Roth: Erdoğan iktidarını sürdürmek için barışı istemedi

Heinrich Böll Stiftung Vakfı'nın Berlin'deki panelinde Türkiye, Irak ve Suriye'den kadınların katılımıyla Ortadoğu'da kadının rolü tartışıldı. Panelin açılışını Cloudia Roth yaptı.

Roth: Erdoğan iktidarını sürdürmek için barışı istemedi

HABER MERKEZİ - Heinrich Böll Stiftung Vakfı tarafından düzenlenen "Mitler ve Gerçekler Arasında: Ortadoğu’da Kürt Kadınının Dünyası" başlıklı panel ABD, Türkiye, Irak ve Suriye’den kadınların katılımıyla Berlin’de yapıldı.

Açılış konuşmasını Yeşiller Partisi Eş Genel Başkanı Cloudia Roth’ın yaptığı paneli, Heinrich Böll Vakfı’nın Eş Başkanı Barbara Unmüssig yönetti. Panele Türkiye’den KAMER Kadın Merkezi’nden Nebahat Akkoç, ABD’den gazeteci Aliza Marcus, Irak’tan kadın aktivist Bahar Munzur Osman ile Suriye’den kadın aktivist Mahoş Şêxê, konuşmacı olarak katıldı.

Roth: Erdoğan iktidarını sürdürmek için barışı istemedi - Resim : 1

"ORTADOĞU'DA KADINLARA YÖNELİK BARİZ HAKSIZLIKLAR VAR"

Cloudia Roth açılış konuşmasına kadınlar açısından Batı ile Doğu kıyaslaması yaparak başladı. "Almanya’da bile kadın dediğinizde ilk akla gelen mutfak, kilise ve çocuk oluyor" diyen Roth, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu durum özellikle ciddi bir savaşın içinde yaşayan Ortadoğu’daki Kürt kadınları açısından çok daha zordur. Ortadoğu alabildiğine karışık bir dönemden geçiyor ve bu karışıklık içinde ne yazık ki kadının durumunun çok sağıklı olduğunu iddia edemeyiz. Biz kadınlar elbet kendimize sadaka istemiyoruz. Tek isteğimiz eşitlik. Tam eşitlik istiyoruz. Yaşlılık yoksulluğundan söz edildiğinde bunun sadece yaşlı kadınların yoksulluğuna dönüşmesini istemiyoruz. En önemlisi de geleceğimiz için mücadele etmek istiyoruz. Bu amaçla da deneyimlerimizi paylaşmak istiyoruz. Çünkü birbirimizden öğreneceğimiz çok şey var."

Yeşiller Partisi’nin kadına bakış açısına da değinen Roth, "Her yöneticimizden biri kadındır. Ayrıca adaylarımızda da adil bir sıralama var ve kadınlarla erkeklerin sayısı daima eşittir veya sayısal çoğunluk kadınlar lehinedir" dedi. Roth, Kürt kadınlarının durumuna ilişkin ise şunları söyledi:

"Türkiye, İran, Irak ve Suriye’de durum çok farklı. Bu coğrafyalarda herkes için zorlu bir süreç var ama bu zorlu süreç kadınlar açısından daha da barizdir. BM, Türkiye’deki katliamları gündemine aldı ve etkin bir soruşturma yürütülmesini istiyor. Almanya’nın bu ülkelerle savunma ilişkilerini yaygın bir biçimde tartışıyoruz. Referandumda, özellikle Kürt bölgelerinde çok açık manüplasyonun yapıldığını biliyoruz. Barış için yapılan görüşmelerin bir müzakereye dönüşemeden Erdoğan’ın kendi iktidarını sürdürmek için bitirdiğinden haberdarız. Erdoğan iktidarını sürdürmek için barışı istemedi, tüm köprüleri yıktı. Maalesef bu yaşananlar artık bize umut vermiyor. Bu duruma karşı en önemli umudumuz bölgedeki kadınların tutumudur. Kadın hakları lüks değil. Biz bu anlamda sahayı erkeklere bırakmaktan yana değiliz."

"KADINLAR SAVAŞÇI ANCAK GÜÇ PAYLAŞIMINDA ERKEKLER ÖNDE"

Konuşmasında Suriye’deki duruma da değinen Roth, Suriye’de umut veren gelişmelerin yaşandığını ancak kadınlara ilişkin kaygılarının olduğunu belirtti. Roth’un Suriye’ye ilişkin söyledikleri şöyle:

"Suriye’de kadınlar savaşçı olarak öne çıktı. Ancak güç paylaşımında erkekler hala önde. Esat’ın acımasızlığından söz etmek bile gereksiz. O, tüm toplmuma düşmanlığını açıkça sürdürüyor."

