'Putin, Erdoğan, Trump; Hepsi aynı'

Türkiye'de muhalif kesimlere ve gazetecilere yönelen baskı atmosferi konusunda, Özgürüz Biz Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar'ın sorularını yanıtlayan...

'Putin, Erdoğan, Trump; Hepsi aynı'
Türkiye'de muhalif kesimlere ve gazetecilere yönelen baskı atmosferi konusunda, Özgürüz Biz Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar'ın sorularını yanıtlayan Paul Auster, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD Başkanı Donald Trump ve Rus lider Vladimir Putin'i otoriter davranış kalıpları nedeniyle birbirine benzetti.
GÜNCEL– Amerikalı yazar Paul Auster röportajında, Erdoğan'ın keyfi davranışlarının Türkiye'de yol açtığı tahribata da değinirken 16 Nisan'daki referandumun çok önemli olduğunu ve Türkiye'nin demokrasi ile diktatörlük arasında tercih yapacağını belirtti.
İşte röportajdan önemli satırbaşları:
Putin, Erdoğan ve Trump'ı "Hepsi aynı, aynı aileden gibiler" sözleri ile tanımlayan Auster, "Eleştiriden nefret ediyor. Tıpkı Trump gibi..." dedi.
Biz de Amerika’da sizin gibi mücadele etmeliyiz

İki gazete kaldı.

Amerika’da yazılı basın ölüyor

Ne yapmamız lazım?

Gazeteciler işlerini yapmalı. Trump hakkında bulabildikleri her şeyi ortaya çıkarmalılar. Çünkü çok ahlaksız biri ve mutlaka hakkında bulunacak malzeme vardır. Belki gazeteciler yeterince çok çalışırsa ve yeterince derine inerlerse Trump’ın aşırı, çirkin, hatta vatan hainliği sayılabilecek şeylerini bulabilirler ve ondan kurtulurlar. Belki. İşin kötüsü, genellikle iyi bir gazete olan The New York Times’ın fazla parası ve kaynakları yok. Sadece bu iş üstüne çalışması için 30-40 ya da daha fazla gazeteciyi işe almaları gerektiğini düşünüyorum. The Washington Post’u Amazon’un sahibi olan milyarder satın aldı. Bu sayede Post, haberciliğe Times’dan daha fazla kaynak ayırabiliyor. Mesela sırf araştırma yapmaları için gazetecilere 6 ay maaş ödeyebiliyorlar. Ama kalan son iki gazete bu... Geri kalan her şey ölüyor. Amerika’daki bütün yazılı basın ölüyor. Bu, çok korkutucu

"Orhan Pamuk’u anlamıyorum"

Hala hakikat için savaşan gazeteler var, ama bedeli çok ağır. Daha geçenlerde Orhan Pamuk, Hürriyet için yaptığı röportajın "Hayır oyu vereceğim" dediği için yayınlanmadığını açıkladı. Görüşüyor musunuz Orhan Pamuk’la..?

Onunla tanışıklığımız çok eskiye dayanıyor. Kitaplarımı hep destekledi.1989-1990 yıllarında bir kitabımı yayınlaması için (Can Yayınları’nın sahibi) Can Öz’ü ikna etmişti. Sonrasında New York’a geldiği zamanlarda görüştük, evimizde ağırladık. Ama anlamadığım şey, Erdoğan’la aramızda bu atışma gerçekleştiğinden beri benimle hiç iletişime geçmedi. ‘Yanındayım’ ya da ‘Sözlerini destekliyorum’ gibi kısa bir özel not bile yollamadı. Senelerdir onunla görüşmüyorum.

Modern global ekonominin geride bıraktıkları, öfkeliler ve muhafazakârlaşmışlar

3-4 yıl önce Gezi Parkı protestoları, Occupy Wall Street, Arap Baharı vardı. Dünyanın umudu vardı. Ne oldu aniden? 3-5 yılda ne değişti?

Şehirlerdeki halk. yenilikçi ve laik bir toplum istiyor. Öte yandan kırsaldakilerin çoğu bağnaz, dindar ve geçmişe dönük. Bu da ülkeyi ikiye bölüyor, değil mi?
Bu ABD için de geçerli…

Evet, birçok ülkede aynı durum söz konusu şu an Yeni bir durum var ve bu, çoğu insanı kızdırırken diğerlerini neşelendiriyor.

O zaman çözüm, kırsalı da kalkındıracak eşitlikçi bir sosyo-ekonomik gelişmede mi?

Öyle sanırım. Trump, Wilders, Erdoğan ve onlar gibilere oy verenlerin durumlarının maddi olarak iyileştirilmesi gerekli diye düşünüyorum. Onlar, unutulmuş olanlar. Modern global ekonominin geride bıraktıkları... Öfkeliler ve muhafazakârlaşmışlar Amerika’da da ırkçılık işin kaymağı oldu. Obama başkan seçildiğinde başlayan siyahlara karşı öfke, ruhlarının derinliklerinden çıkıp taşıyor. Karşı koyamıyorlar. Farkına vardım ki; benim Trump’dan nefret ettiğim kadar Obama’dan nefret eden çok sayıda insan var. Bu yüzden bir çözüm önerim yok. Sadece inandığımız şeyleri zorlamaya devam etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Doğruyu biliyoruz, gerçeklerden, olaylardan bahsediyoruz, ama diğerleri en baştan beri otoriter hükümetlerin yaptığını yapıp bir şeyler uyduruyorlar.

