'OHAL rejimi, insan haklarını 90’lı yıllara kadar geri götüren bir sürece dönüştü'
“Kürtler bugünkü durumu insan hakları açısından 90’lı yıllara benzetiyor. Kürtler yüksek düzeyde ayrımcılık yaşıyor ancak Kürt kadınlar hem etnik kimlikleri hem de cinsiyetleri nedeni ile çift katmanlı ayırımcılık yaşıyor.”

Remzi Budancir
Artı Gerçek- Diyarbakır’da Tahir Elçi Vakfı tarafından “Kürtlerin İnsan Hakları Algısı” konulu panel düzenlendi. Panele aralarında hukukçu, aydın, yazar ve gazetecilerin olduğu çok sayıda kişi katıldı. Tahir Elçi İnsan Hakları Vakfı Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Avukat Neşet Girasun moderatörlüğünde gerçekleşen programda, Rawest Araştırma Merkezi tarafından hazırlanan Kürtlerin İnsan Hakları Algısı Araştırma Raporu bulgularını araştırmacı Reha Ruhavioğlu açıkladı.
11 İLDE KAMUOYU ARAŞTIRMASI
Kürtlerin İnsan Hakları Algısı Araştırma Raporu Diyarbakır, Mardin, Van, Mardin, İstanbul, İzmir, Mersin ve Adana’nın aralarında bulunduğu toplam 11 il ve 34 ilçede bin 363 kişi ile yüz yüze görüşülerek hazırlandı. “Kürt illeri” ve “Kürtlerin göç ettiği iller” olarak iki gruba ayrılarak gerçekleşen araştırmada katılımcılara ayırımcılık, ayırımcılık algısı, ifade özgürlüğü, temel hak ve özgürlükler başta olmak üzere birçok başlıkta sorular yöneltildi.
ULUSLARASI SÖZLEŞMELERDEN KİMSENİN HABERİ YOK
“İnsan hakları deyince aklınıza ne geliyor” sorusuna katılımcıların yüzde 33’ü ‘Adalet’, yüzde 24’ü ‘Hak ve Özgürlükler’ ve yüzde 10’u ‘Hukuk’ cevabını verdi. Araştırmaya göre her 10 katılımcıdan 9’u insanların insan olmaktan kaynaklı hakları olduğunu düşünüyor. Yüzde 83’ten fazlası, hakların devletin verme yetkisi olmadığını, bunların kendiliğinden var olduğunu düşünüyor. Katılımcıların yarısından fazlası Türkiye’de insan haklarını koruyan yasaların olduğunu bilmesine karşı uluslararası sözleşmelerden haberdar değil.
EN ÖNEMLİ HAK YAŞAM HAKKI
“Haklar Nereden Öğreniliyor” sorusuna katılanların yüzde 42’si haklarını aile içinde öğrenmeye başladığını söylerken, yüzde 21 televizyondan takip ettikleri cevabını verdi. Haklarını okulda öğrenildiğini söyleyenlerin oranı yüzde 11, kitaplardan öğrenildiğini söyleyenlerin oranı yüzde 8’de kaldı. “İnsan Hakları İçinde Görülen En Önemli Haklar” konusunda öne çıkan haklar ‘yaşam hakkı’, ‘ifade özgürlüğü’ ve ‘kadın hakları’ oldu. Katılımcıların yüzde 72’si yaşam hakkını en önemli hak olarak görürken, yarısı da ifade özgürlüğünün en önemli hak olduğunu ifade etti.
BATIYA GÖÇ EDEN KÜRTLER AYIRIMCILIK KAYNAKLI GÜVENLİK ENDİŞESİ YAŞIYOR
Araştırmaya göre yaşam hakkı, cinsiyet, yaşanan yer, yakın olunan siyasi parti fark etmeksizin herkes için benzer düzeylerde önemli. İfade özgürlüğünü önemseyen erkeklerin oranı kadınlardan, gençlerin oranı yaşlılardan, yüksek eğitimlilerin oranı ise düşük eğitimlilerden daha fazla olduğu görülüyor. Bölgede yaşayanlar için ifade özgürlüğü, batıda yaşayanlara göre daha öncelikli bir mesele. Yine ifade özgürlüğünü önemseyen HDP seçmeninin oranı, AKP seçmeninin iki buçuk katı. Öte yandan batıya göç etmiş Kürtler için öncelik ‘güvenli bir yaşam hakkı’ olduğu görülüyor. Bunun nedeni batıda yaşayanların ayırımcılıktan kaynaklanan endişeler olduğu belirtiliyor. Diğer yandan kadın haklarını önemseyen kadınların oranı, erkeklerin üç katına yakın.
