Oya Baydar: 'Haksızlığa uğruyor ama o şuncu, buncu' dediğiniz anda demokrat değilsiniz
Oya Baydar, Sezen Aksu'ya yapılan 'ama'lı desteği eleştirdi.
T24 yazarı Oya Baydar, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından 'dilinin koparılması' şeklinde tehdit edilen sanatçı Sezen Aksu'ya 10 yıl önce 'Yetmez ama evet' ve 'Barış Süreci'ndeki yapılan linçleri hatırlatarak bugün amasız bir tavırla sahip çıkılması ve desteklenmesi gerektiğini yazdı. Baydar, "Haksızlığa uğruyor ama o şuncu, buncu", dediğiniz anda sözde demokrat olsanız da özde demokrat değilsinizdir." dedi.
Oya Baydar'ın T24'te "Çamlıca Camisi'nin mihrabı ya da Sezen Aksu'nun dili" başlığıyla yayımlanan yazısının ilgili kısmı şöyle:
"MASUM DEĞİLİZ HİÇBİRİMİZ"
Sezen'in yüreğimin derinliklerine işleyen şarkılarından birinin sözleridir: Eller günahkâr, diller günahkâr/ Bir çağ yangını bu, dünya günahkâr/ Masum değiliz hiçbirimiz.
Evet; düşündüğü, yazdığı, konuştuğu, eleştirdiği, baskıya şiddete boyun eğmediği için iktidarın saldırısına, zulmüne, haksızlıklarına uğrayan, kimisi hayatını yitiren, tutuklanan, işkence gören binlerce, onbinlerce insana reva görülenlere sessiz kalanlar, ya da sessizliklerini ama'lar, fakat'larla gerekçelendirenler, hepiniz, hepimiz günahkârız Sezen'in şarkısında söylediği gibi.
Şimdi, rezalet ayyuka çıkıp da toplumda tepki yükseldiğinde Sezen'i savunanların bir bölümü on yıl kadar önce Anayasa referandumunda evet oyu verdiği, savaşı sona erdireceği umut edilen çözüm sürecini desteklediği için ona etmedikleri hakareti bırakmamışlardı. Televizyon ekranındaki utanç verici görüntüleri hatırlıyorum: İzmir'de Sezen Aksu sokağının levhasını indirip ayakları altında çiğneyen, "yetmez ama evet" dediği için şarkılarını boykot eden, "Sezen bitti" diye haykıran kadınlar… Çözüm sürecini reddedenlere sanatçı duyarlılığı ve engin vicdanıyla karşı çıkarken söylediği söz yüzünden ne PKK'liliğini ne vatan hainliğini bırakanlar… Son olayda Sezen'in arkasında dururken bile ama'yı fakat'ı elden dilden bırakmayanlar, dayanışmayı bir çeşit siyasî-ideolojik fedakârlık gibi sunanlar …
MASUM DEĞİLİZ ÇÜNKÜ AMASIZ DEMOKRAT OLAMIYORUZ
Demokrasinin d'sinin kuyruğuyla bile ilişkisi olmayan dil koparıcılar cephesini konuşmaya değmez artık, Sezen'e ve millete fena tosladılar. Benim sözüm "bizim mahalle"nin ve komşu mahallelerin kendilerini muhalif, demokrat, özgürlükçü, liberal, solcu, devrimci sayan kesimlerine.
Demokrasi, günümüzde yüklendiği anlamla hakkı, hukuğu, insan haklarını ve tüm özgürlükleri "ama" demeden; dini, inancı, etnik kimliği, ideolojik-siyasî aidiyeti, cinsiyeti ne olursa olsun çifte standart ve istisna tanımadan herkes için, özellikle de farklı olanlar, farklı düşünenler için savunmak demektir. "Haksızlığa uğruyor ama o şuncu, buncu", dediğiniz anda sözde demokrat olsanız da özde demokrat değilsinizdir. Demokrasi ve özgürlükler sadece bir sınıfın, bir zümrenin, bir elit kesimin hakkı ve tekeli değildir.
Türkiye'de demokrasi fikri ve demokratik düzen neden yerleşip kökleşemedi, neden kitleselleşemedi, neden içselleştirilemedi? Bunca mücadeleye, fedakârlığa, söylem bolluğuna rağmen neden hâlâ ama'lardan, fakat'lardan kurtulamadık? Bunun, "kahhar devlet" geleneğinden, Türk-İslam faşizan zihniyetinden, Kemalist elitizmin vesayetçi anlayışından, devrimci sosyalist solun proletarya diktatörlüğü-burjuva demokrasisi ikileminden kaynaklandığını, ve günümüzde siyasî İslam'ın demokrasiyi kâfir işi sayıp tümden reddedişiyle perçinlendiğini düşünüyorum.
Böyle bir yazının çerçevesini aşan bir konu, biliyorum. Ama son olaylar karşısındaki tepki ve yorumları, özellikle de muhalefetteki kimi siyasilerin tepkilerini dini referanslara ve açıklamalara dayandırma çabalarını izlerken değinmeden edemedim.