Abdullah Öcalan röportajının ikinci bölümü yayınlandı
Gazeteci Fatih Altaylı’nın 1997'de PKK lideri Abdullah Öcalan ile yaptığı ve 28 yıl sonra ilk kez yayınlanan röportajın ikinci bölümü de yayınladı. Görüşmenin ikinci bölümü; PKK'nin finans kaynakları, Çiller, Erbakan ve Mesut Yılmaz gibi dönemin siyasetçilerine dair görüşleri kapsıyor.
Artı Gerçek - PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın 1997'de Lübnan’ın Bar Elias kentinde gazeteci Fatih Altaylı ile yaptığı yaklaşık 30 dakikalık röportajın ilk bölümü dün yayınlandı.
28 yıl sonra ilk kez 'Özgür Düşünceler' sitesinde yayınlanan röportajın ikinci bölümü ise yaklaşık 25 dakika.
Röportajı yaptığı dönemde Kanal D bünyesinde olan Altaylı, 5 Eylül 2023 tarihinde konuk olduğu Flu TV yayınında bu görüşmenin detaylarına değinmiş ve röportaj o tarihlerde Terörle Mücadele Kanunu’nun 8. ve 30. maddeleri gerekçesiyle yayınlanamamıştı.
Röportajın ikinci bölümünde ise Öcalan, Fatih Altaylı’nın dönemin siyasetçileri, Türk-Kürt ilişkileri, PKK’nin finans kaynakları gibi konularda yönelttiği sorulara yanıt veriyor.
Röportajdan bazı bölümler şöyle:
*Mesut Yılmaz’a bir mektup gönderdiniz sonra cevap verdi mi vermedi mi bilmiyoruz. Mesut Yılmaz’dan siz umutluydunuz ne oldu bir adım atılabildi mi?
Mesut Yılmaz Iğdır’da ‘Kürt sorunun mutlaka çözeceğiz’ dedi. Sonra ne yaptığı ortaya çıktı. O bilinen suikast oldu. Suikast olduğunda ellerini okşuyordu. Sanırım beklentisi vardı. Kendisi ne kadar sorumlu açıklaması gerekir. Değilse, çetelerin işiyse onu da açıklaması gerekir. Madem çeteleri açıyor, kendi döneminden çok önemli bir suikast olmuştur. O da Başbakan. ‘Ben bunun emrini verdim ya da vermedim’ desin. Çünkü Çatlı var deniliyor. Bu da çok ciddi, Susurluk’tan on kat daha önemlidir. 500 milyar o günlerde kayıptı. Büyük bir ihtimalle beni öldürmeleri için verildi o para. Tansu Çiller ‘ben açıklarsam savaş çıkabilir’ dedi. Bunu açıklaması lazımdır. Ondan sonra savaş daha da yükseldi.
*Daha önce Erbakan’ın iktidara gelmesi durumunda Kürt sorunu ile ilgili daha duyarlı olacağını söylemiştiniz. Erbakan’da bir duyarlılık var mı?
