Kayıp yakınları bu hafta da Diyarbakır ve Batman'dan seslendi: 'Kayıplar bulunsun, failler yargılansın'

Kayıp yakınları bu hafta da Diyarbakır ve Batman'dan seslendi: 'Kayıplar bulunsun, failler yargılansın'
Kayıp yakınları ve İHD, Diyarbakır ve Batman'da 'Kayıplar bulunsun, failler yargılansın' eylemlerine devam etti. Eylemlerde, Hasan Gülünay ve Mehmet Yaşar için adalet istendi.

Artı Gerçek - Kayıp yakınları ve İnsan Hakları Derneği (İHD) her hafta düzenledikleri “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” eylemleri için Diyarbakır ve Batman'da bir araya geldi. Eylemlerde Hasan Gülünay ve Mehmet Yaşar için adalet istendi.

DİYARBAKIR

İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınlarının her hafta, “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” talebiyle gerçekleştirdiği eylem 806’ncı haftasında devam etti. Koşuyolu Parkı’nda bulunan İnsan Hakları Anıtı önünde gerçekleştirilen eyleme, çok sayıda kayıp yakını ile İHD üyesi katıldı. Açıklamada kayıpların fotoğraflarının yer aldığı pankart açıldı.

Bu hafta 20 Temmuz 1992’de İstanbul’da kaybedilen Hasan Gülünay’ın akıbeti soruldu. Gülünay’ın hikayesini İHD Kayıp Komisyonu üyesi Fırat Akdeniz okudu.

GÜLÜNAY: BENİ KAYBEDECEKLER

Gülünay’ın hikayesi şöyle:

“Hasan Gülünay, evli ve dört çocuk babasıdır. Eşine bir süredir polis tarafından takip edildiğini söyleyen Gülünay 20 Temmuz 1992 tarihinde İstanbul Tarabya’daki evinden işe gitmek üzere çıkar ve bir daha geri dönmez. Birsen Gülünay, eşinin eve gelmemesi üzerine önce kendi ailesine haber verir. Ardından 2 gün sonra Sultanahmet Başsavcılığı’na başvuruda bulunur. Birsen Gülünay, eşi Hasan için ‘gözaltında olabilir’ şüphesiyle Gayrettepe’deki Emniyet Şubesine başvurur ancak kendisine Hasan’ın gözaltında olmadığı bilgisi verilir.

Aile Hasan Gülünay’ın bulunması için İHD İstanbul şubesinde açlık grevine başlar. Açlık grevi sırasında dönemin Başbakanı Süleyman Demirel’e dilekçe ile başvuruda bulunarak olayı duyurur. Açlık grevi sonrası aile Ankara’ya giderek Hasan Gülünay’ın durumunu TBMM’ye taşır. Olaya ilişkin İçişleri Bakanı İsmet Sezgin ile görüşülür. Sezgin, aileye Hasan Gülünay’ın durumunu araştıracağı sözünü verir ama sonradan aileye herhangi bir dönüş yapılmaz. Hasan Gülünay’ın arkadaşı Erol Çam, İstanbul Gayrettepe Asayiş Şube’de gözaltındayken yüzünü görmediği bir kişinin ‘Ben Hasan Gülünay, beni kaybedecekler’ diye bağırdığını söyler.

ZAMANAŞIMINDAN DÜŞTÜ

Aile, dönemin hükümeti SHP-DYP Genel Başkanları ve milletvekilleri ile görüşür. Aile, 1992 yılında TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonuna ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvuruda bulunur. Savcılık 31 Ekim 2012 tarihinde 20 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle dosyada takipsizlik kararı verir. Takipsizlik kararının ardından yapılan itirazlardan bir sonuç alamayan aile 2013 yılında Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunur.

Anayasa Mahkemesi 21 Nisan 2016 tarihinde yaşam hakkı kapsamında etkili bir soruşturma yürütülme yükümlülüğünün ihlal edildiğine ancak ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için dosyanın yeniden soruşturma yapılmak üzere ilgili Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesine, zaman aşımı nedeniyle yer olmadığına karar verir.”

Açıklama yapılan oturma eylemi ardından sona erdi.

BATMAN

Batman'da da İHD ve kayıp yakınları eylemlerinin 642’inci haftasında Gülistan Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı önünde bir araya geldi. "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" pankartının açıldığı eyleme, kayıp yakınları, insan hakları savunucuları, Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) Batman Şubesi üyeleri, DEM Parti, DBP Batman İl örgütü yöneticileri katıldı. 31 Temmuz 1993 tarihinde Batman -Midyat garajında minibüsten indiği sırada katledilen Mehmet Yaşar'ın hikâyesi anlatıldı.

Mehmet Yaşar'ın hikâyesi, oğlu Sabahattin Yaşar'ın anlatımıyla dile getirildi. Hikâyeyi İHD Şube Yöneticisi Rezan Baytar okudu.

Yaşar’ın hikayesi şöyle: “Herkesin bir öyküsü olduğu gibi benim babamın da bir hikâyesi vardı. Eşi, 8 çocuğu ve annesi ile Gırbereşık köyünde yaşardı. Bütün babalar gibi benim de babam çocuklarına özgür yarınlar bırakmak için öldü. Politik duruşunu sevmeyenlerin bile saygı duyduğu, dostlarının ve sevenlerinin çok olduğu bir kişiydi. Yarına dair hayalleri olan, insanların barış, eşit ve adil bir şekilde yaşamasını savunan eşsiz bir insan hakları savunucuydu.

Maalesef OHAL'in getirdiği uygulamalarla kimsenin hesap soramadığı, insanların sus pus olduğu, sindirildiği, adaletin hakkıyla yerine getirilmediği bir öğlen vakti 31 Temmuz 1993 tarihinde gün ortasında insanlardan yürünemeyecek bir ortamda faili meçhul cinayete kurban gitti. Babam öldürüldüğünde ben 14 yaşında idim. Olaydan sonra açılan soruşturma dosyası nerdeyse daha cinayetin kırkı bile çıkmadan 4 ay sonra kapatıldı. Verilen dilekçelerde cinayetin politik nedenlerle işlendiğine ilişkin itirazlarımıza rağmen söz konusu cinayet aydınlatıl(a)madı. Herkese bir gün lazım olacağı gibi biz de adalet, adalet, adalet diyoruz."

Açıklama oturma eylemi ile son buldu. (MA)

Öne Çıkanlar