KHK ve kayyım mağduru kadınlar: Pes etmedik
Kayyım kurumlarını kapattı, KHK’lerle ihraç edildiler. İhraç edilen kadınlar pes etmedi, mücadelelerini sürdü.
Remzi BUDANCİR
ARTI GERÇEK - OHAL ilanın ardından yayınlanan Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile gelen ihraçlar en çok kadınları etkiledi. Belediyelere atanan kayyımlar kadın kurumlarından bazılarını okuma salonuna çevirerek işlevsizleştirdi, birçoğunu da kapattı. Bu kurumlarda çalışan kadınlar, binlerce kamu emekçisi gibi KHK’ler ile ihraç edildi. Diyarbakır’da kayyım ve KHK’ler ile işinden olan kadınların çoğu pes etmedi. Farklı alanlarda iş kurarak mücadelelerini sürdürdü. Kurumları kapatılan, ihraç edilen kadınlar, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde Artı Gerçek’e konuştu. İhraç sonrası verdikleri mücadeleyi anlattı.
'İHRAÇ EDİLDİM, 5 BİN LİRA İLE İŞE GİRİŞTİM'
Hediye Levent, Diyarbakır Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğüne bağlı Çocuk Esirgeme Kurumunda çalışıyordu. Devlet kurumunda çalışan Levent, aynı zamanda Dicle Fırat Kültür Merkezinin Tiyatro ekibindeydi. OHAL ilanın ardından yayımlanan KHK ile Dicle Fırat Kültür Merkezi kapatıldı. Levent ise sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek ihraç edildi. İşsiz kaldıktan sonra ilk etapta ne yapabileceğini düşündü Levent… Çünkü ne birikmiş parası vardı nede iş imkanı... Tiyatro ekibindeyken sahnede yaptığı çalışmalardan yola çıkan Levent, çiçekçi dükkanı açmaya karar veriyor. Diyarbakır’da Bûkanî adında çiçekçi dükkanı açan Levent, "Açıkçası bu işe girerken param yoktu. Sadece 5 bin lira param vardı. Birazda arkadaşlarımdan borç harç aldım. Bu işin nasıl yapılacağını, kiminle bağlantı kurulacağını, nereden ürün alınacağını bilmiyordum. Birkaç yere sordum ve direk bu işe giriştim. Tabi destek verenler de oldu. Onlar sağ olsunlar destek verdiler. Yılmadım, mücadelemi sürdürdüm. Sıkıntılar yaşaya yaşaya işletmeyi bu güne kadar getirdim. Yaklaşık 8 aydır burayı işletiyorum" sözleri ile işletme açma sürecini anlattı.
'TACİZE UĞRUYORUZ'
Yeni iş hayatında karşılaştığı zorlukları anlatan Levent, "Toplumun kadına olan bakışını, iş hayatında kadının yerini, erkeklerin kadına yaklaşımını bu işletmeyi açtıktan sonra daha net gördüm. Açıkçası kadınların yaşadığı en büyük sorunlardan biri taciz... Açık söylemek gerekirse, tacize uğruyorsun. Açık yapmasa da hissediyorsun bunu. Tabii bir iki gelip alışveriş yapıyorlar, bir muhabbette gelişiyor. Sohbet ediyorsun. Bakıyor, senden bir şey görmeyince tepkisi farklı oluyor. İşte ne bileyim ticaretini kesiyor, senden alışveriş yapmamaya başlıyor. Seni bir şekilde cezalandırıyor. Bazen şunu düşünüyorsun. Ben çiçekçilik yaptığım için söylüyorum. ‘Çiçekçilik bir kadına göre değil herhalde. Bu işi sadece erkekler yapmalı’ diye düşünüyor insan, sırf bu tacizciler yüzünden" dedi.
