İktidarın hedefindeki LGBTİ+ ailelerinden yanıt: Bizler en güçlü aileleriz

İktidarın hedefindeki LGBTİ+ ailelerinden yanıt: Bizler en güçlü aileleriz
İktidarın hedef alındığı LGBTİ+ aileler endişe içinde. Anne Neşe Tamer: "Güçlü aile ile kastedilen çocukların içinde kin ve nefret barındırmayan, farklı düşüncelere hoşgörü ile yaklaşan bir nesil yetiştirilmesiyse eğer, bizler de en güçlü aileleriz."

Esra ÇİFTÇİ


İSTANBUL - Cumhurbaşkanı Erdoğan, 22 Ekim’de katıldığı bir toplantıda LGBTİ+'ları hedef alarak, “Aile kurumunu daha da güçlendirelim. LGBT diyorlar, güçlü bir ailede LGBT diye bir şey olabilir mi? Olamaz. Hangi siyasi partiler bunlarla iş tutuyor biliyorsunuz. AK Parti’nin böyle bir derdi yok” dedi.

Erdoğan 7 Ekim Prag dönüşünde de benzer sözler etti: "Aile kavramı bizim olmazsa olmazımız zaten. Çünkü güçlü bir millet, güçlü aileden olur. Şimdi bunun çalışmasını da yapmamız lazım. Çünkü son zamanlarda topluma LGBT’yi soktular. LGBT’yle birlikte de bizim aile yapımızı bunlar dejenere etmenin gayreti içindeler. Öyleyse biz olması gereken ne ise onu yapacağız. Biz kimlerin LGBT’ci olduğunu biliyoruz zaten."

Bu açıklamaların ardından “Büyük Aile Yürüyüşü” adı altında LGBTİ+’ları hedef alan yürüyüşler düzenlendi. Peki LGBTİ+’ların aileleri Erdoğan’ın sözlerine ne diyor?

aileler.jpg

'ÇAĞIRIN ANLATALIM'

LGBTİ+ çocukları ve yakınları bulunan aileler, Erdoğan’ın bu açıklaması üzerine bütün siyasi partilere seslenerek “Çağırın anlatalım” dediler. Yaptıkları çağrıda şu sözlere yer verdiler:

Bir kez daha LGBTİ+ çocuklarımız bağlamında adımız anıldı.
Biz kim miyiz?
Biz LGBTİ+ aileleriyiz, ebeveynleriyiz, kardeşleri, akrabalarıyız.
Herkes bizim hakkımızda, çocuklarımız hakkında konuşuyor
Bize “güçsüz aile” yakıştırmaları yapılıyor, aile olarak bile görülmüyoruz.
Çocuklarımıza “sapkın” ithamlarında bulunuluyor.
Tüm bunlar olurken bizim sesimiz duyulmuyor

ÇAĞIRIN, ANLATALIM!

Meclis çatısı altında bir kez de biz anlatalım
Aile olmak nedir, LGBTİ+ ailesi olmak nedir, çocuklar nasıl karşılıksız sevilir
Bir kez de bizden dinleyin
Hep bizi suçlayanları, ötekileştirenleri, dışlayanları duyuyorsunuz

ÇAĞIRIN ANLATALIM

Mecliste yer alan siyasi partilere sesleniyoruz

Bu ülkenin yurttaşları olarak mecliste sesimizin yükselmesini sağlayın

Kendimizi, çocuklarımızı anlatalım
Sesimizi duyun, duyurun
Bekliyoruz ve hazırız anlatmaya.

'ÇOK AMA ÇOK ENDİŞELENİYORUZ'

Aslı Dülgeroğlu Meleş, Türkiye’de LGBTİ+ ailesi olmanın, ötekileştirilmek, dışlanmak, ayıplanmak, eleştirilmek, yok sayılmak demek olduğunu söylüyor. Bunun yanı sıra el aleme karşı, topluma karşı, sisteme karşı sürekli savaş vermek zorunda kaldıklarını anlatan Meleş, çocukları için sürekli çözüm üretmek zorunda olmakla beraber anlaşılmaya ve desteğe ihtiyaç duyulduğunu belirtiyor.

