Özsoy: Kürtlerde ‘ne geliyorsa başımıza devletsizlikten geliyor’ görüşü hakim

Özsoy: Kürtlerde ‘ne geliyorsa başımıza devletsizlikten geliyor’ görüşü hakim
HDP Dış İlişkilerden Sorumlu Eş Genel Başkanı Yardımcısı Hişyar Özsoy, Irak Federak Kürdistan Bölgesi’nde gerçekleşmesi beklenen bağımsızlık referandumu hakkında Artı Gerçek’e konuştu.

Türkiye’nin  bölgede yaşananları  beka sorunu olarak algıladığını ifade eden Özsoy, "Türkiye, Kürtleri, Ortadoğu’daki en büyük ulusal güvenlik tehdidi olarak görüyor" dedi.


Bahar KILIÇGEDİK



ARTI GERÇEK - Irak’ta, Federal Kürdistan Bölgesi’nin aldığı referandum kararı gündemdeki yerini koruyor. ABD başta olmak üzere, Türkiye, İran, Irak ve Birleşmiş Milletler’in referanduma karşı çıkması Irak Federal Kürdistan Bölge Başkanı Mesut Barzani’yi ikna etmedi. En son BM toplantısında bir araya gelen Türkiye, İran ve Irak Dışişleri Bakanları, askeri müdahale seçeneğini kullanabileceğini açıkladı. Milli Güvenlik Kurulu, düzenlenecek olan referandumu "gayrimeşru" olarak tanımlandı. MGK toplantısının ardından yapılan açıklamada, "Tüm ikazlarımıza rağmen bu referandumun yapılması halinde Türkiye, ikili ve uluslararası anlaşmalardan doğan haklarını mahfuz tutar" ifadelerine yer verildi. Referanduma karşı tepki bununla da sınırlı değil. Türkiye’nin Habur sınır bölgesinde askeri tatbikat yürütüyor. Irak Federal Kürdistan Bölgesi’nin kararını aldığı referandumu,  Türkiye, İran, Irak ve diğer dünya ülkelerin tepkileri ile referandumun olası sonuçlarını Halkların Demokratik Partisi (HDP) Dış İlişkilerden Sorumlu Eş Genel Başkanı Yardımcısı Hişyar Özsoy ile konuştuk.

Irak Federal Kürdistan Bölgesi referanduma gitme kararı aldı. Bu karar İran, Türkiye ve Irak başta olmak üzere bölge ülkelerin tepkilerine neden oldu. Bu tepkinin nedeni nedir sizce?

-Özellikle Türkiye’de, ‘Bizim Kürtlerle, Kürt kardeşlerimizle sorunumuz yok, bizim teröristlerle sorunumuz var’ diyen iktidarın karakteri çok net bir şekilde ortaya çıkmıştır. Kürtler, Irak’ta Suriye’de ya da başka bir yerde kendilerine dair bir karar aldıkları noktada böylesi Irkçı,faşizan ve militarist söylemlere maruz kalıyorlar. Sadece Erdoğan ve etrafındaki Bahçeli, CHP değil. Bunların Kürtlere karşı çok sorunlu bir refleksi var. Şuan mekik diplomasisi yapıyor. Çok yoğun bir şekilde Irak ve İran ile görüşüp olası bir referandumda Kürtleri orada baskılamak için, bastırmak için bir takım girişimlerde bulunuyor. Fakat baştan söyleyelim, bunlar beyhude bir çabadır. Hiçbir halt edemezler. Kürtler, orada nasıl yaşamak istiyorlarsa buna karar verecekler. Bir referandum kararı ise dünyanın ve komşu ülkelerin bu karara saygı duyması gerekiyor.
 

ERDOĞAN MİLLİYETÇİLERİN DESTEĞİNE İHTİYAÇ DUYUYOR

Referandum kararının ardından Türkiye’den sert söylemler gelmeye başladı. Şu anda Habur’da askeri tatbikat yapılıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da söylemi sertleşti.  Türkiye’nin bu şekilde bir reaksiyon göstermesinin nedeni nedir sizce?

-Türkiye Cumhuriyeti devleti, bölgede yaşananları bir beka sorunu olarak algılıyor. Bunun temelinde şu var. Kürtleri, Ortadoğu’daki en büyük ulusal güvenlik tehdidi olarak görüyor. Mesele bu… Bunun yanında Tayyip Erdoğan, içeride kriz yaşıyor. Bu krizi aşamıyor. Krizi aşabilmek için milliyetçilerin desteğine ihtiyaç duyuyor. Dolayısıyla ordudan, MHP’den CHP’nin ulusalcılarında, Doğu Perinçek’ten, BBP’den bunların desteğini devam ettirebilmek için böyle faşizan, ırkçı bir söyleme de başvuracak gibi görülüyor. Destekçileri de kendisi gibi faşizan milliyetçiler olduğu için gittikçe o çamurda batıyor, görebildiğimiz bu.

