Onur Yaser Can davasında dört polise 6’şar yıl hapis cezası

Onur Yaser Can davasında dört polise 6’şar yıl hapis cezası
Çıplak arama ve işkence sonrası Onur Yaser Can'ın hayatına son vermesine ilişkin bugün görülen davada dört polise altışar yıl hapis cezası verildi. Sanık bilirkişi hakkında ise beraat kararı verildi.

Artı Gerçek - Haziran 2010'da çıplak arama ve işkenceye maruz bırakılması sonrası hayatına son veren Onur Yaser Can davasında karar çıkması bekleniyor. 14. ACM'de görülen davada konuşan Onur Yaser Can'ın kardeşi Ezgi Sevgi Can, ceza indirimine gidilmemesini ve işkence ve intihara sürükleme ile ilgili sanık polis ve amirleri hakkında suç duyurusunda bulunulmasını talep etti. Kararını açıklayan mahkeme, dört polis hakkında ‘resmi belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek’ suçundan ayrı ayrı altı yıl hapis, bilirkişiye ise beraat verdi.

Narkotik polisi tarafından Haziran 2010’da gözaltına alınıp çıplak arama ve işkenceye bırakılması sonrası Onur Yaser Can'ın hayatına son vermesine ilişkin görülen ve dört polis ile bir bilirkişinin ‘resmi belgede sahtecilik’ suçlamasıyla yargılandığı dava Çağlayan'da bulunan İstanbul Adliyesi 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde (ACM) görülüyor.

Mahkemede ilk sözü Onur Yaser Can'ın kardeşi Ezgi Sevgi Can aldı. Can, yargılamanın başından beni mahkeme sundukları tüm delillerin Onur Yaser Can'a yönelik 'örgütlü bir şekilde, zincirleme olarak işlenen ve onu ölüme sürükleyen sahtecilik, resmi belgeyi bozma ve yok etme, işkence, eziyet, kötü muamele ve intihara sürükleme suçlarını açık bir şekilde' ortaya koyduğunu belirtti.

EZGİ SEVGİ CAN: CEZA İNDİRİMİNE GİDİLMEMESİNİ TALEP EDİYORUM

Tüm suçların mahkemenin görmezden gelemeyeceği şekilde somutlaştığının altını çizen Can, şu ifadeleri kullandı:

"Başta mahkemenizin savcı mütalaasıyla da sabit olan evrakta sahtecilik ve resmi belgeyi bozma ve yok etme suçlarıyla ilgili vereceği kararda, bu eylemlerin sonucu itibariyle bir ailenin tek tek yok edilmesine sebep olduğunu göz önünde bulundurarak bu suçlarla ilgili en üst sınırdan ceza vermesini ve birçok celse hazır bile bulunmayan ve yargılamayı ciddiye almayan ve son celsede delillendirdiğimiz gibi yalan beyan vererek adaleti yanıltan bu sanıklar hakkında herhangi bir ceza indirimine gitmemesini talep ediyorum.

İkinci olarak ve daha da önemlisi mahkemenizin işkence ve intihara sürükleme ile ilgili sanık polis ve amirleri hakkında suç duyurusunda bulunmasını talep ediyorum, adalet ancak bu şekilde yerini bulacaktır.

Ben bu konunun aydınlanması için katılan olarak üzerime düşen görevi yaptım. Yurt dışından tanıkların gelip dinletilmesini sağladım. Narkotik kamera görüntülerinin ve tüm diğer delillerin huzurunuzda sunulması için avukatlarımla birlikte çok yoğun bir uğraş verdik.

Tüm ailesini sanıkların bu suçları yüzünden kaybetmiş biri olarak talebim, etkin soruşturma yükümlülüğünüzü yerine getirerek yani görevinizin gereğini yaparak sanıkların bu eylemleri hakkında suç duyurusunda bulunmanız ve bu konunun araştırılmasını bir mahkeme olarak sağlamanız."

AVUKAT ERDEM: ARALARINDA EYLEM BİRLİĞİ OLDUĞU AÇIK

Avukat Mehmet Ümit Erdem de şimdiye kadar beyan edilen delilleri özetledi ve sanıklara yöneltilen evrakta sahtecilik suçlaması ile ilgili cezanın artırılması gerektiğini vurguladı. Erdem, sanıkların ifadelerine atıfta bulunarak, suçları gizleme çabalarına dikkat çekti.

Sanıkların lehlerine olan detayları hatırlayıp aleyhlerine olan konuları hatırlamadıklarını belirten Erdem, şunları söyledi:

"Aralarında bir eylem birliği olduğu açıktır. 'Gerçeğe aykırı bilirkişilik yapma', 'resmi belgede sahtecilik', 'resmi belgeyi bozma, yok etme' suçları, işkence suçlarının devamı ve intihara sürükleme suçunun öncülü niteliğinde, bu suçları perdelemek için işlenmiş suçlardır. Bu suçlardan herhangi bir şekilde ceza indirimi uygulaması yapılmamalıdır. Zira birbirini kollayan ve herhangi bir şekilde pişmanlık göstermeyen sanıklar söz konusudur."