Irak ve Irak Kürdistanı Bölgesi’nde sorunların devam ettiğini belirten Roth, bu bölgedeki kadınların rolüne ilişkin olarak ise şunları dile getirdi:

"Irak’ta ve Irak Kürdistanı Bölgesi’nde IŞİD barbarlığına karşı savaşıyorlar. Ancak oralarda da sorunlar var. Örneğin Irak Kürdistanı’nda 2 yıldır işlemeyen bir parlamento var. Irak parlamentosunun etkin olduğunu da söyleyemeyiz. Ayrıca çoğulculuğu ve uzlaşıyı benimsemeyen bir durum söz konusu. Bu durum kazanımların korunması noktasında, özellikle de kadınlara ilişkin politikaların eskiye dönüş gösterebileceği konusunda bizi tedirgin ediyor. Kadınlar, iktidar savaşının ne yazık ki tam ortasındalar. Hedef oluyorlar. Çok cesur Kürt kadınlarıyla tanıştım. Onlar, bir anlamda da bizim insani dayanışmamızın mimarıdırlar. Kadınların, Kürt dağlarında feminizm kavramını kullanması bize de cesaret veriyor. Kürt şehirlerinde açılan kadın merkezleri çok önemli işler yapıyordu. Ancak hala kadınların savaştaki rolünü romantize ederek kullanan erkekler var ve bu durumu eşitlik olarak tanımlıyorlar. Bu doğru değil. Hala kadınlara dönük ciddi problemler var."

Roth: Erdoğan iktidarını sürdürmek için barışı istemedi - Resim : 2

"FARKLI ÜLKELERDEN DENEYİMLERİ PAYLAŞMAK İSTİYORUZ"

Roth’un konuşmasının ardından panele geçildi. Panelin moderatörü Heinrich Böll Vakfı’nın Eş Başkanı Barbara Unmüssig, çok farklı ülkelerden gelen kadınlarla önemli bir deneyim yaşacaklarını belirterek başladığı konuşmasında özellikle kadınların bu ülkelerdeki geleceklerini merak ettiklerini ve paneli bunun için düzenlemek ihtiyacı hissettiklerini belirtti.

Panelin ilk konuşmasını Rojavalı kadın aktivist Mahoş Şêxê yaptı. Konuşmasında PYD’nin kadınlara yönelik hakların kullanılmasında önemli başarılarının olduğunun altını çizen Şêxê, buna rağmen PYD’nin muhaliflerine karşı sert olduğunu ve farklı düşünenlerin olumsuzluklarla karşı karşıya kalabildiklerini söyledi. 2011 öncesinde de kadınların sorunları olduğunu ve kadın özgürlüğü için mücadele ettiklerini belirten Şêxê, şunları söyledi:

"2011 sonrasında savaşın durması, çocuklarımızın savaşçı olmaması için mücadele ediyorduk. Birçok genç savaş nedeniyle ülkeden kaçmak zorunda kaldı. Bu geleceğimizi çok olumsuz etkiledi. PYD’ye dönük siyasi eleştirilerimiz olabilir. Ancak kabul etmek gerekir ki kadın alanında PYD ciddi adımlar attı. Özellikle kadınların IŞİD barbarlığına karşı savaşta cesurca bir rol üstlenmesi, hepimiz açısından önemlidir. Yalnız bu değil, kadınlar Rojava’da neredeyse her alanda var. Ancak PYD’nin toplumu kontrol altına almak istemesinin yarattığı sıkıntılar da var."

"KADINLAR IŞİD BARBARLIĞININ EN MAĞDUR KESİMİ OLDU"

Panele Irak Kürdistanı’ndan katılan Bahar Munzur Osman ise Kürt kadınrlarının karşılaştığı sorunlara ilişkin olarak şunları aktardı:

"Kürt kadınlarının bölgede karşılaştığı ciddi sorunlar var. 1991’den sonra en ciddi sıkıntıyı partiler arası iç savaşta yaşadık. Son yıllarda ise IŞİD’e karşı savaşta tüm zorluklar yine kadınları buluyor. IŞİD, Ezidi Kürt kadınlarını kaçırdı, tecavüz etti, işkence yaptı, katletti. Bu, hala çözülebilmiş bir sorun değil. IŞİD’in elinde yüzlerce Kürt kadını hala var. Tüm bu zorluklarına karşın Kürdistan Bölgesi’nde kadınlar sivil toplumun önemli aktörleri olarak mücadelelerini sürdürüyorlar. Hem yasaların düzeltilmesinde, hem kadınlar aleyhine yasaların çıkmasının engellenmesinde önemli kazanımlarımız oldu. Ancak 2 yıldır parlamentonun işlememesi bu konuda yeni sıkıntılarla karşılaşmamıza neden oldu. Biz, tam eşitlik için mücadelemizi her koşulda sürdüreceğiz."