AKP Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu, referanduma destek verir bir açıklama yapmıştı. İktidarın referanduma karşı olması AKP içinde kırılmaya neden olacak mı?

-AKP içinde olması gereken kırılmalar Cizre’de, 170 insan öldürüldüğü zaman olması gerekirdi. Taybet inan’ın, cenazesi sokaklarda 7 gün bekletildiği zaman olması lazımdı. Geçenlerde Aysel Tuğluk’un annesinin cenazesi Ankara’ya gömdürülmedi. AKP içinde bazı çatlak sesler çıkıyor, ama bunlar çok ilkeli tutarlı değil. Muhtemelen orada iş tutmaya mı çalışıyorlar. Bunlar muhtemelen orada iş güç de yapıyorlar, ileriye dönük yatırımlar yapıyorlardır. Bunları çok samimi bulmuyoruz,  dolayısıyla çok ciddiye almıyoruz.
 

EN BÜYÜK SORUN KÜRTLER ARASINDAKİ ÇELİŞKİ

Referanduma karşı duruş sadece Türkiye ile sınırlı değil. ABD başta olmak üzere birçok ülke referandumun yapılmamasını istiyor. En son Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi de referandumdan kaygı duyduğuna ilişkin açıklama yaptı. Sizce tüm bu ülkeler neden referanduma karşı duruyor?

-Kürtler uzun zamandır Bağdat ile sıkıntı yaşıyorlar. Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Sayın Barzani, ne bölgesel yönetim sınırları içerisindeki Kürtlerle doğru düzgün bir diyalog geliştirebildi, öyle görünüyor ki ne de dünyayı bu konuda ikna edebilmiş durumda. Dolayısıyla yöntem konusunda ciddi hatalar oldu. Parlamentonun açık olmayışı,  parlamentoda gurubu bulunan siyasi partilerle bir ortaklaşmaya gidilmemesi sorunun başında geliyor.

DÜNYA KÜRTLER ARASINDAKİ ÇELİŞKİLERİ GÖRÜYOR

-İşin doğrusu dünyanın Barzani’ye, bu kadar saldırgan olmasının önemli bir sebebi Güney Kürdistan’daki güçlerin arasındaki çelişkilerdir. Dünya bu çelişkileri iyi görüyor. Bir örnek vermek gerekirse, mesela ABD'nin IŞİD ile mücadele özel temsilcisi Bret McGurk, BM ve İngilizlerden oluşan heyet Barzani ile görüşmeden önce gidip Süleymaniye’de Goran ve YNK ile görüşüyor. Daha sonra Barzani ile görüşüyor. Yani Kürtler arasındaki bu ayrışmalar devam ettiği müddetçe dünyanın bunu kabul etmesi zor. 

PARLAMENTOYA SADECE 60 VEKİL GİDİYOR

-İkinci bir mesele de şu altını çizmek lazım, referandum gibi bir mesele normalde Kürtleri bütünleştirmesi gerekirken, yöntem itibariyle yapılan hatalar Kürtler arasındaki çelişkileri derinleştirdi. 120 vekillik Kürdistan parlamentosuna 60 vekil gidiyor, 60 vekil yok. Dolayısıyla bu sorunların aşılması gerekiyor. Daha planlı, daha hazırlıklı bir parlamento kararı ve diğer Kürtlerin de onayını, görüşünü, desteğini, eleştirilerini alarak, bu sürece girilmesi gerekiyordu. Ama mevcut durumda bütün bu sıkıntılara rağmen bu referandum yapılacaksa ki hala müzakereler sürüyor, Bağdat’la referandum yapıldıktan sonra bölge devletlerinin de dünyanın da yapması gereken bir şekilde buna saygı duymak olacak.

"BAŞIMIZA NE GELDİYSE DEVLETSİZLİKTEN GELDİ" GÖRÜŞÜ YAYGIN

Türkiye’de, Irak Federal Kürdistan Bölgesindeki bağımsızlığın burayı da etkiler kaygısı hakim. Irak’ın ardından Türkiye’de de bağımsızlığın talep edileceği ifade ediliyor. Bu kaygıların ne kadar haklı payı var? Sizce oradaki bağımsızlık diğer ülkelerde yaşayan Kürtleri bağımsızlığa sevk eder mi?

