Oya Baydar: Kürtlerin modeline neden karşı çıkılıyor?
Oya Baydar, savaşın son bulması yönünde yazdıkları mektuptan sonra hem hükümet hem de basın tarafından hedef gösterildiklerini belirtti.
HABER MERKEZİ- Afrin Harekatı'na karşı milletvekillerine gönderilen mektubun imzacılarından gazeteci-yazar Oya Baydar, "Ortadoğu ve Kürt coğrafyasında hayata geçirilmek istenen modele neden karşı çıkılıyor?" diye sordu.
Afrin Harekatına karşı Meclis'teki tüm milletvekillerine mektup gönderen ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Hainler, vicdansızlar" sözleriyle hedef gösterdiği 170 aydından biri olan gazeteci-yazar Oya Baydar, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) siyasetini Afrin Harekatı'nı Mezopotamya Ajansı'ndan Necla Demir'e değerlendirdi.
‘BARIŞIN SUÇ SAYILMASI YADIRGANMAMALI’
Savaşın son bulması yönünde yazdıkları mektuptan sonra hem hükümet hem de basın tarafından hedef gösterildiklerini belirten Baydar, şunları söyledi: "Milletvekillerine yurttaş ve seçmen sorumluluğuyla gönderdiğimiz mektup, Afrin harekatından önce, Tayyip Erdoğan’ın ‘bir gece ansızın girebiliriz’ dediği ve hazırlıkları başladığı sırada yazılmıştı.
Böyle bir müdahalenin yurtiçinde ve yurtdışında olumsuz sonuçları olacağını, büyük kayıplara yol açacağını, sorunların diyalogla çözülebileceğini söylüyor, insanların ölmesine, savaşa, yıkıma karşı çıkıyorduk.
Ardından Afrin harekatı başladı ve mektubun imzacıları, başta AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından 'hain, ahlaksız, vicdansız, şerefsiz, soytarı' ilan edildi. Bu söylemden cesaret alan Akit, Yeni Şafak, Sabah ve benzeri gazeteler ile sosyal medyada durumdan vazife çıkaran kimileri; 'ölsünler', 'vatandaşlıktan çıkarılsınlar', 'vatan hainleri' gibi sözlerle imzacıları hedef gösterdi. Muktedirlerin, iktidarlarını savaşçı ve saldırgan milliyetçiliği körükleyerek pekiştirmeye çalıştıkları bir ortamda barış istemenin, savaş olmasın, insanlar ölmesin, çocuklar ölmesin demenin suç sayılmasında yadırganacak bir şey yok" dedi.
‘İKTİDAR İÇİN HERŞEY PAZARLIK KONUSU’
Afrin Harekatı başladığında hükümet kanadından yapılan "mültecileri geri göndermek için operasyon yapıyoruz ve 3,5 milyonu burada saklayacak halimiz yok" açıklamalarını da değerlendiren Baydar, mülteci meselesinin savaş üzerinden pazarlık konusu yapılmasına şu sözlerle tepki gösterdi: "Bugünkü iktidar açısından her şey, kendi bekası için pazarlık konusudur. 3,5 milyon mültecinin topraklarımıza gelişinde AKP’nin baştan sona yanlış Suriye politikasının rolü hesaba katılmadan yorum yapmak ne gerçekçi ne de ahlaki olur. Bu konuda Avrupa’nın da insanın acılarını hiçe sayan aynı pazarlıkçı tavra sahip olduğunu unutmayalım."
‘KÜRTLERİN MODELİNE NEDEN KARŞI ÇIKILIYOR?’
Türkiye’nin içeride ve dışarıda izlediği politikayla ABD, Rusya gibi ülkelerin danışıklı dövüşüne sahne olan Kürt coğrafyasında izlenen siyasete ilişkin Baydar, "Ortadoğu ve Kürt coğrafyasında hayata geçirilmek istenen modele neden karşı çıkılıyor? Model deyince üniter devlet içinde özerk ve demokratik yapılanmaları, kantonları anlıyorsak, otokratik rejimler, iktidarın paylaşılması, denetiminden çıkması ve bölünme kaygısıyla buna karşı çıkarlar. Özellikle de Türkiye gibi Sevr sendromunun sürekli diri tutulduğu ve egemen ulus milliyetçiliğinin böylesine güçlü olduğu ülkeler, bundan hiç hoşlanmaz. Oysa aslında bölünmemenin, eşit yurttaşlar olarak bir arada barış içinde yaşamanın teminatı burada aranmalıdır" sözleriyle özetledi.
‘HDP’NİN İZLEYECEĞİ HAT ÖNEMLİ’
HDP kongresinin tüm baskı ve engellemelere rağmen yapıldığını ve bundan sonra nasıl bir yol izlemesi gerektiğini de sözlerine ekleyen Baydar, şunları söyledi: "HDP’nin kongresinden güzel sözler çıktı; ama önemli mesajlar çıktığını düşünmüyorum.
Bütün baskı ve engellere rağmen heyecan ve katılımın yüksekliği önemliydi kuşkusuz. Ancak gerek parti çizgisi gerekse örgüt yapısı konusunda yeterince cesur tespitler yapıldığı kanısında değilim. HDP’nin barış sürecinin partisi olarak kurulduğu, dönemin koşullarının ise büsbütün farklı olduğu tespitinden hareketle köklü bir dönüşüm gerekiyor. Partinin önümüzdeki süreçte izleyeceği hat önemlidir. Türkiye partisi mi olacak, bölge partisi mi? Her ikisi de mümkün ve meşrudur. Ancak kararın ve karara uygun yolun netleşmesi lazım."