MEB, müfredata adabımuaşeret dersi ekledi: Dersler Kuran ve sünnetten örneklerle işlenecek
Ezgi YILDIZ
İSTANBUL - Çevreme Duyarlıyım Değerlerime Sahip Çıkıyorum (ÇEDES) projeleriyle okullara vaiz ve imam atanmasının yolunu açan Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) bu kez de ortaokullarda ‘Görgü kuralları ve nezaket’ ile liselerde ‘Adabımuaşeret’ derslerini müfredata aldığını duyurdu.
MEB, liselerde yedi ünitede verilecek dersin ana başlıklarını resmî sitesinden yayınladı. Bakanlığın sitesinde yer alan dersin ünitelerinde; Kültürden Kavrama Adabımuaşeret, Kişisel Tutum ve Adabımuaşeret, Ailede Adabımuaşeret, Toplumda Adabımuaşeret, İletişim, Teknoloji ve Sosyal Medya Kullanımında Adabımuaşeret, Doğal Kaynakların Kullanımı ve Çevrenin Korunmasında Adabımuaşeret ile İş ve Meslek Hayatında Adabımuaşeret başlıkları yer alıyor. Eğitim Sen İstanbul Şube başkanları yeni seçmeli dersi ‘din derslerinin devamı’ niteliğinde olduğu değerlendirmesinde bulunurken MEB’in okullara yolladığı yıllık plana Artı Gerçek ulaştı.
Erken Cumhuriyet dönemi Adab-ı muaşeret üzerine çalışmalar yapan Yardımcı Doçent Doktor Tülin Ural bu ‘kurallar bütünü’nün geçmişten günümüze işleniş biçimini ve farklarını değerlendirdi.
ADABIMUAŞERET DERSİNİN YILLIK PLANI: KURAN VE SÜNNET ÖRNEKLERİ
Liselerde okutulacak olan ‘Adabımuaşeret’ dersi için okullara henüz bir kitapçık gönderilmedi. MEB’in okullara gönderdiği yıllık planda, birçok ünitede dersi verecek öğretmenden derste Kuranı Kerim’den, hadislerden örneklere yer vermesini istiyor. Bakanlık öğretmenlerden “Ailede Adabımuaşeret” konusunu işlerken aile içi ilişkilerde, çocukların ebeveynlerine karşı davranışlarını yine Kuranı Kerim ve sünnetlerden örneklerle, yani dini referansları kullanarak işlemesini istiyor. Dersi verecek öğretmenlerin yıllık planında sadece Ailede adabımuaşeret ünitesinde değil, Toplumda Adabımuaşeret ünitesi ile İş ve Meslek Hayatında Adabımuaşeret ünitelerinde de Kuranı kerimden örnekler verilerek dersin işlenebileceği bilgisi yer alıyor.
Artı Gerçek’in ulaştığı kaynaklara göre bazı Mesleki ve Teknik Anadolu Liselerine gönderilen plan ile MEB’in internet sitesinde yer alan Adabımuaşeret dersi farklılık gösteriyor. Adabımuaşeret’i hangi branşta öğretmenlerin vereceği merak konusuyken yine edindiğimiz bilgilere göre bazı okullarda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenlerinin program yoğunluğundan ders, Tarih ve Sosyal Bilgiler branşındaki öğretmenlerine verilmiş.
TOSU: DİNDARLAŞMAYI AŞMAYAN DERSLER OLACAK
Eğitim Sen İstanbul 3 No’lu Şube Başkanı Hüseyin Tosu, müfredata yeni eklenen dersi değerlendirdi. Tosu, adabımuaşeret dersinin Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinin devamı niteliğinde olduğunu ifade etti. Hüseyin Tosu, 'Ailede Adabımuaşeret' ünitesini, “Muhafazakar Türk aile yapısının değer yargıları daha da pekiştirmek hedefleniyor. Toplumsal cinsiyet rollerinde kadına aile içindeki ‘klasik anne rolünü’ güçlendirecek. Türk- İslam sentezini aşmayan ve dindarlaştırmayı aşmayan dersler olacak” sözleriyle değerlendirdi.