Erbakan’ı biraz daha beklemek gerektiği kanısındayım. Bazı girişimleri var gibi. Bu günlerde belki açığa da çıkar. Bazı sondajlar yapacağım. Biraz bekledikten sonra bir basın toplantısı ile Erbakan’ın gerçek niyetini açığa çıkarmasını talep edeceğim. Şimdi Sayın Fethullah Erbaş’ın (Refah Partisi eski milletvekili) bazı girişimleri vardı. Başka girişimler de var. O süreç siyasal bazı ilişkilerin gelişme süreciydi. (Fethullah Erbaş’ın 1996’da esir 8 asker için Zap’a gitmesi) İki yıl aç kaldık, susuz kaldık o askerlere tek bir fiske bile vurmadan en son ailelerine teslim ettik. Onların hepsi PKK’li arkadaşlar diye konuşurlar. Kesinlikle kendi kendilerine karar vermiş arkadaşlar. Bu savaşın Anadolulu çocukların da istemediği bir savaş olduğunu gösterebilmek, bunu bir diyalog sürecine dönüştüre bilmek için o süreci bilinçli olarak uzattım. Birinci girişimdi bir iki kişi bırakmıştık. Diğerlerini daha sonra İnsan Hakları Haftası’na denk getirdik. İHD, Mazlum Der ve hükümetteki Refah’ın Erbaş’ı birlikte geldiler. Ben basın huzurunda olmasını şunun için istedim; halklar kardeşlik istiyor. Anaların gözyaşları dinmesi gerekiyor. Analar ve çocuklarının bağını Türkiye halklarını görmesini istedim. Son yılların en acıklı sahnesi ana ile o askerin kucaklamasıdır. Onun görülmesi çok önemli. Çünkü, onun gibi binlercesi toprağa düştü. O acının tekerrür etmemesi için kamuoyu bunu görsün istedim. Bu çok önemlidir. Binlercesi yürekleri param parça etti. Biz o askerlere öyle bir şey yapmadık. PKK’nin asker vurma diye bir sorunu yok. Biz çok doğal bazı insani, demokratik talepler peşindeyiz. Yazık değil mi bu kadar Kürt işsiz kalsın? Yazık değil mi dilleri kurutulsun, toprakları harabeye çevrilsin. Biz bunun yolunun açılmasını istiyoruz.
*PKK’den önce topraklar harabeye çevrilmiyordu. Dil yasağı vardı ancak insanlar Kürtçe konuşuyordu.
Hayır dil yasağı vardı. Bir insanın dili yasak olduktan sonra beyni özgür çalışır mı? İnsanlar kendi dilleri ile iki kelime mektup yazamaz. O da önemli değil. Bir insanın dili elinden alındı mı ne kadar ilkel olursa olsun haysiyeti, namusu her şeyi elinden alınmış olur. Bu çok önemli benim için. Benim meselem Kürtçülük icat etmek değil. Benim Ana tarafım Türk. Benim Anam Kürt’ten çok Türk’e benziyor. Dikkatli bir değerlendirmeci soy ile ilgileniyorsa bunu anlar. Çocuk yaşımda ‘keşke Türk olsaydım.’ Ama aydınlandıktan sonra Ankara’da insanın kendi soy geleneğini inkar etmesinin çok alçaltıcı bir iş olduğunu gördüm. Kendimi inkar etmek istedim ama baktım bu kesinlikle beni küçük düşürürdü. Mesleğim vardı, Siyasal’ı son sınıfına kadar getirmişti. Mükemmel bir ilerleme yolum açılmıştı. Mehmet Ağar gibi 10 kişiyi cebimden çıkarırdım. Bana yol açılmıştı. Ben Siyasal’da ilk 10 öğrenci arasındaydım. Siyasalın bütün hocaları beni tanır. Çok ilerleyebilirdim. Demokratik bir gençlik vardı o zaman. Bir insanın soyunu inkar etmesi kötü. Sen Türklüğünü tümüyle inkar edersen alçak birisi olmaz mısın? Bu kötü bir duygudur. Türklüğünü inkar etme. Biz kimsenin