KÜRTLER “YAŞAM HAKKI İHLAL EDİLİYOR” GÖRÜŞÜNDE
“Türkiye'de İnsan Hakları İhlal Ediliyor Mu” sorusuna katılımcıların yüzde 79’u ‘ediliyor’ , yüzde 8’si ‘edilmiyor’ yüzde 13 ise ‘fikrim yok’ cevabını verdi. Bu soruya bağlantılı olarak ‘Türkiye’de en çok ihlal edilen haklar nelerdir’ sorusuna katılımcıların yüzde 63’ü ‘ifade özgürlüğü’, yüzde 60’ı ‘Yaşam hakkı’, yüzde 53 ‘Kadın hakları, yüzde 19 ‘Eğitim hakkı’, yüzde 15 ‘Adil Yargılanma Hakkı’, yüzde 10 ‘İnanç ve İbadet Hakkı’ ve yüzde 9 ‘Barınma Hakkı’ cevabını verdi. Her beş katılımcıdan dördü, Türkiye’de insan haklarının ihlal edildiği görüşünde.
İHLALLERİN NEDENİ ETNİK KİMLİKLERİ
İnsan Haklarına Maruz Kalma Sebeplerine ilişkin soruya katılımcıların yüzde 50’si etnik kimlik, yüzde 15’i cinsiyeti, yüzde 10’u ekonomik durumları, yüzde 7’si dini ve yüzde 6’sı mezhebinden dolayı ayrımcılığa maruz kaldığı cevabını verdi. Katılımcıların yarısı insanların haksızlığa maruz kalma sebeplerini etnik kimlik olarak açıklıyor. Etnik kimlik cevabını cinsiyet izliyor. Bu da kadınların yaşadığı ayrımcılığa işaret ediyor.
EN ÇOK KADINLAR İHLALLERE MARUZ KALIYOR
Araştırmaya göre en çok hak ihlaline uğrayan gruplar kadınlar, Kürtler ve yoksullar. “En Çok Hak İhlaline Maruz Kalan Gruplar” başlığında kadınlar yüzde 67, Kürtler yüzde 61, yoksullar yüzde 19, çocuklar yüzde 19, işsizler yüzde 13, gençler yüzde 5 olarak yer aldı. İktidarın ve muhalefetin tartışma konusu yaptığı başörtü meselesi ilse yüzde 3’te kaldı.
DEVLET, ERKEK, MEDYA VE ŞİRKETLER
“İnsan Hakları İhlali” başlığında ihlali yapan kurumun hangisi olduğuna yönelik başlıkta öne çıkan devlet olduğu görülüyor. “En çok hak ihlalleri yapan kurumlar hangileri” sorusuna katılımcıların yüzde 64’ü ‘devlet’, yüzde 12’si erkekler, yüzde 10’u medya, yüzde 9’u şirketler, yüzde 4’ü ise ‘aile’ cevabını verdi. Devletin hak ihlalleri işlediğini söyleyenlerin yüzde 83’ü HDP’ye oy verdiğini söyleyenler. AKP’ye oy verenlerin yüzde 26’sı da devletin hak ihlali işlediği görüşünde.
SON 10 YILDA İNSAN HAKLARININ DURUMU
Katılımcıların yüzde 73’üne göre Türkiye’de insan haklarının son on yıldaki gidişatı kötü yönde oldu. İnsan haklarının iyiye gittiğini düşünenlerin oranı yüzde 9’da kalıyor. Yüzde 15’lik bir kesime göre ise son on yılda insan haklarının durumunda bir değişiklik olmadı. “10 Yılda Türkiye'de İnsan Haklarının Gidişatı Ne Yönde Oldu” sorusuna katılımcıların yüzde 73’ü ‘kötüye gitti’, yüzde 15’i ‘aynı’ cevabını verdi. Gidişatın iyiye gittiğini söyleyenlerin oranı yüze 9’da kaldı. Türkiye’nin batısında yaşayan Kürtler içinde insan haklarının kötüye gittiğini düşünenler oransal olarak bölgede yaşayanlardan daha fazla olduğu görülüyor.
