Kulu: Munzur Üniversitesi Abdülhamid'in Aşiret Mektepleri işlevini görüyor
Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) Eş Başkanı Musa Kulu, Diyanet, İl Müftülüğü ve Munzur Üniversitesi'nin kentteki faaliyetlerini +Gerçek’e değerlendirdi.
Remzi BUDANCİR
+GERÇEK-Alevilerin inanç özgürlüğü talebi, buna karşı devletin antidemokratik uygulamaları ve tartışmalar sürüyor. Dersim, Alevi nüfusunun yoğun olduğu kentlerden biri. Kentte bulunan Munzur Üniversitesi’nde bazı tarikatların örgütlenmeye çalıştığı yönünde iddialar gündemdeki yerini koruyor. İddialara göre tarikatların kentteki örgütlenmeleri müftülük ve üniversite üzerinden yürütülüyor. Munzur Üniversitesi kampüsünde müftülüğe bağlı "Hz Ali Diyanet Gençlik Merkezi" açılışının yapılması tepkilere neden olan uygulamalardan biri.
Dersimleler, müftülüğün Alevilik sembolleri üzerinden asimilasyon politikası uygulandığı görüşünde. Bu girişime Pertek ilçesine bağlı Kırmızıköprü (Pırdasûr) nahiyesinde günde beş defa ezan dinletilmesi ile devam etti. Bunlara Haziran ayında Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın, Dersim'de Cemevi'ni ziyareti takip etti. Diyanet’in Dersim’de yoğun faaliyetlerine tepkiler devam ediyor.
ABDÜLHAMİT DÖNEMİNDE BAŞLAYAN POLİTİKALAR UYGULANIYOR
Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) Eş Başkanı Musa Kulu, Diyanet, İl Müftülüğü ve Munzur Üniversitesinin kentteki faaliyetlerini +Gerçek’e değerlendirdi. Dersim’deki asimilasyon sürecinin yeni olmadığı, Osmanlı döneminde Kürt coğrafyasında uygulanan "Aşiret Mektepleri" uygulamasına işaret etti. Asimilasyon sürecinin Abdülhamit’le başladığını, bugün ise benzer bir şekilde Munzur Üniversitesi ile devam ettiğini ifade eden Kulu, "Dersim’deki tarikat ve devlet örgütlenmesi Abdülhamit’le başlayan bir süreç. Abdülhamid'in kurduğu, Aşiret Mektepleri vardı. Özellikle büyük ailelerin, yada aşiret ağalarının çocuklarının götürüldüğü yerlerdi. Asimilasyonun ilk girdiği dönem bu dönemdir" dedi.
MUNZUR ÜNİVERSİTESİ "AŞİRET MEKTEBİ" İŞLEVİNİ GÖRÜYOR
Dersim’de kurulan Munzur Üniversitesi’nin Abdülhamid'in kurduğu Aşiret mektepleri ile aynı işlevi gördüğünü ifade eden Kulu, "Misyonu da, görevi de Dersim coğrafyasındaki Alevi toplumsallığı inancına, Türk ve İslam kalıplarını yerleştirmek. Bunu da eğer mümkünse eldeki Alevi ve Kürt olan Dersimli eğitmenlerle, doçentlerle, profesörlerle yapmak. Belki de en acı tarafı bu. Bir diğer yanıyla Munzur Üniversitesinin sadece bir özelliği var, tüm kadrosu Türk ve Müslüman. Bütün ruhu ve felsefesi de Dersim’de asimilasyonu bütün toplumsal hücrelere sokabilme çabasından başka hiçbir özgünlüğü yok" dedi.
ASİMİLASYON SÜRECİ 1880’DE BAŞLADI
Bu sürecin 1880 sonrası başladığını, bu asimilasyonun sistematik olarak devam ettiğini ifade eden Kulu, "Çünkü Türk örf ve adetlerine, İslam inancına göre eğitilmiş olanlara payelerde verilerek, hatta unvanlarda verilerek bu coğrafyaya gönderildi. Asıl sebebi şuydu. Osmanlı Avrupa'daki Hristiyan coğrafyasını kaybetti. Hristiyan halklarının olduğu coğrafyayı kaybeden Osmanlı, geriye kalan Osmanlı bakiyesi üzerindeki halklara yöneldi. O halkları Türk ve Müslüman yaparak devlet olma sürecini devam etme çabasına girdi. Asimilasyon süreci bu şekilde başladı" diye konuştu.
