Mağdur ve mağrur Antakya’da 27’nci gün: 'İlk günden çok da farkı yok'
Özgür TOPUZ
HATAY – Maraş’ta 6 Şubat’ta meydana gelen iki büyük depremin şokunu atlatamadan 21 Şubat’ta 6.4’lük depremle büyük yıkıma uğrayan Antakya’da halkın çaresizliği sürüyor. En yakınlarını, ailelerini, evlerini kaybeden, geleceğin belirsizliğine mahkum edilen ve çeşitli yardım noktalarında kuyruklara girmek zorunda kalan depremzedeler ile konuşmaya kalkıştığınızda öfkeli, mağdur ama bir o kadar da mağrur Antakyalılar ile karşılaşıyorsunuz.
‘BİZ DİLENCİ DEĞİLİZ!’
Samandağ’da feminist kadınlar ve sosyalist gönüllülerin günlerdir yoğun yardım organize ettiği, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Kadıköy Belediyesi’nin desteklediği Hatay Dayanışma merkezine gelen kadınların en sık kurduğu cümlelerden biri, “Biz dilenci değiliz” oluyor. Zar zor buldukları bir çadırda 13 kişiyle kaldıklarını söyleyen bir kadın, “Durumumuz yok değil ama bizi bu duruma düşürdüler. Çadırda dört çocuk, iki yatalak hasta var, uzaklaşamıyorum, deterjana ihtiyacım var bulamıyorum. Anca buraya kadar gelebiliyorum, fazla vaktim yok. Deterjan lazım, başka bir şey istemiyorum. Parasıyla alacam, bulamıyorum” diye zaman zaman dişlerini sıkarak, boşluğa bakarak konuşuyor.
‘SU YOK, ÇADIR YOK, DEVLET YOK…’
Bir başka kadın 15 kişi bir naylon barakada kaldıklarını, çadır istediklerini ama bulamadıklarını söylüyor kızgınlıkla. “Su yok, çadır yok, hiçbir şey yok, devlet yok” diyor, gökyüzüne bakarak “herkes bizi terk etti” diye ekliyor. Yardım organizasyonunu görüntülerken bir diğeri bağırıyor, “Çekme, çekme! Biz dilenci değiliz!”
‘ONLARIN VERECEĞİ MAKARNAYA MUHTAÇ DEĞİLİZ AMA ALAMIYORUZ’
Antakya Defne’de HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan’ın ziyaret ettiği kadın dayanışma çadırında bekleyen Meryem adlı genç hemşire de aynı mağrur tonla anlatıyor sorunlarını:
“Biz buraya yardım almaya utana sıkıla geliyoruz. Ben buraya gelirken bile zoruma gidiyor buradan bir şey almak. Paramız var, gerçekten var. Bir makarna alacak paramız var, onların vereceğe makarnaya muhtaç değiliz ama alamıyoruz. İlk günden çok da bir farkımız yok yani.”
Meryem hanım, “Benim yaşadığım yerde birinci günle 26’ncı gün arasında aman aman bir fark yok” diyerek özetliyor Antakya’daki durumu...
SİYASİ GÜNDEME TEPKİ: YA BİZİ KOMPLE GÖZDEN ÇIKARDILAR YA DA…
Antakya’da depremzedelerin yaşadıklarının “ilk günden çok da farkı yokken”, Türkiye gündeminin Altılı Masa’da İYİ Parti lideri Meral Akşener’in cumhurbaşkanı adayına dair çıkışına kilitlenmesini soruyoruz ister istemez. Aldığımız cevap, gazeteci olarak tahmin ettiğimiz gibi oluyor:
“Söylediğiniz başlık şeklinde duymuşuzdur ama biz gündeme çok erişemediğimiz için, telefon, elektrik konusunda sıkıntı yaşıyoruz çünkü… Çok bilmiyoruz… Konuşulanın siyasete dönmüş olması, gerçekten bizim için üzücü. Çünkü burada o kadar yakınını kaybeden, evinden, işinden olan, yiyecek yemek bulamayan, barınacak çadır bulamayan insanlar varken kendilerinin iki üç ay sonra olacak seçim için tartışmaları doğru değil. Buradaki insanlar da benle aynı fikirdedir. Unutulacak gibi bir felaket yaşamadık. Dünya bu kadar çabuk unutmamışken, kendi ülkemiz bu kadar çabuk unutup siyasete geçtiyse yazık yani…”
'AKLIMIZIN UCUNDAN SEÇİM GEÇMİYOR ŞU AN'
“Bu adaylık, seçim vs, bunları şu anda düşünüyor musunuz?” sorusu üzerine de şöyle devam ediyor:
“Bizim aklımızın uçundan dahi geçmiyor şu an seçimle ilgili herhangi bir şey. Biz şu an birincil ihtiyaçlarımızı karşılamaya çalışıyoruz. Bunun çok çok uzağında bizim için siyaset. Sadece muhalefet ya da baştakiler, kim olursa olsun, bizim sadece felaketi, bunu nasıl düzelteceğimizi konuşmamız gerekiyordu. Şu an kimsenin fikrini değiştiremezsiniz zaten. Özellikle buradakiler, sizi duymuyor zaten. Ya bizi görmezden geliyorsunuz komple sildiniz, ya da ‘çok da önemli değil onlar kullanacak kullanmayacak zaten kim kaldı ki’ gibi mi düşünüyorlar bilmiyorum… “