Prof. Dr. Ahmet Ercan: Göçük altında kurtulmayı bekleyen 74 bin kişi var
Artı Gerçek - Maraş'ta 6 Şubat günü dokuz saat arayla meydana gelen 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki iki depremin ardından arama-kurtarma çalışmaları yedinci gününde de sürüyor. Çok sayıda vatandaş yakınlarının cenazesini enkaz altından alabilmek için yardım beklemeye devam ederken, Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan göçük altında kurtarılmayı bekleyenlerin tahmini sayısını 74 bin olarak verdi.
Ercani sosyal medyadan yaptığı paylaşımda, "Son yaşam umudu, toplam nüfus 13,5 milyon, göçen yapı 7 bin, konut sayısı 56 bin, konut başına düşen kişi 3,375. Göçük altında kalan 189 bin kişi, yaralı kurtulan 80 bin, göçük altında kalan 109 bin, ölü olarak çıkan 25 bin, bugün için göçük altında kurtulmayı bekleyen 74 bin kişi" dedi.
Son yaşam umudu,toplam nüfus 13,5 milyon,göçen yapı 7 bin, konut sayısı 56 bin,konut başına düşen kişi 3,375.Göçük altında kalan 189 bin kişi, yaralı kurtulan 80 bin, göçük altında kalan 109 bin, ölü olarak çıkan 25 bin, bugün için göçük altında kurtulmayı bekleyen 74 bin kişi.
— Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan (@ovgunaercan) February 11, 2023
'UZMANLAR İNCELEMEDEN BİNANINIZA GİRMEYİN'
Deprem bilimci Prof. Dr. Ercan, bölgedeki yurttaşlara şu uyarıyı yaptı: "Deprem bölgesinde büyüklüğü en çok M6,9 olan artçı depremler en az 2-3 yıl olacaktır. Yıkılmayan yapıların bir çoğu, eşik dengede yüksek çekincelidir. Uzmanlarca incelenmeden içeriye girilmemelidir. Geçici olarak girerseniz, başınıza baret takın, elinize düdük ile pet şişe alınız.
'UZLAŞMA' ÇAĞRISI YAPTI
Ercan'ın ikinci bir paylaşım serisinde de 'uzlaşma' başlığı altında yaptığı değerlendirmeler dikkat çekti. Ercan'ın paylaşımları şöyle:
"Gerçekten yeryuvarının en büyük kıranlarından, kıyımlarından birinini, karakış, geçim sıkıntısı, toplumsal sıkıntılar, çalkantılar, seçim öncesi, ramazan gelirken yaşadık.Hepimizi derinden çok etkiledi, ciğerimiz köz gibi yanıyor. Keşkelerimiz maleseflerimiz, çünkülerimiz, ben söylemiştim, yeteneksizler, beceriksizler gibi sözleri bir yana bırakalım. Sinirimiz tepemizde, burnumuzdan soluyoruz. Dokunulursa ağlayacak kadar duyarlıyız. Önümüze gelen her şeyi, herkesi olur olmaz suçluyoruz. Saldırgan olduk.
Tin durumumuz(ruh halimiz) çok bozuk. Artık süre çok geç, olan oldu. Nasıl gözle görülmeyen küçücük bir virüs tüm yeryuvarını egemenliğine almış, tüm dünyayı inim inim inletmiş, yaşamımızı değiştirmişse, bu deprem de; büyüklüğü ile yaratmış olduğu kırım ile kıyımı ile Türkiye’mizi yıkma eşiğine, yalnızca 2 dakikada getirmiştir.
UZLAŞMA
— Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan (@ovgunaercan) February 12, 2023
Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan
Gerçekten yeryuvarının en büyük kıranlarından, kıyımlarından birinini, karakış, geçim sıkıntısı, toplumsal sıkıntılar, çalkantılar, seçim öncesi, ramazan gelirken yaşadık.Hepimizi derinden çok etkiledi, ciğerimiz köz gibi yanıyor. Keşkelerimiz
En kötü zamanda, yurttaşlarımız derin uykudayken, karakış, dışarıda kar, -5C soğukta, sobalar yanarken, kimse ne olduğunu bilmeden yıkılan yapılarının altında, kimisini yaralayarak, kimisini ölerek kalmıştır.
