİTEM elemanları ile katlediliyordu, günümüzde ise SİHA saldırıları ve MİT ajanları tarafından hedef alınıyor" dedi.
Artı Gerçek- Narlıdere Emek ve Demokrasi Platformu, katledilen gazeteciler Musa Anter, Metin Göktepe, Uğur Mumcu, Hrant Dink ve Muammer Aksoy’u anmak için panel düzenledi. Narlıdere Cemevi’nde düzenlenen panelin moderatörlüğünü Veli Karakurt yaparken gazeteciler Semra Turan, Emine Uyar, Zeynep Altıok ve Atila Sertel konuşmacı olarak katıldı. Panele sivil toplum örgütü temsilcilerinin yanı sıra çok sayıda yurttaş katıldı. Karakurt, panele katılan gazetecileri tanıttıktan sonra katledilen gazeteciler için saygı duruşu yapıldı.
Panelde ilk konuşan Gazeteci Atila Sertel, gazeteci Uğur Mumcu’yu anlattı. Uğur Mumcu’nun yazılarının günümüzü de anlattığına işaret eden Sertel, “Uğur Mumcu, bugünleri gören gazeteciydi. Bugünün din tüccarlarını, zenginleşmenin yolu olarak dini kullananları anlattı. Peki Uğur Mumcu’nun işaret ettiği tehlikelere karşı önlemler aldık mı? Bu sorunun cevabı yanıtsız. Bu nesil çok acı çeken nesil. İşkencelerden ve cezaevlerine atılan bir nesil. Umutla ve mücadeleyle bu ülkeye barış ve demokrasi günleri yaşatmak için çabalamalıyız. 12 Eylül’de bile askeri yargıçların delil bulamadığı zamanlarda insanların serbest bırakıldı. Bugünlerde ise delile bile gerek duyulmadan insanlar cezaevlerinde tutuluyor. Böyle bir siyasi yapıyla karşı karşıyayız. Zulmedenler sonunda toplum tarafından af edilmiyor. Ancak Uğur Mumcu bu topraklarda her zaman anılacak. Zulmedenler zulümleri ile anılacaklar” ifadelerini kullandı.
‘GERÇEKLERİ YAZAN SUSTURULUYOR’
Ardından söz alan gazeteci Emine Uyar da 1990’lı yıllarda katledilen gazetecilere değindi. O yıllarda gazetecilerin şimdilerde ise gazeteciliğin katledildiğine vurgu yapan Emine Uyar, “Gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin Suriye’de katledildi. Ardından bunu protesto eden gazeteciler tutuklandı ve İstanbul Barosu’na bu konuya ilişkin soruşturma açıldı. Çünkü tek adam rejiminin altında çok rahat yargılama yapılıyor. İktidar seçildiği ilk andan itibaren medyaya el attı ve medyayı kendisine göre dizayn etti. Ama halen gerçekleri yazan gazeteciler var ve bu gazeteciler de çeşitli yollarla susturuluyor. Örneğin Evrensel Gazetesi’ne çok ciddi ambargolar var. Gazetecilerin hakkı olan basın kartı verilmiyor. Bunlar tamamıyla gazetecileri yıldırma çabalarıdır. Dezenformasyon yasasını gerekçe gösteren iktidar hoşuna gitmediği için gerçekleri yazan gazetecilere baskı yapıyor. Bunun yanı sıra etki ajanlığı meselesi var. Tasarı geri çekildi ancak fiilen bu tasarı uygulanıyor. Bunlar yanı sıra basın sektörü finans sıkıntısı yaşıyor. Gazeteciliği bu sorunlardan kurtaracak olan demokrasi mücadelesidir” ifadelerini kullandı.
