'Memleketi ilk fırsatta satacak adamlar, öğrencileri dövsünler diye polise işaret ediyor'
'Devlet gücünü elinde bulunduranlar, o kutsal saydıkları devleti ne hale getirdiklerine bakmadan, o gücü başınızdan aşağıya boca ediyor.'
T24 yazarı Gökçer Tahincioğlu, Cumhubaşkanı Tayyip Erdoğan'ın 'kayyım' rektör Melih Bulu'nun atanmasının ardından protestolara başlayan öğrencilere yönelik hükümetin soumlu olduğu darp, gözaltı, tutuklama ve nefet suçlarına dikkat çekti.
Boğaziçi eylemlerinde öne çıkan hedef haline getirilen LGBTİ+'lar için "Hiçbir şiddet bağı olmayan ve meşru, hukuki haklarını talep eden LGBTİ+'lilere bütün bir devlet çullanıyor. Gökkuşağı suç materyali sayılıyor. Gözaltı nedeni, dayak nedeni, tutuklanma nedeni gökkuşağı…" diyen Tahincioğlu, "Memleketin cumhurbaşkanından milletvekiline, bekçisinden bürokratına kadar bir biçimde devlet yetkisini elinde bulunduran bütün isimleri, karşılarına demokratik hakkını kullanan öğrencileri almış, söylediğini bırakmıyor." dedi.
Polis şiddetine karşı yagının bir şey yapmadığını kaydeden Tahincioğlu, "Misal, sokak ortasında birkaç saat sonra savcılığın serbest bırakacağı öğrencinin ağzını burnunu kıran polis için tek bir işlem yapılmıyor." diye belirtti.
Tahincioğlu, "Memleketi koruduğunu sanan ve muhtemel ki ilk fırsatta memleketi satacak adamlar, öğrenci dövsünler diye polise yer işaret ediyor." diye yazdı.
Tahincioğlu,'nun T24'te "LGBTİ+, gökkuşağı, beyaz toroslar ve karanlık" başlığıyla yayımlanan yazısının bir kısmı şöyle:
Sokak ortasında 70 yaşındaki gazeteciye, bir dönem yanlarında olan siyasetçiye saldıran, üniversitelere satırlarla, güvenlikçilerle iş birliği yaparak giren, vakti geldiğinde parti binalarını yakan, kurşunlayan, tehdit mesajları gönderen adresler belli.
Ballı ihalelerin nasıl alındığı, ballı makamlara kimin nasıl atandığı da…
Buna rağmen, "karanlık odaklar", kendini apaçık biçimde ifade eden insanların, onlara destek veren hocaların, onlara destek veren insanların sözlerinde, bakışlarında aranıyor, ne gariplik…
Hiçbir şiddet bağı olmayan ve meşru, hukuki haklarını talep eden LGBTİ+'lilere bütün bir devlet çullanıyor. Gökkuşağı suç materyali sayılıyor. Gözaltı nedeni, dayak nedeni, tutuklanma nedeni gökkuşağı…
Memleketin cumhurbaşkanından milletvekiline, bekçisinden bürokratına kadar bir biçimde devlet yetkisini elinde bulunduran bütün isimleri, karşılarına demokratik hakkını kullanan öğrencileri almış, söylediğini bırakmıyor.
Memleketin İçişleri Bakanı, bir yandan topraklarımızda neredeyse terörist kalmadığını söylüyor, bir yandan her demokratik eylemde yüzlerce "örgüt militanının" yakalandığını… Denk gelmedi mi suçlama, bu kez "iltisak" kavramına sığınılıyor. Herkes terörist ama herkes. Kimin, ne zaman gösteri yapabileceğine ve ne zaman basın açıklaması yaparsan terörist olmayacağına da yüce makamlar karar veriyor. 12 Eylül anayasası bile uygulanamıyor.
Denk gelmedi mi tam olarak, iki yüzlü ülkelerin birkaçından tepki mi geldi. Bu kez "kıyas" aritmetiği işlemeye başlıyor. Çocuk gibi, "siz kendinize bakın, sizde de şu oldu" açıklamaları geliyor.