Ortaokullarda ve liselerde öğrencilerin Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerini zorunlu olarak aldıklarına dikkat çeken Hüseyin Tosu, müfredata alınması gereken içeriklerin Türkiye’deki öğrencilerin uluslararası başarı ölçümlerde alt sıralarda yer alan derslerden oluşturulması gerektiğini savundu ve şunları söyledi:
“Haftada beş saat din kültürü ve ahlak bilgisi dersi var. Onun dışındaki derslerin de önemli bir kısmı da bu yönüyle değiştirilmiş vaziyette. Çocukların pozitif bilimle ilgili gelişimine hizmet edecek derslerin olması gerekiyor. Uluslararası ölçümlerde de çocukların; fen, matematik ve anlama gibi derslerde yeterli olmadığı ortalamanın altında olduğu görüldü. Bir değişiklik yapılacaksa bu yönlü olmalı. Toplumsal cinsiyet eşitliğini ve insan hakları evrensel beyannamesini esas alan, farklılıkları hoş görmeyi öğreten dersler olmalıdır. Biz eğitmenler bunlarda eksiklik görüyoruz. Var olan muhafazakar yapıyı güçlendirecek değerleri getirilecekse zaten var ve çocukları getirdiği yer ortada bu sebepten bir ihtiyaç yok.”
ULUOCAK: TÜM MÜFREDAT DİNİ DEĞERLERE GÖRE İNŞA EDİLİYOR
Eğitim Sen İstanbul 1 No’lu Şube Başkanı Barış Uluocak müfredata eklenen yeni dersin MEB tarafından tek taraflı düzenlendiğini ifade etti. Uluocak, dersin içeriğinin ve amaçlarının merak konusu olduğuna dikkat çekerek, “Eğitim bileşenlerine, sendikalara, veli ve öğrencilere danışılmadan uygulamaya geçilen bir süreç söz konusu. Bu derslerde öğrencilerimize evrensel, etik değerler ve davranış kalıpları mı öğretilecek, yoksa iktidar her zaman yaptığı gibi kendi ideolojisine uygun tek tip nesil yetiştirme hedefine mi odaklanacak? Yaşadığımız pratikler ve MEB'in yaklaşımlarına baktığımızda ikinci şıkkın ağırlık kazanacağı hepimizin malumu” dedi. Siyasi iktidarın son dönemlerde yaptığı değişikliklere dikkat çeken Barış Uluocak şunları söyledi:
“İktidar tüm müfredatı dini değerlere göre inşa etmeye çalıştığı bir sürece girdi bu da bize gösteriyor ki belirli bir ideoloji ve dini yaklaşım bu derse de rengini veren hakim unsur olabilir. Okullardaki yılbaşı kutlamalarını dahi kısıtlamaya ve şekillendirmeye çalışan, kültürel ve sosyal hayatı tamamıyla kontrol altına alma çabası içindeki iktidarın bu tarz derslerle hayalindeki toplumsal dönüşüme dair eğitim yoluyla yeni adımlar atmaya çalıştığını söylemek mümkün.”