Türklüğüne hakaret etmedik. Bu temelden yanlıştır. İnsan haklarına aykırı bir şeydir. Benim bütün derdim bu Kürt belasından kurtulmaktı. Çok alçalan insanlar söz konusu. Öyle bir Kürtlük var ki Türkiye’ye de çok zarar veriyor. Kürt deyince ‘kıro’ diye bir tabir icat edilmişti. Kürt giderek beyin ve ruh olarak küçülüyor, hatta verimsiz oluyor. Bu Türkiye’nin verimsizliği oluyor. Gecekondu yoluyla Türkiye’nin bütün batısını verimsiz kıldılar. Şuan Türkiye’nin ekonomisinin göçler yoluyla ne hale geldiğini herkes biliyor. Bunu önlemek için bu işler ile ilgilendim. Yoksa ben çılgın mıyım? Türkiye’nin meseleleri bu resmi ideoloji ile çözülemeyecek. Türkiye’nin bazı kahramanları vardı. Deniz Gezmiş idam edildiğinden o zaman ben sempatizandım. ‘Yaşasın Kürt ve Türk halklarının kardeşliği’ diye bir slogan attı ve sehpayı kendi ayağı ile devirdi. Mahir Çayan’ı dinledim ‘Kürt meselesi vardır, inkar edemeyiz’ dedi. Bunu sol içinden cesur bir şekilde söyledi. Ben o zaman sempatizandım bu benim icadım değil. Türk gençleri bunu söyledi. Onlar Türk genci beni söylüyorlar, ben de onların bir sınıf arkadaşıyım ve nasıl inkar edeceğim? İsmail Beşikçi ‘Doğu Anadolu'nun Düzeni, Sosyo-Ekonomik ve Etnik Temeller’ diye kitap yazdı. Üniversite hocası benim kimliğimi bana okutuyor. Ben eğer çok uluslu olmasam onları inkar edebilir miydim? Edemedim ve mecbur bu işe başladım. Ondan sonra üzerimize ölüm fermanı ile gelindi. Ölmemek için korkunç direndim ve işte buraya kadar geldik. Hikaye bundan ibaret. Amacım daha güzel bir Türkiye’de kendime de bir yaşam yeri edinmek ve Kürt yerlerini de güzel insanların güzel yaşadıkları yerler haline getirmekti. Ben hala bunun için ayaktayım. Beni bu zor şartlarda başka ne ayakta tutabilir.
*Türkiye’yi bölmek gibi bir niyetin yok mu?
En büyük bölücüler sonradan ortaya çıktı ki bu çetelerdir. Bu çeteler kadar Türkiye’yi bölen var mı? Hem de kaç türlü bölüyorlar. Can evinden bölüyorlar. Bu kadar insanın vurulmasının, Türkiye’nin Güneyinin paramparça edilmesidir. İnsanların yüreğinin bu kadar parçalanması en büyük bölücülük değil mi? Türkiye bugün bir birene girmiş, her kafadan bir ses çıkıyor, bu en büyük bölücülük değil mi? Yürekler bu kadar parçalandıktan sonra, beyinler bu kadar kargaşaya girdikten sonra bu en büyük bölücülük değil mi? Bu kadar hırsızlık, rant bölücülüğe yol açmıyor mu? Tam tersi en güzel birlik tavrı benim tavrımdır. Gerçekçi bir birlik, halkların enginliğine dayanan bir birliktir. Kürt bir Türk ile ilişki kurduğunda onurlu bir ilişki kursun. Ben çok önceden ulusların ilişkilerini evlilik ilişkisine benzettim. Çam yarması gibi bir adam ve çok fukara bir kadın karşısında olsa ve adamın işi gücü o kadını dövmek olsa. Bu iyi bir evlilik olabilir mi? Olmaz. Şuan Kürt-Türk birliği öyle bir birliktir. Bu birlik kabul edilmez. Bu birlik yıkılırsa tarafların bunun yerine eşitliğe, özgürlüğü ya da tarafların istemlerine dayalı bir birlik gelişirse bu en sağlıklı birlik olmaz mı?
*Dil dışında, Türkiye’de Kürt-Türk eşit oranda ezilmiyor mu?
