“Otuz+ Portreler” serisi Artı TV’de başlıyor
1990’lı yıllarda hapishaneye girmiş ve müebbet hüküm giyerek hayatının en az 30 yılını mahpusta geçirmiş kişilerin gerçek hikâyeleri "otuz+ portreler" serisiyle Artı TV YouTube kanalında yayında.

Artı Gerçek - Hapishane gerçekliğine ve infaz rejimindeki adaletsizliğe dikkat çeken bu seri, bir insanı en ağır şekilde cezalandırmak anlamına gelen 30 yıl kapatmanın ne anlama geldiğini çok yönlü olarak sorguluyor.
Çoğunlukla ilk gençlik yıllarında hapishaneyle tanışan ve çıktıklarında saçlarına ak düşmüş orta yaşlı kişiler olarak topluma karışan bu insanlar kim?
30 yıl hapishanede kapatılmak neye tekabül eder, nasıl tarif edilir? 30 yıl bir gerçek mi hayal mi? 30 yıl mahpus kaldıktan sonra geriye hayatınızdan ne kalır?
1990’ların çatışmalı ortamında hapishane gerçekliğiyle tanıştıklarında duygu ve düşünce dünyaları nelerdi? Çocukluk ve gençlik ideallerinden politik bir özneye dönüştükleri mahpusluk yıllarına neler yaşadılar?
Yakın dönem Türkiye tarihinin karanlık çehrelerinden birini oluşturan; operasyonlar, açlık grevleri, ölüm oruçlarıyla anılan hapishanelerin o çalkantılı yıllarının tanıkları olarak neler düşündüler? Bu zorluğa, zorbalığa ve kötülüğe karşı kendilerini koruyabildiler mi? Bedenlerinden, ruhlarından, hayallerinden, öfkelerinden neleri aldı ya da kattı?
Onları, hapishane duvarlarının ışığı emen, hayatla arasına mesafe koyan, sadece topluma değil, kendisine de yabancılaştıran; zamanı durduran, hep girdiğin yaşta kaldığın bu kapatılmanın çürütücülüğüne karşı ayakta tutan ne oldu? Okudukları kitaplar mı; felsefe, tarih, edebiyat mı; yoksa sevdikleri, dostlukları, arkadaşları mı? İdealleriyle yitirdikleri arasındaki terazide günün sonunda kefelerden hangisi ağır bastı?
Kuyunun dibinde, ağır tecrit altında, zamana yayılmış bir yaşayan ölüye dönüştürülmek istenirken, bunu hayata geçirmek için devreye sokulan envai çeşit politikaya karşı hapishane duvarlarından hala yankılanmaya devam eden “insanlık onuru” mücadelesi nasıl devam edebildi?
Hayatın sonsuz akışında otuz yıla atılan çentiğin ardından yeniden “dışarıya” merhaba diyebilmenin ilk heyecanı hangi telaşelere sebep oldu? Gözlerin duvara hizalı, mesafenin birkaç adımdan ötesine imkân tanımadığı volta havasından, ufuk çizgisinde engelsiz yürüyüşlere alışabildiler mi?
Değişimin ışık hızında ilerlediği geçen 30 yılın ardından, değişimine tanık olmadığı bu toplumsal hayatı, insanları ve ilişkileri nasıl değerlendiriyorlar? En çok zorlandıkları şey ne? Ömürlerinden giden 30 yılın sorumlusu olarak kimi görüyorlar? 30 yıllık infazı tamamlamalarına rağmen infaz ertelemesiyle fazladan yatırıldıkları ayların, yılların hesabını kime kesiyorlar?
Ve daha birçok sorunun cevabı “otuz+ portreler” serisinde yanıtlarını buluyor.
İzlemeniz, paylaşmanız, yorum yapmanız dileğiyle… (HABER MERKEZİ)
Belgesel serisinin ilk bölümü "İyi olmak için..." Nusret Yıldız'ın 30 yıllık tutsaklığı bugün saat 13.00'te ArtıTV YouTube kanalında yayınlanacaktır...