CEZAEVİ, ÇIPLAK ARAMA, İŞKENCE
Katılımcılar son yıllarda Türkiye’de hem hapsedilen insan sayısında artış olduğunu hem de görüşleri sebebiyle hapse girme oranının arttığını düşünüyorlar. Bununla birlikte katılımcıların yarıdan fazlası polis-asker şiddetine maruz kalmanın, çıplak aramanın ve işkencenin son yıllarda arttığı görüşünde. Katılımcıların yüzde 65’i hapse konulan insan sayısının, yüzde 54’ü çıplak aramanın, yüzde 55’i İşkenceye uğrayanların, yüzde 61’i fikirlerinden dolayı hapsolma, yüzde 55’i ise polis, asker jandarma şiddetine maruz kalma sayısının arttığı görüşünde.
10 AKP’LİDEN 4’Ü DURUMUN KÖTÜYE GİTTİĞİ GÖRÜŞÜNDE
Türkiye’deki insan haklarının gidişatına dair kanaatler siyasi parti yakınlığına göre değişiklik gösteriyor. HDP seçmeninde durumun kötüye gittiğini düşünenlerin oranı yüzde 84 iken bu oran AKP seçmeninde yüzde 39 olarak ölçüldü. Araştırmaya göre AKP’ye oy vermiş her 10 Kürt içinde yaklaşık 4 kişi durumun kötüye gittiği görüşünde.
KARAMSARLIK ARTIYOR
“Önümüzdeki 5 yılda Türkiye, insan hakları bakımından ne yönde değişir” sorusuna katılımcıların yüzde 51’i ‘kötüye’, yüzde 22’si ‘aynı’, yüzde 17 ise ‘iyi’ yönde değişir cevabını verdi. Verilere göre Türkiye’de insan haklarının geleceği konusunda da karamsarlık hakim. Bölgeden batıya gidildikçe, yaş grubu gençleştikçe ve eğitim düzeyi yükseldikçe geleceğe dair karamsarlık arttığı görülüyor.
1990’LI YILLARIN GERİSİDE OLAN BİR DÖNEDEYİZ
Araştırmanın önemli bir başka bölümü günümüzle 1990’lı yılların kıyaslanmasına yönelik verilen cevaplar. 30 yaşın üstündeki katılımcılar, Türkiye’de insan haklarına ne kadar önem verildiği konusunda bugünler ile 90’lı yılların benzeştiğini düşünüyorlar. Bugün insan haklarına verilen değerin 90’lı yıların gerisine düştüğü görüşü öne çıkıyor. Bölgede yaşayanlar, batıda yaşayanlara göre insan haklarına verilen önemi daha düşük buluyor. Eğitim durumu yükseldikçe dünden bugüne insan haklarına verilen önemin azaldığını söyleyenlerin oranı artıyor.
KADINLAR ÇİFTE AYIRIMCILIĞA MARUZ KALIYOR
Katılımcıların yüzde 39’u bugüne kadar herhangi bir sebepten ötürü ayrımcılığa uğradığını belirtirken, ayırımcılığa uğradığını söyleyenlerden yüzde 41’i kadın, yüzde 37’si ise erkeklerden oluşuyor. Siyasi parti aidiyetlerine göre ise en yüksek oran yüzde 52’lik oranla HDP seçmeninde. Ayrımcılığa maruz kalma konusunda HDP seçmenini Yeni Seçmen grubunda olan gençler takip ediyor. Bu grupta ayrımcılığa uğradığını belirtenlerin oranı yüzde 43. AKP’ye oy veren seçmenin yüzde 18’ide ayrımcılık deneyimleri olduğunu söylüyor. Ayrımcılığa uğrama sebebi nelerdir? Katılımcıların yüzde 52’si ‘etnik kimliği’, yüzde 21’i cinsiyet, yüzde 8’i siyasi tercih, yüzde 6’sı fikirleri, yüzde 5’i hayat tarzı, yüzde 4’ü ise inancı nedeni ile ayırımcılığa maruz kaldığını söyledi. Cinsiyet sebebiyle yaşanan ayrımcılık neredeyse sadece kadınlar tarafından dile getiriliyor. Kadınlarda etnik kimlik ile cinsiyet kimliği sebebiyle yaşanan ayrımcılık başa baş gidiyor. Bu da kadınların etnik kimlik ve cinsiyet temelli ayrımcılığı birlikte yaşadıklarını gösteriyor.