Ne münasebet. Genellikle Türkiye üzerinden bir baskı ve ezilme var. Türkiye’nin batısında da, Orta Anadolu’da da eşitsizlik var. Bunları kabul ediyorum. Bunların bazı kaynakları var. Yalnız Kürt ve Türk ilişkilerindeki bağlılık biraz daha özgündür. Çok daha tehlikelidir. Bana göre diğer eşitsizliklerin kaynağıdır. Bu eşitsizlik en temel eşitsizliktir. Alevi-Sünni, doğu-batı eşitsizliği buna dayanır. İnsanların bir birini küçük görmeleri buna dayanır. Kültürdeki çirkinlik buna dayanır. Bir tarafın çok yeteneksiz olması buna dayanır. Eşitsizliğin kaynağı budur. Sorun bu olduğu için ben bütün ağırlığımı sorunun çözümüne veriyorum. Eğer çözüm yoluna gidilirse diğer bütün bölücülükler birliğe doğru dönüşür. Bunu anlamanızı istiyorum. Ben bunun mümkün olduğuna inanıyorum. Özgür iradeler oluştuktan sonra insanların kuracağı birliklerde tehlike aranmaz. Türk ve Kürtlerin birlikleri gerçekleşirse kesinlik sağlıklı birlikler çıkar. Hakkari’den İstanbul’a kadar insanları iç içe geçmiştir. Hakkarililerin yarısı İstanbul’da Karslıların yarısı İzmir’de. Bu kadar iç içe geçmiş insanları yapay bir şekilde ayırmanın bir anlamı yok. Ama İstanbul Hakkari’den ötürü zehirleniyor. Ege’nin de zehirlendiğini Egeliler bilir. Çukurova zehirleniyor. Çünkü çok dengesiz bir nüfus akışı var. Bunu herkes söylüyor bu benim icadım değil. Bunun bölücülük ile alakası yok. Ben bu işlerin düzeltilmesini istiyorum. Bunun düzeltilmesinin yolları var.
*Nelerdir?
Kürt meselesinde dediğim özgürlüğe değer bir adım atılırsa önce cesur oturmamız lazım. Her düzeyde (askeri, ekonomi, kültürüler, siyasi) heyetler kurulur. Binlerce siyasi kadro var. Bunların hepsini çalıştıracağım. Ben bunları doğru temelde çalıştıracağım. Başka yolu yok. Ben bu Kürt işlerini geliştirirken Türk işlerine daha sağlam el atmak için yaptım. Türkiye’nin çok önemli sorunları var. Yüzde 90’ı biz siyasilere güvenmiyoruz diyor. Halk bunları istemiyor. Demek bir yanlışlık var. Taraflar var beni sorumlu görüyorlar. ‘Eğer onu tasfiye edersek her şey hal olur’ diyorlar bu büyük bir yalandır. Apo gider binlerce Apo çıkar. Sorunun kaynağı ben değilim. Ben yeni doğdum. Ben sorunu yeni ele aldım. Bunun kökleri tarihtedir ve gelecekte de olacak. Günümüzün sorunları yok etmekle çözülür mü? Benim durumumu bir şans olarak değerlendirmeleri gerekir. Ben siyasi sorunları çözecek durumdayım, bir tecrübem var. Türkiye halkı benim tecrübemden yaralansın. Bu siyasiler kendilerine güveniyorlarsa tartışalım. Benim yaşım 48, benim neyim eksik.
*Çiller bir süredir sizin zayıfladığınızı, PKK’nın zayıfladığını söylüyor ancak ben bunun aksini düşünüyorum. Yurtdışında diplomatik ilişkiler sizin lehinize oluyor. Şuan sizin dünya üzerindeki dengeleriniz nasıl şekilleniyor?
