Ragıp Duran: Kendine demokrat, muhalif diyen kimi gazeteler temel konularda AKP ile iyi anlaşıyor
Gazeteci Erkam Tufan Aytav’ın Youtube kanalında hazırladığı '30 Dakika' programına katılan Artı Gerçek yazarı Ragıp Duran, Türkiye'deki gazeteleri ve gazeteciliği değerlendirdi.
ARTI GERÇEK - Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkanı Erkam Tufan Aytav’ın haberciliğe Youtube kanalında devam ettiği '30 Dakika' programına katılan Artı Gerçek yazarı gazeteci Ragıp Duran, gazetecilerin ve medya kuruluşlarının siyasi iktidarlara taviz vererek gazetecilik yapmalarını değerlendirdi.
Her şeye rağmen bu gün Türkiye'de gazetecilik yapabilmenin mümkün olup olmadığını değerlendiren Ragıp Duran, Türkiye'de kendisini demokrat ve muhalif olarak konumlandıran kimi gazete ve televizyonların başta savaş ve barış olmak üzere bir çok temel konuda gayet iyi anlaştıklarını söyledi.
Kürt meselesi, Ermeni meselesi, Gülen cemaati meselesi, LGBTİ meselesi gibi konularda bazı gazetelerin AKP iktidarının gazetelerinden bir farkı olmadığına değinen Ragıp Duran, "Bence Türkiye’de CHP AKP’nin ne kadar ayakta kalmasını ne kadar sağlıyorsa söz konusu gazete ve benzerleri de Türkiye’deki AKP medyasının belirli ölçüde devam etmesini sağlayan türden gazeteler. O yüzden onlara biz muhalefet gazetesi ya da demokrat gazete diyemiyoruz" dedi.
Gazetecinin savaşa karşı olduğunu bunun da siyasi ve ideolojik olarak değil mesleki olarak bir karşı duruş olduğunu belirten Ragıp Duran, "Çünkü savaş zamanı tankların ve topların sesi duyulur, klavyelerin ve mikrofonların sesi kesilir" dedi.
'BUGÜNKÜ DÖNEM EN KARANLIK, EN KÖTÜ DÖNEM'
Erkam Tufan Aytav'ın 'Cumhuriyetin 96. yılı içerisinde medyanın en sıkıntılı olduğu dönem sizce hangi dönemdir' sorusunu yanıtlayan Ragıp Duran, sözlerine "Tartışmasız şekilde halen içinde yaşadığımız dönem" diyerek başladı:
"Çünkü, her ne kadar Türkiye’de matbuat, basın, medya hiçbir zaman gerçek anlamda özgür olamamış, hep siyasi, askeri, ekonomik iktidarın bir yan aparatı yan aleti gibi görev yapmasına rağmen medyanın bu gün içinde bulunduğu durum Cumhuriyet tarihinin en karanlık dönemi. Türkiye’de hiçbir dönemde bu kadar çok sayıda gazete yasaklanmadı, televizyon kapatılmadı, radyo yasaklanmadı, yayın evleri yasaklanmadı. Ülkenin hiçbir döneminde bugün olduğu kadar gazeteciler hapse konmadı. Sık sık gazeteciler çeşitli, dönemlerde hapse giriyordu ama bu kadar kitlesel bir şekilde olmadı.
Bir başka önemli kriter, Türkiye’de hiçbir dönemde siyasi iktidar matbuat basın ve medyanın bu kadar geniş kesimine doğrudan ya da dolaylı olarak hakim olmadı. Çok daha fazla kriter saymak mümkün. Batıda bu işi izleyen profesyonel meslek örgütleri, Türkiye’de neredeyse matbuat yayına başladığından beri 1831'den beri izliyor. Onların da dökümlerine bakıldığı zaman bu söylediğim yasaklanan, kapatılan medya organı sayısı, hapse konan gazeteci sayısı ve iktidarın ele geçirdiği medya yüzdesi itibariyle bugünkü dönem tartışmasız bir şekilde en karanlık an kötü dönem."
