Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği'nin raporu: Türkiye'de 10 gazeteciden dokuzu kendini güvende hissetmiyor
Artı Gerçek - Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA), gazetecilerin mesleklerini idame ettirmek için çektikleri zorluğu aktarmak adına 'Türkiye’de Gazetecilik: Güvende Hissetmiyorum' başlıklı raporunu yayımladı. Çalışma, MLSA tarafından Global Media Defence Fund programı altında UNESCO ortaklığıyla 'Gazetecilerin Güvenliği ve Cezasızlık Sorunu Eylem Planı' kapsamında yürütüldü.
Rapora göre, 10 gazeteciden dokuzu güvensiz hissettiğini söyleyerek "Çünkü her an bir gözaltı, tutuklama ile karşı karşıyayız" dedi. Türkiye’de çok sık görülen, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün (EGM) ya da İçişleri Bakanı’nın sosyal medya hesaplarını etiketleme gibi yöntemler de, dijital alanda gazetecilerin maruz kaldığı şiddet biçimleri olarak öne çıktı.
Ayrıca raporda, Diyarbakırlı gazetecilerin yüzde 100’ü, İstanbullu gazetecilerin ise yüzde 75’i fiziksel şiddete ya da tehdide maruz kaldığını ifade etti.
MLSA raporu, gazeteci Elif Akgül ve Laura Kunzendorf tarafından hazırlandı. Danışmanlığını gazeteci Deniz Tekin, editörlüğünü Ali Safa Korkut üstlendi.
Çalışmaya 13 şehirden 57 gazeteci katıldı. Gazetecilere “Türkiye’de bir gazeteci olarak kendinizi güvende hissediyor musunuz?” sorusu soruldu.
Rapor hazırlama sürecinde ankete katılan gazetecilerin yüzde 87,7’si Türkiye’de mesleklerini icra ederken kendilerini genel olarak güvende hissetmiyor. Gazetecilerin yüzde 50,9’u Türkiye’de kendisini 'hiç güvende hissetmediğini', yüzde 36,8’i ise 'güvende hissetmediğini' söylüyor. Buna göre, ankete katılan her 10 gazeteciden neredeyse 9’unun Türkiye’de mesleklerini yaparken kendisini güvende hissetmiyor.
"Çünkü güvende değiliz. Çünkü her an bir gözaltı, tutuklama ile karşı karşıyayız."
SAHADAKİ ŞİDDET 'FARK ATTI'
Ankete katılan gazetecilerin birçoğu birden fazla yerde şiddet ve tehdide maruz kaldığını ifade etti. Gazetecilerin en fazla saldırıya maruz kaldığı yer olarak ise yüzde 76,1 ile 'saha' çıktı. Bunu, yüzde 58,69 ile basın açıklaması ya da protesto gibi kamuya açık bir etkinliğin takip edildiği alan ve yüzde 23,91 ile sokak izledi.
'ARKADAŞLARIMA HABER VERMEK ZORUNDA HİSSEDİYORUM'
Rapora göre, gazetecilerin bazıları, “Gittiğim yerler için yakın arkadaşlarıma haber verme zorunluluğu hissediyorum. Bulunduğum yeri paylaşıyorum ve mümkünse tek başıma gitmiyorum” dedi.
EMNİYET VE İÇİŞLERİ SOPASIYLA HEDEF GÖSTERME
Tehdit, taciz, hedef gösterme, 'doxxing' (kişisel bilgileri kamuya açık platformlarda yaymak), haber kaynaklarının ifşa edilmesi ve siber saldırılar gibi çevrimiçi şiddet biçimleri, gazetecilerin en sık maruz kaldığı şiddet türleri haline geldi. Bunların yanı sıra kamu otoritelerine ihbar, soruşturma, yargılama ya da Türkiye’de çok sık görülen, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün (EGM) ya da İçişleri Bakanı’nın sosyal medya hesaplarını etiketleme gibi yöntemler de dijital alanda gazetecilerin maruz kaldığı şiddet biçimleri olarak öne çıkıyor.
DİJİTAL ŞİDDETİN HEDEFİ KADIN GAZETECİLER
Toplumsal cinsiyet eşitsizliği nedeniyle LGBTİ+ ve kadın gazetecilere uygulanan şiddet de gazetecilere yönelik hem fiziksel hem de dijital şiddet başlıkları altında özel bir kategori olarak yer alıyor. LGBTİ+ gazetecilerin maruz kaldığı şiddet hakkında küresel ölçekte veya Türkiye özelinde yapılmış araştırmalar yok. Ancak Birmingham Üniversitesi’ne bağlı Sir Lenny Henry Medya Çeşitliliği Merkezi’nin (Sir Lenny Henry Centre for Media Diversity at Birmingham University) İngiltere’deki LGBTİ+ gazetecilerle yaptığı bir araştırma var.
