Medeni Yıldırım davasında sanık askere ikinci kez beraat
Lice'de kalekol protestosunda Medeni Yıldırım'ın öldürülmesine ilişkin açılan davada, 'Olası kastla öldürmek'ten yargılanan er Adem Çiftçi, ikinci kez beraat etti.
Lice ilçesinde kalekol protestosunda Medeni Yıldırım'ın öldürülmesine ilişkin yeniden yapılan yargılamada "olası kastla öldürmek"ten yargılanan er Adem Çiftçi hakkında yine beraat kararı çıktı. Anne Yıldırım, çıkan karara "Hak, hukuk nerede? Neden katilleri serbest bırakıldı.Adalet sağlanana kadar bu davanın peşini bırakmayacağım" diyerek isyan etti.
Diyarbakır’ın Lice ilçesine bağlı Kayacık (Hêzan) Mahallesi'nde, 28 Haziran 2013 tarihinde yapılan kalekol protestosunda, 19 yaşındaki Medeni Yıldırım'ı "olası kastla öldürmek"ten Er Adem Çiftçi hakkında açılan davanın karar duruşması görüldü. Diyarbakır 7'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmada, Medeni Yıldırım'ın annesi ve kardeşleri ile avukatları Mehmet Emin Aktar, Serdar Çelebi, Süleyman Şahin, Sevcan Delidere, Serhat Eren, Esengül Birsin ve Diyar Çetedir hazır bulundu.
Sanık Er Adem Çiftçi’nin yargılamadan vareste tutulması nedeniyle katılmadığı duruşmaya avukatı Kasım Kutboğa, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katıldı. üzerinden katıldı.
SAVCININ MÜTALAASI
Duruşmada esas hakkındaki mütalaasını mahkemeye sunan Cumhuriyet Savcısı, Yıldırım'ın karakol protestosu sırasında ateşli silah yaralanmasına bağlı olarak yaşamını yitirdiğini, olay yerinde çok sayıda boş kovan bulunması ve Yıldırım'ın ölümüne neden olan mermi çekirdeğinin bulunmaması nedeniyle merminin hangi silahtan çıktığının tespit edilemediğini belirtti.
Mütalaasında sanık Adem Çiftçi'nin ifadesinde olay sırasında hiç ateş etmediğini ve bulunduğu yerin Yıldırım'ın vurulduğu yeri görmediğini söylediğine yer veren savcı, yine olay sırasında sanık Adem Çiftçi ile aynı yerde bulunan tanık erler Hüseyin Çakmak, Mustafa Öztürk ve Muhammed Ali'nin sanığın kullandığı PKM (Bixi) Makineli Tüfeğin olay yerini görmediği yönündeki ifadelerine işaret etti.
BERAAT İSTEDİ
Antep Bölge Adliye Mahkemesi'nin Medeni Yıldırım'ın yaralanmasına Bixsi silahının sebebiyet verip vermediğini ya da hangi silahın böyle bir yaralanmaya yol açtığının araştırılmaması nedeniyle ilk beraat kararına karşı verdiği bozma kararı üzerinde duran iddia makamı, mahkemenin bu yönde İstanbul Adli Tıp Kurumu'ndan rapor istediğini, ATK'nin yaralanmanın yüksek kinetik enerjili bir silaha bağlı olduğunu, ancak bu silahın Bixi mi yoksa uzun namlulu başka bir silah olduğunun tıbben değerlendirilemeyeceği yönündeki raporunu hatırlattı.
Cumhuriyet Savcısı, mütalaasında yargılamada toplanan deliller ve tüm belgeler birlikte değerlendirildiğinde üzerine atılı suçu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak somut inandırıcı delil bulunamadığını ileri sürerek, sanığın beraatini talep etti.
'DELİL TOPLANMAMASININ MÜSEBBİBİ SAVCILIKTIR'
Mütalaaya karşı beyanda bulunan Yıldırım ailesinin avukatı Serdar Çelebi, başından beri soruşturmanın hedefinin beraat kararı olduğunu dile getirdi. Çelebi, olay sırasında bir protesto olduğunu ama beklenilmeyen bir tepkinin verildiğini, olayın vahim dereceye ulaşmasının sebebinin bu beklenilmeyen tepki olduğunu ifade etti. Mağduriyetin sebebinin karakol olduğu yönünde İçişleri Bakanlığı Müfettişlerinin olaya ilişkin hazırladıkları raporda belirttiğini kaydeden Çelebi, soruşturma aşamasında dosyaya gizlilik kararı getirildiğini, avukatların dosyaya ulaşamadığını ve delillerin eksik bırakılması, delillerin toplanmamasının müsebbibinin savcılık olduğunu vurguladı.