Meleş, diğer taraftan da tüm bu negatiflikler ile boğuşurken Türkiye’de LGBTİ+ ailesi olmanın aynı zamanda güçlü, birlikte olmak, koşulsuz sevmek ve saygı duymak olduğunun da altını çiziyor. Meleş’e çocuğunun trans erkek olduğunu öğrendiğinde ne hissettiğini sorduğumuzda şöyle yanıtlıyor.

"Çocuğumun trans erkek olduğunu öğrendiğimde aklımda yankılanan ilk soru ‘Çocuğum Türkiye’de nasıl yaşayacak?’ oldu. Sizin ile yaptığımız bu söyleşiyi okuyan anne ve babaların benimle ve benim gibi LGBTİ+ aileleri ile empati kurmalarını rica ediyorum ve onlara şu soruyu yöneltmek istiyorum: “Çocuğunuzun varoluşu yüzünden başına gelebilecekleri düşünüp, yaşadığınız ülkeden korktunuz mu? Biz korkuyoruz! Çocuklarımızın can güvenliği ve ruh sağlığı için çok ama çok endişeleniyoruz. Ancak iyi ki LİSTAG gibi aile derneklerimiz var, dayanışma ve birlikteliği iliklerimize kadar hissediyor, bilgilenerek biraz olsun endişelerimizden arınıyoruz."

photo-2022-10-28-12-20-19-6-1.jpg

'SİYASET YAPARKEN AHLAKI VE VİCDANI GÖZETMEK GEREKİR'

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın LGBTİ+ların ailelerine yönelik sözlerini değerlendiren Meleş, hiçbir siyasi kişiliğin LGBTİ+ ailelerine “güçsüz” çocuklarına da “sapkın” demeye hakkı olmadığını söylüyor. Bu söylemlerin LGBTİ+ların hem ailelerini hem de çocuklarını alenen hedef göstermekte olduğunu dile getiren Meleş, “Güvenliğimiz ve aidiyet hissimiz elimizden alınmaktadır. Oysaki devletin en önemli görevlerinden biri vatandaşlarının refahını, huzurunu ve güvenliğini sağlamak değil midir? Sayın Cumhurbaşkanı’nın güçlü aile kavramı nedir bilemiyorum aynı bakış açısında olmadığımız aşikâr. Benim için güçlü aile, zorluklara hep birlikte göğüs geren, her ne olursa olsun çocuğunu bağrına basan ve saygı duyan, gerektiğinde tüm baskı ve negatif ithamlara karşı ailesinin etrafında kale duvarları örerek savunan, sevginin hâkim olduğu bir ailedir. Biz LGBTİ+ aileleri de böyle aileleriz" diye konuştu.

'POLİTİKADA HİÇBİR ŞEY KAZAYLA OLMAZ'

Rosevelt’in “Politikada hiçbir şey kazayla olmaz. Olmuşsa, öyle planlanmıştır” sözünü hatırlatan Meleş, hedef göstermelerin de politik bir planın parçası olduğunu söylüyor. “Algılar ile oynayıp, odağı başka bir yere çekmeye çalışmaktalar. Ancak iktidar olmak için yapılan tüm bu planların geldiği nokta, nefret söylemine, ötekileştirilmeye ve toplum içerisinde kutuplaşmaya yol açmakta. Birbirimizi sevmek, kapsamak yerine düşman olmanın, ötekileştirmenin prim yaptığı bir dönemden geçiyoruz” diyen Meleş hem ailelerin hem de çocukların alenen hedef gösterilmesinin kaygılarını arttırdığını belirtiyor.

Haksızlığa uğramanın ve bunu sineye çekmek için baskı görmenin psikolojik olarak çok zorlayıcı olduğunu belirten Meleş, çocuklarına politik, hukuksal, sosyo-ekonomik hakları verilmezse, nasıl sağlıklı bireyler olarak yetişeceklerine ve toplumun bir parçası olacaklarına dahil belirsizlikleri dile getiriyor.