'TÜRKİYE'DE BAZI TABULAR GAZETECİLİK YAPMAYI ENGELLİYOR'
Gazeteci Ragıp Duran, Erkam Tufan Aytav'ın 'Günümüz Türkiye’sinde gerçek anlamda gazetecilik yapmak mümkün mü' sorusuna mümkün değil yanıtı verirken Kürt sorunu gibi bir çok tabunun günümüz Türkiyesinde gazetecilik yapmayı engellediğini belirtti:
"Medya mülkiyeti iktidara yakın kesimlerin hatta bizzat iktidarın elinde olduğu için, egemen medya olarak tabir edilen medyada bunu yapmak mümkün değil. Ama özellikle bu gün internet sitelerinde, kendi koşulları içerisinde düzgün gazetecilik yapmaya çalışan birçok internet sitesi, televizyon, radyo var. Tabi ki yurt dışında olmanın getirdiği bazı sakıncalar ve zorluklar var. Ama Türkiye ile sınırlı kalırsak mümkün değil, çünkü son derece önemli bir takım tabular var. Zaman zaman tabi ki başarılı habercilik örnekleri veren meslektaşlarımız neyse ki var. Ama bir Kürt meselesi, Ermeni meselesi, Fethullah Gülen cemaati meselesi ki o da bir mesele, LGBTİ meselesi. Bu konularda iktidarın görüşünün dışında görüş belirten, haber yapan, yorum yapanlar çok kolay bir şekilde, 'Cumhurbaşkanına hakaret’, ‘Terör örgütü propagandası’ adı altında engelleniyor."
'ÖZGÜR VE BAĞIMSIZ OLMAYAN BİRİ GAZETECİLİK YAPAMAZ'
Gazetecilikten taviz vererek gazetecilik yapmanın meşru bir durum olmadığını vurgulayan Ragıp Duran, "Özgür olmayan, bağımsız olmayan bir kişi gazetecilik yapamaz" dedi
"Gazetecilikten taviz vererek gazetecilik yapmak kesinlikle meşru değil. Özel olarak mesleki genel olarak siyasi olarak bu kabul edilebilir bir şey değil. Vatandaşı olduğumuz devletin ya da altında yaşadığımız siyasi iktidarın kurallarına göre değil. Biz devlet memuru değiliz gazeteciyiz. Kendimize has bir takım kurallarımız koşullarımız var. Bunun başında da özgürlük ve bağımsızlık geliyor. Özgür olmayan, bağımsız olmayan bir kişi gazetecilik yapamaz.
Bunun dışında yapılan işe gazetecilik denmez, ajitasyon denir, propaganda denir reklam denir. Kesinlikle gazetecilik denmez. Bizim işimiz gerçekleri aktarmak. Bu gerçekler kimi zaman devletin çıkarlarına karşı olabilir, iktidarın çıkarlarına karşı olabilir. Biz buna göre hareket edemeyiz. Bazı gerçekler iyidir bazıları kötüdür, bunu yayınlayalım bunu yayınlamayalım gibi bir tercihimiz olamaz."
'O GÖRÜŞTE OLDUKLARI İÇİN DEĞİL, MECBUR OLDUKLARI İÇİN YAPIYORLAR'
Demokrat, muhalif çizgide olduklarını belirten bazı haber sitelerinde, Fethullah Gülen cemaatine yönelik operasyonların, MİT’in servis ettiği bilgilerle yapıldığını hatırlatan Erkam Tufan Aytav'a temel iki problem olduğunu belirten gazeteci Ragıp Duran, haberi yapanların o görüşte oldukları için değil, mecbur oldukları için yaptıklarını söyledi:
"Burada benim gördüğüm iki temel problem var. Kendisini demokrat, muhalif hatta solcu olarak gören, Fetullah Gülen Cemaati konusundaki haberlerde mevcut AKP iktidarından farksız bir dil veya yaklaşım benimsemiş durumdalar. Bence onların o görüşte olduğundan değil, mecbur oldukları için yapıyorlar. Keza Kürt meselesinde bizim başımıza Ocak 2018’deki Afrin harekatı ve halen süren Suriye’deki harekatı konusunda da gündeme geldi.