Tüm yazışmalarda Yıldırım'ın "havaya ateş açılırken" öldüğünün yazıldığına dikkati çeken Çelebi, bilirkişinin keşif raporunda, "hava ateş açmakla ölümün gerçekleşmeyeceğine" yer verdiğine işaret ederek, olaya ilişkin delillerin toplanmamasının sebebinin karakoldan ateş açılması olduğunu kaydetti.
'ŞEKLİ BİR YARGILANMA İSTENİYORDU'
Delillerin toplanmasında özen gösterilmediğini, şüpheli olması gerekenlerin ifadelerinin tanık olarak alındığını, olayda kullanıldığı tespit edilen silahların muhafaza altına alınıp parmak izi incelemesi yapması gerekirken yapılmadığını hatırlatan Çelebi, keşfin de usulüne uygun yapılmadığının altını çizdi. Çelebi, bunlar yapılırken şekli bir yargılanmamın istendiğini söyledi. Olayda 9 kişinin yaralandığını ve bunlardan Veysi adlı yaralının olayda ifade vermek istediğini, ancak mahkemenin reddettiğini söyleyen Çelebi, keşif sırasında yaşanan eksikliklere dikkati çekti.
Sanığın amirlerin emirleri doğrultusunda Medeni Yıldırım'ı öldürdüğünün açık olduğunu vurgulayan Çelebi, sanığın hapisle cezalandırılmasını ve hükümle birlikte tutuklanmasını talep etti.
‘SANIK TEK BAŞINA DEĞİL'
Yıldırım ailesi avukatlarından Mehmet Emin Aktar da, bir grup yurttaşın protesto hakkını kullandığını, ancak kolluk güçlerince ateş açıldığını ve Medeni Yıldırım'ın yaşamını yitirdiğini ifade etti. Aktar, "Devlete düşen görev, Medeni Yıldırım'ı öldüreni bulup cezalandırmaktır. Ancak fiiliyatta tam tersi yaşanmakta, cezasızlık pratiği devam ettirilmektedir" dedi.
Dosyadaki eksikliklerin tamamlanmadığını ve tamamlanmayan dosyada karar verilemeyeceğini belirten Aktar, sanığın bu suçta tek başına olmadığını söyledi.
Yıldırımı yaralayan merminin aşağıdan yukarıya doğru bir seyir izlediğini ve bunun da ateşle birlikte kitlenin eğilerek kaçıştığını belirten Aktar, "Burada önümüze çıkan tek şey karakoldaki askerlerin kitleyi bizzat hedeflediklerini bize göstermektedir. Burada doğrudan kasıtla işlenen bir cinayet söz konusudur" diyerek, sanığın kasten öldürmekten cezalandırılmasını istedi.
'KATİLİ ÖVÜYOR BİZİ SUÇLUYORSUNUZ'
Esas hakkındaki mütalaaya karşı beyanda bulunan anne Fahriye Yıldırım ise şunları söyledi: "7 yıldır ben buradayım, metanet ile sizi dinliyorum, ancak hiçbir adalet görmedim. Sanığın ifadesini alırken sanki katili övüyorsunuz, bizim ifademizi alırken sanki bizi suçluyorsunuz. Askerlerin 'Bir tane daha vurdum' demesi üzerine komutanların 'Vurun vurun' diye karşılık verdiğini duydum. Katili azat ediyorsunuz ancak ben bunu kabul etmiyorum. İki komutanın ifadesi alınmamıştır. Ben 5 yıl boyunca savcının yanına gittim görüntüleri kaç defa izledim. Oğlum eli cebinde, tel örgünün yanında yukarıdan aşağı iniyor ve görüntüden çıkıyor. Olayın dışındadır. Kardeşine telefon ederek, ‘Sen ve anne gelmeyin, burası karışıyor’ diyor. Telefonu cebine koyuyor veya koymuyor. Bu katil, iki komutanın emriyle tetiği doğrudan Kürt olması nedeniyle oğlumu hedef alıyor. 4 saniye içinde oğlum düşüyor. Bu adalet değil, hak, hukuk değil. Adalete güveniyordum ancak adalet kalmadı. Devlet devlet değil. Devletin görevi orada milleti korumaktı, öldürmek değil. Komutan gelen telefonla destek ekip istemediğini söyleyerek herkesi tarama emrini veriyor. Bir parça molotof atılmış, bir çadır yanmış ancak karakola yönelik bir eylem olmamıştır. Eğer oğlumun bir suçu varsa tutuklasalardı, adalet istiyorum. Devletin adaleti nerededir? Olayı başlangıcı, oğlumun öldürülmesi 4 saniyedir. Doğrudan bu ve iki komutan katildir. Cezalandırılmasını talep ediyorum." (MA)