'HETEROSEKSÜEL ÇOCUKLAR NE KADAR NORMALSE, BİZİM ÇOCUKLARIMIZ DA BİR O KADAR NORMAL'

Ayfer Erarslan LGBTİ+ ailesi olmanın her türlü dışlanmaya, yok sayılmaya, ötekileştirilmeye karşı koyabilmek ve dayanışma içinde olabilmek olduğunu söylüyor. “Ne yaparlarsa yapsınlar ne derlerse desinler onlar bizim onurlu, yürekli evlatlarımız, canlarımız” diyen Erarslan, 'heteroseksüel çocuklar ne kadar normalse, kendi çocuklarının da bir o kadar normal olduğunu, uzaydan gelmediklerini' ifade ediyor. 30 yaşında eşcinsel evladı olan bir anne olduğunu söyleyen Erarslan, ilk öğrendiklerinde birçok ebeveyn gibi çok şaşırdıklarını, bilgisiz olduklarını, zamanla bilgi sahibi olduklarını ve koşulsuz sevmenin ne olduğunu gördüklerini anlatıyor.

'İKTİDAR SARAY REJİMİNİ SÜRDÜREBİLMEK İÇİN HER TÜRLÜ NEFRET SÖYLEMİNİ KENDİNE HAK GÖRÜYOR'

Erdoğan’ın sözlerine şaşırmadığını söyleyen Erarslan, “Evet şaşırmadım ama bu kanıksadığım anlamına gelmesin. Ne yazık ki bu iktidar döneminde kadın olmak, öğrenci olmak, azınlık olmak ne kadar zor ise LGBTİ+ olmak ekstra zor. Hiç kimse bu kadar ayrıştırmayı, yok sayılmayı, nefret söylemlerine maruz kalmayı hak etmemiştir. İktidar saray rejimini sürdürebilmek için her türlü nefret söylemini kendine hak görüyor. Çocuklarımızın yaşam tarzına, yönelimlerine, müdahale edilmesine karşı her zaman mücadele edeceğimizin bilinmesini isterim."

'İKTİDAR GÜCÜNÜ CEHALET VE ŞİDDETTEN ALIYOR'

Neşe Tamer, LGBTİ+ olmanın varoluşsal olduğunu, çocuklarını koşulsuz seven, onların varoluşlarına saygı duyan aileler olduğunu, güçlü olmanın tarifinin de bu olduğunu söylüyor.

“Bizim çocuklarımız kendilerini güvende hissettikleri, şefkat ve sevgi ile sarıp sarmalandıkları ailelerine açılabildiler. Bizim onların eşlikçileri ve refakatçileri olmamıza onay verdiler. Güçlü aile ile kastedilen çocukların hoşgörü, merhamet, alçakgönüllülük, sevgi ve saygı gibi temel değerler ile yetiştirilmesiyse içinde kin ve nefret barındırmayan, farklı düşüncelere hoşgörü ile yaklaşan bir nesil yetiştirilmesiyse eğer, bizler de en güçlü aileleriz. Çocuklarımızı, tüm yurttaşlarımızın çocuklarını tanımlayan onların cinsiyet kimlikleri ve cinsel yönelimleri değil, sahip oldukları değerlerdir. Tüm ailelerin çıkış noktası da burası olmalıdır. Öyleyse, biz güçlü değilsek, sorarım size hangi aile güçlü."

Her türlü yapının değiştiğini, dönüştüğünü, varlığını ancak böyle koruduğunu söyleyen Tamer, iktidarın değişmek ve dönüşmek istemediğini, çağa ayak uydurmanın yegâne temeli olan değişiklikleri ve süreçleri kabul etmediğini ifade ediyor:

“Sadece siyah ve beyaz görmek, göstermek istiyor. Gücünü arkasına aldığı, zamana ve şartlara göre değişmeyi reddeden kitleden alıyor. Bu kitlenin daha önceki bir kültür aşamasında kalmasını, geride kalmasını, peşinen kabul ediyor. İktidar gücünü cehalet ve şiddetten alıyor ne yazık ki. Çocuk tacizcilerini, kadın cinayetlerini, kötü giden ekonomiyi, insan hakları ihlallerini unutturmak için, şiddet ve zulme uğrayanları onurlu bir yaşam için herkesle eşitlenmekten daha fazlasını istemeyenleri hedef göstermeyi seçiyor."