AKP’Lİ SEÇMENİN YÜZDE 30’U DA ETNİK KİMLİK AYIRIMCILIĞINDAN MUZADARİP
Araştırmada dikkat çeken kısım ayırımcılık başlığında siyasi partilerin durumu. Siyasi görüşe göre gruplandırıldığında ayırımcılığa uğradığını söyleyenlerde yüzde 63’lük bir oranla birincilik HDP seçmeninde. AKP’li seçmenin yüzde 30’u etnik kimliklerinden ötürü ayrımcılık yaşadıklarını belirtiyor. Cinsiyet sebebiyle yaşanan ayrımcılık konusunda yüzde 48’lik oranla AKP diğer partilerden önde görünüyor. İnanç ve hayat tarzı sebebiyle yaşanan ayrımcılık CHP’ye oy veren katılımcılarda belirgin biçimde daha yüksek. Araştırmada karşılaşılan CHP seçmenlerinin Alevi inancına mensup ve/veya seküler hayat tarzında olmalarından hareketle Kürtler içinde inanç temelli ayrımcılığa en fazla uğradığını söyleyen grubun Aleviler olduğu görülüyor.
KÜRTLER BAROLAR VE NSAN HAKLARI ALANINDA ÇALIŞAN STK’LARA GÜVENİYOR
Katılımcılar, insan hakları ile ilgili kurumlara güven söz konusu olduğunda, devlet kurumlarına en düşük güven puanlarını verdiği görülüyor. Katılımcılar Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği gibi kurumlara Türkiye’deki kurumlardan daha çok güveniyor. Katılımcıların en çok güvendiği kurumlar ise barolar ve insan hakları alanında çalışan sivil toplum kuruluşları. Katılımcıların yüzde 46’sı uluslararası insan hakları kuruluşlarının Türkiye’de bulunmasını insan haklarının korunmasına katkı sağladığını düşünüyor. Bu görüşe katılmayanların oranı ise yüzde 13. Diğer yandan katılımcıların yarıya yakını Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üye olması durumundan hak ihlallerinin azalacağını düşünüyor.
DOKUNULMAZLIKLARIN KALDIRILMASI HAK İHLALİ GÖRÜLÜYOR
Adalet, inanç ve ifade özgürlüğü ile ilgili bir çok konuda katılımcılara yöneltilen sorular ve bu sorulara verilen cevapların yer aldığı araştırma raporunda öne çıkan başlıklar şunlar:
Adalet: Katılımcıların dörtte üçü, herkesin kanun önünde eşit olduğunu düşünüyor. Ancak dörtte birinden azı hukuk sisteminin herkese adil ve eşit yaklaştığını düşünüyor. Dörtte bire yakını davaların uzun sürmesini hak ihlali olarak değerlendiriyor. Polisin gözaltına aldığı kişilerin suçlu olma ihtimalini kabul edenlerin oranı yüzde 29, yani gözaltların toplumsal meşruiyeti sorgulanıyor. Katılımcıların yarıdan fazlası 90’lı yıllarda işlenmiş faili meçhul cinayetlerle ilgili yargı süreçlerinin adil yürütülmediğini ve milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılmasının hak ihlali olduğunu düşünüyor.
KAYYIM ATAMALARINI DOĞRU BULMUYOR
Katılımcıların yüzde 61’i belediyelere kayyım atanmasını doğru bulmuyor. Bu konuda bölgede yaşayanlar ve gençler daha rahatsız görünüyorlar. AK Parti’yi destekleyen kesimde nicelik olarak birbirine yakın üç farklı eğilim ortaya çıkıyor. Yüzde 36’sı kayyım atanmasını yanlış bulan önermeye katılıyor. Bu önermeye katılmayanların oranı yüzde 32.
İfade Özgürlüğü: Katılımcılar ifade özgürlüğünü savunuyor ve Türkiye’de bir ifade özgürlüğü olduğunun altını çiziyorlar. İfade özgürlüğü, gösteri yürüyüşü, grev ve protesto gibi etkinliklerin özgürce yapılması gerektiğini savunanların oranı yüzde 65 ile yüzde 74 arasında değişiyor. Ancak isteyen herkesin düşüncelerini özgürce ifade edebildiğini söyleyenlerin oranı yüzde 26’da kalıyor.
