Mahsa'dan Armita'ya... 'İran'da Kürt kadınların hedef haline getirilmesi tesadüf değil'

Mahsa'dan Armita'ya... 'İran'da Kürt kadınların hedef haline getirilmesi tesadüf değil'
TJA aktivisti avukat Ruken Baran Uzun ve Rosa Kadın Derneği Yönetim Kurulu üyesi sosyolog Ezgi Demir, İran'daki kadın mücadelesini Jîna Mahsa Amini ve Armita Geravand'ı üzerinden değerlendirdi: Kadın mücadelesi tehdit olarak görülüyor.

Rojhat ABİ


DİYARBAKIR - İran'da 16 Eylül 2022'de 22 yaşındaki Jina Mahsa Amini'nin başörtüsü takmadığı gerekçesiyle 'ahlâk polisi' tarafından öldürülmesi protestoların fitilini ateşledi. Bir yıldır süren protestolarda insan hakları kuruluşlarının açıklamalarına göre 500'den fazla insan İran rejimi tarafından öldürüldü, en az yedi kişi idam edildi.

Protestolar bir yılı doldururken başörtüsü takmadığı gerekçesiyle 'ahlâk polisi' tarafından darp edilen 16 yaşındaki Armita Geravand da 28 Ekim'de öldü. İran rejimi, Armita'nın memleketi Rojhilat'a gömülmesine izin verilmedi. Tahran'da düzenlenen cenaze töreninde ise ünlü insan hakları avukatı Nasrin Sotoudeh başörtüsü takmadığı gerekçesiyle gözaltına alındı.

Özgür Kadın Hareketi (Tevgera Jinên Azad- TJA) aktivisti avukat Ruken Baran Uzun ve Rosa Kadın Derneği Yönetim Kurulu üyesi sosyolog Ezgi Demir, İran'daki kadın mücadelesini Artı Gerçek'e değerlendirdi.

'KÜRT KADIN KİMLİĞİ BAZ ALINARAK CENAZESİNE BİLE MÜDAHALE EDİLDİ'

Rosa Kadın Derneği'nden sosyolog Ezgi Demir, "Sözde ahlâk polisleri tarafından İran rejiminin ahlâk politikalarına, kamu düzenine aykırı hareket ettiği gerekçesiyle kamusal alanda, kameraların çektiği bir yerde genç bir kadın göz göre göre işkence yöntemiyle öldürüldü. Bir kadının katledildiği, yaşamına müdahale edildiği yetmiyormuş gibi Kürt kadın kimliği de baz alınarak cenazesine bile müdahale edildi. Jina’nın ölümünün birinci yılı yeni doldu. Sonra bu olayla karşı karşıya kaldık" dedi.

'ARMİTA, SİSTEME KARŞI GELİŞİN VÜCUT BULMUŞ HALİ'

Armita Geravand'ın Jina Mahsa Amini ile aynı gerekçeyle öldürüldüğüne dikkat çeken Demir, "Hem Kirmanşahlı Kürt hem de genç bir kadın olması bu rejime karşı duruşun bir simgesi aslında. Onun başını açmış olması da bu sisteme karşı gelişin vücut bulmuş halidir. Saç bir simgedir. Ama buna karşı rejimin uyguladıkları bir işkencedir. Şiddete maruz bırakılması, günlerce komada kalması ve cenazesine müdahale edilmesi birer işkencedir. Kendi memleketinde gömülmesine izin verilmedi. Çünkü rejim bir yıl boyunca karşı karşıya kaldığı protestolardan çekiniyor. Çünkü protestolar iktidarın konforlu alanına bir müdahaledir. Onun 'ahlâk' değerlerine karşıdır. 'Ahlâki' rejimin, 'ahlâki' politikalarına karşı bir duruştur" diye konuştu.

Ezgi Demir

'KADIN MÜCADELESİ TEHDİT OLARAK GÖRÜLÜYOR'

Kürt kadınlarının uzun yıllardır mücadele yürüttüğüne dikkat çeken Demir, "Ve bu mücadele de tehdit olarak görülüyor. Çünkü devletin iktidar alanları erkeğin elinde. Kadın da zaten ikincil bir pozisyonda görülüyor ve baskı altına alınıyor. Ama özellikle İran’da ve Ortadoğu coğrafyasında çok daha başka bir baskı söz konusu. Yani İslamiyet’in getirdiği o radikalizm apayrı bir dayatma doğuruyor. Ama bu dayatmaya karşı da tepkiselliği sürdürmek gerekiyor. Protestoları, ifade edişleri daha da artırmak ve yaymak gerekiyor" dedi.

'AHLÂK KADIN VÜCUDU ÜZERİNDEN TANIMLANINCA KADINLARIN HEDEF OLMASI KAÇINILMAZ'

Erkek egemen devlet aklının kadın kimliğini pasifize etmek için 'ahlâk polisi' kavramını yarattığını dile getiren TJA aktivisti avukat Ruken Baran Uzun ise "Ahlâkın kadın vücudu üzerinden tanımlandığı bir toplumda ahlâk polislerinin kadını hedef alması kaçınılmaz bir sondur. Tahran metrosunda 16 yaşındaki Armita Geravand’ın başörtüsü takmadığı gerekçesiyle ahlâk polisleri tarafından darp edilerek katledilmesi, yine başörtüsü kurallarına uymadığı gerekçesiyle gözaltında uğradığı işkence sonucu hayatını kaybeden Jîna Amini’nin ahlâk polisleri tarafından katledilmesi aynı toplumsal zihniyetin sorunudur. İran’da ahlâk polisleri tarafından kadınların, özellikle de Kürt kadınlarının hedef haline getirilmesi ve katledilmesi tesadüf değildir. Başörtüsü kurallarına uymadığı gerekçesiyle katledilen kadınların neden katledildiğinin herkes tarafından sorgulanması ve irdelenmesi gerekmektedir" ifadelerini kullandı.

Ruken Baran Uzun

'BİR KADININ ÇIĞLIĞINA TÜM KADINLAR KULAK KESİLMELİ'

Kadınlara bakış açısının değişmesi gerektiğini vurgulayan Uzun, bunun tek yolunun da örgütlü kadın mücadelesinden geçtiğini dile getirdi. Uzun, "Erkek egemen devlet aklı ile mücadele etmenin yegane yolu örgütlü yapılanmadır. Dünyanın neresinde olursa olsun bir kadın çığlığı duyulduğunda tüm kadınların bu çığlığa topyekûn kulak kesilmesi gerekmektedir. Ahlâk adı altında kadınların katledilmesini saç telleri göründü gerekçesiyle işlenen bu cinayetlerin karşısında sesini yükselten kadınların mücadelesinin sonuç vereceğini inancımız tamdır" diye konuştu.

Öne Çıkanlar