'DEVLETİN İŞTEN ATTIĞI KADINLAR EVE KAPANMADI'
Tüm bu sorunların üstesinden geldiğini anlatan Levent, "Bir daha devlet kurumunda çalışmayı düşünmüyorum. Dilencilik yapsam bile bir daha tahakküm altında çalışmayacağım. Bu işle birlikte özgürlüğümü elime aldım, iş anlamında bağımlılıktan kurtuldum. Benim gibi olan bir sürü kadın var. Kimi mantıcı oldu, kimi kafe açtı kimi dükkan… Yani devlet kadınları işten atınca, kadınlar işsiz kaldık evde oturalım demedi. Tam aksine kadınlar daha da güçlendi. Mücadele etmeyi sürdürdü. Başarılı da oldu. Bu kadınların örgütlü olması, yaşamda var olmalarından kaynaklıydı. 8 Mart Emekçi Kadınlar günü bir güne sığdırılmamalı. Kadınlar dışarda olmalı. Emek vermeli, üretmeli. Yaşamın her alanında kadın olmalı" diye konuştu.
'KREDİ ÇEKİP EV ALDIM, BİR YIL SONRA İHRAÇ EDİLDİM'
4 çocuk annesi Saime Çiçek, Cegerxwîn Kültür Merkezi'nde aşçı olarak çalışıyordu. Eşi hepatit b hastası olan Çiçek, belediyeye kayyım atandıktan sonra ihraç edilmiş. Cegerxwîn Kültür Merkezi’nde 3 yıl çalıştığını anlatan Çiçek, yaşadıklarını şu sözlerle anlattı: "Çalıştığım dönemde düzenimi kurmuştum. Hayatıma yön vermiştim. Ben hep bir evim olmasını istemiştim. Tabi Oradayken çalışıyorsun, kazanıyorsun, bir süre sonra hayalini gerçekleştirmek istiyorsun. Bende öyle yaptım. Kredi çekerek kendime ev aldım. Kredi çektikten bir yıl sonra ihraç edildim. 4 çocuğum ve hasta eşimle birlikte ortada kaldım. Hem ev kredisi, hem çocukların masrafı hem de geçim çok zor oluyordu. Birkaç ay sonra çemberin giderek daraldığını hissettim. Hem maddi hem de manevi… Evdeyken durup düşünüyorsun. İşin vardı, gelirin vardı bir düzenin vardı. Aniden tüm bunlar elimden alınmıştı. Gittikçe psikolojimin çöktüğünü fark ettim. Artık ayağa kalkma zamanının geldiğini his ettim. Önce iş aramaya başladım ama bulamadım. Çocuklarım okula gidiyordu harçlıkları yoktu. Borç almaya başladım. Altın ve bilezik borç ettim. 3-4 ay öyle idare ettik. Ondan sonra okullar tatil oldu. Çocukların çalışmasına karşı olmama rağmen bu süreçte liseye giden çocuğumu çalıştırmak zorunda kaldım."
'50 LİRA, 1 KAŞAR VE 1 SUCUK’LA DÜKKANI AÇTIK'
Aylarca süren işsizliğin ardından Pivaz tost, köfte ve menemen adında bir işletme açan Çiçek, "Burası sosyolog olan Gül adında bir arkadaşın yeriydi. O zaman iş arıyordum. Gül hanımda açığa alındıktan sonra burayı açmıştı, aşçı arıyordu. Ben onun yanına aşçı olarak işe başladım. Kendisi Vanlıydı. Burada olduğum süre içerisinde Gül hanım ihraç edildi. Annesi rahatsızlanınca kendisi memleketi Van’a gidince dükkan kapandı. Daha sonra bana devretti. Gül hanımın bize sağladığı kolaylıklardan dolayı burayı alabildim. Yoksa hayatta alamazdım. Dükkanı açtığım gün sadece 50 liram vardı. Burayı bir kaşar, birde sucukla açtım. Kasaptan da köfte için bir kilo kıyma borçla aldım. Başladık, ama bizi ayakta tutan dayanışma oldu. Küçük kardeşimin arkadaşları, çevremiz, etraftaki insanların desteği ile işi yürütebildim. Mutluyum, gururluyum ve gerçekten de güçlüyüm. Çok zorlandık, maddi manevi çok bedel ödedik ama yenilmedik. Yenilmeyeceğiz. İster kabul etsinler ister etmesinler… Biz kadınız ve anayız… Bizim gücümüz budur" dedi.