-Ben bir Kürt siyasetçiyim. HDP’de siyaset yapıyorum. Vallahi bağımsızlık istesek kimseden çekinecek bir durumumuz yok, söyleriz. Ortadoğu’da kocaman bir sistem yıkılması söz konusu ve 20. yüzyıl boyunca ortaya çıkan devletlerin neredeyse hepsi şuan çöküyor. Kürtler çok büyük zulme maruz kaldı. ‘Bir devletimiz olsaydı bizi korurdu’ düşüncesi var insanlarda. Mesela Cizre’de 170 insanı öldürdüler, bir Allah’ın kuluna soruşturma açılmadı. Birçoğu sivildi o insanların. ‘Demek ki bunlar başımıza devletsizlikten geliyor’  gibi düşünceler yoğunlukta. Dolayısı ile Kürtlerin tepkisi yoğunlukla ‘herkesin devleti var, bizim olmadığı için biz bu kadar zulme maruz kalıyoruz. Katliamlardan geçiriliyoruz’ oluyor. Eğer huzurlu, rahat, adil yaşayabilecekleri, bir halk olarak kendilerini hem kültürel olarak, siyasal olarak ifade edebildikleri ve kendi kendilerini özerk de olsa yönetebilecekleri bir sistem olursa niye olmasın niye yaşanmasın. O zaman kimsenin böyle bir derdi olmazdı.

Irak Federal Kürdistan Bölgesi tüm bu saydığınız kaygılardan dolayımı referanduma gidiyor?

-Şuan Sayın Barzani diyor ki ‘Biz uzun bir zamandır Bağdat’la çalışmak için  uğraştık, çabaladık. Tüm çabamıza rağmen bütçemizi kesiyorlar, verdikleri sözleri yerine getirmiyorlar’. Neredeyse şunu diyor, ‘mecbur kaldığımız için biz bağımsızlığa gidiyoruz’. Söylediği o. Aslında Irak’ta, Suriye’de, Türkiye’de insani, esnek ve Kürtlerin taleplerine cevap verebilen modeller olsaydı, Kürtler bu tür eğilimlere de girmezdi. O açıdan biraz reaksiyonel, yani bunlara tepki olarak ‘madem birlikte yapamıyoruz başımızın çaresine bakarız’ noktasına gidiyorlar.

YİNE KÜRTLER BAZI MODELLER ÖNGÖRÜYORLAR

-Tabi burada bağımsızlık ilanı ile her şey bitmiyor. Burada nasıl bir yönetim modelinin inşa edileceği de önemli. Ortadoğu’daki bu krizi bizim demokratik sistemler düşünerek aşmamız lazım. Bu konuda Rojava deneyimi var. Orada bir model örgütlemeye çalışıyorlar. Şuan Ortadoğu’da, herkes birbiri ile kavga ediyor, herkes iktidarı ele geçirmek istiyor. İktidarı ele geçirdiğin zaman ne yapacaksın. Bu kadar etnik, dini, mezhepsel anlamda bu kadar ayrışmış bu kadar halkı bir arada nasıl yaşatacaksın. Bunun modeli ne dediğiniz zaman ne Esad’tan, ne Erdoğan’dan ne Amerika’dan ne de Rusya’dan kimseden bir şey çıkmıyor. Yine Kürtler bazı modeller öngörüyorlar. Şu anda Irak Federal Kürdistan Bölgesinin gündemine aldığı bir model…  

Sizce bağımsızlık Kürtler açısından bir çözüm olabilir mi?

-Şimdi bağımsızlık diye bir şey yok aslında. Türkiye ekonomik olarak bağımsız mı? Küresel ve bölgesel bir güç ağı var, bunun içerisinde… Aslında hiç kimse bağımsız falan değil. O bağımsızlık 150 yıl önce  bir ulusal pazar, bir ulus devlet yaratma projesiydi. Bunun üzerinden 150 yıl geçmiş. Şuan küresel olarak, ekonomi iç içe girmiş. Mesela; Kürdistan Bölgesel Yönetimi bağımsız olursa Yüzde 70 ekonomisi Türkiye’ye bağımlı, diplomasisi başka bir yere bağlı olacak. 19’uncu, 20’inci yüzyılın terimleriyle 21’inci yüzyılın siyaseti kurulmaz.  O açıdan söylüyoruz, orada devletin olmasından ziyade devletin içeriği ne olacak, insanlar nasıl yaşayacak, değişik halklar nasıl yaşayacak. Kaynaklar nasıl dağıtılacak ve insanlara bölüşüm nasıl yapılacak. Birisi yine çok aç, birisi yine çok tok olacak mı, olmayacak mı? Bütün bunlara cevap veren belli bir toplumsallığı olan, bir siyasal model gerekiyor. Bunu yapmazsanız, 15 devlet kursanız bile o devletler içerisinde yaşayan insanlar mutlu olmaz. 

Öne Çıkanlar