Üç kişi bir araya gelip de bir söz söyleyebiliyormuş gibi demokratik çoğulculuktan, temel hakların uygulandığından ancak terörizmin söz konusu olduğundan bahsediliyor.
15 Temmuz darbe girişiminin ardındaki "güçlere" işaret ediliyor. O güçler, bunu yapmak isteyenler elbet vardır ama herhalde onlar cemaat denilen bir yapıya emanet etmemiştir memleketin yargısını, ordusunu, polisini…
Diyanet, sıra bekliyor. İstismar edilen çocuklar için, şiddet gören, öldürülen, saldırıya uğrayan kadınlar için ağzını oynatmayan ve aslında hiçbir konuda ağzını oynatmaması gereken bir garip makam, hemen her olayda meşruiyet aracı olarak kullanılıyor.
Bütün bunların yanlış olduğunu mu söyleyeceksiniz, söyleyemezsiniz… Devlet gücünü elinde bulunduranlar, o kutsal saydıkları devleti ne hale getirdiklerine bakmadan, o gücü başınızdan aşağıya boca ediyor. Bir de tehdit geliyor üzerine; devletin gücünü sınamayın…
* * *
Misal, sokak ortasında birkaç saat sonra savcılığın serbest bırakacağı öğrencinin ağzını burnunu kıran polis için tek bir işlem yapılmıyor.Misal, memleketin polis teşkilatı, "aşağıya bak demedik, toplu yürüme, aşağıdan dedik" diye açıklama yapıyor, toplu yürümenin, o yoldan yürümenin nesinin yasalara aykırı olduğunu açıklama zahmetine bile girmiyor.
Misal, birkaç saat sonra serbest kalacak öğrenciler, "terörist" diye fişleniyor…
Memleketi koruduğunu sanan ve muhtemel ki ilk fırsatta memleketi satacak adamlar, öğrenci dövsünler diye polise yer işaret ediyor.
* * *
Misal, kırmızı bültenle aranan Yeşil'in fotoğraflarını kullanan, belli bir merkezden beslenen esnafından, güvenlik görevlisine ilgisiz insanların yönettiği hesaplardan, gazetecilere, yazarlara sistematik tehditler geliyor.Birileri gülümseyerek, "ciddiye alma" diyor bunları… Sıkıcılıktan ölecek seviyede az kelime bilen, saçma sapan, zekadan yoksun hesapların tehditlerinin ciddiye alınıp alınmaması değil mesele.
Bu memlekette biraz olsun gerçek gazetecilik yapanlar zaten hayatları boyunca yargılanıyor, öyle bilinmeyen adreslerce değil, hümanist ilan edilen parti başkanlarınca, JİTEM sıfatı gerçekten verilmiş insanlarca, yetkili makamlarca tehdit ediliyor.
Mesele, beyaz torosun, satırın, kurşunun, Yeşil'in, pervasızca simge olarak kullanılabilmesi ve yanlarına kalacaklarını bilmesi bunları yapanların.
Tıpkı, sokak ortasında tuttuğunu öldüresiye döven "yetkililer", tıpkı yasal işlem yapmayan "daha yetkililer" gibi.
* * *
Tam da bu nedenle kabul etmek, alışmak, olağan saymak kendini inkâr anlamına geliyor.Kutuplaşmış bir coğrafyayı kabul etmek, kendi mahallene sıkışmayı kabul etmek, "yerli" olanın küçücük ve çok ses çıkaran bir kesim olduğunu kabul etmek, olanı biteni kabul etmek…
Yasalara aykırı davrananlar, hakkı olmayan koltuklarda oturanlar, hakkı olmayan servetler kazananlar, yetkisini aşanlar, işkence ve kötü muamele yapanlar, sokakları mafyatik kalabalıklara emanet edenler ve o mafyatik kalabalıkların hesap vermesi gerekiyor.
Sadece bölüşerek, sadece hakkı olanı talep ederek, sadece kimsenin ölmemesini, yaralanmamasını, kimsenin haksızlığa uğramamasını isteyerek yaşayanların değil.
Ve ne kadar uğraşsalar da hamasetle yüklü sözler, yasaklar, antidemokratik kanunsuz uygulamalar hiçbir çuvala sığmıyor.