'ŞİDDET GÖREN KADINLARLA İLETİŞİMİMİZ KOPTU'
Kayapınar Belediyesinde Kadın Politikalar Müdürlüğü görevini yürütürken ihraç edilen Meral Tekin, Kayapınar’da Tadım Burger adında işletmeyi açtı. Oda diğer kadınlar gibi pes etmedi, mücadelesini sürdürdü. Tekin, işsiz kalmaktan ziyade belediyedeyken yürüttüğü çalışmaların yarım kalmasına üzülüyor. "Çalışmalarımız zaten kadına yönelik şiddetle mücadele çalışmalarıydı" diyen Tekin, "Toplumsal ve sosyal çalışmalar yürütüyorduk. Hiçbir gerekçe sunulmadan, sabah uyandığımda KHK ile iş hayatıma son verildi. Tabi ki çok zor süreçler yaşadık. Ama beni en çok üzen yürüttüğüm çalışmaların yarıda kalması. İletişim halinde olan kadınlar vardı. Bizler o kurumlarda çalışırken bu kadınlara destek veriyorduk. Biz ihraç edildikten sonra o kadınların belediyeler ile iletişimi kesildi. Beni arayanlar oldu, iletişim halinde odluklarımda oldu. Ama kurumsal bir çalışmanın bu şekilde yarıda kalması üzücü" diye konuştu.
İhraç edildikleri süreçte kendi durumlarına odaklanamadıklarını anlatan Tekin, bölgede yaşanan çatışma ve ölümlerin daha ağır bastığını söyledi. Binlerce insanın evinden olduğu, yüzlerce kişinin öldüğü o dönemde işsiz kalmanın pek bir anlam ifade etmediğini ifade eden Tekin, "Tabi ölümler varken işi düşünmedik. Zaman geçtikten sonra yeni iş hayatına atılma süreci başladı. Çok bambaşka bir iş hayatındayım şu anda. Esnaflık yapıyorum. İşin açıkçası bu işi sevmiyorum. Ben ömrümün sonuna kadar kadına yönelik şiddetle mücadele çalışması yürütmek isterdim. Gönül isterdi şiddetsiz bir yaşam olsun. Ama bu sistemde biliyoruz ki sürekli mücadele halinde olmamız gerekiyor" diye anlattı.
KADINLAR EVE HAPSEDİLMEK İSTENİYOR
Kadına yönelik şiddetin devam ettiğini, kadınların yaşadığı sorunların giderek arttığını anlatan Tekin, şunları söyledi: "Kadına yönelik şiddet sistemsel bir sorun. Kadın mücadelesi sonucu elde edilen kazanımlar uygulanmıyor. Kadına yönelik şiddetle mücadele veren kurumların neredeyse tamamı okuma salonlarına çevrildi. Şiddete köklü çözüm getirmek yerine, aksine kadınlar tekrardan eve hapseden politikalar izlendi. Kadına yönelik şiddetle mücadele eden kurumun başındayken eve hapsedilmek istendim. Amaç buydu. Bizler kendi mücadelemizle kazanımlar elde etmiştik. Bir sabah uyandığımızda tüm kazanımlarımız elden gitmişti. Tabi ki bu her şeyin sonu değil. Mücadeleye devam etmezsek, elde ettiğimiz tüm kazanımlarımız gidecek. Kadınlar 2 yıl önce, mücadele geçmişini kutlamak için alanlara çıkardı, bu gün ise kazanımlarını tekrar elde etmek için sokağa çıkmalı. Bu yıl kutlanacak olan 8 Mart’ın farkı bu."