OSMANLI'YA KARŞI KÜRT KİMLİKLİ İKİ TOPLUMSALLIK DİRENCİ
Osmanlı’nın bu asimilasyon politikasına karşı Kürt kimlikli olan iki kesimin direnç gösterdiğini hatırlatan Kulu, bunların Şafi ve Alevi Kürtler olduğunu söyledi. Bu coğrafyanın kadim halkı olan Ermenilere karşı İttihat-terakki'nin uyguladığı politikalardan sonra devletin Şafi ve Alevi Kürtlere yöneldiğini ifade eden Kulu, 1924 Anayasası ile ‘Türk ve Müslüman bir toplum oluşturma’ çalışması başlatıldığını, asıl hedefin ise "Hanefi-Türk" projesini hayata geçirmek olduğunu söyledi. Hanefi-Türk projesinin hayata geçirilmesi için çalışmaların hala sürdüğüne işaret eden Kulu, bu proje ile ilgili Meclis’te de bazı düzenlemelerin yapıldığını hatırlatarak muhalefetin bu girişim karşısındaki tutumunu eleştirdi. Kulu’nun sözünü ettiği düzenleme 2022 Nisan ayında meclisten geçirilen Diyanet Akademisi kurulmasına ilişkin düzenlemeydi. Oturuma katılan 22 CHP’li milletvekili kabul oyu verirken, oturumda olan 10 HDP’li milletvekili ise çekimser kaldı. Böylelikle Diyanet Akademisi kurulmasına ilişkin teklif kabul edilmiş oldu.
"DİLİMİZ VE İNANCIMIZ RİSK ALTINDA"
Dersim’de uygulanan politikaların topluma nasıl yansıdığına ilişkin soruya Kulu, "Bir toplum kendi dilinde, kültüründen, tarihsel hafızasından koptuğu zaman yok olur. Birleşmiş Milletler ve UNESCO’nun kaybolma tehlikesi altında olan diller ve inançlar listesine bakın. Maalesef Dersim'de konuşulan dil ve inançta yok olmakla yüz yüze. İşin en acı tarafı bu şehirde yaşayan kendisine aydın, demokrat devrimci, sosyalist diyenlerinde bu konuya son derece kayıtsız olmalarıdır. Bu kayıtsızlık kendinden vazgeçme halidir. Bir toplumun kendi inancından, kültüründen, tarihsel hafızasından koptuğu zaman geriye birşey kalmaz" cevabını verdi.
"DİLİMİZE, KÜLTÜRÜMÜZE, İNANCIMIZA, HAKİKATİMİZE SAHİP ÇIKMALIYIZ"
Bu coğrafyada birçok uygarlık ve inancın geçmiş dönemde varlık gösterdiğini hatırlatan Kulu, şunları söyledi: "Hititler, Asurlular, Frigyalılar ve Lidyalılar vardı. Binlerce farklı toplum geldi gitti. Şu anda sadece tarihte bir not olarak kalmış. Eğer biz kendi dilimize, kültürümüze, inancımıza kendi hakikatimize ve coğrafyamıza sahip çıkmazsak gelecekte sadece tarihte bir olarak kalırız. En büyük endişemiz bu. Başkası gibi konuşmak, başkası gibi davranmak, başkası gibi inanmak gibi bir noktaya gelmişse bu bizim en büyük kaybımızdır. Biz Demokratik Alevi Dernekleri olarak esas hedefimiz gayretimiz çabamız şu. Var olan ve insanlık tarihi ile başlayan bu inancın, bu dilin kaybolmaması. Gelecek nesillere bırakılmasıdır. Yoksa başka bir dilin iyi veya kötü tartışılması değildir. İnkârı değildir. Bütün diller kıymetlidir. Bütün toplumların inançları değerlidir. Ama bizimki de değerlidir. Biz kendi değerlerimize sahip çıkmadığımız an sadece kendi sonumuzu hazırlarız" dedi.