Müsilajdan geriye kalanlar: Marmara Denizi'nde oksijensiz bölgeler oluştu, balıkların boyu küçüldü
Osman ÇAKLI
İSTANBUL – Marmara Denizi’ndeki lokal renk değişimleri ve ‘kirli’ deniz yüzeyi görüntüsü akla ilk olarak müsilajı getirirken, bahar aylarında Maltepe, Yenikapı ve Haliç’te meydana gelen alg patlamaları da şikayet konusu oldu. Yetkililer ve uzmanlar ise sorunun dönemsel olduğuna işaret edip, 2021'de yaşanan müsilaj benzeri bir sorun olmadığını belirtti.
Peki milyonlarca evsel atığın yanı sıra onlarca Organize Sanayi Bölgesi’nin (OSB) atıklarının kontrolsüzce bırakıldığı Marmara Denizi’nde müsilaj sorununun ardından hangi çalışmalar yapıldı? Marmara Denizi’nin temiz olması için ne yapılması gerekiyor? Bu soruları İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Çevre Koruma ve Kontrol Daire Başkanı Prof. Dr. Ayşen Erdinçler ve Hidrobiyolog Levent Artüz ile konuştuk.
‘MEVSİMSEL ALG PATLAMALARI YAŞANDI’
2021 yılında ortaya çıkan müsilaj giderek etkisini artırmış ve tüm Marmara Denizi ile kıyılarında afet boyutuna ulaşmıştı. Bunun üzerine Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından düzenlenen çalıştay neticesinde müsilajın temizlenmesi ve önlenmesi ile ilgili olarak 22 maddelik bir eylem planı hazırlanmıştı.
Prof. Erdinçler, İBB Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi Deniz Hizmetleri Şube Müdürlüğü'nce 7 adet Deniz Yüzeyi Temizleme teknesi (DYT), 11 adet vidanjör ve 70 kıyı temizlik personelinden oluşan 13 ekip ile müsilaj temizleme çalışmalarının gerçekleştirildiğini söyledi. Buna göre, İstanbul genelinde toplanan 6 bin 440 metreküp müsilajın 4 bin 27 metreküpü, İBB tarafından toplandı.
Bahar ve yaz aylarında ise dönemsel alg patlamalarının yaşandığını anlatan Erdinçler, “Sıcaklıkların artmaya başlamasıyla Marmara Denizi kıyılarında özellikle bazı bölgelerde (Büyükçekmece sahil, Maltepe sahil, Yenikapı Liman İçi) lokal alanlarda az miktarda mevsimsel geçişlerden kaynaklı bölgesel alg/plankton patlaması oluşumları görülmüştür” dedi.
‘İLERİ BİYOLOJİK ARITMA TESİSLERİNİN KURULMA ÇALIŞMALARINI İSKİ YÜRÜTÜYOR’
İstanbulluların şikayetlerine istinaden ve yaptıkları denetimler ile 2021 yılındaki müsilaj oluşumuna dair bir tespitlerinin olmadığını ekleyen Erdinçler, denizin temiz kalması ve kirlilik baskısının azaltılmasıyla ilgili şöyle konuştu:
"Arıtma durumu hakkında kanalizasyon ve atık su hatlarıyla ilgili kontrol ve denetimlerin yanı sıra ileri biyolojik arıtma tesislerinin kurulumuna yönelik çalışmalar İSKİ tarafından gerçekleştirilmektedir. Ayrıca müsilajın tekrar oluşması durumunda, Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi Başkanlığı Deniz Hizmetleri Şube Müdürlüğümüz tarafından Deniz Yüzeyi Temizlik Tekneleri, vidanjör, pompa gibi ekipmanlar ve kıyı/plaj temizlik personelinden oluşan ekiplerimizle temizlik çalışmaları yapılacaktır."
‘MARMARA DENİZİ’NDE OKSİJENSİZ BÖLGELER OLUŞTU’
Hidrobiyolog Levent Artüz de 2020 – 2021 yılbaşından itibaren Tekirdağ–Gelibolu hattı başta olmak üzere ciddi boyutlarda balık ölümlerine rastlandığını belirterek, takip eden evrede denizanaları ve kırmızı yosunların da aralarında bulunduğu birçok canlının öldüğünü ve ölmeye devam ettiğini anlattı. Artüz, "Her zaman tekrar ettiğim gibi bu, Ekim 1989'da Üsküdar-Kartal hattında ilk defa kendini gösteren kitlesel balık ölümleri ile başlayan bir süreç; Marmara Denizi kıpkırmızı oldu, yemyeşil oldu, 124 ekonomik öneme sahip tür önemini kaybetti, avlanmaz oldu, deniz bulandı, sıcaklığı komşu denizlere oranla 2.5 derece daha fazla bir hale geldi, oksijen tükendi, anoksik (oksijensiz) bölgeler oluştu ve buna benzer yüzlerle olay” diye konuştu.