İnanç Özgürlüğü: Katılımcıların yarısı insan hakları ile inanç arasında uyuşmazlıklar olabileceğine inanıyor ancak yarıdan fazlası böyle bir durumda insan haklarını esas almak gerektiğini düşünüyor. Yine kamusal alanı tesis eden kuralların inanç temelli olması görüşü destek bulmuyor, katılımcıların beşte birden azı Ramazan ayında üniversitelerde yemek servisi olmaması gerektiğini savunuyor. Katılımcıların üçte biri cemevlerinin de camiler gibi ibadethane statüsünde kabul edilmesi gerektiğini savunuyor ve mevcut durumun hak ihlali olduğunu düşünüyor. Yine din kültürü derslerinin zorunlu olmasının hak ihlali doğurduğunu savunanların oranı da yüzde 50’yi geçiyor.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ, KADINLARA KÜRTAJ HAKKI
Kadın Hakları: Katılımcıların dörtte üçü kadınlarla erkeklerin her alanda eşit olduğunu düşünüyor. Bu görüşe karşı olanların oranı yüzde 13. Kadınların iş dünyasında erkeklerin yaptığı bütün işleri yapabileceğini savunanların oranı da yüzde 70 olarak ölçülüyor. İş dünyasında kadın erkek maaş eşitliğine katılmayanların oranı yüzde 13’de kalıyor, katılımcıların üçte ikisi bu fikrin karşısında yer alıyor. Katılımcıların yüzde 57’si İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmış olmanın kadın haklarında geriye gidiş olduğunu düşünüyor. Bu görüşe itiraz edenlerin oranı yüzde 10’u bulmuyor. Kadınların istedikleri saatte dışarıya çıkabileceklerini savunanların oranı yüzde 71. Kadınların kürtaj hakkına destek yüzde 55 civarında. Katılımcıların yüzde 18’i kürtajla ilgili önermeye katılmıyorlar.
Çocuk Hakları: Katılımcıların yüzde 72’sine göre 16 yaşından küçüklerin çalıştırılması çocuk hakları ihlali olarak kabul ediliyor. Çocuk haklarına duyarlılık bölgeden batıya doğru gidildikçe yükseliyor. Katılımcıların yarıdan fazlası (%56) çocukların öğrenci andını okumasını ihlal olarak değerlendiriyor. CHP dışındaki bütün parti seçmenlerinde andımızın okutulmasını ihlal görenler, görmeyenlerden fazla. CHP seçmeninin %29’u andımızı okumayı ihlal olarak değerlendirirken %39’u bu görüşe katılmıyor.
ANADİLDE EĞİTİM: ÇİFT DİLLİ EĞİTİM SİSTEMİ İSTENİYOR
Anadilde Eğitim: Katılımcılar ister Almanya’daki Türk çocuklar ister Türkiye’deki Kürt çocuklar için sorulsun, ana dilde eğitim alamamayı bir hak ihlali olarak değerlendiriyorlar. Bunun hak ihlali olduğuna katılmayanların oranı yüzde 10’un altında kalıyor. Katılımcılar, ana dili Türkçe olmayan Kürt çocuklar için eğitim dilinin nasıl olması gerektiği bahsinde çoğunlukla iki dilli bir eğitimi tercih ediyorlar.
Raporun sonuç kısmında yer alan tesitlerde öne çıkanlar şunlar:
- Son 10 yıl Türkiye’de herkes için ama özellikle de Kürtler açısından oldukça çalkantılı geçti. Kürt meselesinin şiddet yerine müzakere yoluyla çözülebilmesi için başlayan süreç hem toplumsal refaha katkı yaptı hem de insan hakları alanında iyileştirmelerin zemini oldu. Ancak 2015’te çözüm sürecinin bozulması ve şiddete yeniden dönülmesi Kürt illeri başta olmak üzere hemen her yerde insan haklarının üzerine çöken karanlığı netice verdi. Bölgede fiilen ve 15 Temmuz Darbe Girişimi neticesinde de resmen uygulanan Olağanüstü Hal (OHAL) rejimi, insan haklarını 90’lı yıllara kadar geri götüren bir sürece dönüştü.
- Katılımcılar Türkiye’nin 2012 ile 2015 arasında kat ettiği yolun da 2016 sonrası gerileyen insan haklarının da idrakinde, 2015-16’dan bu yana insan haklarında bir gerileme olduğunu tespit ediyor ve bugünkü durumu insan hakları açısından 90’lı yıllara benzetiyorlar.
- Katılımcılara göre Kürtler yüksek düzeyde ayrımcılık yaşıyorlar ve Kürt kadınlar bunu hem etnik kimlikleri hem de cinsiyetleri sebebiyle çift katmanlı olarak deneyimliyorlar.
- Katılımcılar Türkiye’de insan haklarının kötüye gittiğini düşünüyor ve insan hakları bağlamından devlet kurumlarına da güvenleri düşük. Diğer yandan gözaltı, hapsedilme ve işkence ile kötü muamelenin de arttığı görüşü hakim. Ancak yine de katılımcıların üçte ikiden fazlası bir hak ihlaline tanık olduklarında, bir şeyler yapmaları gerektiğini düşünüyorlar.