LGBTİ+ GAZETECİLERİN YÜZDE 86'SI İSTİSMARA UĞRADIĞINI SÖYLEDİ
40 LGBTİ+ gazetecinin katılımıyla yapılan araştırmada gazetecilerin yüzde 86’sı istismar ve tacize maruz kaldığını, yüzde 62’si ise şikayette bulunmadığını dile getirdi. Dijital şiddetin ise en büyük hedeflerinden biri kadın gazeteciler. Dolayısıyla küresel çalışmalar da ağırlıklı olarak kadın gazetecilere yönelik çevrimiçi şiddeti kapsıyor.
'GİTTİĞİM YERİ HABER VERİYORUM, ANTİDEPRESAN KULLANIYORUM'
Raporun “Genel Değerlendirme” başlığı altında ise gazetecilerin şiddet formlarına karşı ya da şiddetin sonuçlarından kurtulmak amaçlı önlem alıp alamadığına dair sorular yer aldı. Gazetecilerin yüzde 38,6’sı daha önce bir güvenlik eğitimine katıldığını beyan etti. Eğitim alınmamasına ilişkin verilen cevaplar arasında ekonomik sebeplerin yanı sıra bu konuda bir farkındalığın ya da imkânın olmaması da yer aldı. İlgili soruya cevap veren 25 gazeteciden 7’si kişisel güvenlikleri için herhangi bir önlem almadıklarını ifade ederken verilen cevaplar arasında bilgisayar kamerasını kapatmak, güçlü şifre kullanmak, kişisel verilerini sosyal medyadan silmek gibi dijital güvenlik önlemleri de bulundu.
Gazetecilerden biri ülkeyi terk ettiğini belirtirken bir diğeri de “Gittiğim yerler için yakın arkadaşlarıma haber verme zorunluluğu hissediyorum. Bulunduğum yeri paylaşıyorum ve mümkünse tek başıma gitmiyorum” cevabını verdi. Bu durumdan son dönemde bu alanda yapılan uyarıların etkili olduğu sonucunu çıkarabiliriz. Bu konuda daha fazla bilinçlendirme çalışması yapılması gerektiği ise açık. Mental sağlık konusunda ilgili soruya cevap veren 27 gazeteciden 5’i bu konuda adım atmadığını söylerken bunun gerekçeleri arasında genel olarak maddi imkânsızlıklar olduğu belirtildi.
Adım atanların çoğunluğu ise spor ve fiziksel egzersiz yaptığını söyledi. 11 katılımcı psikolojik destek aldığını kaydetti. Bazı katılımcılar ayrıca profesyonel organizasyonlara katıldıklarını, arkadaşları ve meslektaşları ile fikir alışverişinde bulunduklarını veya çalışmaya ara verdiklerini ifade etti. Bir katılımcı ise antidepresan aldığını söyledi.
DİYARBAKIR’DA FİZİKSEL ŞİDDET VE TEHDİT
Ankette, şehirler bazında en çok İstanbul ve Diyarbakır’dan katılımcı yer aldı.
Rapora göre; Diyarbakırlı gazetecilerin yüzde 100’ü, İstanbullu gazetecilerin ise yüzde 75’i fiziksel şiddete ya da tehdide maruz kaldığını ifade etti.
"Diyarbakır’da toplumsal olayları takip ederken sivil bir polis tarafından hedef gösterildim. Bunun üzerine çevik kuvvet polisleri cop ve kalkanlarla beni darp etti. Bazı polisler görüntü çekmemem için kasıtlı bir şekilde bana diz attı. Ayrıca haber takibi yaparken sık sık polislerce görüntümüz çekiliyor. Yanımıza gelen polisler hangi kurumda çalıştığımızı soruyor. Bazen kimliğimizi alıp fotoğrafını çekiyorlar. Diyarbakır’da polislerce öldürülen bir kişinin davasını takip etmek istedim ancak mahkeme heyeti davaya katılanların yanında beni yalan haber yapmakla itham ederek duruşma salonuna almadı. Bu hakim hakkında Hakimler ve Savcılar Kuruluna yapılan şikayet ise işleme alınmadı."
Diğer şehirlerden gelen cevaplar tek haneli olduğu için raporda genelleyebilir bir sonuca ulaşılamadı.
Ancak gelecekte yapılacak daha fazla araştırma Türkiye'de gazetecilere yönelik şiddetin coğrafi olarak daha eksiksiz bir resmini çizmeye yardımcı olabilir. (HABER MERKEZİ)