Eğri oturup doğru konuşalım. Böyle büyük bir doğal kırana ivedi tepki göstermede hangi siyasi yönetim olursa olsun, yüzde yüz başarılı olma seçeceği yoktu. Japonya’da olsaydı, Amerika’da olsaydı sözlerini bir yana bırakalım. Oradaki halk ile devletin töreye bağlılık durumu, eğitim ile akçalı koşullar çok farklı.
Sinirliyiz, içimiz içimize sığmıyor, psikolojik olarak hep dövecek, çıkışacak, saldıracak birini arıyoruz. Her şeyden yakınıyoruz, isyanları oynuyoruz. Ölenleri, yapılan yanlışları görüyor isyanları oynuyoruz.
'DAHA KÖTÜSÜ OLAMAZDI'
Kötü sözleri söylememek için yutkunuyoruz. Haklıyız. En yüce hak olan yaşam hakkımızı, ülkümüzü, sevinçlerimizi, gelecek beklentilerimizi, iki büyük deprem, beklenmeyen bir sürede gelip elimizden aldı. Milyonlarca sığınmacı ülkemizde iken, ABD kurduğu üstlerle ülkemizi sarmışken, düşmanca amaçlar güderken, Türkiyemiz yaşanabilecek en kötü koşulların dibine vurmuştur. Daha kötüsü olamazdı. Biz, koskoca imparatorluğunu, her şeyini yitirip, ancak yıkılmayıp, ulusça elele vererek yeniden özgür, bağımsız, çağdaş bir devlet kurmuş bir yüce toplumuz.
Bu depremlerde de, karakış, geçim sıkıntısı, çoluk çocuk, dinsiz, ateist, dinli, dinsiz, sağcı, solcu, Türk, Kürt demeden yurttaşlık bilincinde birleşerek bir yumruk olduk. Deprem görenlerin yardımına koştuk. İşte biz bunun için yıkılmaz büyük bir ulusuz.
'BÜYÜK SIKINTILAR BİZİ BEKLİYOR'
Kendimizle kıvanç duymalı, alkışlamalıyız. Deprem sonrasında önümüzde büyük sıkıntılar bizi bekliyor. Türkiyemizin önünde; var olma, iç ile dış güçlere karşı güvenlik, iç ile dış göç, kentlerimizde toplum yapısının değişmesi, geçim, tutum, salgın hastalıklar, ekonomik, toplumsal olarak, yeniden yapılanma, sanki bir Avrupa devleti boyutunda bir devleti yeniden kurmaya özdeş bir devleti, sıfırdan kurma gibi büyük boyutta sorunlarımız var.
Bu sıkıntılarla baş edeceğiz, ancak kendi gönencimizden çok özverilerde bulunup yurdumuz, vatanımız, Cumhuriyetimizi yeniden yapılandırmak için gece gündüz çalışacağız. Süreç, aramızdaki ayrılıkları büyütüp kapışmak süreci değil, birbirlerimizi kucaklayarak yaralarımızı sarma yeniden uygar, gelişmiş Türkiye’yi, barış, dayanışma içinde kurma günüdür.
Biz yılmaz, yenilmez, batur Türkler bunu yine başaracağız. Yılmak, kaçmak, başka ülkelere sığınmak yok! Tek umudumuz kendimiziz. Ülkemizi, kentlerimiz asla terk etmeyeceğiz. Çok sevdiklerimizi toprağa vereceğiz. Onlar üzerine söz vereceğiz ki, Türkiye Cumhuriyeti yıkılmadan ayakta, dimdik kalacak, ülkemizi yeniden dimdik, yaratacağız. Ver elini elime kardeşim. Haydi işe koyulalım. 12 Şubat 2023," (HABER MERKEZİ)