Mehmet Y. Yılmaz: Bakan 'fişlemeyi', mahkeme kararı sanıyor
'Neresinden baksanız Anayasa'yı yok sayan, kişisel haklarımızı yok sayan, diktatoryal özentiler içeren bir fişleme bu.'
Mehmet Yakup Yılmaz, TBMM Bütçe Görüşmeleri'nde İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde '455 PKK, 80 DHKP-C, 20 MLKP've 2 MKP'linin işe alındığını idda etmesi hakkında yurttaşlara fişleme yapıldığını söyledi.
Söz konusu fişlemelere tepki gösteren Yılmaz, "Suç oluşturan bir eylem yok ama bu vatandaşlar yine de polis dosyalarında "terörizmle iltisaklı" diye fişlenmişler. Neresinden baksanız Anayasa'yı yok sayan, kişisel haklarımızı yok sayan, diktatoryal özentiler içeren bir fişleme bu. Eski Türkiye'de de böyleydi, AKP'nin yeni Türkiye'sinde de böyle." diye yazdı.
Mehmet Y. Yılmaz'ın T24'te "Bakan "fişlemeyi", mahkeme kararı sanıyor" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 5 gün önce İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde "istihdam edilen teröristler" ile ilgili şu bilgiyi vermişti: 455 PKK'lı, 80 DHKP – C'li, 20 MLKP'li, 2 MKP'li.
Dehşet verici bir tablo gibi görünüyor.
Normal olarak İçişleri Bakanı sıfatını taşıyan bir kişi bu tür bir açıklamayı Özel Kuvvetler ile Terörle Mücadele Şubesi'nin ortaklaşa gerçekleştirdiği bir operasyonun ardından yapardı.
Ama tabii normal bir ülkede, normal bir İçişleri Bakanı'ndan söz ediyorum burada.
Ne ülke normal ne de o koltukta normal bir insan oturuyor, onun için de böyle tuhaflıklar içinde yaşamaya giderek daha çok alışıyoruz.
Bu kadar terörist orada çalışıyor ve Bakan da bunu biliyor ama anlaşıldığı kadarıyla kılını da kıpırdatmıyor.
Bakan mı geveze, yoksa verdiği rakamlar mı palavra?
Benim yanıtım "c – Hepsi."
Bakan, bulunduğu makamın dedikodu makamı olduğunu zannedip, konuştukça konuşuyor.
Ve rakamlar da palavra.
Çünkü belli ki bakan, "fişleme" dosyalarına bakmış.
Polis, fişlemeler yapmış, bakan da onu kullanıyor.
Polis istihbaratının, bu tür bilgileri derleyip, toplamasında elbette bir gariplik yok.
Garip olan sonrası.
Böyle bir istihbarat, soruşturulmalı ve suçlamayla ilgili deliller toplanıp, savcılığa iletilmeliydi.
Bu yapılmamış. Dedikodu, bir istihbarat muamelesi görmüş.
Ve yine biliyoruz ki bu "istihbarat", her TC vatandaşının Anayasa'dan kaynaklanan haklarının kullanılmasıyla toplanmış.
Mitinge katılmak, basın açıklamasına katılmak, dergi satmak, okumak vs.
Suç oluşturan bir eylem yok ama bu vatandaşlar yine de polis dosyalarında "terörizmle iltisaklı" diye fişlenmişler.
Neresinden baksanız Anayasa'yı yok sayan, kişisel haklarımızı yok sayan, diktatoryal özentiler içeren bir fişleme bu.
Eski Türkiye'de de böyleydi, AKP'nin yeni Türkiye'sinde de böyle.