Doğru söylüyorsunuz PKK şimdi rotasına girmiş. Hem örgüt içinde, hem uluslararası diplomatik sahada, hem de geniş kitle zeminlerinde PKK en güçlü dönemini yaşıyor. Çiller gerçekten bu yalanı ile boşa çıkarmalıyız. Türkiye halkını yanıltıyor. Doğrudur gerillada bir sınırlama yapıldı. 50 bin olacakken bugün 15 binlerde kaldı. Eğer buna başarı diyorlarsa bunu söyleyebilirler. Yalnız şehirdeki eylemleri daralttık demeleri doğru değil. Biz şehir eylemlerini yanlış buluyoruz, dönemi değil diyoruz. Mesela dönemi gelecek göreceksiniz şehir eylemleri nasıl olacak. Ben doğru söylemediğini göstermek için bunları belirtiyorum. Benim bazı sezgilerim ve bizzat yaşadığım tecrübelerim var. Şuan PKK gerçekten en güçlü dönemini yaşıyor. Ben öyle yabancı temsilcilerin gelmesinden hoşnut olan biri de değilim. Kapıyı açsam her gün her hangi bir devletin bir temsilcisi beni ziyaret etmeye gelir. Türkiye’nin baskısından kaynaklı sanırım gayri resmi yapıyorlar ancak hepsi de devletlerinin adına gelmiş. ABD başkanının adına gelenler de var, Rusya başkanının da adına gelenler var. Çin’den de gelenler var. Ben bunlardan sıkıldığım için çoğunu ret ediyorum. Diplomaside en ufak bir sıkıntım yok. Çiller, ‘Propaganda ve maddi yönden yolları tıkadık’ diyor. Gelsin bir çuval parayı ona ve kocasına ben vereyim, çok seviyorlarmış. Gerçekten, vallahi veririm.
*Gelir kaynağınız nedir? Uyuşturucu diyorlar?
Tek bir PKK’de uyuşturucu ile yakalandı desinler her türlü hakareti kabul etmeye hazırım. Yoktur.
*Hafız Esad’ın kardeşi ile uyuşturucu ticareti yaptığınız söyleniyor?
Kesinlikle böyle bir şey yok.
*Nereden geliyor bu kaynağınız?
Suriyeliler ile en ufak bir ekonomik ilişkimiz yok. Şuan Avrupa’da yine kampanya düzenledik.
*Bağışlar ile bu kadar para toplanıyor mu?
Tabii. Hepsi açık. Alman polisinin ne kadar denetim kurduğunu biliyorsunuz. PKK’nin 10 yıllık ihtiyacı için para vardır. Ortadoğu’da finans kaynakları var. Bizde herkes bir fedaidir. Bizim özgün hayatlarımız için para talep etmeye anlayış durumundan bir ihtiyaç duyma olmaz. Bu muazzam masraflarımızı azaltıyor. Halk bize gerçekten yardım yapıyor. Ortadoğu’da PKK’yi tümüyle finanse edecek kaynakları bulabiliyoruz. Büyük yardımlar var. Şuan kesinlikle maddi bir sorun yok. Kesinlikle bütün maddi kaynaklarımız halkımız. Her hangi bir ülkenin bize bir desteği söz konusu değil. Alman polisi bizim 500 bine yakına marka el koydu. Maddi yönden güçlüyüz. Kitle yönünden güçlüyüz. İsterseniz gidin halka sorun.
*PKK’nin bir yıldaki bütçesi nedir?
Ben hesaplamadım ama 100 milyon doları aşar.
*Yetiyor mu bu para?
Elimizde fazlası var. Biz kıt kanat yaşadığımız için maddi bir sorunumuz yok. Ama lüks yaşam dersen ona hiçbir bütçe dayanmaz. Kitle, asker bulma, diplomasi gibi bir sorunumuz yok. PKK’nin fazla iç sorunları da yok. PKK şuan içinde en olgun birlik dönemini yaşıyor.
*Şemdin Sakık’ın infaz edildiği iddia ediliyor?
Kesinlikle öyle bir şey yok. Sakık’ın önemli hataları oldu bu kamuoyuna da yansıdı. Mesela 33 asker meselesi. Onu kendi inisiyatifi ile geliştirdi.
*Sizin haberiniz yok muydu?
Hayır. O bölgenin inisiyatifiydi. O askerleri öyle silahsız götürenlerde de biraz kabahat var. Orası savaş alanı. Onları götüren eskortluk yapanlar silahlı ancak o askerler silahsız. Orada araştırılması gereken bir olay vardır. Bir provokasyon var. Muhtemelen bizimkileri de ateşkesi bozmak için o duruma getirdiler.”
*Röportajın tamamı bu linkten izlenebilir: https://ozgurdusunceler.com/video.php?media_id=467
Öcalan'ın engellenen röportajı 28 yıl sonra yayınlandıPolitika