Goebbels taktikleri…

Aynen! Trump’ın ciddi ciddi politikaya Obama’ya saldırarak girdiğini unutmamalıyız. Birther Hareketi’ni bilirsin. Başta herkes ona güldü, ama o, yıllarca bunu zorlamaya devam etti. Sonunda yüzde 40 halk onun haklı olduğunu düşündü. Amerika’nın nüfusunun yüzde 40’ı çok büyük bir pay ve bu insanlar, Obama’nın Amerikalı olmadığına inandı. Trump’ın durmadan tekrarladığı bir yalan yüzünden… Gerçekten inanılmaz.

Tek çare, Suriye savaşının bitmesi

Umarım bizim sonumuz öyle olmaz! Şu anda Türkiye hapishanelerinde 150 gazeteci var.

Kapatılan gazeteler de var, kimse bunun hakkında konuşmuyor. Sansür zirvede. İnsanlar umursamıyor mu?

Bazıları umursuyor. Ama azınlıktalar. Her yerdeki gibi. Bizim gazetemizin (Cumhuriyet) Genel Yayın Yönetmeni, yazarları, avukatları, karikatüristi cezaevinde. Düşünebiliyor musunuz? Geçenlerde çaycımızı bile gözaltına aldılar. Bu yüzden sizin desteğiniz çok önemli.

Doğru olduğunu düşündüğüm şeyi söylemeye çalıyorum… Batıdakiler Türkiye’de ne olup bittiğini biliyor, ama başka dertleri var, bunu bir numaralı sorun olarak görmüyorlar. Türkiye önemli görünse de, Orta Doğu’da olan her şey, Suriye’deki savaş, Kürtler, ISIS derken insanlar ya bir yöne ya diğer yöne gitmeye başladı. Bu da daha fazla ölüme, daha fazla yıkıma yol açıyor.

Bu süreçte Avrupa’nın Türkiye’de olup biteni görmezden gelip Erdoğan’la mülteci anlaşma yapması bizim için hayal kırıklığıydı.

Suriyelilerin gelmesi Avrupa’yı parçalara ayırdı. Bu nedenle Erdoğan’a dediler ki, "Sen mültecileri tut, biz de sen felaket şeyler yaparken, başka tarafa bakalım, görmeyelim." Bu nedenle öncelikli olarak yapılması gereken ilk şey, Suriye savaşının sona erdirmek. Bu sayede insanlar evlerine dönebilecekler. Tabii dönecek bir evleri kaldıysa

Erdoğan, canı ne isterse yapabileceğini sanıyor

PEN başkanlığına adaysınız. Orada ne yapabileceksiniz?

Tutuklu gazetecilerin salınması, basına uygulanan sansürün sonlandırılması için yabancı hükümetlere baskı yapmaya devam etmeliyiz. Türkiye’de tutuklu bir roman yazarı dahi var değil mi? Hatta onun da soyadı Erdoğan…

Evet, Aslı Erdoğan. Bir süre önce salıverildi.

Onun romanlarını okumadım, ama belli ki oldukça ilginç ve provakatif… Çok insan tarafından takdir görüyor. Sanırım Tayyip Erdoğan, canı ne isterse onu yapabileceğini sanıyor.

Şu an için evet Bu referandum o yüzden çok önemli. 1 ay sonra Türkiye, demokrasi ile diktatörlük arasında bir karar verecek.

"Hayır" çıkarsa (Erdoğan) bunu kabullenecek mi?

En azından halkın çoğunun diktatörlüğe karşı olduğu ortaya çıkacak.

Ama oyları kim sayıyor? Yani kazanmadıklarını bildikleri halde sonucun ‘evet’ olduğunu iddia edebilirler. Uluslararası gözlemcilerin olması şart.

Bizi özgürleştirecek olan, hakikattir

Söyleşimizin sonunda Auster’e Türkiye hapishanelerindeki gazeteci ve yazarların mektup alıp yazmasının yasak olduğunu söyledim. Ama bizim aracılığımızla yazacağı mektubun bir gazetede basılabileceğini ve o gazete eliyle kendilerine ulaşabileceğini anlattım. Bunun üzerine cebinden kalemini çıkardı ve uzattığım kağıda şu mesajı yazdı:

"Berlin’de bir odada Can Dündar’la oturuyorum ve Türkiye’de tutuklu olan gazeteci ve yazarlara, onlarla dayanışma içinde olduğumu söylemek istiyorum. Biliyorum ki, özgür bir dünyanın yolu, özgür bir basından geçer. Ve bizi özgürleştirecek olan, sadece hakikattir."

Can Dündar