Plastik sandalyede ölüm

Plastik sandalyede ölüm
'Ve devlet eliyle ölüme sürüklenmiş bir kurban daha, zindandan morga nakledildi.'

Can DÜNDAR


ARTI GERÇEK - 2000 yılı Aralık ayında, ölüm orucundaki tutsaklarla görüşmek üzere Bayrampaşa Cezaevi’ne gitmiştik. Yaşar Kemal, Zülfü Livaneli, Orhan Pamuk, Mehmet Bekaroğlu ve ben… Eylemciler, hükümetin dayattığı F-tipi cezaevlerinin tecrit anlamına geldiğini söylüyordu.

Diyorlardı ki:

"Bizi koğuşlardan alıp tek kişilik hücrelere tıkacaklar. Orada öldürüp ‘Kendini astı’ deseler, kimsenin ruhu duymaz."

Olacakları içerden çok daha iyi görüyorlardı. O eylem, bir katliamla sonuçlandı. F tipi cezaevleri inşa edildi. Ve 20 yıl önce tecrit dayatmasına karşı ölüme yatanlar ne dediyse o oldu.

Dün, KHK ile ihraç edilen polis memuru Mustafa Kabakçıoğlu’nun son fotoğrafına bakarken, Bayrampaşa’daki o sözleri hatırladım. Çıplak, izbe bir zindan, sıvası dökülmüş, rutubetli duvarlar, merdiven altında bir yer döşeği, bir plastik masa ve bir plastik sandalye üzerinde, başı geriye düşmüş halde can vermiş bir tutsak…

Yaşadığı ağır sağlık sorunlarını bildirmesine rağmen sağlık hizmeti verilmemiş ve tahliyesine 4 ay kala can vermiş bir hükümlü…

Silivri’de kaldığım hücreye girer girmez gardiyan hemen kapının solundaki imdat butonunu göstermiş ve "Ani bir ihtiyaç olursa buna basacaksın" demişti. "Peki, mesela avluda kalp krizi geçirsem nasıl butona basacağım" soruma cevap verememişti.      

Tutukluyu tecride koymak, onu yapayalnız bir ölümün riskine atmak demektir. Kabakçıoğlu’nun ölümü, bunun yeni bir örneğini verdi.

Adalet Bakanı, üzerine konuşmaya değer bulmadı. Ailesinin feryadı pek yankılanmadı. Kimileri "Bizim cenahtan değil" diye tepki göstermedi. Ve devlet eliyle ölüme sürüklenmiş bir kurban daha, zindandan morga nakledildi.

İktidardakiler dua etsin, muhalefettekiler söz versin: Bugünkü zulmün sorumluları hapsedildiklerinde, böyle zindanlarda tecrit işkencesi görmesin.

 

Öne Çıkanlar