‘İSTAVRİT VE SARDALYANIN BOYU KÜÇÜLDÜ'
Bunun bir süreç olduğunu sözlerine ekleyen Artüz, akut kirletilmenin etkilerini gözlemlediğini ve her yeni gün Marmara Denizi’nde olumsuz başka bir durum ile karşılaşıldığını belirtti:
"Şimdi de organik müsilaj kütlesini parçalamış olan Vibrio gurubu bakteriler sorun oluşturuyorlar. İstavrit, sardalya gibi balıklar yaşlarına oranla olmaları gereken boy ve ağırlıktan çok daha düşük haldeler. Birçok deniz canlısı enfekte halde. Marmara Denizi’ni tam gaz kirletiyoruz, aynı eylemleri yapıp nasıl farklı durumlar bekleyebiliriz ki?”
‘KAMUOYUNUN GÖZÜ BOYANIYOR’
Temizliğin başka bir iş olduğunu anlatan Artüz, önlemin eylem olduğunu ifade etti. "Palyatif girişimler ile kamuoyunun gözünün boyanmaya çalışıldığı" eleştirisinde bulunan Artüz, tam tersi yönde eylemlerde bulunulduğunun bile söylenebileceğini anlattı:
ERGENE NEHRİ ELEŞTİRİSİ
"Örneğin 2021 senesinde yaşanan masif müsilaj oluşumunun tetikleyici unsuru olan, Dünya’nın en kirli akarsularından biri kabul edilen, kuzey Ege Denizi’ne akan Ergene Nehri’nin kirletici unsurlarının kuşaklama kolektörleri ile toplanıp, karada kilometrelerce yol kat ettirilip, Tekirdağ Yenice açıklarından Marmara Denizi’ne basılması bunun en çarpıcı örneği. Her gün Marmara Denizi’ni bu hale getiren ‘Derin Deniz Deşarjı’ adı altında arıtılmamış ve/veya yeterli arıtılmamış atıklar Marmara Denizi’ne basılması ile ilgili bir yeni oluşum ile karşılaşıyoruz. Zamanında bir ‘cin fikir’ olarak ortaya atılan ‘Marmara Denizi’nin alt akıntısının arıtılmamış atıkları Karadeniz’e taşıyacağı’ savı, hâlâ önümüze sürülmekte.”
‘MARMARA DENİZİ’NDE CİDDİ BİR EROZYON GÖZLENİYOR’
Hidrobiyolog Artüz, kötü gidişatın durdurulması için tek yolun Marmara Denizi’ni “alıcı ortam” olmaktan çıkarmak olduğunu belirtti:
"Marmara Denizi’ni bizlere, insanoğluna zarar vermesini önlemenin bu çok tehlikeli gidişatı durdurmanın tek ama tek yolu bu denizi ‘alıcı ortam’ olarak kabul ve lanse etmekten çıkartmaktır. Başka bir çözüm yolu yoktur. Masif müsilaj kütlesi, ortamda yeterli çözünmüş oksijen olmadığından, yavaş olsa da bakteriyolojik olarak parçalandı. MAREM ekibi olarak yakinen takip ediyoruz. Zaman zaman görülen olguların çoğu bu kütleyi parçalayan bakterileri oluşturduğu ‘adhezyon’ adı verilen bakteri biyofilmi. Uzun zamandır Marmara Denizi’ne belirli derinliklerde görülen, yoğun plankton faaliyetine bağlı olarak gelişen ‘deniz karı’ olgusunu, masif müsilaj oluşumu ile karıştırmamak gerek. Yeni bir tetikleyici etmen ortaya çıkana kadar yeniden masif müsilaj olgusu ile karşılaşmamız oldukça zor gözüküyor. Plankton dâhil, Marmara Denizi genelinde ciddi bir tür erozyonu gözleniyor."
"İnsanlığın yok etmeyi başardığı tek denizin Marmara Denizi olduğunu" ekleyen Artüz, başka bir örnek olmaması nedeniyle modelleme yapılamadığını ve gelecekle ilgili somut tahminde bulunulamadığını söyledi:
"Ancak gerçek olan tek şey, eğer yaptığımız yanlışlardan vaz geçmezsek, yakın bir gelecekte biz nasıl bu denize zarar verdiysek, o da bize zarar vermeye başlayacak. Marmara Denizi bölgesinde bizler çürümekte olan cesetle aynı yatağa girmiş gibiyiz."