'HİÇBİR SİYASİ GÖRÜŞ BENİM EVLADIMA OLAN SEVGİMİ SINAYAMAZ'

Öznur Yurtkulu, trans bir kızı olduğunu ve onun annesi olmaktan gurur duyduğunu söylüyor. Uğradıkları ayrımcılık, haksızlık ve tüm hakaretlere rağmen mutlu bir hayat sürdürmeye çalıştıklarını anlatan Yurtkulu, süreç boyunca zorlanmadıkları tek bir sosyal yaşam olmadığını, okulda, sağlık alanında, eş, dost, akrabalara sürekli bir açıklama, sürekli bir hak arama mücadelesine düştüklerini ifade ediyor.

Erdoğan’ın sözlerine ilişkin de konuşan Yurtkulu, “Sayın Cumhurbaşkanımızın söylediği cümleleri düşünüyorum aile olamayacağımızı, çocuklarımızın sapkın olduğunu, dış güçlerle beslendiğimizi söyleyip duruyor. Oysa eşim ve ben kendi alın terimizle paramızı kazanan, çalışıp vergisini veren sıradan bir aileyiz. O zaman bu suçlamalar niye? Çocuğumuza sahip çıkmak onu koşulsuz, şartsız seviyor olmak, onun yanında, onun haklarını savunmak neden suç?” diye sordu.

Kimseye bir zararlarının olmadığını söyleyen Yurtkulu, sürekli hedef noktası olduklarını, kimsenin kendi ailesine benzemek zorunda olmadığını, kendilerinin de kimsenin ailesine benzemek zorunda olmadığının altını çiziyor ve hiçbir siyasi görüşün evladına olan sevgisini sınamayacağını yok sayamayacağını belirtiyor.

'BU ÇOCUKLAR NE YANLIŞ NE YALNIZ'

Ç.E’de diğer aileler gibi LGBTİ+ ailelerinin dışlandığını, ötekileştirildiğini, yok sayıldığını, çocuklarıyla birlikte savaş vermek ve anlaşılmamak olduğunu söylüyor:

“Çocuğumun gey olmasından ötürü, dışarıda ayrımcılığa uğraması ve kendini yeterince gösterememesi ve toplum baskısı, el alem ne der gibi kişisel baskılarımız bizler için yeterince stres yaratmaktadır. Bunlara gelecek kaygısı da eklenmektedir."

Çocuklarının her zaman yanında olduklarını söyleyen Ç.E, çocuklarının ne yanlış ne de yalnız olmadıklarını, iktidarın gündemi değiştirmek ve sürekli dini alet ederek toplumsal baskı ve kargaşa yaratmaya çalıştığını belirtiyor ve son olarak “Eğitim ve bilinçlendirme çalışmaları ve muhalefetin bu konularda daha samimi ve aktif politika yapmasını bekliyoruz” diyor.

'KENDİ EN YAKIN AİLENİZDEN ALDIĞINIZ “YAZIK” YORUMU BİLE İNCİTİCİ'

Y.H, Türkiye’de LGBTİ+ ailesi olmanın en yakın çevre tarafından bile dışlanmak, ayıplanmak, iyi bir ebeveyn olmadığının sürekli hissettirilmesi olduğunu söylüyor.

Yaşamın her alanında karşılaşılan ve başa çıkılmak zorunda olunan ayrımcılığın, zorluğun, tehdidin yanı sıra, kendi en yakın ailelerinden aldıkları ‘yazık’ yorumunun da bir o kadar incitici olduğunu söyleyen Y.H, Erdoğan’ın sözlerine ilişkin ise şöyle konuştu:

“Erdoğan bunu sürekli yapıyor. Bir taktik olarak her an elinden kayıp gidebilecek tabanını elinde tutabilmek ve pamuk ipliğine bağlı sözde gücünü pekiştirmek için toplumu kutuplaştırmak en sık başvurduğu araç. Kadınlar üzerinden, akademisyenler üzerinden, doktorlar üzerinden, gençler üzerinden, etnik köken üzerinden, o sırada hangisi kullanışlı ise. LGBTİ+’lar bu konuda yeterince bilgili olmayan Türkiye toplumu için en kolay hedef olarak görünüyor."

İktidar için dünyanın her yerinde en büyük tehdittin kadınlar ve LGBTİ+lar olduğunu söyleyen Y.H, iktidarın gücünü aldığı, kendini yasladığı ataerkil düzenin temelinde açıkça kadın ve LGBTİ+ düşmanlığı olduğunun altını çiziyor.

Öne Çıkanlar