Panele Türkiye’den katılan KAMER yöneticisi Nebahat Akkoç da, yaşanan sürecin zorluklarını aktardı:

"Kadınlar ve kadın kuruluşları olarak zikzaklı bir 10 yıl geçirdik. 2009’daki açılım sürecinin neredeyse temel aktörüydük. Habur’dan gerillalar geldiğinde ‘İşte budur’ dedik, bayram yaptık. 2013 Newroz’unda Öcalan’ın mektubu bizi de heyecanlandırdı. Ne yazık ki son yıllarda yeniden çatışmalara gömüldük. IŞİD Ezidi kadınlarını götürdüğünde, ilk kez Allah’a yalvardım, ‘Tanrım tüm bombalarını oraya yağdır’ dedim. IŞİD’in, Ortadoğu’nun yeniden dizaynı için ortaya sürülmüş bir yapılanma olduğunu biliyorum. Şiddeti reddeden biryim. Ancak hayatı boyunca şiddetten kaçan biri olarak onların üzerine bomba yağdırılmasını istedim. Bu bir çelişki değil, kanımca. 1915’te babamın ailesini, 1938’de annemin ailesini katliamlara kurban verdim. 1993’te eşim faili meçhul meçhul cinayete kurban gitti. Yine de şiddete hep uzak durdum, öfkelenmedim. Ancak IŞİD Ezidi kadınlara saldırınca, üzerlerine bomba yağdırılmasını yürekten istedim."

Akkoç, Türkiye’deki şiddet yanlısı yayınların arttığına da değindi:

"Silahı, ölmeyi kutsayan filmler, diziler Türkiye’de tüm televizyonları doldurdu. Ana sınıfı çocuklarına 23 Nisan’da savaş oyunu oynatıldı. Elbet IŞİD’e karşı tutumumdan pişman değilim. Nefsi müdafa diye bir şey olduğunu bilmek gerekir. Bu nefsi müdafadır. Buna rağmen savaşın alkışlayan tarafı olmayacağız. Biz kadınlar savaşa karşı tutumumuzu sürdüreceğiz. Çünkü kadınlar şiddeti ve sonuçlarını en iyi bilen kesimdir."

Panelin son konuşmacısı ABD'li gazeteci Aliza Marcus, konuşmasında ağırlıkla PKK’nin Kürt kadınlarına ilişkin etkilerini ve kadının siyasetteki rolünü irdeledi. PKK’nin Kürt kadınları açısından önemli değişimlere imza attığını savunan Marcus, şunları söyledi:

"PKK, Kürt kadınlarının rolünü değiştirdi. Ne yazık ki bu rol, ağırlıkla PKK içindeki veya çeperindeki kadınlara dönük olarak yaşamda yer buldu. Bunun dışındaki özgürlük alanları için aynı şeyi söyleyemeyiz. Konuya Öcalan açısından baktığımızda, bu durumu çok önceden gören bir vizyoner olduğunu söyleyebiliriz. Öcalan bu vizyonerleği ile başarılı oldu ve kadınları ciddi anlamda kazandı. Kadınların evin dışına çıkmasını, mücadelenin her alanına girmesini sağladı. Bu kadınların PKK saflarında veya periferinde mücadeleye katılmasında da etkili oldu. Kadınların bu sürece katılması özgürlük alanlarını büyütmek anlamına geldi. Okula gitmesi engellenen, evde koca bekleyen kadın bu mücadelede kendini özgür ve güvende hissetti. Ancak PKK, muhaliflerine aynı şansı tanımadı. Bu konuda hala sorunlar var. Kadınlara dönük daha kapsamlı ve sivil girişimlerin etkin olduğu yeni bir sürece ihtiaç var."

Panel, izleyicilerin soruları ile bu sorulara verilen cevaplarla son buldu.