‘BELLEĞİMİZİ DİRİ TUTMAMIZ LAZIM’
Zeynep Altıok da katledilen gazetecilerin ülkenin aydınları olduğunu söyledi. Takvimin her sayfasında cinayetler ve adaletsizlik olduğunu ifade eden Zeynep Altıok, katledilen gazetecilerin davalarının ve ülkede zamanaşımına uğrayan davalara dikkati çekti. Zeynep Altıok, “Kararlı bir şekilde bu mekanizmanın üzerine gidersek zamanaşımları olmaz. Bu noktada bellek çok önemli. Katledilen gazeteciler başkalarının hayatlarını değiştirmek için çabalayan insanlardı. Onlar ölümlerden yıllar sonra bugünleri yazdı. Bu yüzden belleğimizi diri tutmamız lazım. Ben Hrant Dink’i ayakkabısının altındaki delikle değil onun yazdıkları ile hatırlamak istiyorum. Çünkü onun yazdıkları bugüne ışık tutuyor. Bu yüzden artık popülist söylemlerden uzak durmamız lazım. Katledilen gazetecilerin bıraktığı yerden devam eden cesur gazeteciler var. Gazeteciler eskiden olduğu gibi şimdi de açıkça hedef halinde" diye konuştu.
‘APÊ MUSA'NIN ARDINDAN 30 YIL: ÖZGÜR BASIN HAKİKATE IŞIK TUTMAYA DEVAM EDİYOR'
Semra Turan ise konuşmasına Musa Anter’in katledilme sürecini ve sonrasını anlatarak başladı. Özgür Basın geleneğinin Musa Anter’in katledilmesinden sonra mücadeleye devam ettiğini belirten Semra Turan, “30 yılın ardından Özgür Basın dünyanın her yerinde hakikate ışık tutmaya devam ediyor. Yani Apê Musaları katlederek istediklerini elde edemediler. Geçmişte gazeteciler faili meçhul şekilde veya JİTEM elemanları ile katlediliyordu günümüzde ise SİHA saldırıları ve MİT ajanları tarafından hedef alınıyor ve katlediliyor. Suriye’de gerçekleri anlattığı için iki gazeteci arkadaşımız katledildi. Gazetecileri katledilenler belli ama bu failler hep cezasızlık politikası ile ödülleniyor ya da açığa çıkarılmıyor. Günümüzde Özgür Basına yönelik saldırılar halen devam ediyor. Mezopotamya Ajansı, Yeni Yaşam Gazetesi ve JINNEWS sanal medya hesaplarına ve internet sitelerine erişim engelleri geliyor ve arkadaşlarımız halen gözaltına alınıyor, tutuklanıyor. İktidar ne zaman ki bir yere saldırı planı yapsa ilk başta Özgür Basını hedef alıyor. Hakkında dava açılmayan, soruşturma geçirmeyen özgür basın çalışanı kalmadı” dedi.
‘ÖZGÜR BASIN OLARAK HALKLARIN, BARIŞ VE ÖZGÜRLÜĞÜN TARAFIYIZ’
Tekelleşen “yandaş medyanın” rolüne değinen Semra Turan, “Bu medya, Suriye’de halklara yönelik katliamı yazmadı. Ama Özgür Basın çalışanları orada Alevilerin, halkların sesi oldu ve bundan dolayı katledildi. Dünyanın hiçbir yerinde hiçbir gazeteci tarafsız olduğunu söyleyemez. Bizler de Özgür Basın olarak tarafız. Bizler halkların, barış ve özgürlüğün tarafıyız. Savaşın içinde doğan çocuklarız. Savaş gerçekliğini anlattığımız için baskı altına alınmaya çalışıyoruz. Özgür Basına yönelik saldırılar nasıl ki Apê Musa döneminde karşılık bulmazken şimdi de aynı şekilde karşılık bulmuyor. Çünkü biz Apê Musa’nın ve gerçekleri yazarken bu uğurda katledilen gazetecilerin ardıllarıyız. Bizler sürekli ‘terörizimle’ yaftalanıyoruz. Ama bizler bütün halkların sesi ve soluğu olmaya çalışan gerçekleri yazan geleneğiz. Ve bundan kaynaklı sürekli hedef alınıyoruz” diye konuştu. (MA)