İsanlar Meriç nehrini geçerken boğuluyorlar. Bu sizin de muhalif, demokrat, solcu dediğiniz yayın organları bu haberleri ya vermedi ya da ‘FETÖ’cüler diye verdiler. Oysa ki gazetecilikte mağdurun kimliği sorulmaz. O insan orada son derece güç koşullarda ülkesinde yaşama koşulları kalmadığı için, mülteci olmak zorunda kaldığı için olağan üstü güç koşullarda kalıyor. O nehirde boğulan bir insan FETÖ’cü değil. Ne yazık ki iktidarın saldığı korku nedeniyle mağdurlara bile böyle deniyor. Ayrıca da FETÖ’cü olup olmadığı tamamen iktidar tarafından belirlendiği için ‘FETÖ’cü deniyor o insanlara orada da bir sorun var.
Biz Artı TV’de bir hükümet yetkilisi söylediği sürece ‘FETÖ’ gibi kelimeleri tabi ki sansür etmiyoruz. Ama bizim kendi dilimizde kesinlikle bu değimi kullanmıyoruz. Cemaat mensupları, Fethullah Gülen Cemaati mensupları gibi bir gazetecinin benimsemesi gereken dili kullanıyoruz. Çünkü FETÖ dediğimiz anda kendimizi iktidarın safında bulursunuz? Gazeteci hiçbir zaman iktidarın safında olmamalı.
'CEMAAT, AKP İLE BİRLİKTE HAREKET ETTİĞİ DÖNEMLERİN ÖZELEŞTİRİSİNİ VERMELİ'
Cemaatle ilgili bir başka sorun daha olduğunu ifade eden gazeteci Ragıp Duran AKP ile cemaatin birlikte hareket ettiği dönemlere ilişkin özeleştiri vermesi gerektiğinin altını çizdi:
"Meslektaş olarak darbe öncesinde cemaate yakın televizyon, gazete ve radyolarla benim de eğitmen olarak bazı temaslarım olmuştu. Şahsen ben bütün bu konum değiştirmekten iktidardan muhalefete geçme durumunda medya olarak belirli bir özeleştiri beklerdim AKP ile cemaatin birlikte hareket ettiği dönemlerde. Şu anda benim de eleştirdiğim hepimizin yakındığı bir sürü sorunu biz o zaman da yaşamıştık. O özeleştiri önemli."
Erkam Tufan Aytav’ın "Türkiye’de her şey aşağı yukarı Erdoğan’ın iki dudağı arasında . İstediği zaman bir gazeteyi, kanalı kapatabiliyor. Bir gazeteciyi hapse attırabiliyor, hapisten çıkara biliyor. Erdoğan bazı gazeteleri kapattırıp bazı gazetecileri tutuklatırken bazı gazeteleri kapattırmayıp bazı gazetecilerin de gazetecilik yapmalarına izin veriyor" sorusunu yanıtlayan gazeteci Ragıp duran, Türkiye'de kendisini demokrat ve muhalif olarak konumlandıran kimi gazete ve televizyonların başta savaş ve barış olmak üzere bir çok temel konuda gayet iyi anlaştıklarını söyledi:
'KENDİNE MUHALİF DİYEN BAZI MEDYA KURULUŞLARI TEMEL KONULARDA AKP İLE GAYET İYİ ANLAŞIYOR'
"Üstelik çok satan bir gazete de var bunların arasında. Bunlara gerçek anlamda muhalif, demokrat demek zor. Şu bakımdan zor, Kürt meselesi, Ermeni meselesi, Gülen cemaati meselesi, LGBTİ meselesi gibi konularda söz konusu gazetenin. AKP iktidarının gazetelerinden bir farkı yok. Bunlar göstermelik olarak, muhalif olarak kalması AKP’ye, iktidara hem ideolojik olarak hem siyasi olarak hem de kültürel olarak her hangi bir zarar veren yerler değil. Temel konularda gayet iyi anlaşıyorlar.
Bence Türkiye’de CHP AKP’nin ne kadar ayakta kalmasını ne kadar sağlıyorsa söz konusu gazete ve benzerleri de Türkiye’deki AKP medyasının belirli ölçüde devam etmesini sağlayan türden gazeteler. O yüzden onlara biz muhalefet gazetesi ya da demokrat gazete diyemiyoruz.
Hele barış konusunda hiçbir farkları yok. Biz bunu Afrin ve Suriye harekatlarında gördük. Halbu ki gazeteci savaşa karşıdır. Siyasi ve ideolojik olarak değil mesleki olarak karşıdır. Çünkü savaş zamanı tankların ve topların sesi duyulur, klavyelerin ve mikrofonların sesi kesilir."