Leyla Güven hakkında gerekçeli karar açıklandı: Konuşmaları retorik seviyeye dahi ulaşmadı
Leyla Güven’i 22 yıl 3 ay hapis cezasına çarptıran mahkeme heyeti, gerekçeli kararında ilginç değerlendirmelerde bulundu.
Diyarbakır 9. Ağır Ceza Mahkemesi, Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Leyla Güven’e "örgüt üyesi olmak" ve "örgüt propagandası yapmak" suçlamasıyla verilen 22 yıl 3 ay hapis cezasının gerekçeli kararını açıkladı.
Kararda, Güven’in avukatlarına esas hakkındaki mütalaaya karşı savunma yapmak için süre talebinin "adil yargılama ilkesine aykırı olduğu için" reddedildiği kaydedildi. Kararda, süre talebinin reddine ilişkin, "…son celsede mütalaaya karşı tekrar son savunmayı yapmak için süre talepleri davaların makul sürede sonuçlandırılmasını içerir adil yargılanma ilkesine aykırı olduğundan talebin reddine karar verilerek usuli işlemlere devam edilmiştir" denildi.
BEYANLARA İTİBAR EDİLMEDİ
Mahkeme gerekçeli kararında, Etkin Pişmanlık Yasası’ndan yaralanan tanık Evindar Oruç’un kendi yargılandığı davada verdiği ifadelerin "itibarlı" bulunarak hükme esas alındığını belirtti. Ancak Oruç, Leyla Güven’in yargılandığı davada "Leyla ile Leyla Güven’in aynı kişiler olmadığını" söylemişti. Mahkeme heyeti, bu ifadeyi ise "itibarlı delil" olarak görmedi.
ÖZYÖNETİME SAHİP ÇIKMAK
PKK/KCK’nin toplumsal tabanını genişletmek için DTK’nin kurulduğu, DTK’nin kurucu meclis işlevi gördüğü öne sürülen gerekçeli kararda, DTK’nin 27 Aralık 2015’te yapılan olağanüstü kongrede "özyönetime sahip çıktığı", bundan dolayı eylem ve işlemlerinin "terör örgütü faaliyetleri" olarak kabul edildiği belirtildi.
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI'NIN BİLGİ NOTU
Kararda, Leyla Güven’in katıldığı 23 eylem ve açıklamanın "PKK/KCK’nin amaç ve hedefleri doğrultusunda gerçekleştirildiği" öne sürüldü.
Güven’in Türkiye’nin Suriye’deki Kürt bölgesine yönelik operasyonları eleştirmesi cezanın gerekçelerinden birisi olmuştu. Mahkeme heyeti, bu durumu "YPG’nin Türkiye sınır hattında Kuzey Irak benzeri Kürt Özerk Bölgesi şekillendirmesi" ile açıkladı. Birleşmiş Milletler kararlarına göre, Türkiye’nin Suriye topraklarına yerleşmesinin meşru olduğu savunulan gerekçeli kararda, içeriği açıklanmayan İçişleri Bakanlığının mahkemeye gönderdiği bilgi notu ve Yargıtay’ın YPG’yi terör örgütü olarak kabul ettiği karara yer verildi.
'ATAERKİLLİĞE KARŞI ANAERKİLLİK' SUÇ OLDU
Güven’in ataerkilliğe karşı anaerkilliği savunan konuşmaları ise mahkeme heyeti tarafından "insan soyunun kökünün anneden geldiğinin savunulmasının inkâr içerikli, derinlikten yoksun, nefret yaratan içerik" olarak yorumlandı.
Kararda ilgili kısım şöyle yer aldı: "Sanığın katıldığı eylem, etkinlik, gösteri ve yürüyüşlerde topluluğa hitaben söylemleri incelendiğinde; söylemlerinin, insanlığın aynı kök atadan gelme tespiti inkârı içerikli, anlam ve içerik derinliğinden yoksun, sistematik şekilde anasoycu hitap tarzına dayalı olduğu, söylemlerin insanda saldırgan duygular oluşturacak biçimde anlamsız bir nefret yaratan içeriği olduğu, silahlı terör örgütünün cebir şiddet içeren faaliyetlerinin ‘direniş’ ve ‘mücadele’ olarak gösterilmeye, benimsetilmeye, meşrulaştırılmaya çalışıldığı, devletin silahlı terör örgütü ile ilgili mücadelesinin sivil halka karşı yapılıyormuş gibi gösterildiği, yine söylemlerde şiddetin geçerli ve etkili bir yöntem olduğu görüşünün toplum içinde yayılmasını ve terör eylemlerine neden olan fikir ve kanaatlerin kökleşmesini sağlamak amacının bulunduğu, sanığın bu amaca ulaşmak için belirli bir çaba ve zaman harcadığının sürekli eylemlere katılması ile anlaşıldığı …"
‘KONUŞMALARI RETORİK SEVİYEYE ULAŞMADI’
Güven’in konuşmalarını, "retorik seviyeye ulaşmayan, çözüm dahi sunmayan, palyatif ve ayrılıkçı faşizan" bulan mahkeme heyeti, gerekçeli kararda şöyle dedi: "… PKK/KCK terör örgütünün silahlı çatışmalarda ölen mensuplarını eylemleri ve örgütsel rolleri bağlamında yüceltmek amacıyla hareket ettiği, nihayetinde siyasal olarak palyatif denecek çözüm dahi sunulmadığı, retorik (içtenlikten veya anlamlı içerikten yoksun lisan) seviyesine dahi ulaşmayan ayrılıkçı faşizan söylemleri ile terör örgütüne gönülden üst bağını ortaya koyduğu tespit edilip anlaşılmıştır."
Kararda, "Sübuta eren eylemlerinin silahlı terör örgütüne üye olma suçunu oluşturduğu kabul edilmiştir" denildi. (MA)