‘ORTAK DAVRANIŞ KALIPLARINI OLUŞTURMAYI HEDEFLER’
Erken Cumhuriyet dönemi Adab-ı muaşeret üzerine çalışmalar yapan Yardımcı Doçent Doktor Tülin Ural adab-ı muaşeretin tarih boyunca insan hayatında yönlendirici bir etkiye sahip olduğunu, köy ve kent yaşamında farklı davranış kalıplarını temsil ettiğini söyledi. MEB’in adab-ı muaşereti ders olarak liselerde müfredata eklemesini toplumsal cinsiyet rollerine dikkat çekerek yorumlayan Tülin Ural, konuya ilişkin “Kadınlar ve erkekler arasındaki ilişkiler açısından yeni bir önerinin gündeme getirileceği besbelli” ifadelerini kullandı
Yrd. Doç.Ural, Adab-ı muaşeret üzerine her bir söz, hayatı tasarlamaya yönelik bir girişim olduğunu ifade etti. Pratik boyutu içinde adab-ı muaşeret temelde bir kent fenomenidir diyen Ural, köylerde ise uzun zaman içinde demlenerek oluşan adab-ı muaşeretin birbirini ismen tanıyan bir avuç insanın ilişkilerini düzenler durumda olduğunu söyledi. Ural, sözlerini şöyle sürdürdü:
Hakiki tecrübelere dayanan örf, adet, gelenek karşısında adab-ı muaşeret kentte giderek anonimleşti. Bu boyutuyla adab-ı muaşeret, ilişkilere şekil verme; adı sanı pek de bilinmeyen yabancılarla artan karşılaşmalarda nasıl davranılacağını belirleme; farklı yerlerden gelenlerle giderek kozmopolitleşen kentte (sadece belli sınıflar için olmak kaydıyla) ortak davranış kalıpları oluşturmayı hedefleyen insan yapımı kuralları kapsar.”
'KADIN ERKEK İLİŞKİLERİLERİNE YENİ ÖNERİLER GETİRECEĞİ BESBELLİ'
Milli Eğitim Bakanlığı’nın adab-ı muaşeretin ders olarak işlenme kararı vermesine ilişkin değerlendirmede bulunan Yrd. Doç. Dr. Tülin Ural, bunun hem hayata şekil vermeyi hedefleme boyutuyla hem de zihniyet değişimi açısından etkileyici boyutları ile düşünülmesi gerektiğini söyledi. Ural, bu derslerin bireylerde mutlak bir kabulleniş sonucunu doğurmayacağını belirterek şunları söyledi:
“Hiçbir tasarlama, yön ve şekil verme çabası toplumun çok katmanlılığı, hayatın çok renkliliği, karmaşıklığı ve sürprizleri karşısında bunlardan güçlü olamaz. Erken cumhuriyet döneminde de böyleydi bu, bugün de böyle olacak. Muhterisler ne kadar istese de toplumda da hayatta da pek mühendislik tutmaz. Ancak belli bir dünya görüşünün devlet denilen güçlü, organize mekanizmayı kullanarak, eğitim kanalları vasıtasıyla kendi anlayışını yayabilmesi elbette iz bırakacak bir durumdur.
Bu yeni anlayış da kendi önerdiği yeni medeniyet dairesinde -hem de Batı medeniyetinin nasıl dışlayıcı olduğunu büyük bir hevesle vaaz ederken- birilerini dışlayacak, birilerini dışarıda bırakacak. Belli ki seküler kesimlere alternatif bir medeniyet önerisi ile karşı karşıyayız. Ama tam da bu minvalde toplumsal cinsiyet açısından, kadınlar ve erkekler arasındaki ilişkiler açısından yeni bir önerinin gündeme getirileceği besbelli. Kadınlığı bir tür ‘sıradan şüpheli’ olma haline tahvil edecek yeni bir adap anlayışı ile karşı karşıyayız.”
MEB’İN YAKIN DÖNEMDEKİ KARNESİ
Milli Eğitim Bakanlığı daha önce Diyanet İşleri Başkanlığı ve Gençlik ve Spor Bakanlığı arasında imzaladığı, ‘Çevreme Duyarlıyım Değerlerime Sahip Çıkıyorum (ÇEDES)’ projesi ile vaiz ve imamların okullarda derslere girebilmesinin yolunu açmıştı. Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin geçtiğimiz günlerde Meclis'teki bütçe görüşmeleri sırasında yaptığı konuşmada, bakanlığının 10 tarikat-cemaatle protokolü olduğunu açıklamış ve “Onlarla da protokol yapmaya devam edeceğiz” ifadeleri de yine tepkilere sebep olmuştu.