AVUKAT KÖKSAL: İŞKENCE ŞİKAYETİNE RAĞMEN YARGILAMA 'SAHTECİLİK' DIŞINA ÇIKARILMADI

Avukat Erdem'den sonra söz alan Avukat Tuğçe Duygu Köksal, muhtemel bir karar duruşmasında olduklarını hatırlatarak, "Süreçte 'ince arama' sadece idare mahkemesi tarafından yapılan tespitlerle ortaya kondu, devamı hiçbir zaman getirilmedi. Bu süreç, savcılık makamının yapması gereken işi idare mahkemesinin yaptığı, idarenin 'savcıya topu attığı', savcının hareketsiz kaldığı bir süreç olarak kalmıştır. Sanıkların 'rutin uygulama' olarak ifade ettiği 'ince arama'nın, işkence ve kötü muamelenin ihbarına, şikayetine ve her yargılamada dile getirilmesine rağmen, yargılama resmi belgede sahtecilik dışına çıkartılamamıştır. Yargılama makamlarının 'ince arama'yı, psikolojik işkence ve kötü muameleyi
sadece bilmesinden hareketle, başlangıç şüphesiyle - öteye gitmeye bile gerek yok- suç duyurusunda bulunmaları gerekmektedir" diye konuştu.

SANIK ÜLKER: MUZDARİBİM

Sanık Hakan Aydın, "Savcı talimatıyla işler yürür" dedikten sonra araya giren Ezgi Sevgi Can "Savcı talimatı nerede o zaman?" deyince heyet başkanı Ezgi Sevgi Can'ın tekrar müdahalesi halinde kendisini salonun dışına çıkaracağını söyledi. Sanık Aydın, "Yakalananlarda bir travma oluyor zaten, bunu hepten bizim üzerimize şey etmek... olmuyor yani" dedi. Hakim müdahale ederek sanığın konu dışına çıkmamasını istedi.

Sanık Onur Ülker yapılan yargılamanın usulsüz olduğunu belirterek, "Sürekli hakkımızda suç duyurusunda bulunulmasından dolayı çok muzdaribim" dedi.

HAKİM EZGİ SEVGİ CAN'A MÜDAHALE ETTİ

Heyet başkanı sanık avukatlarının beyanlarına cevap vermek isteyen Ezgi Sevgi Can'a müdahale etti. Can, "Halen adaleti yanıltmaya çalışıyorlar" dedi. Mahkeme duruşmaya ara verdi.

KARAR: DÖRT POLİSE AYRI AYRI ALTIŞAR YIL HAPİS

Aranın ardından mahkeme, Hakan Aydın, Muhammet Ongun, Onur Ülker ve Yunus Başay hakkında ‘resmi belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek’ suçundan ayrı ayrı altı yıl hapisle cezalandırılmasına karar verdi.

BİLİRKİŞİYE BERAAT

Mahkeme, bu sanıklar hakkında Fatih Başsavcılığı'nın 2010 yılında ‘resmi belgede sahtecilik’ suçundan takipsizlik kararı verdiğini hatırlatarak bu suçtan hüküm kurulmamasına karar verdi. Sanıkların tek bir suç işleme kastıyla hareket ettiğini savunan heyet, suçlamanın zincirleme olmadığına belirtti. Sanık bilirkişi Zafer Kökdemir’in ise beraatine hükmetti.

Mahkeme, Ezgi Sevgi Can ile avukatlarının dile getirdiği ‘işkence’ suçlamasıyla ilgili (kararda işkenceyi dile getirmeksizin) takdirin İstanbul başsavcılığında olduğunu belirterek bu suçlama yönünden hüküm kurmaksızın ve suç duyurusunda bulunmaksızın dosyayı savcılığa yolladı.

NE OLMUŞTU?

ODTÜ Mimarlık Fakültesi mezunu Onur Yaser Can, 2 Haziran 2010 tarihinde İstanbul Beyoğlu’nda narkotik polisi tarafından gözaltına alındı. İfadesinin alınmasının ardından serbest bırakıldı. Bundan iki gün sonra, "Tutanaklarda eksiklik olduğu" gerekçesiyle tekrar karakola çağrıldı. 23 Haziran 2010’da tekrar ifadeye çağrılan Can aynı gün intihar etti. İntiharının ardından annesi Hatice Can, oğlunun pantolonunun arka cebinde, üzerinde çıplak aramaya maruz bırakıldığına ilişkin ifadelerin yazılı olduğu bir not buldu.

Anne Hatice Can 2014 yılında intihar etti. Baba Mevlüt Can ise sağlık sorunlarından dolayı 2019 yılında öldü.

Onur Yaser Can’ın intiharıyla ilgili yargılamada iki polis, “evrakta sahtecilik” suçlaması ile iki yıl altı ay hapis cezasına çarptırıldı. Yargıtay kararı bozdu ve yargılama yeniden başladı. Polisler, ayrı ayrı altı yıl beş ay 15 gün hapis cezasına çarptırıldı. Ancak İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi, dört polis ve bir bilirkişi hakkında daha suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi. İstanbul Valiliği, soruşturma izni vermedi. Onur Yaser Can’ın kardeşi Ezgi Sevgi Can’ın itirazı üzerine istinaf mahkemesi, soruşturma izni verilmemesine ilişkin kararı Temmuz 2021’de kaldırdı.

Dört polis ve bir bilirkişi hakkındaki yargılamanın ilk duruşması 30 Eylül 2022'de yapılmıştı. (HABER MERKEZİ)

Öne Çıkanlar